BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin geçen hafta Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schultz’un adaya yapacağı ziyaret ile ilgili yaptığı açıklama, müzakerelerde ipin ucunun kaçtığını, gidişatın da farklı bir yöne doğru olduğunu göstermekte. (Cyprus Mail, 26 Mart 2016)

Eide’nin 26 Mart 2916 günü Cyprus Mail’de yayınlanan açıklamasını okuyunca “eşit ortaklık temelinde”  bir anlaşma değil, Kıbrıslı Türklere azınlık hakları verecek bir anlaşma içinde olduklarını ayan beyan görüyoruz. Eide’nin açıklaması aynen aşağıdaki gibi. Ne bir eksik, ne bir fazla…
“I think that one of the very significant achievements in this round of talks is that both sides have embraced and strongly underlined the importance of making this a genuinely European solution,” Eide said. This, he added was good for both sides because there were many aspects to the European set of principles and values that protect the group which is not the majority.”

Değindiği konuya göre, bu cümlenin çevirisi de benim İngilizce bilgime göre en yakın şekli ile şöyle;
“Benim düşünceme göre, görüşmelerin bu turunda, çok önemli kazanımlardan bir tanesi de her iki tarafın bunu benimsemesi ve bunu gerçek bir Avrupalı çözüm yapmanın öneminin altını güçlü bir şekilde çizmeleridir. Bu, her iki taraf için de iyi oldu çünkü, çoğunluk olmayan grubu (toplumu) koruyan Avrupa’nın prensipler kümesinin ve değerlerinin bir çok yönü bulunmaktaydı.”

Bu açıklamasında Eide, açık ve net olarak “Görüşmelerden, her iki taraftan ve Azınlıkları koruyan Avrupa’nın prensiplerinden ve değerlerinin çok yönlü olduğundan” bahsetmektedir.
Eide, İsrail-Filistin görüşmelerinin ara bulucusu olmadığına göre, değindiği “görüşmeler” Kıbrıs Türk ve Rum tarafının yaptığı görüşmeler, “her iki taraf” dediği görüşme masasına oturan Kıbrıslı Türklerin ve Rumların liderleri ve müzakere heyeti, olduğu kesin de, “Çoğunluk olmayan grup” dediği kim acaba.

Aklıma, adada yaşamlarını sürdüren Kıbrıs Rum toplumu ve Kıbrıs Türk toplumu gelmekte ama bu güne değin hiçbir anlaşmada, görüşmede veya da planda Kıbrıslı Türkler “Azınlık” olarak tanımlanmadı.

Kıbrıslı Türklerin BM gözetimi ve himayesinde yapılan görüşmelerdeki statüsü “Eşit siyasi haklara sahip, oluşacak ortak devletin neşet edeceği iki halktan bir tanesi” olduğudur. Ne bağımsız bir devlet olan “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”, ne de oluşacak devletin Kıbrıslı Türk ortakları veya da Kıbrıs Türk oluşturucu devleti “Azınlık” statüsünde değildir. Hiçbir zaman da “Azınlık “statüsünde olmayacaktır.

Eğer Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schultz’un Kıbrıs adasına yapacağı ziyaret nedeni ile BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin yaptığı açıklamanın içinde “Çoğunluk olmayan grubu koruyan Avrupa Birliğinin prensipleri ve değerleri” cümlesi yer alıyorsa ve de “Azınlık” konusuna değiniliyorsa, “Azınlık olma statüsü ve azınlık hakları” müzakerelerde tartışılıyor -Kıbrıslı Türkleri de “Azınlık statüsüne indirgemek” çalışmaları da inceden inceye başlamış- demektir.  (Rumların 4’te 1 oranını koruma ısrarından bunu anlamamız gerekirdi.)

KKTC Cumhurbaşkanı ve Müzakere heyeti, kapalı kapılar ardında Avrupa Birliği normları içinde Kıbrıslı Türklere “Azınlık” statüsünü layık görüp, bu doğrultuda görüşmeleri sürdürüyorlarsa tarihi ve Kıbrıslı Türklerin yok oluşuna neden olacak bir hata yapıyorlar demektir.

Hiçbir zaman ve hiçbir koşulda, bu ada üzerinde Kıbrıslı Türkler, aynen Batı Trakya’da olduğu gibi “Ayrıcalıklı Azınlık” statüsünde bir toplum düzeyine indirgenemeyecektir. 1950’li yılların güçsüz Türkiye’si döneminde bile, Kıbrıs adasındaki kurulacak yeni devlette “siyasi eşitliğe sahip oluşturucu toplum” hakkını elde etmiş Kıbrıslı Türkler, günümüzde bölgenin lideri olan Türkiye döneminde asla “azınlık statüsünde hakları olan bir toplum” olmayacaktır…