Avrupa spor kulüplerinin maçlarını izlerken görüyorsunuz ki İngiliz takımının göğsünde "Samsung", Fransız takımının formasında da "KİA" markasını görüyorsunuz! İkisi de Asya ülkesinin markası, ikisi de Kore'li.. Avrupa'nın birçok ülkesinin şehirlerini Asya'lı markalar süslemektedir. Bir Türk markası görebilseniz, göğsünüz kabaracak! Ama heyhat!.. 1960'larda "Devrim" otomobili yapmıştık, 1967'lerde "Anadol" markamız Türkiye'nin yollarına çıkabilmişti. Ama bu markalara sahip çıkılmadı ve otomotiv sektöründe, bu markalar silindi gitti. Ucuz işçilik, ucuz yer teminiyle kurulan fabrikalarda dişliler maalesef montaj sanayii için çalışıyor! Bir gün geliyor, pazarınız elverişli değil deyip fabrikayı kapatabiliyor yabancılar! Makine parkını söküp, Çin'e ya da Bulgaristan, Romanya'ya taşınıyorlar. Tekstilde birkaç marka oluştu, bunlar da çok az. 1980 sonrası serbest piyasa ekonomisine soyunan Türkiye, zaman içinde kalitesiz mal üretmekten uzaklaşmaya başladı. 1980'lerde montaj sanayiinde üretilen otomobillerin reklam sloganlarını hala unutamam. 1980'lerde, Almanlar'ın 1967'de ürettiği ve artık demode olan modellerin kalıpları getirtilerek üretilen otomobilleri vatandaşlarımız kapışıyordu! "Sol şeridi boşaltın, 2000 motor Ford geliyor..." sloganı piyasaları büyülerdi! Ekonomimizin büyümesi, montaj sanayii ile mümkün olamadı ve de olamaz! Kendi markalarımızı ortaya koyup, dünya piyasalarına çıkabilmeliyiz. Özelleştirmelerde, kurulu tüm tesisler elden çıkıyor ama yeni yatırımlar yapılamıyor. Özelleştirme gelirleri ise, cari açıkları karşılamaya yetişemiyor. Finans (banka) kuruluşları da, hiçbir limit gözetilmeksizin elimizden çıkıyor. Yüzde 50'lere varmak üzere! Sermaye ve finansman olmayınca, yeni yatırımlar da imkânsız. Türk ekonomi gemisi, karanlık sularda, dümeni kilitli gibi sürüklenmektedir.