FATMA ÇELİK
Türk televizyonlarının en usta yönetmen ve yapımcılarından olan, Kurtlar vadisinden sonra Osman SINAV ile  birlikte aldıkları ortak karar ile sanat yolunda  kendi projeleri ile yola çıkan Mustafa Şevki DOĞAN sadece kendi projelerini hayata geçirmiş ve her projesi uzun soluklu olup seyircisi ile buluştuktan sonra amacına ulaşmıştır. 1964  Aydın /Söke’de Dünyaya gelmiştir. Çocuk yaşta babasından geçen sanat aşkı ile okul yıllarında hem okuyup hem de bu mesleği öğrenmek için ‘o benim yalnız hocam değil babamdır’ dediği Osman SINAV’ın yanında çırak olarak çalışmaya başlamıştır. Yıllarca  bu işin mutfağında işi öğrenerek bu günlere gelen usta yönetmen yapımcı bir çok yapıma imzasını atmış ve milyonlarca izleyicinin isteklerine cevap veren diziler ile her zaman gündemde kalmayı başarmıştır. Mütevazi, babacan, duygusal, yardımsever yapısı ile bir çok kişiye örnek olmuş ve bu işi yapmak isteyenlerin idolü haline gelmiştir. Sevgi dolu yüreği ile çevresindeki oyuncuların, ekibinin saygısını ve sevgisini kazanmış olan o eşsiz insanı konuk oldu. açık yüreklilikle ve dobra dobra benim sorularıma cevap verirken “ben sana anlattıklarımı daha önce kimseye anlatmadım” demeyi de eklemeyi unutmadı. Bende kendisine soruyorum
Şu anda yayında olan projeniz ‘güzel köylü’ dizisinden bahseder misiniz, dizinin devamı gelecek mi, dizi amacına ulaştı mı?
Bu proje genel anlamda benim kent yaşamı ile köy yaşamı arasındaki farklardan güzelliklerinden avantajlarından ve dezavantajlarından yola çıkarak hep düşündüğüm, hep yaşadığım ve hep yapmak istediğim projelerden biriydi. Genel anlamda ben doğayı seviyorum. Orman mühendisiyken ben bu işlere bulaştım. Şimdi tekrar üniversite sınavlarına girsem yine orman mühendisliğini yazarım. Çünkü güzel sanatların bütün kollarını kullanıp böyle bir işte çalışmak benim küçüklükten beri hayalimdi. Çünkü güzel atmosferleri insanlara taşımaktı. Çok önceden beri düşündüğüm Baba Ocağı Dürüye’nin güğümleri benzeri projelerde buraya taşıdı aslında. Buda güzel köylü dediğim birçok siyasetçinin yapmak istediği ama yapamadığı şeyleri özendirmek adına sentetik ve organik farkını insanlara gösterip artık organiğe dönme modası konuşulurken son zamanlarda yahu! organiklik eskidende vardı bunu neden unuttunuz. Siz unuttuğunuz değerleri, unuttuğunuz ağaçları köyde yaşamak varken sıkıştınız binalara, sıkıştınız trafiğe demek istediğim bir iş olarak ortaya çıktı. Sonra kendi içinde güzel küçücük insani hikayeler yaratmaya başladım. Bakın buraya geldik; gördüğünüz gibi yanımızda dere akıyor, ortada rüzgarların sesleri var kavaklar altında  köyde yaşıyoruz şimdi. Atmosfer olarak işin matematiğinde de güzel yer seçmek gerekiyor ya, hani bir takım güzellikler seçmek gerekiyor  bence Türkiye’ nin her yeri güzel ama benim seçimim bu. Muğla’ yı seçtim geldim. Daha önce test ettiğim yerlere geldim çünkü Türkiye’de ticaret yapılırken bir Avrupa gibi bir Amerika gibi bir endüstri sınıfına atlayamadığımız için  bazı şeylerde küçük orta işletmeler gibi bir takım avantajları kullanıp Muğla’nın sosyal tarafını, ekip ve oyuncular için havaalanı yakınlığını gibi matematik durumları hesap edip açıkçası, daha önce test ettiğim bir bölge seçtim. Hem tanıdığım için hem yöreyi bildiğim için  hem de projede anlatmak istediğimiz tarla, orman, köy hala eski yapısını koruyan taş yapılı evler, bütün bunlar burada bulunduğu için Muğla’yı seçtim. Bu proje bu şartlar altında, gelen oyuncularda yöreyi sevince, hikayede sıcak olunca, kendilerini de burada iyi hissedince seyircilere de geçince yazın başlayan iş kışında seyircisini buldu ve seyirci bu diziyi sevdi sevdi. Evet ‘Güzel Köylü’ dizisi amacına ulaştı. Bu şu şekilde de kendini gösteriyor. Daha öncede bu köyde ben bu tür projeler yaptım ama bu kadar çok ilgiyi, bu kadar çok seyirciyi çekmemişti. Seyircinin bazen aşırı ilgisinden ve fotoğraf çektirmek istemelerinden dolayı çekim yapamadığımız zamanlar oluyor. zaman zaman problemler yaşıyoruz ama bunlar hep olacak. Bana göre dizi amacına ulaştı ve bu sıcaklıkta ilgi oldukça devam edecek.
Zaman zaman sette zorluklar yaşadığınız oluyor mu?
Şimdi 120 dakikalık bir bölüm çekiyoruz. Bu bir sinema filminden daha uzun. 6 günde 1 bölüm çekiyoruz, 6 günde montajı sürüyor. Bir bölümün hazırlanma süreci 2 haftada tamamlanıyor ve seyirciye ulaşıyor. Ama daha önce 6 aylık bir hazırlanma surecinin de olduğunu unutmayalım. Bu tabi ki normal dünya standartlarının çok altında ama yinede günde 14-15 saat iki ekip çalışarak, olması gereken uyku düzenimizi de sağlayarak asla onların üzülmemesine de dikkat ediyorum. Hava şartları, güneş, yağmur, kar atmosfer şartlarına göre program yapamıyoruz. Tabi bitirmek üzerine program yapıyoruz. Bazen yağmur altında, bazen rüzgarda, bazen sete gelen seyircinin yoğunluğu altında bir takım zorluklar yaşıyoruz. Bazen oyuncularımız hasta oluyor, bazen kaza oluyor buna rağmen  birbirimizi absorbe ederek çekimlerimizi yapıyoruz.
Bu yola çıkarken ne hayal ediyordunuz, hedefiniz neydi? Şu an zaten zirvedesi-niz ama daha gelecekte daha zirvede olan projeler var mı? Bundan sonraki hedefiniz ne?
Yola çıkarken dediğim gibi önce sinema aşığı olarak film işini öğrenip güzel filmler çekmek istemekti amacım. Bir şeyler çekerken de bir takım hikayeleri daha büyük kitlelere taşımaktı. Önce işi yapmayı öğrenmeye başladım. Kendi içimde çıraklık kalfalık zamanlarını geçtim, usta olmak için önümüzde daha zaman var işin ticari boyutuna bakınca kendi içimizde yada yapımcılara göre yada yaptığımız işin başarılarına göre başarı elde etmiş miyim? Onu ortalamaya vurup bakmam lazım ben onu bilemem. Kendi içimde mutluyum. Asıl amaç televizyonculuksa eğer 70 milyonun, yaşarken bu sektörden ne istediğini öğrenmektir. Şu anda bunun için çalışıyoruz. Açıkçası buna bakış açısını öğrendim diyelim. Amaç İnsanların ne istediklerini, nelerden hoşlandıklarını, film deyince ne istediklerini, karakterleri neden sevdiklerini öğrenmektir. Bunları bildikten sonra güzel üretimler yapabilirsiniz. Son  nihai amaç kendi başınıza bütün insanların tebessüm ederek izleyebileceği uzun yıllar unutulmayacak filmler çekmektir. İnşallah onu da bir gün yapacağım.
Mustafa şevki DOĞAN olarak hayalleri- nize ulaştınız? Halkın isteklerine cevap verebiliyorsunuz?
Hayallerimin hepsine değil ama  çoğuna ulaştım 
1997 Yasemince, Mavi Düşler, Deli Yürek, Kurtlar Vadisi, Dürüye’nin Güğümleri, Baba Ocağı ve birçok dizinin ardından şimdide Güzel köylü bütün filmleriniz uzun soluklu oldu ve çok izlendi bunu neye bağlıyorsunuz?
Samimiyet ve sıcaklığı insanlara geçirme becerisine diyelim. Bu toplamda başarı olmuş oluyor. İnsanların istediklerini anlamak lazım Biraz içinizde sevgi ve tevazu olması lazım.
Sizin başarı hikayeniz bir çok kişiye örnek olacak bir hikaye. Okurken bir yandan çalışıyordunuz. Çıraklıktan yetiştiniz. Kendinize bir hedef mi koydunuz ki bu kadar büyük başarılara imza attınız?
Kendime bir hedef koydum ve hem okudum hem de çalıştım. Daha sonra. Çalıştığım işin okulunuda okudum. Benim buradaki amaç işi öğrenmekti
Burada sizi kendilerine örnek görenlere önerileriniz ne olur?
Önce bu sektöre gireceklerse en küçük basamaktan her seferinde yılmadan sabretmelerini öneririm. Çok okumalarını, çok çalışmalarını ve bu işi de sevmelerini öneririm. Sevmeden bu iş yapılamaz. 
Sizden gelip bu mesleği öğrenmek istiyorum diyen olursa ona yardım eder misiniz?
Her zaman bana gelene ve ben bu mesleği öğrenmek istiyorum diyene yardımcı oluyorum. Önce bu mesleği öğrenmek isteyip istemediğini test ediyorum. Bu işi hemen zengin olayım diye  yapıp yapmayacağını test ediyorum. Bu işi meşhur olmak için yapmayacağını anladıktan sonra çıraklıkta her zaman başlangıç yaptırıyorum. Ondan sonra zaten yol veriyorum.
Bu kadar işin arasında annenize, eşinize yeterli vakit ayırabiliyor musunuz?
Anneme yeterli vakit ayıramıyorum maalesef. Ben sökeliyim annem Aydın’da buradan 2 saat mesafede ben annemi 8 aydır göremedim. O sitem ediyor  beni çok özlüyor. Zaman zaman  bu işten önce 2 ayda bir görüyordum ama bu işte 8 aydır göremedim. Oda  iş uzunluğundan kaynaklanıyor. Unutmamak lazım ki bu işi yaparken sevdiklerimize daha az vakit ayırıyoruz. Bu işin en zor tarafı çok yoruluyor olmamız.
Kenan İMİRZALİOĞLU, Burak ÖZÇİVİT ve bir çok oyuncu tabi ki yetenekliydiler ama sizinle bir yerlere geldiler. Vefalılar mı?
Kenan’ı Osman sınavla birlikteyken bulduk çok yakışıklıydı, açıkçası. Biz onu değerlendirdik. Kenan Önce Osman SINAV abideydi. Orada yanlışlık yapmayalım. Sonra ben ona “Son Osmanlı Yandım Ali” sinema filmini çektim. Türkiye’de O zamana kadar yapılan en önemli prodüksiyonlardan biriydi. O muhteşem yakışıklı bir adam. Sadece bizler onları taşımıyoruz. Ondaki o yetenek vardı ki oda beni taşımıştı. Necati de Osman Sınav’ın  buluşudur. Ama onlarda da o hamur olmasaydı buralara gelemezlerdi. Evet deli yüreğin yapımcısı benim  bizler sayesinde tanındılar ama onlarda da o hamur vardı. Burak ÖZÇİVİT’te aynı şekilde. Benden önce ufak bir dizide oynamıştı. Bende parladı ama daha sonra daha da çok parladı. Bu karşılıklı bir birlikteliktir, anlaşmadır. Dizi meselesinde şunu unutmamak lazım çünkü bu bir takım işidir. Yeteneği olmayan biri ile zaten bu işi başaramam ve onu da tanıtamam.Bu köy eskidende Bozüyük’tü ama şimdi bir raunt yuvası haline geldi. Bu da köylüler adına bizi mutlu ediyor o ayrı ama köyde gerçekten çok güzel. Kenan’da, Burak’ta, Necati’de vefalıdırlar. Benim bütün oyuncularım vefalıdır.
Osman SINAV ile ilişkileriniz nasıl?
O BENİM SADECE HOCAM DEĞİL AYNI ZAMANDA BENİM BABAMDIR
Onunla ilişkilerimiz çok iyi o sadece benim hocam değil o benim aynı zamanda babam gibidir. Osman SINAV benim babamın öğrencisidir. Çok önceden tanışırım. O lisedeyken ben orta okuldaydım onun omzunda dolaşırdım. Üniversiteye gittiğimde hala onun omzunda dolaşmaya başladım. Şimdi onun kanatları altında yetiştim açıkçası o anlamda ben çok şanslı bir insanım. Çünkü onun sayesinde sektörde çok tecrübem oldu. O yüzden benim hala ustamdır, babamdır.
Nasıl bir kişiliğe sahipsiniz? Çok sinirlendiğiniz ve karşınızdakine sesinizi yükselttiğiniz olur mu?
ÇOK DUYGUSALIM
Bu işte profesyonel olmak lazım ama duygusal yanlarım ağır basar. Çok ender kızdığım oluyor. Sanıyorum  bu benim yapımla ilgili bir şey. Çok absorbe ediyorum, çok içime atıyorum. Bütün insanları organize etmek ve herkese karşı güler yüzlü olmak ve onların lideri olmak zorundasınız ki bu bir sürü problemi absorbe etmekten geçer. Zaman zaman dayanamayıp patladığım anlar oluyor ama çok ender. Kimseyi kırmamaya, üzmemeye dikkat ediyorum.
Mustafa Şevki DOĞAN kimdir desem sizden ne cevap alırım?
İnsan kendini nasıl anlatabilir bilemiyorum. Bir defa İnsanlara karşı hayır diyemeyen bir yapım vardır. Çocuğundan, hayvanından, bitkisinden dünyaya karşı bakışım aşırı derecede sevecenimdir. İyi olmaya çalışan, kırılmamayı öğrenmeye çalışan bir felsefem vardır ve öyle yaşarım.
Bir çok oyuncu ile çalıştınız ama sizinle çalışırken yada sizinle çalıştıktan sonra  şu oyuncum stardır dediğiniz bir oyuncu var mı? Yada en kolay çalıştığınız oyuncu kim? Mesela Kenan İMİRZALİOĞLU ilk sizde çalıştı. Onunla çalışmak kolay oldu mu? Bu oyuncu stardır diyebildiniz mi?
KENAN İMİRZALIOĞLU’NUN ZATEN STAR OLACAĞI BELLİYDİ 
Oyuncularımın çoğunla kolay çalıştım. Çünkü  benim setimde asla gerginlik olmamasına dikkat ediyorum. Benim  birinci  kuralım budur. Başkalarının gergin dediği oyuncu bile benim setimde gergin olmaz. Kenan’la çok kolay çalıştık. Birkaç bolüm çalıştıktan sonra onun star olacağı belliydi. Ama benim için bütün oyuncular star kabiliyeti olan insanlardır. Tamamen bu birazda bazı ekonomik ve matematik şartlara da bağlıdır. Bütün oyuncularımla rahat çalıştım ama burada star olarak bir tane Kenan İMİRZALİOĞLU çıktı. Ondan sonra Burak ÖZÇİVİT ufak ufak o yolda gidiyor. Baktığın zaman diğer oyuncular zaten ismi bilinen oyunculardı. Sadece benim ismini tanıttığım oyuncularla değil zaten ismi olan oyuncularla da çalıştığım için hepsinin ayrı bir yeri vardır benim içimde Bana göre bütün oyuncular stardır ama ticaret olarak baktığınızda birinci sırada Kenan’ı sayarım.
Neden bu mesleği seçtiniz, bu istek nasıl oluştu ve bu nasıl bir iş aşktır ki yıllarca zirvede kalarak bu işi devam ettiriyorsunuz?
Benim bu mesleği seçmem rahmetli babamdan kaynaklanıyor. Babam Atatürk’ün yetiştirdiği bu ikinci dönem ikinci kuşak öğretmenlerden bir tanesidir. Aynı zamanda marangozdur, ressamdır. Resim öğretmenliği dalını seçip lisede fotoğrafçılık kulüpleri açmıştır. Söke sinemasında zevk için makinistlik yapmıştır. Bu iş, babamdan kaynaklanan fotoğraf ve resim sevgisi ile başladı. Edebiyatı kuvvetliydi babamın. Biraz yetiştirilme şartları da beni buna  itti. Ben çırakken kendi sinema  makinamı  marangozhanede kendim yaptım. 7-8 yaşındayken sinemadaki artık filmlerle kendime kurgular yapardım. Bu küçüklükten gelen bir yetenekti.
Yaşamı yaşamaya değer kılan şey sizce nedir?
Hayat güzeldir ve bize verilmiş olan en güzel hediyedir.
Unutamadığınız bir anı anlatır mısınız? Bir iyi bir kötü anı istiyorum sizden?
BABAMI ÇOK ÖZLÜYORUM
Babamı çok özlüyorum. Onunla  olan bir anımı hiç unutamam. 8 yaşlarındaydım. Bir gün babamla birlikte ava gittik. Onda bir tüfek bende de küçük bir tüfek vardı. Ava gittik ama babam bana orada kuşlara silah atılmaması gerektiğini öğretti. Biz orada sucuk pişirdik. Ot topladık. Eve av hayvanı avlayıp getirmek yerine ot toplayıp getirdik. Böyle bir birlikteliğimiz vardır babamla. Benim için unutamadığım en güzel anıdır. Ben kötü olan anılarımı hiç hatırlamıyorum siliyorum onları. Beni en çok üzen anılarım  bir insanı kırınca oluyor onu unutamıyorum. Çok sevdiğim birkaç insanı istemeden kırdığım oldu ama onların dışında benim anılarım hep güzel hatıralardır.
Diyelim sihirli bir gücünüz var ve bu yaşam savaşı içerisinde sizden bir şeyi değiştirmeniz isteniyor. Neyi değiştirirsiniz?
Parayı kaldırırdım.
Hayatınızı film yapsaydınız adı ne olurdu?
“Hayat güzeldir” olurdu.
Eğer ne zaman öleceğinizi bilseydiniz yapmak istediğiniz tek şey ne olurdu?
Hemen söylüyorum Son sahnemi daha güzel çekmek isterim. Çünkü benim herkese öğrettiğim şey şudur. Çocuklar, arkadaşlar, oyuncular yarınımız yok. Eğer  şu anda bu filmi çekiyorsak, şu sahneyi çekiyorsak ve aynı şeyleri tekrar tekrar çekiyor olsanız  bile yapacağınız en önemli şey bir daha çekemeyeceğinizi düşünerek o işi yapmaktır.
Sizin hayata bakış açınız nedir?
Doğru yaşamaya çalışmak ve kırılmamayı öğrenmek. Hani mutlu olabilecek bir takım şeyleri kendinizin yaratması. Sürekli matematik hesapları yapmak yerine işte o nasıl olacak, bu nasıl olacak, işte buradan bu çıkarım sağlanır mı, bunu yapmalı mıyım yerine pratik olmalı mıyım diye düşüneceğinize içinizden nasıl geliyorsa yaşamalısınız. Ama karşınızdaki sizin gibi düşünmeyebilir yada sizin hoşunuza gitmeyecek  şeyler yapabilir. Bir  arkadaşınıza iyilik yaparsınızda karşılığında size iyilik yapmaz yada ona benzer üzüleceğiniz bir şey yaparsa da kırılmamayı öğrenmeniz lazım.Hayata bakış bence insanların kendi kaderlerini mutlu hale getirmeleridir.
Yaklaşık kaç dizi oldu kaç film oldu?
Yasemince’den önce Osman SINAV ile 600-700 tane reklam filmi çektik. Bunların yarısını ben çektim. TRT’ye  35mm uzun metrajlı filmlerde ben yardımcı yönetmenlik yaptım. 15-20 tane vardır. Henüz 2 tane sinema filmim var. Dizilerden bazıları Yasemince, Mavi Düşler, Hayat Bağları, Melek Hanım, Kurtlar Vadisi, Sıcak Saatler, Baba Ocağı, Dürüye’nin Güğümleri, Kuzey Rüzgarı, Güzel Köylü,.. gibi.
Asla vazgeçemem dediğiniz bir şey var mı?
Hayat  felsefemden asla vazgeçmem mümkün değil. Ben insanlar üzerinde uğraşırım, Biri küserse onu küstürmemek için uğraşırım. Hani derler ya “üstüme gelme” diye üstüne gitmekten asla vazgeçmem. Onu ikna edene ve  kandırana kadar asla vazgeçmem.
Yemek yapmayı biliyor musunuz  ve en çok sevdiğiniz yemek nedir?
Kendi usüllerimde Yemek yapmayı biliyorum. En çok sevdiğim yemekte Girit usulü bamya yemeği.
“Keşke ben bunu yapmasaydım” dediğiniz, pişmanlık duyduğunuz bir şey var mı?
Özel yaşantımda keşkelerimiz çok var ama “mutlu musun” diye sorarsanız mutluyum. Keşkeler her zaman karşımıza çıksa da geride kalmalı yoksa mutsuz oluruz. Sanat hayatımda da keşke yapmasaydım dediğim bir iki işim var. Onun dışında her istediğim işi yaptım. İsim vermemek gerekiyor. Bir kanala çektiğim ama keşke bunu yapmasaydım dediğim işler. Mutlu olmak adına daha çok kendi ekibimle, kendi projelerimle çalışmayı hedefledim. Bir başkasının projesinde çalışmıştım ama kendi istediğim atmosferi yaratamayınca keşke yapmasaydım böyle bir iş demiştim. Herkesin hayatında keşkeler vardır. Hayat her zaman dört dörtlük sizin istediğiniz gibi akmaz. 
Sizin başka söylemek istedikleriniz var mı? 
BEN BUNLARI DAHA ÖNCE KİMSEYE ANLATMADIM
Bu anlattıklarımı açıkçası daha önce kimseye anlatmadım. İnsan başarı için yaşayabilir. Ama önce işinde, evinde mutlu olmak için yaşar. Güzel yerlerde yaşamak için, güzel şeyler yapabilmek için, aç kalmamak için yaşar ama önemli olan açlığı, tokluğu paylaşmak için yaşamaktır. Dediğim gibi doğruyu bulmanın, kırılmamayı öğrenmenin prensipleri çok zordur ama kolay gelişir.. İyi olmak, doğru olmak, çalışkan olmak, bilgi sahibi olmak, tecrübeli olmak . bak ne kadar basit cümleler bunlar. Çok zor şeyler tecrübe ile elde edilir. Benim yaşım 18 değil , ancak yaş ilerledikçe bunları anlayabiliyor insan.  Buda ruhun tekabül etmesine benzer. Yanlışlar ile doğruyu bulursunuz. Ancak 18 yaşındaki bir adam daha sanatsal konuşur ama ben şu an duygusal konuşurum.
Sizin sanat yolunuzun açıldığı dönem ne zaman oldu?
Kurtlar vadisinden sonra Osman SINAV abim ile artık benim bu işte büyüdüğüm, kendi yoluma kendi başıma devam edebileceğim ve artık dışa açılma vaktimin geldiği konusunda anlaştık. 2000 yılında tek başına yollara döküldüğümde o benim dönüm noktam oldu.
Nasıl bir çocuktunuz?
Haşarıydım annem ve babamın sevgisinden ve yaşadığım ortamın güzelliğinden kaynaklanan. Yurtdışından göç etmiş bir taraftan Girit’ten göç etmiş bir taraftan suyun öteki yakasından göç etmiş  insanların yaşadığı bir Akdeniz mahallesi ortamında, sıcak, haşarı ama sevimli çocukların mutlu yaşadığı  bir mahallede büyüdüm. Akşamları evlerimize dağılıp  yemek yedikten sonra tekrar gizli gizli evlerin önünde  çocuk oyunları oynadığımız, yaz akşamları  evlerin önüne kilim serilip çekirdek  çitlenen, gevrek yenilen bir mahallede büyüdüm o yüzden mutlu bir çocukluğum geçti.
Kaç kardeşsiniz?
İki kardeşiz. Bir erkek kardeşim var oda İngiltere'de yaşıyor ve iki çocuğu var.
Yaşlanmaktan korkuyor musunuz ?
Hayır yaşlanmaktan korkmuyorum.
Anne babanın hayatımızdaki yeri nedir?
ANNE VE BABANIZDAN BAŞKA SIRTINIZI YASLAYABİLECEĞİNİZ KİMSE YOKTUR
Ben babamı kaybedeli 15 yıl kadar oldu ama ben onun eksikliğini hala hissediyorum. Anne ve babamız hayatta sırtımızı yasladığımız tek önemli varlıklardır. Onlara hiçbir zaman doyamazsınız. Sırtınızı onlardan başka ne sevgilinize, ne eşinize ne de dostunuza hiç kimseye yaslayamazsınız. İnsan tek başınadır eğer anne baba varsa yalnız değilizdir. Yine çocuk varsa yine şanslıyız çünkü yalnız değilizdir. Benim çocuğum olmadı ama annem var o yüzden henüz yalnız değilim.