ABD’nin Venezuela’yı kontrolü altına almak istemesinin nedeni, Venezuela’nın petrol rezervinin büyüklüğü ile sınırlı değildir. Son zamanlarda Maduro’nun ülkesinde neler yaşandığını anlayabilmek için, ABD’nin Venezuela üzerinden neler yapmak, neleri kontrol altına almak ve Türkiye ile Rusya’nın arasını neden açmak istediğini bilmek gerekir. 

Suriye’de çıkar çatışması yaşayan ABD ile Rusya ve Türkiye’nin Güney Amerika kıtasında neden ve hangi gerekçelerle karşı karşıya geldiklerini bilmeden, bölgesel ve küresel dengelerin hangi yöne evrildiğini öngörebilmek kolay değildir. 

Son zamanlarda, Venezuela’da ola bitenin nedenlerini irdelerken, dediğimiz şuydu:

“Venezuella’da yaşanan sivil darbe, CIA Kurucu Başkanı Allen Dulles Nişanı’na sahip darbe lideri Guadio’nun geçmişi ile birlikte irdelendiğinde, bu darbenin, yalnızca Venezulea Devlet Başkanı Maduro’yu değil, başta Suudi Arabistan olmak üzere, petrol üreticisi bütün İslam ülkelerini, Rusya ve Türkiye’yi ve Çin’i hedef aldığı görülüyor.”

ABD’nin Venezuela’yı hedef almasının başka nedenleri var elbette, fakat asıl neden,  dünyanın enerji kaynakları ve dağıtım yollarının kontrol altına alınması. 

Efendim, petrol üretiminde ABD kendi kendine yeten bir ülke durumuna gelmiş, bu nedenle, ABD’nin Venezuela’nın petrol varlığına ihtiyacı yokmuş! Bunu söyleyenler sıradan birileri değil, uluslararası ilişkiler uzamanı sıfatlı kişiler. Yazık..

Venezuela’nın, Global Firepower’ın gizli kayıtlarına göre 450 milyar varillik rezervine karşılık, ABD’nin petrol varlığı yalnızca 35.213 milyar varil. Bu orana bakarak, “ABD petrol konusunda kendi kendine yeten bir ülke; Venezuela’nın petrolüne ihtiyacı yok” demek ne kadar gerçekçidir? 

Enerji konusunda kendi kendine yeten bir ülke olduğu savunulan ABD’nin, Venezuela’nın güncel fiyatlamaya göre, 20-25 trilyon dolarlık petrol rezervine ilgisiz kalması mümkün müdür?

Dünya petrol ve doğalgaz üretimini ve pazarlamasını ARAMCO- Arbusto Energy ortaklığı çatısı altında kontrolü altına almayı planladığını ve ekonomisini ayakta tutabilmek için buna mecbur olduğunu bilmeden, küresel dengelerin hangi dinamiklerin etkisiyle değişmekte olduğunu anlamak mümkün olabilir mi?

ABD’nin Venezuela’yı kontrolü altına almak istemesinin nedeni, Venezuela’nın petrol rezervinin büyüklüğü ile sınırlı değildir. Son zamanlarda Maduro’nun ülkesinde neler yaşandığını anlayabilmek için, ABD’nin Venezuela üzerinden neler yapmak, neleri kontrol altına almak ve Türkiye ile Rusya’nın arasını neden açmak istediğini bilmek gerekir. 

Suriye’de çıkar çatışması yaşayan ABD ile Rusya ve Türkiye’nin Güney Amerika kıtasında neden ve hangi gerekçelerle karşı karşıya geldiklerini bilmeden, bölgesel ve küresel dengelerin hangi yöne evrildiğini öngörebilmek kolay değildir. 

VENEZUELA KONUSUNDA ABD İLE MÜTTEFİK DEĞİL, RAKİBİZ

Suriye’de, ABD’nin en önemli hedeflerinden bir olan Terör Koridoru’nun Akdeniz’e uzatmasına birlikte karşı çıkan Türkiye ile Rusya, okyanus ötesinde, Güney Amerika’da da ABD’nin oyununu boşa çıkarmak üzere dayanışma sergiliyorlar. Bu durumda Trump’ın, “Türkiye’nin Suriye Kürtlerini katletmesine izin vermeyeceğiz” tepkisini anlamamız gerekir; çünkü, Venezuela konusunda ABD ile müttefik değil, rakibiz.  

ABD’nin, Maduro’nun yerine, Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido’yu devlet başkanı olarak tanıdığını ilan etmesi üzerine, Rusya’nın nükleer başlıklı füzeler atabilen SUR-160 savaş uçaklarını neden Carakas’a konuşlandırdığını bilmeden, Venezuela bilmecesini çözmek mümkün değildir. 

ABD onu, Avrupa ülkeleri için, “enerji tedarikçi” konumunun dışına savurmak için uğraşırken önce “Türk Akımı”, sonra da Venezuela petrolü Rusya’yı enerji alanında yeniden bir küresel aktör konumuna yükseltmişti. Maduro’nun, Rusya’yı ABD’de rafineri sahibi yapmaya yönelik oyunu, Pentagon şahinlerinin tepesini attırmış olmalı ki, Trump’ın, “Seni başkan olarak tanımıyoruz” tepkisine neden olmuştu. 

Venezuela’nın silah ihtiyacını da karşılayan Rusya, alacaklarına karşılık, Venezuela’nın ABD’deki petrol rafinerisine ipotek koymuştu. Anlaşmaya göre, Venezuela borcunu ödemediği takdirde, Rusya bu rafineriye el koyacak ve Amerika’da bir rafineri sahibi olacak. 

Rusya’yı, enerji piyasasının dışına savurmak için Ukrayna’yı karıştırmayı göze alan ABD’nin böyle bir oyuna tepkisiz kalması düşünülemezdi. Venezuela Devlet Başkanı Maduro, ABD’deki petrol rafinerisini  ipotek etmekle, arı kovanına çomak sokmuş oldu. 

SİVİL DARBENİN NEDENİ VENEZUELA’NIN ALTINLARI MI?

Zengin altın madeni yataklarına sahip Venezuela’nın, bugüne kadar, işlenmek için İsviçre’ye taşıdığı altınlarını, Venezuela Madencilik Bakanı Victor Cano’nun yaptığı anlaşmalar sonrasında Türkiye’de işlenmeye ve pazarlanmaya başlandığını, Devlet Başkanı Maduro’nun Venezuela’nın bütün altınlarının Türkiye’de işlenmesine karar verdiğini bilmeden, ABD’nin sivil darbe girişiminin arkasında yatan gerçekleri anlamaya imkan var mıdır?

Bekir Hazar’ın “Bayan Rosales”ini okurken, Maduro’nun Venezuela’nın altın stoklarını Türkiye’ye taşıma girişimini de içerdiğini kaygıyla öğreniyoruz. Saddam’ın, Kaddafi’nin trilyon dolarlarla ifade edilen petrol birikimlerinin akıbeti hatırlandığında, Maduro’nun bu girişiminde ne kadar haklı olduğunu görüyoruz. 

SADDAM VE KADDAFİ’NİN ALTINLARI NE OLDU?

12 Eylül 2012 günü, Libya'nın Bingazi şehrinde,  ABD Büyükelçisi Chris Stevens ve üç elçilik çalışanının hayatını kaybettiği saldırının, aynı zamanda Libya’nın çalınan servetinin belgelerini yok etmeyi hedefleyen bir soygun olduğu uzun süre konuşulmuştu. Hatırlayanınız olacaktır; Fransa Cumhurbaşkanı seçimlerinde Sarkozy’yi maddi olarak destekleyen Kaddafi, seçim sonrasında kutlama için Paris’e gittiğinde, Elysee Sarayı bahçesinde çadır kurmuştu. 

Sarkozy ile kurduğu yakın dostluğa güvenen Kaddafi, yıllarca biriktirdiği petrol paralarını da Fransız bankalarına emanet etmişti. Fakat nedense, Kaddafi’nin hunharca katledilmesi sonrasında, Kaddafi’nin trilyonlarca dolarlık serveti bir türlü bulunamamıştı. 

Cumhurbaşkanlığı sonrasında bir takım suçlamalarla hapse atılan Sarkozy’nin, ancak Kaddafi’nin servetinin nerede olduğunu söyleyerek hapisten kurtulduğu konuşulmuştu. Ne Saddam’ın birikimleri Irak halkına, ne de Kaddafi’nin trilyonlarca dolarlık serveti Libya halkına verilmemişti. Bu gerçekleri bilen Maduro da, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile yaptığı anlaşmalarla, Venezuela’nın altın birikimini Türkiye’ye taşımak istemişti. Fakat, Pentagon şahinlerinin Trump’ın tweetleriyle yaptığı sivil darbe girişimi nedeniyle ortalık karışınca, Venezuela Merkez Bankası kasasındaki altınlar Türkiye’ye taşınamamıştı. 

ABD, bir taraftan, Türkiye ve Rusya’nın Venezuela’da önünü kesmeye çalışırken, diğer yandan da, Çin’in Yeni İpek Yolu’nu kontrolü altına almaya çalışıyor. 

ABD’nin en büyük savaş gemilerinden biri sayılan güdümlü füze destroyeri 'USS Donald Cook'un Çin'in deniz yolu ticaretini engellemek için Akdeniz’e gönderilmesi, küresel aktörler arasındaki restleşmenin giderek derinleştiğini gösteriyor. 

Bütün bu gelişmelerin ülkelerin ekonomilerini çok olumsuz etkilemekte olduğuna ilişkin uyarıları dikkate almamız gerekiyor. Yarınlarda çok geç kalmamış olmak için önlemlerimizi almalıyız.