Tarihte, Türkler kadar ihanete uğramış, kıyım yapılmış, sürgüne gönderilmiş, saldırıya hedef olmuş, kısaca yok edilmek istenmiş ve halen de istenen başka bir milleti göstermek zordur. Nitekim günümüzde bile Karabağlılar, Batı Trakyalılar, Doğu Türkistanlılar, Kırımlılar ve Ahıskalılar perişanlık içinde yaşamıyorlar mı? Bazıları sürgün hayatı içinde değiller mi? Peki öyleyse, nerede insan hakları havarileri? Nerede AİHM? AB ne güne duruyor? Ya ABD denen, güya kurtarıcı haminin, niye kılı kıpırdamıyor dersiniz, bütün bu olup bitenler karşısında? Hele o benim –Türk’ten gayri herkese - kalbi yumuşacık kimi insancıklarım yok mu? Ne hikmetse hiç tınmıyorlar bu hususta!.. Her neyse… Evet bütün bunlar gösteriyor ki, tarihte içten karıştırılmak istenen ve karıştırılan, Türk Milleti gibi düşmanlıkta üzerinde ittifak edilen / birleşilen bir başka ulus yoktur dense yeridir. Hz. Ali’nin: “İyilik yaptığından kemlik (kötülük) bekle!” ikaz ve uyarısına, en çok ma sadak olması / uygun düşmesi gereken tek millet, Türk Milleti’dir. Çünkü Türk Milleti; kendisini insanlığa hizmet için yaratılmış, bir ulus olarak bilmiş ve bilmektedir. Belki de, Ordu-Millet oluşumuzun asıl sebebi, bu hikmete mebnidir / bu durumdan ötürüdür. Zira nereden, ne şekilde, bir hücuma maruz kalacağı, hep meçhul kalmış fakat daima beklenir olmuştur. Dıştan bir şey yapamayacaklarını bilenler; Türk Milleti’nin altını oymağa kalkıyorlar. Milleti birbirine düşürmek istiyorlar. Bir ara ASALA’yı bela ettiler başımıza. Öldürmedik sefir ve elçimiz kalmadı neredeyse. Onlarca devlet adamımızı şehit ettiler. O biter gibi oldu. PKK’yı çıkardılar bu sefer ortaya. Ve kendi milletine musallat ettiler / kendi milletine zarar verdirmeye teşvik ettiler ve halen de ediyorlar. Üstelik bunların dış kaynaklı oldukları; yakalananlar arasında sünnetsiz çıkanlarla tespit edildi. Yabancı uyruklu bulunanlarla belgelendi. Batılı -ABD dâhil- tüm devletlerden; maddi / silah olarak, manevi / sözlü bir şekilde, Basından ve Siyasilerinden, her türlü yardımı ve desteği gördükleri, ayyuka çıktı / dünya âlem bildi, biliyor. Nitekim bir ABD helikopterinin, teröre karşı çarpışan askerlerimize ateş açtığı, teröristlere yardım paketleri attığı gizli kalmadı. Artık herkesin, hepimizin bildiği bir husus oldu. Ya kolaycı resmiyetin, Türkiye’yi İMF kıskacı altına sokarak, Türkiye’nin elini kolunu bağlamasına ne demeli? Borç alanların, gırtlağına kadar borçlu olanların, İMF’yi yöneten devletlerin emirleriyle karşılaşarak, siyasi güdümlerine girmemeleri mümkün mü? Bu yüzden çok zor durumda kalacakları meçhul bir şey mi? “Üzengi öpmeye hasretti Garbın elçileri!” gerçeğini hiç unutamayan Batılı Devletler, bugün ensemizde boza pişirmiyorlar mı? Kıbrıs gibi en haklı davamızda, bizi arkamızdan hançerlemiyorlar mı? Ve bu oyunlara resmiyet; bile bile alet olmuyor, lades demiyor mu? X Hrant Dink’in ölümüne, TCY’nin 301. maddesi sebep oldu diyerek, Türk Devleti suçlanmaya başladı. Oysa her devletin kendisine hakareti suç saydığı bir hengâmda, Türk Devleti’nin kendisine hakareti suç sayması –bakın şu garabete ki- suç sayılıyor! Hem de bazı kendi yazarı-çizeri tarafından! Böyle kepazelik nerede görülmüş? Kendi bindiği dalı kesmek, nasıl olur da mazur görülür? Dilim varmıyor ama bu tutumlar, bu davranışlar ancak ihanet edenlerin takınacağı tutum ve davranışlar değil midir? Madde açıktır. Türk Milletine, Türk Devleti’ne hakaret etmemek gerektiği hakkında ve anlamındadır. Peki, etmek mi lazım? Kaldı ki madde; tenkit etmeyi / edep erkân dairesinde eleştiriyi değil; hakareti / aşağılamayı suç sayıyor. Saymasın da ödüllendirsin mi? Yanlış yorumlanmasından korkuluyorsa, bu endişe, hemen hemen her kanun maddesi için geçerlidir. Ayrıca bu, Türk hâkim ve yargıçlarına güvensizliğin de, bir belirtisidir. Ama efendim diyorlar, Batı’da bu madde uygulanmıyor! Elbette uygulanmaz. Çünkü kendi milletine hakareti, kimse düşünmediği gibi, düşünmeye de zaten cesaret edemez. Türkiye’de tenkit serbesttir. İstediği gibi herkes her şeyi tenkit edebilir ve ediyor da… Yeter ki, kalemini ve dilini, hakarete vardırmasın; bu mazlum milletin haysiyet, şeref ve şahsiyet-i maneviyesini rencide ve rahatsız edecek kelime ve sözlerden uzak dursun. Bu çerçeve dâhilinde, Türkiye’de, tam bir serbestlik vardır. Ve zaten hürriyet; belirlenen sınırlar içindeki serbestliktir. Aksi takdirde, sınırlanmamış hürriyetler ancak anarşi ve terör doğurur. Bunun adı ise hürriyet değil! Olsa olsa şe’niyet olur. X Elbette Hrant Dink’in öldürülmesini uygun bulmuyor, benimsemiyor, asla doğru görmüyoruz. Fakat öldürülen yazarın, yargılanmasına da sebep olan bir yazısında geçen sözlerini, tasvip etmek de mümkün değildir. Hiç kimse kendisinde Türk Milletine hakaret için hak göremez, görmemeli. Sadece Türk Milleti’ne mi? Hayır, hiçbir millete hakaret için kimse kendisinde hak göremez. Zaten buna hakkı yoktur ve olmamalı da… Çünkü hiçbir milletin kahir ekseriyet ve çoğunluğu, asla kötü değildir. Ancak her milletin içinden kötüler çıkabilir. Ayrıca, resmiyetlerin yaptıkları hatalar için de, faturayı halka çıkarmamak lazımdır.