Ablam; Lüzumsuz ne yaptın sen!! Yine ortalığı karıştırdın bak, ben ne diyeceğim büyükanneye şimdi.. Kiliselerden bir yaz boyu toplanan tüm dualı suları içmişsin.. bari biraz dibinde kalaydı üstüne su çeker çoğaltırdık..
Ben; Ay ne bileyim, üstünde adımı yazıyordu sanki.. amannnn of ya… çok susadım, dolapta buz gibi suyu görünce dayanamadım ve içtim.. dedim
Ablam; Neyse yapacak bir şey yok.. şişeleri doldurup tekrar yerine koyalım.. Eğer fark ederse senin içtiğini söylerim büyükanneye..
Biz gittiğimiz kiliselerden su toplarız. Pet şişelere koyar azar azar içer, üstüne su çekeriz tekrar asla bitmesin diye.. Bunlar yeni yapılan kiliseler değil tabi ki eski ve azizlerin yaptığı kiliseler.. Şifa dır.. Mesela Aya fotini ışık kilisesidir ve vaktiyle burada yaşayan bu kilisenin azizi olan Aziz Fotini göz hastalıklarını iyileştirirmiş hatta anadan doğma körler bile bu Azizin dua edip elini gözlerinin üzerinde gezdirmesi ile gözleri açılırmış.. Büyük annemde pet şişelere suları doldurup buzdolabına koymuş ama hangi şişe hangi kiliseye ait sadece o biliyor..
Malesef suların hepsini değilse de iki şişesini ben içtim.. Ablam şişeleri tekrar doldurup dolaba yerleştirdi.. Ama büyükanne gittiği yerden çok çabuk geldi.. ve buzdolabını açıp şifalı sulardan birini eline aldı.. Tam oh çok şükür fark etmedi diyecektim ki, şişe kapağını açıp bir yudum aldı ve anında ciyak ciyak benim adımı seslendi..
Nazendeeeeee!!! Sen, sen içtin değil mi hepsini.. İnsan dibinde biraz bırakır.. ah bre yavrucuğum sen neden bu kadar dikkatsizsin…
Her iki memlektimde de tescilli “dikkatsizim’’ ben.. Bu durumdan nefret ediyorum ama yapacak bir şey yok.. görülmememi gerekeni sıkı sıkı saklarım ama bakarım ki görmemesini istediğim kişinin gözüne sokmuşum.. yada ne bileyim sıkı sıkı sakladığım bir şey hop diye tüm aile fertlerinin elinde gezer… Ve herkes hep bir ağızdan dikkatsizsin Nezende der… Ben yine de kabullenmek istemiyorum bu durumu..
Ben; Üstünde adımı yazıyor ya.. Nereden ileyim. Çok susamıştım falan gibi laflar ediyorum ama ne fayda..
Ablam; vızz vızzz vızzzz! Susssss! Dikkatsizsin işte Nazende! Diyerek öfke yapıyor bana ama arada göz kırpıyor ve gülümsüyor.. büyükannenin arkasından işaret ediyor takma boşver diye…
Büyükanne bunun üzerine bize bir hikaye anlattı.. Vaktiyle Türkiye’de birbirini çok seven iki komşu varmış birisi Rum Ortodoks ve diğeri Müslüman iki aile.. Rum olan hanım Meryem ana kilisesine gitmiş ve biraz su almış evine getirip ekmek yapacağı hamuruna hergün birazcık birazcık katıyormuş, bu sayede hamuru gereğinden fazla kabarıyor ve ekmeğinin bereketi artıyormuş.. Müslüman olan hanımda Meryem Ana kilisesine gitmeyi çok istemiş ama bir türlü gidememiş.. O tarihlerde en yakın yerlere bile yolculuk yapmak oldukça zor, meşakkatli ve pahalı olurmuş. komşusundan rica etmiş biraz da bana ver suyundan bende katayım hamuruma ve benimde ekmeğim bereketlensin demiş.. Rum olan hanım düşünmüş kendi kendine, şimdi suyu vermek istemiyor ama komşusunu da çok seviyor kırmak istemiyor.. Ne yapsın?
Bekle demiş ve arka odaya gidip, Meryem Ana kilisesinin suyu diye çeşme suyunu bir kaba koyup vermiş.. Sevgili komşu sevinerek evine gitmiş ve hamuruna bu sudan katmış., hamuru olabildiğince kabarmış ve her zamankinin iki katı ekmek yapmış, teşekkür etmek içinde sevgili Rum komşuna iki tane ekmek götürmüş.. Rum kadın gördüğüne duyduğuna inanamamış.. Yarın hamuru biklikte hazırlayıp ekmeği birlikte yapalım demiş.. Sabah olduğunda komşunun ekmek teknesindeki hamurun kendisindekinin bile ki katı olduğunu görünce komşudundan özür dilemiş ve gerçeği anlatmış..
Büyükanne; “önemli olan yürekten inanmak ve iman etmek..’’ dedi
Saçlarımı okşadı ve öptü beni.. Ya ben çok seviyorum Büyükannemiii onu istemeden de olsa üzmek istemiyorum. Büyükannenin bu hikayesi içimi rahatlattı biraz.. Çünkü 70 küsür yaşında büyükanne ve bizimle birlikte her yere gidemiyor..