Lozan Barış Antlaşması’nın 93. yılı dolayısıyla 24 Temmuz 2016 tarihinde yaptığı açıklamada, “bu anlaşma, yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ay sonra yaptığı konuşmada ise, “Birileri bize Lozan'ı zafer diye yutturmaya çalıştılar” demiş!!! Sevr’de utanç verici şekilde kayıtsız şartsız teslim olan ve düşman tarafından işgal edilerek toprakları paylaşılan Osmanlı’nın çöküşünden sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti, zafer değilse nedir???
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Türk tarihinin dönüm noktası” olarak adlandırdığı Lozan Barış Antlaşması, Kurtuluş Savaşının ardından Türk Devletinin uluslararası alanda siyasal, hukuksal ve ekonomik ilişkilerinin bağımsızlık temelinde yeniden düzenlendiği bir diplomasi zaferidir. Ertuğrul Özkök’ün Hürriyet gazetesinde yazdığı gibi; Son Osmanlı’nın yabancılara verdiği VATANI Cumhuriyetçilerin yeniden TÜRK YURDU haline getirilişinin sembolüdür.
Batılı emperyalist devletlerin, ekonomik ve askeri gücünü kaybetmiş, bilimden ve teknolojiden uzak kalmış Osmanlı Devleti’ne dayattığı Sevr ile tarihten silinmek istenen TÜRK MİLLETİ, kendisine biçilmek istenen kefeni, M.K.ATATÜRK’ün önderliğinde kazandığı İstiklal Harbi ile yırtarak, Lozan Barış Antlaşmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni uluslararası camiaya tescil ettirmiştir.
Türkleri bu coğrafyadan silip atmayı amaçlayan yüzyılların "Doğu Meselesi", Lozan konferansının ağırlık merkezini oluşturduğundan, sadece Yunanistan’la değil, I. Dünya Savaşı´nın galipleri ile hesaplaşılmış, hukuki ve siyasi yönden uyuşmazlıklar çözümlenmiş, iktisadi ve sosyal ilişkiler yeni baştan düzenlenmiştir.
Sevr Antlaşmasıyla vatan topraklarının düşman çizmeleriyle kirletilmesine sebep olarak, tüm ülkeyi teslim edenler, aynı zamanda Müslümanların Halifesi olan Osmanlı Padişahı değilmiş gibi, günümüzde Cumhuriyeti ve Atatürk devrimlerini içine sindiremeyen siyasal islamcılar, Lozan Antlaşması’nı eleştirmek uğruna gerçekleri gözardı etmemelidirler...
Osmanlı Meclisi Mebusanının kabul ettiği Misak-ı Milli’de adalar yoktur. 12 adaları İtalyanlar 1911’de, Ege adalarını ise Yunanlılar 1912-13 Balkan Harbinde Osmanlı’dan almışlardı... Osmanlı, 1913 Atina antlaşmasıyla adaların geleceğini Büyük Devletlerin kararına bırakmış, onlar da 14 Şubat 1914’te Yunanistan’a vermişti... Madem Osmanlı çok yüceydi, büyüktü neden bağırsanız duyulacak olan adaları vermiş ve geri alamamıştı???  
ATATÜRK’ün gençliğe hitabesinde yer alan, “Aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler.” Diyerek işaret ettiği bu durumdur...
Ayrıca bu kadar güçlü Ordumuza rağmen, Ege’de 16 adamızın Yunanlılar tarafından işgal edilmesine bağırsak sesimizi duyuramadığımız için mi Hükümetimiz gözyumdu???
Dönemin uluslararası koşulları ve en önemlisi varını yoğunu Kurtuluş Savaşı’nda tüketen, savaştan bıkmış ve yoksul Anadolu halkının durumu dikkate alındığı zaman ülke bütünlüğü ve güvenliği yönünden alınan bu sonuçlar nedeniyle Lozan Antlaşması’nın önemi daha iyi anlaşılır.
Başta ATATÜRK olmak üzere İstiklal Harbinin tüm kadrosu ve Cumhuriyetin kurucuları, Lozan Antlaşmasıyla Türk Halkına onurunu, gururunu, haysiyet ve şerefini kazandırmışlardır. Kendilerini minnet ve rahmetle anıyorum.