Uzun yıllar uluslararası siyasete yön verecek enerjiyi kendinde bulamayan Türkiye son yıllarda dünyamım seyrini değiştirecek eylem ve söylemler üretip belirleyici roller üstleniyor. Mesela Batılı ülkelerin maşası Hafter’in darbe yaparak devirmeye kalkıştığı Libya yönetiminin yardım çağrısına kayıtsız kalmayan Türkiye askeri teknolojik imkânlarıyla Akdeniz Ülkesini düştüğü badireden kurtardı. Peki, CHP neden Türkiye’nin Libya’ya müdahale etmesine tepki gösterdi? Ve neden Türkiye hükümeti hem iç muhalefete hem de dünya ülkelerinin karşı duruşuna rağmen Libya’yı koruma ihtiyacı duydu, hiç düşündünüz mü?

Geçen hafta Türkiye’den Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Ekonomi Bakanı Berat Albayrak ve MİT Başkanı Hakan Fidan’ın yeral aldığı üst düzey heyetin Trablus’a yaptığı ziyaret, Libya ile ilişkilerde gelinen süreci işaret ediyordu. Güvenliği sağlanan Afrika kıtasının kapısı Libya’da iç savaş nedeniyle oluşan altyapı, üst yapı ihtiyaçlarıyla ülkenin pek çok alanda ihtiyaç duyduğu hizmetin Türkiye tarafından karşılanması ülke ekonomisine ciddi bir katkı sağlayacaktır.

Başbakan Fayiz es-Serrac’ın Türkiye’nin petrol ihtiyacının karşılanmasından bahsetmesi ve hem Libya kıyıları ile hem de ülke içinde Türkiye’ye imtiyazlar verilmesi hususunda çalışma yaptıklarını söylemesi hem ekonomi alanında hem de uluslararası siyaset sahasında son derece önemli bir gelişmedir.

**

Geçen hafta sohbetimizde Libya meselesi söz konusu olunca emekli öğretmen Muğdet Çatalkaya ilginç bir yakın tarih bilgisini paylaştı. Trablusgarb yani bugünkü adıyla Libya 1947 senesinde Türkiye ile birleşmek istemiş. Bu amacı gerçekleştirmek üzere bir de siyasi parti kurulması için resmi yazıyla dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’den müsaade istenmiş. 22 Ocak 1947’de Dışişleri Bakanlığı kayıtlarına alınan Muhammed Hassan Amir imzalı resmi yazıda Türkiye Cumhurbaşkanına hitaben, “Sadakat duygularımızı teyid eder ve Libya’nın Türkiye’ye ilhakına taraftar bir parti kurulmasına müsaadelerinizi niyaz eylerim” ifadeleri yer alıyor.   Fakat Akdeniz ülkesi Libya’dan gelen bu talebi dönemin Cumhurbaşkanı, CHP’nin Milli Şefi İsmet İnönü reddetmiş. 

Muğdet hoca, “O gün İnönü Libya’nın teklifini kabul etseydi, onlar da Hatay gibi Türkiye’ye katılacak, böylelikle sınırlarımız Akdeniz’in öte yakasına uzandığı gibi aynı zamanda bir petrol ülkesi haline de gelecektik” diyor.

Şimdi anladınız mı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye’nin meşru Libya hükümetine verdiği desteğe niçin “Libya’da ne işimiz var” diyerek karşı çıktığını?

Misyon meselesi!

**

AYASOFYA’DA OKUNAN FETİH 

SURESİ MASKELERİ İNDİRDİ

İstanbul’u fethederek yeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmet Han’ın Cami olarak tefriş edip ilk namazı kıldırdığı Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesi sadece İslam dünyasının en büyük arzularındandır. Fethin sembolü Ayasofya’da Ramazan Bayramında Fetih Suresi okunmasıyla yeniden alevlenen beklentiler üzerine bin bir türlü ‘adeta’ fantezi üretildi. Hükümetin Ayasofya’yı ibadete açacağı inancına karşılık bir muhalif siyasetçinin ‘dönüşümlü kilise-cami hizmeti vermesini önermesi, bir başkasının Ayasofya’nın açılması şöyle dursun; ‘Sultanahmet’te müze olmalıdır, çünkü buralar bizim değildir’ demesi adeta Müslüman mahallesinin hal-i pür melalidir.

Bir yanda Müslümanın nefesinin ulaştığı toprakları Kızılelma görenler, diğer yanda, üzerinde yaşadığı toprakları ve bağrındaki mukaddes varlıkları kendisine ait görmeyenler!

Ayasofya’da okunan bir Fetih Suresi ile maskeler döküldü.

**

SAĞLIK’TA KULİSLER ARTTI

Geçen yılın son aylarında Çin’de başlayan ve giderek dünyayı etkisi altına alan Korona virüs salgınıyla, pek çok gelişmiş ülkeye nazaran, sağlık alanında yaptığı ciddi yatırımlar sayesinde daha etkin mücadele veren hükümetin süreçte illerin sağlık yönetim kadrolarını performans bakımdan izleyerek değerlendirme yaptığı ifade ediliyor. Devam eden yatırımların tamamlanması, sağlık hizmetlerinde başarı düzeyi, imkânların değerlendirilmesi, hasta ve personel memnuniyeti gibi kriterlerin göz önüne alınarak Müdürlerin performans ölçümlerinin yapıldığı ve revize edilmesi gereken kadroların tespitine ağırlık verildiği konuşuluyor. Konya’nın da gerek bina, gerek tıbbi donanım ile bilhassa pandemi sürecinde sevk ve idarede gösterilen performansının önümüzdeki günlerde değerlendirileceği öngörülüyor.

**

Sağlık Sen’in İl Sağlık Müdürü Mehmet Koç’un hemen hemen bütün tasarrufunda etkin olduğunu iddia eden çevreler bu ilişkinin zaman zaman hataları da beraberinde getirdiğini savunuyordu. Konya Şubesi hafta sonunda Genel Kurul yaparak yeni yönetimini belirledi. Başkan Zeynel Abidin Uysal yeni dönemde aday olmadı. Başkanlık için Ahmet Uzunay ile Gökhan Arıcan’ın yarışması beklenirken son gün iki grup arasında yapılan uzun görüşme neticesinde Arıcan yönetime iki arkadaşının alınmasıyla adaylıktan çekildi. Başkan Uzunay’ın göreve seçilen yönetim kurulunda Numune Hastanesinden Kerem Şafak, Meram Eğitim ve Araştırma Hastanesinden Zafer Zeybek ve Yusuf Bozkurt, Beyhekim’den Salih Yiğit, Doğumevi Hastanesi’nden İsmail Arslanpınar ile İl Sağlık Müdürlüğünden Hamdi Yazgan yer aldı. 

**

Gerek AK Parti gerekse MHP’den bazı isimlerin İl Sağlık Müdürlüğünde değişime gidilmesi yönünde başkentte görüşmeler yaptığı ifade ediliyor. Yıkılmasına karar verildiği halde Vakıf Hastanesi binasına yapılan masraf; TSK’nın Sağlık Müdürlüğüne devrettiği, şimdi ise Büyükşehir Belediyesine devredilmesine karar verilen Hava Hastanesine yapılan masraf; İl Müdürlüğü binasında 112 Servisi için yapılan tadilat, İl Müdürlüğü binasına boşaltılmadan önce yapılan tadilat; Meram Eğitim Araştırma Hastanesine yapılan tadilat; kiralık olan Selçuklu İlçe Sağlık Müdürlüğüne yapılan tadilat ve Selçuklu ilçenin taşınacak olmasıyla kiralık hizmet binasının Mülteci Polikliniği şeklinde tefrişine harcanan paranın 20 milyon liraya yakın olduğu ve bunların Ankara’ya eleştiri olarak götürüldüğü kaydediliyor.

**