Ateşin ateşle değil, su ile söndürülebileceğini; 

     Hatırdan uzak tutmayalım. 

     Hepimiz birbirimize karşı su gibi azîz olalım. 

     Hem söndürelim, hem kazanalım.

     Çünkü hasımdan kurtuluşun asıl yolu; 

     Hasmı, kendimize dost kılmaktan geçer. 

     Böylece hem hasımdan kurtulur, 

     Hem de bir dost daha kazanmış oluruz.

     Kaldı ki bin dost az. Bir düşman çoktur. 

     Bir düşmanın yapacağı kötülüğü, bin dost önleyemez.

     Çünkü kötülüğün kimden, nerede, ne zaman geleceği, 

     Meçhuldür. Bilinmez.

     Dünya küçüldü. İnsanımız her şeyden haberdar. 

     Millî - Mânevî alt yapısı yoksa, 

     Elbette herhangi bir akıma kapılması kaçınılmaz.

     Onun benimsediğine karşı çıkmak yerine, 

     Onun kabullendiğini çürütmeyle uğraşmak yerine,

     Kendi düşünce ve fikirlerimizi tercih edip etmeyecek 

     Bir vasat ve ortamla, onu baş başa bırakalım.

     Tercih ve seçimini de tabii karşılayalım.

     Bu yüzden o kimseyle selâmı sabahı kesmeyelim. 

     İlişkilerimizi kesintiye uğratmayalım. 

     İşi zamana bırakalım. “Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler.” deyip ekmeye bakalım.

     Yetiştirilmesine karışmayalım. Üzerimize düşeni yapalım. Neticeye karışıp karıştırmayalım.

     Aksi hâlde hem huzursuz eder. Hem huzursuz oluruz. 

     Bu anlayışları hem dünya işinde, hem âhiret işinde göstermeliyiz.

     Bu müspet ve olumlu tavrı resmîler, resmiyette de göstermeli. 

     Unutmayalım ki; dış huzur olmadan iç huzur olmaz. 

     Başkaları memnun ve razı olmadan, kendimiz hoşnut ve rahat olamayız.

     Yine unutmayalım ki, bu vatanda doğan herkes; 

     Bu vatanın aslî bir ferdi, bireyi ve üyesidir. 

     Bu aslî ferdin yaptıkları, yazdıkları, ortaya koydukları da; 

     Hepimizin müşterek ve ortak malıdır.

     Beğeniriz beğenmeyiz. Severiz sevmeyiz. 

     Hoş karşılar veya karşılamayız. 

     Ama bizim insanımız olduğunu reddetmemeli. 

     Bizden biri olduğunu inkâr etmemeli.

     Buna karşı takınacağımız olumlu ya da olumsuz tavır ve hâli; 

     Muhatabımızı, karşımızdakini incitmeden, rencîde etmeden, gücendirmeden, 

     Üzmeden ve tahkir etmeden, yani küçümsemeden ortaya koymalı.

     Bir mes’ele ve bir konuda kendi bakış açımızı ve yorum tarzımızı belirtirken; 

     Akla kapı açıp, tercihi ve seçimi okuyana veya dinleyene bırakmalıyız.

     Hakem olarak da işi zamana bırakmalı. 

     O, gürültüsüz patırtısız; 

     İnanın en güzel şekilde halledecektir. 

     Her mes’ele ve konuyu.

     Çözecektir en çetin problemleri,

     İnanın incitmeden, kırmadan bizleri.