Bu hafta ülkemiz sınırlarının ötesine bir yolculuğa çıktım sizler için. Kuzey Makedonya’da yaşayan birbirinden güzel  Türk vatandaşlarının ilgiç hikâyelerini dinledim. Yaşam tarzlarına şahit oldum.  Kuzey Makedonya’da Türk bayrağına ve vatanına aşık yörük kızı  Rabia Ruşid  hocamızla da özel olarak bir araya geldim. Bu yabancı ülkede Türk şiirini yaşatan birbirinden güzel eserler yazan kıymetli hocamızla Önce Vatan okurlarına özel bir söyleşi yaptık… 

RÖPORTAJ: AZİZ KARATAŞ

Sayın Rabia Ruşid hocam söyleşimize hoşgeldiniz. Bizler sizi tanıyoruz zaten ama tanımayan okuyucularımız için kısaca Rabia Ruşid’in kimlik oluşumunu bize anlatır mısınız? 

Hoşbuldum,  sohbete teşekkür ederek başlamak istiyorum. Yerli gazetelerde röportajlarım oldu, komşu ülke Kosova’da da röportaj vermiştim ama Önce  Vatan gazetesiyle söyleşi yapmak benim için büyük mutluluk. Öncelikle bunu belirtmek isterim.

2013 yılında Goce Delçev Devlet Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra aynı üniversitede kaydımı Türk Dili ve Edebiyatı dalında yaptım. Yüksek lisans tez konum: “Doğu Makedonya Yörük Masallarında Motif ve Tip İncelemesi” çalışmamla mezun oldum. İştip’teki Goce Delçev Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümünde 4 ay süreyle gönülü olarak çalıştım. 

Kasım Ayı 2017 yılından Üsküp Türk Kültür Merkezi Yunus Emre Enstitüsünde okutman olarak göreve başladım ve hâlen Üsküp Yunus Emre Enstitüsünün İştip Türk Köşesinde okutman olarak görev yapmaktayım. Aynı zamanda Balkan Yazarlar Birliği yönetim kurulu üyesinde yer almaktayım.

Yazmaya ne zaman başladınız? İlkyazın anınızı paylaşır mısınız?

Yazmaya, lise ikinci sınıftayken başladım. Bu anımı hiç unutmam. Bir ilkbahar günüydü yıl 2007, canlanan doğaya bir şeyler sunmalıyım dedim. Etrafımızda yeşeren yapraklar, bahar kokuları bu güzellikleri tabi ki kelimelerle yazıya dökmek çok zor olacaktı, bu zorluğun farkında olarak yazmak istedim ve “Yaz Gelmişti” diye bir şiir böylelikle doğmuş oldu. Bu şiirim Hüma Kuşu adlı ilk şiir kitabımda yer almaktadır.

Daha eskiye dönecek olursam, doğduğum Yörük köyümüz çok küçüktü fakat zengin bir folklorik hayat yaşanırdı. Uzun kış gecelerinde, uyumadan önce annemden masal dinlerdim. Bu yetmezdi, babamdan da masal anlatmasını isterdim; eğer masal anlatmayacaklarsa uyumazmışım. Tatlı dilli ninemden, dedemden  ve halk âşıklarından dinlediğim türküler, ninniler, mâniler,  ağıtlar ve  masallar şuuraltımı örmüş olmalı. 

Hayvan sevgisi de ilham verdi bana, küçüklüğüm oğlak, kuzu, buzağı severek, kiraz ağaçlarına tırmanıp kiraz yiyerek geçti. Hayvan ve tabiat sevgisi de şiirlerimin motiflerine yansıdı. Tüm bunlar benim için büyük nimet.

Hayatınızda aldığınız en iyi karar?

Tabi ki herkesin olduğu gibi benim de iyi ve kötü kararlar aldığım oldu. Sanırım en iyi almış olduğum karar istikrarlı olmam ve vazgeçmememdi. Ben yazacağım dedim ve vazgeçmedim, üzüntümü yazdım, mutluluğumu yazdım ve bazen de yazamadığımı yazdım. 

Aldığınız en iyi tavsiye?

Etrafımda birçok kişiden çok iyi tavsiyeler aldım, gerek beni eğiten ilkokuldan başlayıp da doktora sürecime kadar hocalarımın hepsinden çok iyi şeyler öğrendik.

En iyi aldığım tavsiye anne-babamdan aldığım tavsiye oldu. “Kızım, oku; kimseyle bir husumetin olmasın, alçak gönüllü ol” dendi. Mahallede çocukluğumda da bir yakınımla kavga ettiğimizde annem hep beni azarlardı. Suçlu olduğum için değil ama kavgaya karıştığım için. Ne olursa olsun kavga gürültüden uzak olmalıydım.

Balkan Yazarlar Birliği yönetim kurulu üyesi olduğunuzu biliyoruz. Bize  çalışmalarınızdan kısaca bahseder miniz?

Bugüne kadar ağırlıklı olarak şiir yazdım, Tika ve Yeni Balkan’ın desteğiyle Balkan Yazarlar Birliği kurulduğunda, Ankara’dan Avrasya Yazarlar Birliğiyle geçen yıl Mart ayında Online Atölye programının açılışı gerçekleşti. Balkan Yazarlar Birliği ve Avrasya Yazarlar Birliği’nin işbirliğinde başlatılan tabi Tika ve Matüsiteb’in de destekleriyle Online Yazarlık Atölyesi, yazarlığa ilgi duyan gençler için yeni imkânlar açtı. TİKA’nın desteğiyle hayata geçen Online Yazarlık Atölyesi, teknolojinin imkânlarını da kullanarak tecrübeli yazarlar ile gençleri yazar ve şairlerle buluşturdu. Bizim haftada üç gün online dersimiz oluyor. Pazartesi akşamları deneme, Çarşamba akşamları hikâye ve Cuma akşamları da şiir atölyelerimiz oluyor.

Deneme atölyesini Hüseyin ÖZBAY ve Azize KAYA Hocamızla yürütüyor; Ali AKBAŞ ve Sema Tanrıverdioğlu ERSÖZ hocamızla da şiir atölyelerimiz var ve Hikâye atölyelerimizde de hikâye piri Osman ÇEVİKSOY ve Ataman KALEBOZAN hocalarımızla derslerimize devam ediyoruz. Avrasya Akademi Online Yazarlık Atölye programının şu an üçündü dönemindeyiz. Ben de bu atölyeyle tanışmadan önce bir elin parmak sayısını geçecek kadar deneme yazılarım yoktu, yazmış olduğum birkaç denememi buradaki süreli yayınlarda yayınlamıştım. Atölye sonrası yirminin üstünde deneme ve hikâyem oldu. Atölye hocalarıma minnettarım.

Bir çok edebiyat programlarına katıldığınızı biliyoruz. Bu tür programların edebiyat dünyasına katkılarını anlatır mısınız? Siz hangi programlara katıldınız? 

Katıldığım bazı edebiyat programları şöyle: 

Akademi Rumeli-1 (2013) Edirne

Akademi Rumeli-2 (2014) Edirne

Uluslararası IV Balkan Türk Şairler Buluşması (2014) Köstence- Romanya

XI Uluslararası Kapadokya Şiir Şöleni (2015) Kapadokya

Yabancılara Türkçe Öğretme (2016) Ankara

Avrasya Yazarlar Birliği Yazarlık Atölyesinde online olarak deneme, hikâye ve şiir dersleri dinlemekte ve yazmaktayım. (2019-2020)

Kendi ülkemde de birçok şiir etkinliklerine katılıp kaleme aldığım şiirleri seslendirdim.

Bu programların katkısı muazzam, işin atölyesine giriyoruz, kelimeler sihirlidir ve her eğitmen bizi o zengin kelime dünyasında aydınlatır. Bu iş de atölyesiz ve çok okumadan emek sarf etmeden  olmuyor. Neden mi? Atölyeyle tanışmadan önceki şiirlerime bakıyorum ve eksikliklerimin ne kadar fazla olduğunu görüyorum.

Aynı zamanda yorumcu kimliğiniz de mevcut. Peki, şiir yazmak mı zor yoksa şiir yorumlamak mı?

Bu biraz zor bir soru mu oldu sanki... Divan edebiyatı deryasına daldığımızda hem yazmanın hem de yorumlamanın müşkül olduğunu görüyoruz.

Yeni Türk şiirindeyse dildeki sadeleşmeden dolayı daha kolay geliyor bu asırda yaşayan bizlere, yazar kendi duygularını çok iyi bilir kaleme dökerken, şiir yazmak bana göre duyguların ifadesinde hem daha etkili hem de daha kolay bir yoldur. Şiir yeni anlamlar kazanabilme bütünlüğüne sahiptir, her okuyucu farklı şeyler anlamalı ve yorumlamalıdır. Asıl şiir de bu değil midir? Bir okur aynı şiiri birçok anlamda yorumlayabilir. 

Dolayısıyla bana göre her ikisi de kolay iş değil ama illa ki daha kolayını arayacaksak bana göre yazmak daha kolaydır diyebilirim. Çünkü sen o anda bildiğin duygularla ve içinden geldiği gibi yazıyor sonra rötuşlar yaparak sevmediğin kelimeleri ve mısraları çıkarıyor ya da eklemeler yapabiliyorsun. Yorumlamaya gelince gizli anlamları çıkarmak daha çetin oluyor.

Biraz kitaplarınızdan bahsedelim… bize kitaplarınızdan bahseder misiniz? Ne tür kitaplar yazıyorsunuz? 

Yayınlanmış üç şiir kitabım var, ilki Hüma Kuşu 2015 yılında Makedonya’nın başkenti Üsküp Yeni Balkan Yayınevinde yayınlandı. Bu kitabımda 2007 yılından 2013 yılına kadar yazmış olduğum şiirlerim yer alıyor. İçinde altmış sekiz şiirim var, ki bunu hiçbir yazar önermiyor artık. Daha az şiirin olması daha iyi ama tabi ilk deneyimim bu eser. 

İkinci şiir kitabım Alaimisema da 2017’de yine aynı yayınevinden yayınlandı. Bu kitabımda da şiir sayısı ne hikmetse aynı. (Gülüyor) Aslında şu sebepten kitabımın çok az sayfa olmasına gönlüm razı olmadı.

Ve üçüncü şiir kitabım Çakıl Taşları, bu yıl Mart ayında yayınlandı. Bu eserde elli şiirim yer almaktadır. Sayıyı biraz azalttım. Hepsini Yeni Balkan Yayınevi’nde yayınladım.

Kitaplarınıza ilgi nasıl oldu. Beklenen ilgiyi bulabildiniz mi?

İlgi yoğun ve güzel, inşAllah daha da iyi olur diye ümit ediyorum. 

İmza günleri ve etkinlikler düzenliyor musunuz?

İki imza günüm de Üsküp’te düzenlendi, biri Yosip Broz Tito Lisesinde, diğeri de Ensar Kız Yurdu’nda gerçekleşmişti. Devamı Allah’ın izniyle gelecek diye umuyorum.

Kuzey Makedonyada yaşadığınızı söylediniz. Türkiye’deki okuyucularınız kitaplarınızı nereden bulabilirler? 

Maalesef şimdilik Ana vatanımızda satışa sunulmadı. Açıkçası bu prosedürün nasıl yürütüldüğünü de bilmiyorum ama aklıma geleni şu, her hangi bir kitapçı veya kurum tarafından eserlerime ulaşmak istenirse Kuzey Makedonya’nın başkenti Üsküp’te Yeni Balkanla veya benimle iletişime geçilirse kitapları kargo ile gönderebiliriz. Oradaki aydınlar tarafından tavsiye, öneri ve eleştiriler beni çok mutlu kılacaktır.

Türkiye Kuzey Makedonya arasında inşa ettiğiniz sanat bağınız ne durumda? 

Ana vatanımızdan ayrı yaşasak da bizim yüreğimiz, kalbimiz orada atıyor efendim. Orada ağlayan bir çocukla biz de buralarda ağlıyoruz. Allah vatanımızı korusun, sizler oralarda güçlü olduğunuz sürece biz de buralarda rahat nefes alıyoruz. Bugüne kadar Ana vatanda düzenlenen bazı etkinliklere davet edildim, bu bizim için tarif edilemez mutluluklardan. Ana vatan sayesinde bu gibi eğitimlerle kendimizi daha da geliştirmeye çalıştık. Biz gidemesek de Türkiye’mizden gelen aydınlarımızın söyleşilerine daima katılıp can kulağıyla dinledik. Allah razı olsun ki Türkiye bizden el çekmedi, çekmeyecek.

Kuzey Makedonya’da şiir etkinlikleri düzenliyor musunuz?

Elbette, bizim de buralarda kendi çapımızda farklı vesilelerle şiir düzenlendiği oluyor. Tarih ve saati uyanlara seve seve katılıyoruz. Ama bazılarını da işimiz veya farklı telaşemizden dolayı maalesef kaçırıyoruz. Elimde olmayan sebeplerden dolayı davet edilip gidemediklerim de oldu.

Türkiye’de imza etkiliğiniz oluyor mu?

Bu güne kadar Türkiye’de hiç imza günüm olmadı. Ama ALLAH nasip ederse o da olur. Alnımda yazılmışsa onu da yaşayacağıma inanıyorum.

Bundan sonra ki hedefleriniz neler?

Hayat planladıklarımızdan çok başımıza gelen olaylardan ibarettir, Allah nasip ederse hep iyi şeyler yapmak istiyorum; iyiyi yazmak, iyiliğe yazmak niyetindeyim. Daha önce de bahsettiğim gibi Avrasya Akademi Online Yazarlık Atölyesi ile değerli hocalarımdan aldığım eğitimi kalemime dökmeye çalışıyorum ve deneme ile öykü kitabı yayınlamayı çok istiyorum. Kenarda şiir defterimde günyüzü görmeyi bekleyen şiirlerim de mevcut ama sıradaki eserim nasip olursa deneme veya öykü olmalı diyorum. Kendimi geliştirip yazılarıma daha çok rötuşlar yapmam gerekecek...

Öğretim üyesi oldunuzu biliyoruz peki, Öğretmen kimliğiniz yazım hayatınıza etki etti mi?

Merkezimizin Ankara’da olduğu Yunus Emre Enstitüsü’nde okutman olarak görev yapmaktayım, öğretmenlik gerçekten kutsal meslek; yüzüm gülüyorsa yine Ana vatan sayesinde gülüyor. Öğrenciyken yazmaya başladım, çok şükür hâlâ da devam ediyorum. Öğretmenlikte, biz de sürekli yeni şeyler öğreniyoruz ve kendimi öğretmenden ziyade her zaman öğrenci olarak gördüm ve görmekteyim. Allah bu yeteneği vermiş şükredip yazıyorum. Mesleğimle yakından ilgisi var diyemeyeceğim sanırım, çünkü köy çocuğuyum köyde çalışırken de yazmaya devam ettim, sokakta yaralı bir kuş görünce de; haksızlıklarla yüzleşince veya mutluluğa sebep olduğumda da eğik satırları vücuda getirmeye çalıştım. Allah nasip ederse mesleğimin bana kattığı ve katacağı çok şey olacağına tüm yüreğimle inanıyorum.

Bir yazar olarak okuduğunuz ve beğendiğiniz yazarlar kimlerdir? Rabia Ruşid Türk ve Dünya Edebiyatında kimleri okuyor?

Okumayı seviyorum, önce topraklarımızın şairi Yahya Kemal Beyatlı; sonra  Mevlana Celaleddin Rumi, Yunus Emre, Necip Fazıl Kısakürek, Can Yücel, Cemal Süreyya, Turgut Uyar, Özdemir Asaf, Sezai Karakoç, Atilla İlhan, Ali Akbaş, Cahit Zarifoğlu, Cahit Sıtkı Tarancı... gibi bu böyle daha da devam eder. Roman yazarlarından Cengiz Aytmatov, Cengiz Dağcı...Dünya edebiyatından Rilke dışında pek fazla takip ettiğim şair var diyemem maalesef.

Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Örneğin hangi ortamda, hangi materyallerle, hangi müzikle, nasıl bir coğrafyada yazmayı tercih ediyorsunuz?

Teknoloji çağında yaşıyoruz, çoğu zaman yazma isteği uyandığında yanımda kalem ve defterim bulunmuyor; bu durumlarda telefonuma yazıyorum, sonra evde şiir defterime geçiriyorum. Zamanlı zamansız gelir yazma isteği bende, Allah tarafından ne zaman gönderileceği belli olmayan bir misafir gibi. Genelde yolculuklar bana ilham verir, yeni yerleri görmek, yeni şeyler duymak, doğayı izlerken, sokakta yürürken, tanımadığım insanları bir yakınıma benzettiğim anlarda, annemin babamın emeklerinde ve birçok şeyden doğar yazma isteğim.

Eğer yazımı yazarken ev ortamındaysam bilgisayardan bir fon müziği açar öyle yazmayı tercih ederim. Şairlerin şiirlerini kendi seslerinden dinlemeyi severim...

Çok zor yazmam. Su gibi akıp giden, ve öyle, “yaz beni” diyen kolay doğmuş şiirlerim oldu diyebilirim. Ama aralarında zorlandıklarım, zor uğraşlara girdiğim şiirlerim de var, fakat ne kadar başarılıyım hiç bilmiyorum. Daha başarılı olabilmem adına eleştiriye her zaman açığım, eleştiri yapılmasını  isterim...

Üzülerek söylüyorum ben bir Nurullah Genç olamam, oysa öyle çok isterdim ki üstad gibi bir naat yazmayı... “Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur” diye başlıyor yazar müthiş esere.

Bana göre şiir yazmakla sınırlı değil “Şiir yazmak kanayan bir kalbe tuz basarak hislerini dökmek demektir ,zordur”. diye bir mısra okumuştum. Evet zordur kelime tekrarına düşmemek yeni bir şey ve hep yeni çok duyulmamış, çok fazla söylenmemiş bir şey söylemek istersiniz. Uçan kuşu izlerken gelir bazen ilhamınız, bazen bir soskak kedisinin bağırışı yazmayı çağrıştırır. Camınıza damlayan bir yağmur, bahçenizdeki bir gül kurusu, bu böyle devam eder. 

Çok köklü zengin şairlerimiz yaşamış ben çok sığyım. Atalarımız yanında toz olur savruluruz. “Yunus bir söz söylemiş hiçbir söze benzemez.” Özellikle son eserlerimde duymaktan sıkıldığımız kelimeleri yan yana getirmemeye çalışıyorum. En önemlisi de, Yunus gibi dosdoğru olmak gerek. Nuh’un gemisine güzel şeyler katmak gerek.

Kağıtlara dökmek kolay değildir bazen mumunuz biter bazen kaleminiz, ama duygunuz bitmez duygusuz kalamazsınız. Bazen yazdıklarınızı beğenmezsinizdir. Bazen güzel en güzelini okuyup kendinizi yetersiz bulursunuzdur. Dediğim gibi kabuğunuza sığmazsınız. Tam yazacak olursunuz anneniz “Geç oldu hadi uyu artık” der ve o sesi duyduğunuza saatlerce şükredersiniz. İlhamınız şükür olur. Şükrünüz dua. Öyledir hayat bazen bir tını yeter ağlatmaya. 

Yazmak sizin için hayat boyu sürecek bir serüven mi yoksa yazmayı bırakmayı düşündüğünüz bir zaman var mı?

Burada, Ali Akbaş Hocamın bir sözü geldi aklıma: Bir müzisyenin sazı için söylediği ne kadar doğru; “Sen onu bir gün bırakırsan o seni bin gün bırakır” demiş. Sanat da hayatın diğer dalları gibi hiç ihmâle gelmiyor. Yazmak benim için hayat boyu sürecekse güzeldir ve anlamı vardır, aslaa yazmayı bırakmak gibi düşüncem olmadı, bırakın düşünmeyi aklımın ucundan bile geçmedi. Ben böyle düşünüyorum ama hayat önüme neyi getirir tabi bilmiyorum. 

Yeni kitap çalışmalarınız var mı? Varsa çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Son eserim daha çok yeni bir aylık bile olmadı, şu an hemen bir şey yayınlama niyetinde değilim ama kendimi geliştirmekten de geri durmamaya çalışıyorum. Değindiğim gibi Allah nasip ederse, önce bir deneme eseri isterim, ardından şiir defterimde yer alan şiirlerimi de bilgisayarıma geçirme gibi işlemlere zaman buldukça devam edeceğim. Yayın hayatımda beni hep ilk güldüren Yeni Balkan oldu, bu üç eserimle farkında olmadan Yeni Balkan Yayınevi’ni bıktırmış olabilirim, bu eserimi Ana vatanda yayınlamayı çok istiyorum, birkaç yayıneviyle görüştüm; bir yayınevinden, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmadığım için yayınlamalarının mümkün olmayacağı geri dönüşünü aldım.

Edebiyat dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Biz de şöyle bir algı var şiir yazanlara acaba aşık mı oldu denir? Aşkı ve şiiri karıştırmayalım diyorum. Söylemek istediğim, yazmak aşık olmak demek değildir. Bazen uzun uzun bir gülü anlatırsınız. Bu sizin gülleri sevdiğiniz anlamına gelir illa ki o gülü birinin vermesi zorunluluğu yoktur. Hayal gücüdür yazmak. Zorlarsınız sınırları bazen. Yazmak için aşık olmayı beklemeyin. Sizi yazmaya iten çok farklı olaylar gelişebilir. İçimizdeki meleği yok etmeyelim. Her zaman heybemizde küçük iyilikler biriktirip iyiliğin bize farklı sürette geri döneceğinden şüphemiz olmasın hiçbir zaman.

Son olarak, yazar olmak isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir? Kendi yol felsefenizden önerileriniz var mı?

Açıkçası bizler de çok genciz… Kendimi tavsiye makamında görmüyorum. İlla ki bir şeyler söylemek gerekiyorsa, her türlü kötü alışkanlıklardan uzak durup; çok okuyalım, gezelim ve ertelemeyelim. Bazı şeyler için geç kalmayalım. Zira hayat hem kısa hem de çok hızlı... Türkiye’de güzel işler oluyor; Rabbim daim etsin… Gençlerimiz her zaman bu tip projeleri takip etmeli. Özellikle büyüklerimizin söyleşilerinde yer almaya çalışalım.

Ana vatan’da bana bu fırsatı sunduğunuz sayfalarınızda bana yer ayırdığınız için şükranlarımı sunar ve bayrağımız hep gönderde olmasını temenni ediyorum. Teşekkürler Ana vatan, teşekkürler Önce Vatan.

Biz de Önce Vatan Gazetesi ailesi olarak bizimle yaptığınız bu özel ve içten röportajdan ötürü değerli sanat yüreğinize şükranlarımızı sunar, gelecek çalışmalarınızda başarılar diliyoruz…