Uluslararası arenada küresel ölçekte roller üstlenen Türkiye’nin, kutup bölgeleri ve araştırmalarının dışında kalması elbette doğru olmazdı. Peki, Antartika’ya dikilen Türk Bayrağı ne anlama geliyor?

Türk Bilim insanları 1967’den beri kutuplarda bilimsel çalışmalar yürütmektedirler. Türkiye, bu bağlamda Antarktika Antlaşması’na 1995 yılında taraf da olmuştur.  

Şubat 2017’de Türkiye’nin Antartika'da üs kurabilmesi maksadıyla Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, talimatıyla Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı çalışmalar başlamıştı. 

Antarktika Bilimsel Araştırma ve Bilim Üssü Projesi, TC Cumhurbaşkanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı sorumluluğunda ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Kutup Araştırmaları Uygulama Araştırma merkezi (PolReC) koordinesinde yürütülmektedir.

TC Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz hafta Ankara'da düzenlenen TÜBA-TÜBİTAK Bilim Ödülleri töreninde yaptığı konuşmasında; "Kutuplarda, ülkemizin bayrağını dalgalandıran Türkiye Antarktika bilimsel araştırma kampı kuruldu. Kamp bünyesindeki meteoroloji istasyonu faaliyete geçti ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın deniz tabanı haritalandırması tamamlandı. Nihai hedefimiz Antarktika Anlaşmalar Sistemi'nde gözlemci ülke statüsünden danışman ülke statüsüne geçerek kıtanın geleceğinde söz sahibi olmaktır" dedi.

TC Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında ayrıca Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson ile de görüştüklerini belirterek, "Belki de İngiltere ile birlikte orada(Antartika) bu çalışmayı daha da yaygınlaştırarak sürdüreceğiz. Nihai hedefimiz, Antarktika Antlaşmalar Sistemi'nde gözlemci ülke statüsünden danışman ülke statüsüne geçerek kıtanın geleceğinde söz sahibi olmaktır" dedi.

Netice itibarı ile Türkiye, Bilim Üssü Projesi ile dünyanın öbür ucundaki Antarktika’da “Türkiye olarak biz de varız” demiştir...

Kutup bölgeleri, Dünya’nın iki uç bölgesi olarak Kuzey Kutbu(Arktik) ve Güney Kutbu(Antarktika) olarak ifade edilmektedir. İki kutup da buzlarla kaplıdır.

Antarktika etrafı okyanuslarla çevrili donmuş bir kıta iken, Arktik ise etrafı kıtalarla kaplı donmuş bir okyanustur. Her iki kutup da her geçen gün dünyanın ilgisini çekmeye devam etmektedir.

Arktik’de(Kuzey Kutbu) hak iddia etme konusu komşusu bulunduğu devletlerin ilişkilerinde sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Buna karşın Antarktika’da(Güney Kutbu) ise durum biraz daha farklı. Antarktika kıtasında hak iddia etme konusu şu an için dondurulmuş durumda.

Aralarında ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Almanya, Japonya, Arjantin, Şili, İspanya, Türkiye, Bulgaristan ve Romanya’nın da bulunduğu otuzun üzerinde ülke Antarktika’da bilimsel araştırmalar yapabilmek maksadı ile istasyonlar kurmuş durumdadırlar.  

Kutupların jeostratejik ve jeopolitik önemleri yanında sahip oldukları mevcut potansiyelleri bu bölgeleri bilim adına birer cazibe merkezine haline dönüştürmüştür. Kutup bölgeleri denizcilikten, bilimsel araştırmalara, enerji kaynak ve rezervlerinden, ekonomiye, uluslararası ilişkilerden, hukuka kadar birçok alanın ilgi çekici ve güncel çalışma konuları arasındaki yerini almıştır. Kutuplara ilişkin doğru tespit ile analizler yapabilmek için, bu bölgeler hakkında yeterli ve doğru bilgiye sahip olmak son derece önemlidir. 

Türkiye, Antarktika’nın ve Arktik’in geleceği ve kutupların korunmasında söz sahibi olması hedefi ile Antarktika’da danışman statüsüne girebilmek için ciddi anlamda mücadele vermektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin Antarktika’da kurmuş olduğu Türk Bilim Üssü ve üretilecek olan bilimsel çalışmaları danışman statüsüne geçebilmesinin temel kıstası olarak görülmektedir.

Antarktika Antlaşması’na taraf 53 ülke bulunmakta. Türkiye 1995'te anlaşmanın tarafı oldu. Anlaşmanın ilk imzacıları olan 12 ülke(ABD, Arjantin, Avustralya, Belçika, Fransa, Güney Afrika, İngiltere, Japonya, Norveç, Rusya, Şili ve Yeni Zelanda) danışman statüsünde. Danışman ülkelerin Antarktika hakkında alınan kararlarda oy hakkı bulunmaktadır.

Anlaşmaya sonradan katılanlarla beraber toplamda 29 ülke 'danışman statüsünde' bulunmakta. Bu ülkeler de her yıl kıtaya ilişkin bilgi paylaşımı ve karar alımı için gerçekleştirilen toplantılarda yer alarak oy kullanıyorlar.

Türkiye Antarktika’da söz sahibi olarak dünya bilimine katkıda bulunmak amacı ile 2017 yılında “2018 - 2022 Ulusal Kutup Bilim Programını” yayınlamıştır. Bu kapsamda Antarktika’da Türk Bilim Üssü kurulmuş bu bağlamda bilimsel çalışmalara hız verilmiştir. 

Denizlerin siyasi ve ekonomik bakımdan değerinin farkında olan devletlerin, 1945 sonrasında başladıkları denizlerin paylaşımı mücadelesi neticesinde, hukuki zemin kazandırmaya çalıştıkları iç sular, karasuları, bitişik bölge, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge gibi kazanımlarını yeterli görmeyerek, bunun yanında kıta sahanlıklarının ötesindeki deniz yatağı ve kutup bölgelerine de yöneldikleri görülmektedir

Kutup bölgelerinin önemine istinaden içinde bulunduğumuz dönem, “Denizler, Okyanuslar, Kutuplar Çağı” olarak tanımlanmıştır. 

Bu noktada dikkatlerinizi bir konuya özellikle çekmek istiyorum. Kutuplar konusunu araştırmaya başladığımda elime henüz yeni basılmış son derece özel ve değerli bir kitap geçti. Kitabın ismi “Kutup Bölgelerinde Egemenlik Mücadelesi ve Ekonomik Yatırım Fırsatları.” Söz konusu kitabın yazarı Deniz Hukuk Müşaviri Şenay KAYA.  

Kaya’nın, kitabı Türk Milletinin kutuplardaki hak ve menfaatlerinin farkına varılması, yatırım fırsatlarının anlatılması, karar alıcılara tavsiyelerde bulunulması, izlenecek hukuki yolların gösterilmesi, yanında Ek'inde Antarktika Antlaşma ve Çevre Protokol metinlerinin yer alması bakımından da oldukça kıymetli bir çalışmadır.

Kaya, Arktik bölgesi (Kuzey Kutbu) ile ilgili olarak; keşfedilmemiş su, petrol ve doğal gaz rezervlerinin tahmin edilen ekonomik değerinin oldukça yüksek olması, değeri yaklaşık 1 Trilyon Dolar’ı bulan, uzay teknolojileri ve savunma sanayi başta olmak üzere birçok sektör için çok kıymetli olan zengin çinko, nikel, bakır, altın, demir ve paladyum kaynaklarının bulunması, hızla artan bir turizm bölgesi haline gelmesi, Amerika, Avrupa ve Asya’yı doğrudan bağlayan “Kuzey Deniz Rotası” sayesinde yaklaşık 4.500 deniz milinden tasarruf sağlanması konularına dikkat çekmektedir.

Kaya, Antarktika Kıtası (Güney Kutbu) için ise, mineral ve enerji kaynaklarının işletilmesinin yasaklandığı 2048 yılından sonra bambaşka bir boyut kazanacak olması nedeni ile kutup bölgelerinin uluslararası toplumun ilgi odağı haline geldiğine dikkat çekmektedir.

Kaya’nın kitabında bana göre en dikkat çekici kısım ise ‘’uğruna kan dökülmemiş, egemenliğe konu teşkil edilmemiş Antarktika kıtasında ve “insanlığın ortak mirası” olması nedeniyle Arktik bölgede, Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları vardır’’ vurgusudur. 

Kutuplara ilgi duyan herkese bu kitabı alıp okumaları için özellikle tavsiye etmek isterim. Bu vesile ile bu özel kitabı hazırlayarak kamuoyunun dikkatlerine getiren Deniz Hukuk Müşaviri Şenay KAYA’yı da kutluyor ve tebrik ediyorum.

PİRİ REİS ve ANTARTİKA 

Kutuplar konusunu ele alıp da Piri Reis’e değinmemek olmazdı. Bilindiği üzere Piri Reis’in 1513’de çizmiş olduğu gizem ve sırlarla dolu Dünya Haritası’nda, Güney Amerika Kıtası’nın en güney bölgelerini çizerek, Antarktika’ya en yakın toprakları gösterdiğini biliyor muydunuz? 

Harita bilimcileri söz konusu haritanın gökyüzünden kuşbakışı olarak çizilmiş gibi olağan üstü nitelikte olduğunu ifade etmektedirler.   

Piri Reis'in haritası ile ilgili pek çok araştırmalar yapılırken, kıtanın buz altında kalmış sahil kesimlerini nasıl çizildiğine hala bir anlam verilememektedir. Çünkü kıta üzerindeki buzlar, haritanın çizilmesinden tam 6 bin yıl önce erimişti!

Amerikan Hava Kuvvetleri tarafından 1960 yılında yürütülen topografik bir çalışma sırasında, Piri Reis haritasının araştırılan kısmının yani Queen-Maud bölgesinin ve  Palmer yarımadasının sahil şeridinin tam bir uygunlukla haritaya işlendiği tespit edilmiştir. Ayrıca Piri Reis haritasının jeolojik verileri, 1949 yılında İsveç-İngiliz ortak keşfi gezisi sırasında yapılan Antarktika’nın yapısı ile ilgili bu kadar hassas belgelere nasıl ulaştığı da bugüne kadar ortaya çıkartılamamıştır. 

Sonuç itibarı ile Türkiye Antartika’da Bilim Üssü kurmak suretiyle Türk Bayrağı’nı bölgeye dikmiş ve danışman üye olabilmek yönünde konuyla ilgili bilimsel çalışmalara hız vermiştir. Türkiye artık içe kapanık değil bilakis dışa açık bir ülke olarak küresel ölçekte tavır,  tutum ve davranışlar sergilemeye başlamıştır. Gerektiğinde, Suriye’de, gerektiğinde Libya’da, gerektiğinde Tunus’ta, Cezayir’de, Somali’de ve Antartika’da. Türkiye artık dışa açık bir ülke olmanın gereklerini yerine getirmektedir. Allah Türkiye’nin ve dolayısı ile Türk Milletinin yolunu açık etsin…