Adamın biri her gün omuzunda kalın sopanın iki ucuna astığı testilerle dereden evine su taşıyormış. Bu testilerden biri sağlam diğerinin yanında küçük bir  çatlak varmış. Sağlam testi her seferinde adamın doldurduğu suyun tamamını ulaştırırmış evine.

Çatlak olanı eve yarım su ile varırmış. İki sene boyunca her gün bu şekilde geçmiş. Adam her iki testiyi suyla doldururmuş ama evine vardığında sadece bir buçuk testi su kalırmış.

Sağlam testi görevini mükemmel yaptığı için çok gururlanıyormuş. Çatlak olan kusurlu testi bu durumdan çok utanıyor ve suyun sadece yarısını eve ulaştırabildiği için çok üzülüyormuş. İki yılın sonunda bir gün görevini yapamadığını düşünen çatlak testi ırmak kenarında adama şöyle demiş: "Kendimden utanıyorum. Şu yanımdaki çatlak nedeniyle suların yarısı eve gidene kadar akıp gidiyor."

Adam gülümseyerek dönmüş testiye; "Göremedin mi? Yolun senin tarafında olan kısmı çiçeklerle dolu. Fakat kusursuz testinin tarafında hiç çiçek yok. Ben başından beri senin kusurun olan çatlaklığını biliyordum. Senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün o yolda ben su taşırken sen onları suladın. İki yıldır yolumuz çiçeklerle doldu ve o güzel çiçekleri toplayıp, evimi süslüyorum. Senin yanında o çatlağın olmasa da  kusursuz olsaydın yolumuza ve evime böyle güzellik ve zerafet veremeyecektim" diye cevap vermiş.

Aslında hepimiz birer kusuru olan testiyiz ve kendimize özgü kusurlarımız vardır. Sahip olduğumuz  kusurlar hayatımızı ilginç yapan ve renklendiren özelliklerdir. Etrafımızdaki insanları olduğu gibi kabullenmeliyiz, onların kusurlarını değil, içindeki güzellikleri görmeliyiz ve sevmeliyiz. (Alıntıdır )

FERİBOT-U ESTONYA SENDROMU

Evet bazı zamanlar vardır.

Bu zamanlarda gerçeği göremez.

Gözünün önünde olup bitenlerin farkına varamazsınız.

Buna idrak körlüğü diyelim ya da başka bir isimle nitelendiriliyor.

Farketmez.

İşte şuan ki halipürmelanimiz işte tam da bu.

Gemi batıyor.

Ama biz hala izliyoruz.

Ne reaksiyon veriyoruz.

Ne de her hangi bir tavır.

Herkes mutlu.

Herkes sus pus.

Olacakları...

Sonları...

Akıbetini belli ama...

Ne gariptir ki ses yok...

Söz yok.

Garip bir tecelli ile Feribot-u Estonya'nın makus talihi e doğru gidiyoruz.

Simdi olayı izah edeyim Ne demek istediğimi daha iyi anlayacağınızı umuyorum.

##

Modern deniz tarihinin en büyük kazası 28 Eylül 1994 yılında Baltık Denizi’nde yaşandı. 1980 yılında Almanya Mayer Werft tersanesinde inşa edilen Estonya Feribotu’nun batmasıyla 852 yolcu öldü.137 kişi bu kazadan kurtuldu. 

Kıyıya yakın bir mesafede su alması nedeniyle yatarak batan feribot, sadece gemi mühendisleri tarafından değil aynı zamanda kazada ölümlerin nedeni açısından davranış psikolojisi uzmanlarınca da yıllarca incelendi. 

İnsan davranış psikolojisi uzmanları bu kazada ölen 852 yolcunun neden kurtulamadıklarını araştırdı. Aileleriyle görüşüp geçmişlerini incelediler. 

Ölenlerin yüzde 98’inin çok iyi yüzme bildiklerini belirleyen uzmanlar son olarak kazadan kurtulanlarla görüştüler.

 Ortaya çıkan sonuç şuydu: Feribot 28 Eylül’de gece saat 00.50’de sert dalgalar nedeniyle su almaya başladı. Feribota giren sular 50 santim yüksekliğe ulaştı ve feribot yan yatmaya başladı. 

Su miktarının artmasıyla birlikte tahliye işlemi başladı. Ancak 987 yolcudan sadece 137’si su almaya başlar başlamaz hemen feribotu terk etti. Geri kalan 852 yolcu ise, gemi kaptanının “panik yapmayın dünyanın en güçlü feribotundasınız” sözlerine kanarak su boşaltma işlemini izlediler. 

Saatler ilerledikçe feribot daha da yan yattı ama 852 yolcu izlemeye devam etti. Sonunda saatler 01.50’yi gösterirken tamamen yan yatarak sulara gömüldü. 

Feribotun su aldığını ve yan yatmaya başladığını görmelerine rağmen son saniyeye kadar rahat rahat batışı izleyenler psikoloji ders kitaplarında “Estonya Feribotu Sendromu” olarak yer almıştır. Halen o insanların davranış şekillerine psikoloji ilmi mantıklı bir izah getirememişlerdir.

Aynı davranış özellikleri, ABD’de 11 Eylül 2001’de ikiz kulelere yapılan saldırı sırasında binaların tahliyesi esnasında da gözlemlenmiştir. Güvenlik görevlilerince, binadan kaçmak isteyenlere herhangi bir tehlike olmadığını, kurtarma ekiplerini beklemeleri söylenerek insanlar yerlerine gönderilmiştir. Çok değil, bir on dakika sonra her iki kulede yıkılmış, hızlı bir şekilde hareket edilseydi belki de kurtulabilecek yüzlerce insan hayatını kaybetmiştir.

##

Gerçekler gün yüzü gibi ortada...

Batan bir gemi var.

Kaptan ve mürettebat aksini söylüyor.

Propagandası etkili oluyor.

Kimse mi görmüyor?

Kimse mi duymuyor?

Bilemedim de sonumuz bu feribotta benzemez insaallah..

Selam ve saygılarımla