Pes doğrusu!? İstanbul Bakırköy Belediyesi çalışanlarının, Ataköy semtindeki ağaçları budarken kuş yuvalarını yerle bir etmelerini hüzün içinde izledim. Bu nasıl bir çevrecilik anlayışı, bu nasıl bir insanlık? Hoyrat kış rüzgarlarına, fırtına gibi esen azgın lodos rüzgârlarına kale gibi direnen kuş yuvaları, devlet görevlileri eliyle yerlere serildi. Ulaşılması zor zirvelere, özenle örülmüş olan, kuş yuvalarıyla süslü Ataköy'ün doğal güzellikleri çınarlar, hoyrat eller tarafından acımasızca katledildi. Yüksek binaların arasında, boyları kısa gibi duran çınarlar kimin gözüne mertek gibi battı bilemiyorum? Duyarsız ve duygusuz Belediye çalışanları, o ağaçların dallarını süsleyen kuş yuvalarına aldırmadan, hepsini kele çevirdi!? Eğer ağaçları budamak bir zaruret idiyse, gövde dalları budanıp, zirvedeki budaklara dokunulmayabilirdi!? Bir ev, bir yuva kurmak o kadar kolay mı? Yedi yıldır o kuş yuvaları hep yerlerinde duruyordu. Baharda, kuşların yuvalarını onarmalarını, nöbetleşe kuluçkaya yatmalarını ve yavruların ilk uçuşlarını seyretmeyi ben de sabırsızlıkla beklerdim. Son günlerde kuşlar yuvalarını yeniden gözden geçiriyordu. Gagalarında ince bir dal parçası veya kuru bir otla, kış mevsiminin örselediği yuvalarını yeniden onarmak için, hummalı bir çalışma içine itmişti kuşları. Onların tatlı heyecanını ve azimli çalışmalarını ben de Güneye bakan penceremizden, sabah kahvaltılarımızda izlerdim. Ama bir sabah o güzel peyzajın yerle bir edilmekte olduğuna tanık oldum. Kimi kime şikayet etsem diye düşündüm? Batı ülkelerinde, kuşlara şehir içinde barınaklar yapıldığına sık sık tanık oldum. Biz bırakın kuş barınağı yapmayı, kuşların yuvasını yıkacak kadar, insanlıktan nasibimizi alamamışız maalesef? Doğal afetler karşısında yaşadığımız çaresizliğimizi aklıma getirdim. Düşüncesiz insanların yarattığı kasti felâkete bir anlam veremedim ve savunabilecek bir gerekçe bulamadım. Yazık insanlığımıza!?