Önce bir alıntı:

     “Kurbağayı kaynar suya attığınızda birden sıçrar, kendini kurtarır. Ilık suya attığınızda ise hafif rahatlar. Suyun ısısı usul usul arttırılırken rahatını bozmaz. Tehlikeyi anladığı an, artık hareket etme gücünü yitirmiştir.” (Mustafa Balbay, Cumhuriyet, 11. 01. 2005)

X

     Sonra da AB (Avrupa Devletleri’n)den çok AB’ci olduğumuzun; bende uyandırdıklarını; nazım yoluyla bir nebzecik de olsa; yarım yamalak, kırık dökük mısralarımla, anlayana sivrisinek saz kabîlinden dile getirmek istiyorum:

     AB’ye girmek için yavaştan be kuzum

     Nemiz varsa peşkeş çekiyoruz huysuzum

     AB için ey millet nedir bu telaş üstüne telaş

     Karşılıksız olarak kalmadı vermediğimiz uğraş

     Tam girdik sanırken olacakları düşlüyorum

     Hiç mi iz’an yok kuzum güneşte üşüyorum

     Adamlar şimdiden gölgemizden bile ürküyor

     Binbir engeli bugünden önümüze döküyor

     Bu nasıl bir içinden çıkılmaz kara sevda

     Ki karşılıksız yok oluyoruz bu uğurda

     Kalmadı söz edilmedik ne Kıbrıs ne Ege ne de Gap

     Hadi sen de batan geminin malları bunlar durma kap

     Elbette çok mes’elemiz var hem de yığınla

     Arasan bulursun gerçek şifayı dağında

     Cazipse de tehlike var AB’nin binbir tuzaklı ağında

     İstersen bulunur aradığın kendi taşında toprağında

     Dört bir yandan yabancı gözler dikilmiş üstümüze

     Sahip çıkmak için dirimize değil postumuza

     Ne yüzle bakarız yarın o yüksek ecdadın yüzüne 

     Demezler mi düşmediniz yolumuzun niçin düzüne 

     Sarılın yaşamak istiyorsanız kendi millî özünüze

     Bulaşmasın sakın Batı çirkefi yüzünüze gözünüze

                                            X

     AB bir kara sevda

     Şeyda bülbülüm şeyda

     Gün olur kırılır bu AB dalı

     Geriye kalır kuru bir masalı