28 Kasım Çarşamba günü öğleden sonra Kadıköy’de TESUD Rasimpaşa Şubesi lokalinde, emekli öğretmen Mehmet Dağıstanlı; Kurtuluş Savaşı efsane kahramanlarından Kara Fatma diye bilinen Fatma Seher Hanım’ın hayatını, hizmetlerini çok duygulu ve anlamlı bir şekilde üyelerimize sundu. 

Sayın Dağıstanlı, Fatma Seher Hanım’ın hayatını; Türk yurdunu karşılıksız seven ve bu uğurda canlarını feda eden yiğit insanların anısına ithaf ettiği BEN KARA FATMA adlı eseri ile de kitaplaştırmış. 

Ben de bugün sizlere, efsane Kurtuluş Savaşımızın efsane mücahidelerinden ve ilk kadın subayımız Üsteğmen Kara Fatma’dan bahsedeceğim. 

Fatma Seher 1884 yılında Erzurum’un Aşkale Kazasının Ergemansur köyünde doğmuş. İki erkek bir de kız kardeşi olan Fatma Seher, Yüzbaşı Derviş ile evlenmiş. 

Balkan Harbi çıkınca önce eşi ile birlikte Edirne’ye giden Fatma Seher; 1914’te eşi Binbaşı Derviş Birinci Dünya Harbi’nde Doğu Cephesine Erzurum’a atanınca, iki çocuğu ile Edirne’de kalmış. Kendisi gibi eşi cephede veya şehit olan kadınlarla bir araya gelerek Meriç ve Tunca boylarında köylere ve köylülere musallat olan Rum çetelerine karşı koyup, mücadele etmişler. 

Eşinin Doğu Cephesine gidişinden beri, çaresizlikler içinde bir türlü O’ndan haber alamayan Fatma Seher 1919 Eylül’ünde eşinin şehadetini öğrenmiş ve artık Edirne’de kalmak yerine eşinin ocağı Van’a dönmeye karar vermiş. 

Konya-Diyarbakır üzerinden geldiğinde Van, Ermenilerin işgali altında can çekişiyordu. Kayınpederini, bilahare bölgede Ermenilere karşı kurduğu çete ile savaşan kardeşi Mehmet’i buldu, birlikte Erzurum’a geçtiler.

Van, Van’lıktan çıkmıştı, Erzurum’da da Ermeni vahşeti ile katliamlardan, göçlerden ve hastalıktan geçilmiyordu. Çok geçmedi, Mondros Ateşkes Anlaşması’nın ardından düşman çizmelerinin ezdiği Anadolu’nun kahraman halkı da sefaletin, esaretin, zulmün dayanılmaz acıları ile yaşamaya başladı. Fatma Seher de tekrar İstanbul için yola koyuldu. Günlerce süren yolculuktan sonra İstanbul’a vardı ama İstanbul’da işgal altında, Padişah da İngilizlerin nezaretinde idi. Anadolu’da olup bitenleri görmüştü ama İstanbul’un hali daha vahimdi. 

Kardeşi Süleyman’ı bulmuş, Çanakkale Kahramanı Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçtiğini de öğrenmişti. Ve kardeşi de “Ne yapılacaksa Anadolu’nun yapacağını” söylüyordu.  

Fatma Seher de Anadolu’ya gitmeli, bu çorbada mutlaka O’nun da tuzu olmalıydı. 

Yine yollara düştü. 

Gülcemal Vapuru ile Samsun’a oradan da kervanlarla Sivas’a, Mustafa Kemal Paşa’yı görmeye gitti. 

Mustafa Kemal Paşa’nın üç gün yolunu gözledi, sonunda Paşa’sına seslenip, konuşmayı başardı. 

O gün yüzünde peçe olan kara bir çarşaf vardı üzerinde. Paşa derdini dinlemek için duraklayınca önce adını söyledi ve eşini Sarıkamış’ta şehit verdiğini, iki yetimini İstanbul’da kardeşine bıraktığını, Erzurum’lu olduğunu, Edirne’de geri hizmetlerde çalıştığını, kadınları toplayıp Rum çetelerine karşı koyduklarını bir çırpıda anlattı. Ardından “Paşam bu vatanı sen kurtaracaksın, bütün millet emrini bekler. Ben de vatan için görev isterim. At binerim, silah atarım, düşmana karşı vuruşmak isterim, kocamın izinden gitmek isterim” dedi.   

Fatma Seher’i can kulağı ile dinleyen ve cesaretine hayran olan Mustafa Kemal Paşa’nın; “Sen yiğit ve yürekli bir kadınsın keşke bütün kadınlar senin gibi olsa Kara Fatma” demesi O’nun için dünyalara bedeldi. 

Bu görüşmenin ardından herkes Mustafa Kemal Paşa’nın, Fatma Seher’e kara çarşafı için değil cesareti ve gözünün karalığı nedeni ile söylediğinin farkında idi. Ve O’nun için İstanbul’da ilgililere hitaben gerekli evraklar hazırlandı, kimleri göreceği anlatıldı. 

Artık Fatma Seher İstanbul’a Kara Fatma olarak elinde Mustafa Kemal Paşa’nın mührü ile dönüyordu. 

Kara Fatma aldığı talimat ve referansla İstanbul’da Topkapılı Pire Mehmet ve Laz Tahsin’le birlikte 15 kişilik bir çete kurup İzmit’e geçtiler, Bölge Komutanlığı emrinde düşmanla çarpıştılar, verilen bütün görevleri başarı ile yerine getirdiler. Bu çetenin mevcudu, katılan kadın ve erkeklerle bir ara 700’e kadar çıktı. Kara Fatma İstanbul’dan silah ve cephane kaçırma faaliyetleri sırasında Yunanlılara yakalanıp 19 gün işkence de gördü. 

Birinci ve İkinci İnönü Savaşlarına 18’i kadın 93 kişilik müfrezesi ile katıldı. Daha sonra mevcudu 300’e çıkarılan bu müfreze ile Hendek ve Düzce arasında, 1921 Haziran ayı sonuna kadar bölgenin emniyetini sağladı. 

Sakarya Meydan Muharebesi esnasında İznik ve Sivrihisar cephelerinde savaşlara katılan Kara Fatma, 1 Mayıs 1922’de Teğmen rütbesi ile ödüllendirildi. 

Tğm. Kara Fatma, müfrezesi ile birlikte katıldığı Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde de Yunan mevzilerine yaklaştığı bir sırada atılan bir kementle yakalanıp esir düştü, daha sonra esaretten firar etmeyi başardığı için bir üst rütbe ile, ZAFER’den sonunda Ütğm. Kara Fatma, İstiklal Madalyası ve kullandığı silah kendisine armağan edilmek suretiyle mükafatlandırıldı. 

Bu savaşlar sırasında elinden ve kollarından, bomba ve süngü ile yaralar alan Ütğm. Kara Fatma İzmit’teki çatışmalar sırasında Yunan topçu atışı ile yaralanmıştı, göğsüne saplanan şarapneli hayatı boyunca göğsünde taşıdı. 

Ülkenin düşmandan temizlenmesinden sonra ordudaki görevi biten Ütğm. Kara Fatma terhis edilmiş, kendisine bağlanan maaşı da Kızılay’a bağışlamıştı. Hiç bir karşılık beklemeden maaşını Kızılay’a bağışlayan E.Ütğm. Fatma Seher Hanım’a, evkafa ait helası da dışarıda, tek odalı, Kasımpaşa’da bir ev tahsis edilmişti. Bu küçük evde kendi halinde yaşayıp gidiyordu. 

Yavaş yavaş elde avuçta olan para da suyunu çekmeğe başlamış, kızının travma geçirip çocuklarına bakamaması üzerine torunlarına bakmak da O’na kalmıştı. Artık sağdan soldan gelen yardımlarla günlerini geçirmeye çalışıyordu. 

Alabildiğine maddi sıkıntı içindeydi. Hatıra ve hediye eşyaları yok pahasına satmaktan başka çaresi kalmamıştı. Silahını, kılıcını, üniformasını nesi varsa satmaya başlamıştı. 

1932 yılında, Ruslara ait bakım evi gibi bir manastıra taşınmak zorunda kaldı. O’na manastırın diğer odalarındaki komşuları bakıyor, yemek ve yiyecek veriyorlardı.

Ömrünün son yıllarını büyük maddi sıkıntılar içinde geçiren bu Kahraman ve Cumhuriyetin ilk subay kadınına 1946 yılında İstanbul Belediyesince ayda 40 lira yardım yapılmaya başlansa da çok yetersizdi. Yaptığı müracaatlar cevapsız kalıyordu, arayan soran yoktu. Etrafın da ısrarı ile Haziran 1951 de Başbakanlığa bir dilekçe ile halini anlatarak yardım talebinde bulundu. 

Hiç cevap alamadı. 

E.Ütğm. Kara Fatma 1954 yılı başlarında yapayalnız bir kulübede çok muhtaç bir durumda yaşıyordu. O’nun bu acıklı halini haber alan Kars Milletvekili Tezer Taşkıran’ın müracaatı ile 17 Şubat 1954’te vatana hizmet tertibinden 170 lira maaş bağlandı. 

Bu Kahraman ve Cumhuriyetin ilk kadın subayı Fatma Seher bir yıl sonra 2 Temmuz 1955’te Darülaceze Hastanesi’nde hayata veda etti. 

Askeri törenle Kulaksız Mezarlığı’na defnedildi. Cenaze törenine halk büyük ilgi gösterdi. Gazetelerde de bu milli kahramana sahip çıkılmadığı, zaruret içinde yaşayıp sefalet içinde öldüğüne dair yazılar yayınlandı. 

Daha sonraları Kulaksız Mezarlığı’nda yapılan düzenlemeler arasında mezarının, kimsesizlere ait mezarlarla birlikte topluca mezarlığın başka bir yerine nakledildiği anlaşıldı. Ve maalesef bulunamadığı için mezarı da yapılamadı. Ancak Anıtkabirde Kurtuluş Savaşı ve Devrimler için ayrılan bölümde Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında büyük hizmetleri görülen aşağıdaki 20 sivil-asker Kahraman Komutanların büstleri arasında, Kara Fatma’nın da büstüne yer verilmiştir. 

Mezarının yeri bulanamamış olsa da bugün Anıtkabir’de, Mustafa Kemal Paşasının yanı başında yine adeta görevde gibidir. 

Mekanı cennet, ruhu şad olsun. 

Anıtkabir’de büstleri olan Kahramanlar:

Mareşal Gazi Mustafa Kemal 

Mareşal Mustafa Fevzi Çakmak 

Orgeneral Cevat Çobanlı 

Orgeneral Yakup Şevki Subaşı 

Orgeneral Fahrettin Altay 

Orgeneral Kazım Fikri Özalp 

Orgeneral Abdurrahman Nafiz Gürman 

Orgeneral Mustafa İsmet İnönü 

Korgeneral Nurettin (Sakallı) 

Korgeneral Nihat Anılmış 

Korgeneral Ali Fuat Cebesoy 

Korgeneral Musa Kazım Karabekir 

Halide Edip Adıvar 

Kara Fatma (Fatma Seher Erden) 

Şahin Bey 

Sütçü İmam 

Hasan Tahsin Bey

Köprülülü Hamdi Bey 

Yörük Ali Efe 

Yahya Kaptan