Doç.Dr.Caner Taslaman tarafından kaleme alınan “Küreselleşme Sürecinde Türkiye’de İslam” isimli kitap İstanbul Yayınevi ( HYPERLINK "http://www.istanbulyayinevi.com,www.canertaslaman.com" www.istanbulyayinevi.com,www.canertaslaman.com) tarafından neşredildi. Kitap İstanbul Üniversitesi’nde yapılan doktora tezinin bir miktar değiştirilerek yayınlanmış şeklidir. Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi olan Doç.Dr.Caner Taslaman’ın ikinci doktorası tez çalışması (Danışmanı:Prof.Dr.Fatmagül Berktay) olan “Küreselleşme Sürecinde Türkiye’de İslam” adlı kitap, Türkiye’deki İslami hareketleri analiz etmenin yanında tarihi temel dayanaklarını ve ileriye dönük bazı yordamlarda bulunuyor. Tez çalışması Prof.Dr.Şerif Mardin tarafından da incelenip katkısı temin edilmiş. Kitap üç bölümden oluşuyor, ilk bölümde Osmanlı, ikinci bölümde 1980’lere kadar Türkiye, üçüncü bölümde ise küreselleşmenin etkilerinin yoğun şekilde hissedildiği 1980’lerden günümüze kadar olan dönem irdeleniyor. Uzun soluklu ve titiz bir araştırma ürünü olan kitapta çok ciddi bir literatür taraması ve geniş bir kaynakça yer alıyor. Taslaman, küreselleşme süreçleri İslami kesimi, birçok araçla birçok hususta etkilediğini belirtiyor ve bunu şu örnekle açıklıyor: “Özal hükümetlerinin önemli bir dönüm noktası olduğu süreçte, Amerika’da Reagan ve İngiltere’de Thatcher hükümetleri ile yaygınlaştırılan neoliberal politikalar Türkiye’ye taşındı. Bu politikalara göre “kamu menfaati” devleti küçültmekte, özel teşebbüsün önünü açmakta, bireylerin özgürlüğünü arttırmaktadır. Neoliberal politikalar, baskıcı devlet yapılanmasını ve zihniyetini geriletti. Bu ise devlet baskısından şikâyetçi İslami kesimlerin daha çok özgürlük bulmalarına; faaliyetlerini rahatça genişletmelerine, kendi ticari, eğitim ve medya gibi kurumlarını kurmalarında faydalı oldu. Diğer yandan yayılan küresel kültür, geleneksel İslam anlayışı açısından tehditler de getirdi. Yeni tüketim metaları ve medya yayınlarıyla kadın-erkek ilişkisinden hayatın birçok alanına kadar yepyeni bir kültür yayıldı. Üstelik bu yeni kültürü, birçok kişi evinde çay içip çekirdek çıtlatırken televizyon gibi araçlarla farkında olmadan içselleştirdi. Oluşan bu yeni duruma karşı nasıl cevap verileceği İslami kesimin karşısında dev bir sorun olarak belirdi ve yaygınlaşan bu küresel kültüre reaksiyonların nasıl olacağı, bence, önümüzdeki asırda İslami kesimler açısından en önemli meselelerden biridir.” Dünya Bülten’inden Asım Öz’ün sorularını cevaplayan Doç.Dr.Caner Taslaman kitapla ilgili çok önemli açıklamalarda bulunuyor. Taslaman bir soruya verdiği cevapta şu önemli noktaların altını çiziyor: “İslami kesimin içinde etkili olup da, teorik bir şekilde liberalizmle ittifak yapılması gerektiğine dair ciddi bir yol haritası ortaya koyan ve sonra bunun uygulanmasına vesile olan hiçbir düşünür tanımıyorum. İslami kesimin liberal yaklaşımlarla ittifakı; Türkiye’deki yaşanmışlıkların ve uluslararası gelişmelerin etkisinden oluşmuş pragmatik bir hikayeye sahiptir. İslami kesimler, yıllarca, kurucu ideolojinin “ötekisi” ve “tehlike” olarak görüldü, bu yüzden birçok baskıya maruz kaldılar. Dini toplantı yapan 5–10 kişilik gruplar bile defalarca tutuklanmıştır. Liberalizm gibi devletin küçültülmesini ve bireylerin özgürlüğünü savunan bir ideolojinin yaygınlaşması, İslami kesimlere muhtaç olduğu hayat öpücüğünü verdi. Kurucu ideoloji “Batı”yı rol model olarak koymuştu; İslami kesimler, kurucu Kemalist ideolojinin koyduğu bu rol modelde hâkim olan liberal ideolojiye atıf yaparak Kemalist ideoloji adına konan engelleri aşma şansını yakaladılar. 28 Şubat sürecinin bir “çelme takma” olarak gerçekleşmesi; 1960 ve 1980 darbeleri gibi “başa inen balyoz”a dönüşmemesi de, bence, 1997 yılına gelindiğinde liberal ideolojinin Türkiye’de yaygınlaşmış olmasıyla önemli ölçüde ilişkilidir. Nitekim İslami kesimin bu süreçten sonra AB sürecine daha sıcak yaklaşmaya başlamalarının ve Batı karşıtı söylemi azaltmalarının altında da, liberalizmin kendilerine getirdiği avantajları algılamaları önemli bir unsurdur. Fakat İslami kesimlerin liberalizm ile ittifakı, önceden ortaya konan sofistike bir teorinin takipçisi olmak suretiyle gelişmedi; pratik gelişmeler bu konuyla ilgili süreçlerin yelkenlerini şişirdi.” “Küreselleşme Sürecinde Türkiye’de İslam” kitabın sonuç kısmında yazar Caner Taslaman sistematik yöntemlerle kayda değer bulgulara ulaşmış: “Türkiye’de İslam’la olan olguları, kritik önemde olduğuna inandığım dört konuya odaklanarak çözümlemeye çalıştım; bahsedilen üç dönemi, simetrik olarak, şu dört konu çerçevesinde başlıklara ayırarak inceledim. A-Siyaset/merkez ile toplum/çevre arasındaki ilişki ve bu yapıdaki değişimler. B-Devletin ideolojik aygıtlarıyla ideolojisini yaymadaki ve karşıt ideolojilerin bu aygıtlarda “mevzi” kazanmadaki başarı oranı ve bu orandaki değişimler. C-Devleti yöneten zihniyet yapısı ve bu yapıdaki değişimler. D-İslami kesimin “içinden” olanların yaptıkları dinle ilgili yorumların ve geliştirdikleri taktiklerin bahsedilen olguların açığa çıkmasındaki yeri. Bu dört maddede irdelediğim hususların, Türkiye’deki İslam’la ilgili her konuya nüfuz etmemize olanak vermesi elbette mümkün değildir. Fakat bu dört maddeye odaklanmanın, Türkiye’deki İslam’la ilgili olguların nüfuz edilmesi hususunda, hayli aydınlatıcı olduğu kanaatindeyim.” Böylesine önemli ve bir o kadarda aktüel konuyu doktora tez çalışması olarak ortaya koyan ve bunu da okuyucuların istifade için kitap haline getiren Doç.Dr.Caner Taslaman’ı tebrik ediyor, daha nice faydalı eserler vermesini diliyorum. Yazımı Taslaman’ın yukarıda açı geçen söyleşide dile getirdiği şu önemli çıkarıma yer vererek bitiriyorum: “Medyayla oluşan yeni ortamda; sadece devletin eğitim kurumlarının ve Diyanet’in değil, ailenin de bilgi aktarma ve kimlik belirlemedeki önemi azalmıştır ve bu süreç hızlı bir şekilde devam etmektedir. Medya bahsedilen kurumlardan olduğu gibi aileden de rol çalmıştır. Oluşan yeni ortamda medyayı hesaba katmayan sosyolojik analizler kısır kalacaktır ve kalmaktadır. Teoloji ve felsefe açısından ise bu yeni durumun acil olarak irdelenmesi gerektiği kanaatindeyim. Ne yazık ki birçok entelektüel, siyasal İslam’la ilgili meselelere o kadar çok odaklanmış vaziyetteler ki; tarihsel büyük bir dönüşüme yol açan küresel süreçler ve medyanın etkisi gibi, bence muazzam önemdeki konulara gereğince önem vermemekteler.”