Asr-ı Saâdet müslümanları; Kur’an’ı okuyup ezberlemeye gösterdikleri...özeni, aynı zamanda onu anlama, üzerinde düşünme ve onunla amel etmeye de gösteriyorlardı.
     Kur’an’ı anlamaya çalışmak ve üzerinde düşünmek yüce Allah tarafından istenen bir husustur:
     “Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalbleri kilitli mi?” (Muhammed, 47 / 24).
     “Sana bu mübarek Kitabı, âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.” (Sad, 38 / 29)
     Peygamber (s.a.v.) Kur’an’ı okurken onunla âdeta karşılıklı iletişime geçiyordu. Rahmet âyeti okuduğunda durup Allah’tan rahmet diliyor, azap içeren bir âyet okuduğunda da yüce Allah’a, kendisini o azaptan korusun diye dua ediyordu. (Müslim, Salatu’l-Musafirîn 38;...) Âlimler, Peygamber (s.a.v.)’in bu tarz okuyuşunu ve bu konudaki tavsiyelerini gözönünde bulundurarak, Kur’an’ı okurken bu şekilde davranmanın sünnet olduğunu söylemişlerdir. (Suyûtî, Âdâbu Tilâveti’l-Kur’an ve Te’lifihi, Beyrut-1987, s. 104.) Kur’an’ı anlamadan ve üzerinde düşünmeden onu bu şekilde okumanın mümkün olamayacağı açıktır.
     Kur’an’ı anlamaya ve âyetleri üzerinde düşünmeye o kadar önem verilmiştir ki bazı âlimler Kur’an’ı tarif ederken: “Üzerinde düşünülüp ibret almak için indirilmiş Arapça sözlerdir.” demişlerdir. (Vehbe ez-Zuhaylî, Usûlu’l-Fıkhı’l-Îslâmî, Dımaşk 1986, I. 421.)
     Tabiînin  ileri gelenlerinden Ebû Abdurrahman es-Sülemî (öl. 74 / 693) şöyle demektedir: “Osman b. Affan, Abdullah b. Mes’ud ve Kur’an-ı Kerim’i bize öğreten diğerleri, Peygamber’den on âyet öğrendiklerinde, o âyetlerdeki ilim ve ameli bellemeden başka âyetlere geçmediklerini anlatırlardı. Diyorlardı ki: Kur’an’ı, ilim ve ameli birlikte öğrendik.” (Taberî, Camiu’l-Beyan, I, 35-36;...)
     Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ın sekiz yılda Bakara suresini ezberlediği nakledilmektedir. (Suyûtî, a.g.e., II., 226.)
     Bu rivayetler Kur’an okurken onların günümüzde olduğu gibi okuyup geçmediklerini, üzerinde düşüne düşüne ve içlerine sindire sindire okuduklarını göstermektedir. Hatta sahabenin, muhakemeleri henüz gelişmemiş ve Kur’an’da anlatılanları anlayamayacak yaştaki çocukarına Kur’an’ı okutmadıkları ifade edilmektedir. (Kettânî, a.g.e., II., 296.)
     İşte bu hususları gözönünde bulunduran bazı âlimler, Kur’an’ı anlayıp üzerinde düşünmeden onu okumayı hoş karşılamamışlardır. (Zerkeşî, Bedruddin; el-Burhan fî Ulûmi’l-Kur’an, Beyrut-tarihsiz, I. 455.)
     Hasanu’l-Basrî’nin, (öl. 110 / 728) anlamını bilmeyen çocuk ve kölelerin Kur’an’ı okumalarından şikâyet ettiği ve bu şikâyetini dile getirirken şu âyeti okuduğu rivâyet edilmektedir: (Acurrî, a.g.e., s. 50.)
     “Sana bu mübarek Kitab’ı âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.” (Sad, 38 / 29)
     Yine Tabiînden Said b. Cübeyr (öl. 95 / 713): “Kur’an’ı okuyup sonra da onu tefsir etmeyen kişi, kör veya bedevî gibidir” demiştir. (Taberî, Camiü’l-Beyan, I. 36.)
     Hz. Ömer...: “...Korkarım ki, insanlar, kendilerini Kur’an’ı ezberleme işine kaptırır ve onu anlama işini ihmal ederler.” (Kettânî, a.g.e., II. 279.)
     Kur’an âyetleri üzerinde düşünmeden kısa bir müddet içerisinde Kur’an’ın hatmedilmesini selef hoş karşılamamıştır. -Prof. Dr. M. Sait Şimşek- (Asr-ı Saâdet’te İslâm I, Heyet, İstanbul - Mart 2006  s. 222 - 224)  


X

     İslâm âleminin bugünkü acıklı hâli
         Kur’anı anlamada kaldıkları için geri 
                 Anlamına bulamadıkları için koyacak yeri
                   Kur’an’dan uzak düşen bulamaz aklı selîmi