Röportaj: Ersel Usta

Genç yazar Mehmet Berk Ergin ile yaptığımız röportaj sizlerle;

Röportaj isteğimi geri çevirmediğiniz için, teşekkür ederim. Bugünlere geliş serüveninizi anlatır mısınız?

2005 yılında bir yarışma düzenlenmişti, başarılı yazarlara rağmen üç eserim de birinciliğe layık görüldü. O dönem halk arasında tanınırlığım daha da arttı, sonrasında Adana’da yayın hayatına devam eden yerel bir gazetede yazmaya başladım, sonrasında zamanla ulusaldakilerin dikkatini çektim ve buralara geldim.

Aileniz mesleğiniz hakkında ne düşünüyor?

Her zaman desteklediler fakat ilk zamanlar siyaset yazdığım için biraz temkinli davrandılar. Günün birinde, bu ülkede siyaset yapmanın şimdilik mümkün olmayacağına kanaat getirerek, spor, gençlik ve anılar üzerine çalışmalar yapmaya karar verdim ve aynı düşüncelerle çalışıyorum.

Medyadakiler bu yaşta yazar olan birine şaşırmadılar mı?

İlk zamanlar gerçekten çok zorlanmıştım, zira ustalar ‘bu yazar kim?’, ‘bunu kim yazar yaptı?’ gibisinden söylemlerde bulunuyorlardı. Zamanla varlığımı kabullendiler. Bugünlere gelmemde pek yardım eden medyacı olmadı, koskoca sektörde bir başıma yürüdüm ve başardım sayılır. Bakıyoruz, genelde medyacılar ya baba parasıyla ya da yakınlık torpiliyle alınan kişilerden oluşuyor. Türkiye’de yazar olmak çok zor, ilerlemek çok daha zor. Şu an 19 yaşındayım, umarım yakın gelecekte her şey çok daha güzel olur.

Gençlere önerileriniz var mı?

Daha önceki röportajlarımda dediğim gibi bolca kitap okuyup, usta isimleri takip etsinler. Deneme ve makale çalışmalarında eğilim çizsinler. Medyadan uzak kalmayıp, çalışmalarını aksatmasınlar ardı gelir.

Finasal Fair Play başta Uefa nezninde Irkçılık’tan sonra 2. Sırada diyebiliriz. TFF’de son dönemlerde Finansal Fair Play’e dikkat edilmesi ususunda daha ağır yaprırımlar yapacağını fısıldadı. Abi-kardeş ilişkisiyle yönetilen (birbirimizi idare edelim sistemi) kulüp-TFF ilişkisi üzeride etki ettiğini çok sık gördük. Sizce TFF’nin Finansal Fair Play yaptırımları kulüpler üzerinde ne denli etkili olacaktır?
Fazlasıyla etkili olacaktır, zira kulüplerimiz finansal açıdan çok hatalı bir yönetilme şekline sahip. Oyuncuların transfer maliyeti bakımından, Avrupa ile Türkiye arasında dağlar boyu fark göstermekte. Adamların aldığı bedelin mislini ödüyoruz. Bu da yabancıların, bizi Arap ülkeleriyle bir tutmaları demektir. Şu an Arap ülkelerinin durumu ortada, parayı ortaya yığmadıkça dışarıdan kaliteli transfer yapman güçleşiyor; aynı durum Türkiye için de geçerli, bolca para vaadiyle oyuncuyu getiriyoruz, adamlara dil dökersin adamlar hiç oralı olmaz ancak haddini aşınca elini masaya vurabilirsin şayet yerliye bu şekilde davranma niteliğin yok ona ancak diz çöktürürsün. Yerli sonuçta paranın ve futbolun kıymetini biliyor, aç da kalsa futboldan soğuyamıyor. Umarım, her şey yoluna geçer!..

Ülkemizde hoca değişikliği çok sık oluyor ki bunun bazıları başarı-başarısızlık sonuçlarına bağlı olmadan olduğunu gördük. Sonuç olarak 3 büyük kulüpten biri şampiyonluğa istisnalar dışında ulaşıyor. Hoca değişimlerinin sebeplerini gözlemlediğiniz kadarı ile anlatabilir misiniz?

Borçlarının acizliğine katlanarak da olsa, sezon başında büyük ümitlerle hoca transferi yaparsın, hocanın her isteğini tepmemeye çalışırsın fakat bir-iki oyuncu alamadın mı hoca bunu piyon olarak köşeye saklar. Maçlar geçiyor; takımda moral sıfır, oyun sıfır, iletişim sıfır hal böyle olunca hoca da haftalar önceki kusuru piyasaya sürer, ‘istediklerimi alamadılar’ diye. Yine de susarsın, yabancı hoca ya... Neyse, bakarsın halen olacağı yok kovarsın. Sonra elinde iki tercih kalıyor; ya kulübün evlatlarını çağırırsın ya da ucuz bir yerli hoca alıp sezon sonuna kadar idare etmeye çalışırsın, Allah kerim ya... Yani buradan çıkan sonuç; sezon ortasında yapılan hoca alımlarının o saatten sonra faydası neredeyse imkansızlaşıyor. Fırça yememek için ise; kulübün evladını veya ucuz bir yerli hocayı alıp, bu saatten sonra hoca alıp da başarı kovalamamız zor dolayısıyla finansal açıdan da kulübü düşünmeliyiz derler. Merak ediyorum; sezon başında bunları düşünecek hafızaları neredeydi? Ancak altyapıya önem ile maddi açıdan kurtulmanız mümkün olur, sponsorlar bile artık temkinli...

Sosyal medya ile aranız nasıl?

Pek kullanmıyorum dersem yeridir, zira vaktim olmuyor. Ayrıca insanlarımız sosyal medyayı muhabbetin aksine eleştiri tahtası niyetine kullanıyor, ufak bir olay bile bir anda dünya gündemine yerleşebiliyor. Hal böyle olmasaydı, yüz binlerce takipçimle daha etkin bir birliktelik içinde olabilirdim. Zaten bana ihtiyacı olan ‘[email protected]’ uzantılı mailden ulaşabiliyor.

Sizce Türk Futbolu neden düşüşe geçti?

Bu sorulayla sıklıkla karşılaşıyorum. Kanımca 2 sebebi var; birincisi kulüplerimiz işini seven patronlardan oluşmuyor, tek niyet kardeşlerimin parasını ç- almak. Bu memlekette Ali’sinden Kerim’ine hemen herkes futbol sevdalısı, bunu fırsat bilen bu karaktersizler, stadı doldurmak için kollarını sıvar. Bunu da star diye tabir ettiğimiz oyuncuları getirmek gibi yollarla çözümler, bunu yaparken astronomik ücretler ödemekten kaçınmazlar. Yine bütün bunları yapmak için bilet fiyatları da artırılır, ”futbol”
para sektörü olarak anımsanır gider. Biz yıllarca, Hakan’ları, Tuncay’ları, Nihat’ları oynatırken altyapımıza yeterli düzeyde önem vermedik bunun yanı sıra yabancılara maliyetinden kat kat fazla peşin para verdik… Yerlilerimize paralarını taksit olarak ya veririz yada vermeyiz. yedek bırakırız, idmanlarda önem vermeyiz, altyapıda iyi oynasın direk üst takıma çıkarırız gerekli değeri vermeyiz, oynatmayız, kulübeye mahkum ederiz, sonra gelir beş parasız yollarız Anadolu’ya. Bu da üst düzey futbolcu olmak isteyenlerin hevesini kırıyor... Yukarıdakilerin daha mühim işleri vardır, nasılsa hayat arkadaşı dört gözle yeni paraları bekliyor...
İkinci ise altyapı; Ahmet’imin, Mehmet’imin parasını al, seni futbolcu yapacağım de; sonra da hiç ilgilenme, bir başına bırak. Sonra da gel de Türkiye’de adam yok. neredeyse 80 milyonluk nüfusumuz var, 3-5 milyonluk Uruguay, Hırvatistan, İsviçre, Portekiz, Belçika, Bosna’lılar kadar olamadık. Bahsi geçen ülkeler altyapı zengini, her yer tesislerle dolu.  Başarılarını buna borçlular...

Futbol terörü toplumumuzda fazlasıyla var, bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Bu kadar masum bir sportif faaliyetten bu kadar büyük bir toplumsal sorunun ortaya çıkması insanın hayatındaki spor algısının yok olmaya yüz tuttuğunun bir karinesidir. Futbol Türkiye’de bir tutkudur. Evine ekmek götüremeyen nice aldanmış insan, seyretmek için para harcar. Ceplerini doldurmak için yine futbol endeksli şans oyunlarına yönelirler, farkında olmadan daha da sıkıntıya girerler. Sonuçta boşalan cepler, yıkılan umutlar, hayatlar, yuvalar ve diğerleri? Bütün bunlar seyirciyi daha da tahrik eder ve ortam gerilir. Dilerim tez zamanda her şey yoluna geçer.

Şu an başka neler yapıyorsunuz?

Bilinen çalışmalar, toplumuma yararlı kişilik olmak adına uğraşıyorum. Etkinlikler, programlar düzenliyorum. Mağdur insanları yetkililere bildiriyorum, şu an okuduğum bölüm de çalışmalarımla aynı çizgide (sosyal hizmetler).

Son olarak, neler eklemek istersiniz?

Benimle iletişime geçmek isteyen arkadaşlar ‘[email protected]’ üzerinden ulaşabilirler. İyi çalışmalar dilerim.