İSTANBUL - "Şehir Düştü", 1453 kuşatmasını, esas olarak Bizans’ın içinden ve Bizanslıların gözüyle anlatan bir roman olması nedeniyle Türkiye'de bir "ilk" olma özelliği taşıyor. Kitap, kurgusal boyutu bir tarafa bırakılacak olursa, sadece önemli ölçüde gerçekleri yansıtması nedeniyle değil, aynı zamanda 1453 yılındaki kuşatma savaşını kaybedenleri anlama ihtiyacına da karşılık geliyor.

 “Şehir Düştü” bir fetih romanı değil. Savaşı olduğu kadar, hatta savaştan daha çok şehir içinde yaşanan bir aşk öyküsünü anlatıyor. Toplumsal değerleri önemsemeyen ve başka bir dünyanın hayalini kuran genç bir kadının ve bu kadına aşık iki Bizanslı erkeğin hikayesini.

 

Konstantinopol’deki hayatı sıkıcı bulan ve başka bir hayatın özlemini çeken Celena’yla, ona delicesine aşık Bizanslı bir asker, Alexius arasındaki ilişki,  Batıdan gelecek yardım konusunda yaşadıkları görüş ayrılığı nedeniyle bozulur. Celena daha sonra Leander’le tanışır. Hayatının 11 yılını Venedik’te geçirmiş, eğitimli ve Batılı bir insan olan Leander’le Celena arasında yakınlaşma başlar. Ne var ki Celena Leander’den hoşlansa da aklı hala Alexius’tadır.

Yardım için gelen Ceneviz ve Venediklilerle Ortodokslar arasındaki gerilim savaş sırasında da sürer. Şehri savunanların sayısı 8.000’in altındadır. Türk tarafındaki asker sayısı ise sayılamayacak kadar çok.  

Kıtlık, karaborsa, katoliklerle birleşme yanlılarıyla karşıtları arasındaki gerilimli mücadele, gündüzleri şehrin içinden Türk karargahına, geceleri Türk karargahından şehrin haber taşıyan Peralılar... Bitmeyen top sesleri, gözlerini denizin ufkuna dikmiş, Batıdan geleceği söylenen yardım gemilerinin yolunu gözleyen insanlar...

29 Mayıs sabahı Ayasofyayı dolduran ve bir son dakika mucizesinin gerçekleşmesi için dua eden binlerce kişi...

1453 yılı İstanbul'unun havasını solumak, bir süre “Kahbe Bizans”lıların arasına karışıp onları dinlemek isteyenler için son derece sürükleyici, heyecan dozu yüksek ve soluksuz okunacak bir roman.