ŞANLIURFA - Şanlıurfa'da, Osmanlı dönemi el sanatlarından 'çulhacılık', Türk Patent ve Marka Kurumu'nca (TPE) tescillendi.

Kentte yaşatılmaya çalışılan ve unutulmaya yüz tutan geleneksel el sanatları arasında yer alan 'çulhacılık', yün ve pamuk ipliğin çeşitli işlemlerden geçirilerek bez çanta, masa ve başörtüsüne dönüştürülmesi ile yapılıyor. Osmanlı dönemi el sanatlarından olan ancak sanayileşmeyle birlikte yok olma tehlikesi yaşayan çulhacılık sanatı Haliliye Belediyesi bünyesindeki Geleneksel El Sanatları Merkezi'nde kurulan atölyede, mesleğin son ustası tarafından kamçılı tezgahta işleniyor. Haliliye Belediyesi'nce Türk Patent ve Marka Kurumu'na yapılan başvurunun kabul edildiği ve çulhacılık için coğrafi işaret belgesi alındığını ifade eden Haliliye Belediye Başkan Mehmet Canpolat, şöyle konuştu:

"Osmanlı geleneğinden kalma ve unutulmaya yüz tutmuş el sanatları arasında yer alan çulhaçılık mesleğini yaşatmak için çalışma başlattık. Bunun için atölyemizde bir ustamız ile 2 çırağı bulunuyor. Hedefimiz, ustamız aracılığıyla yeni ustalar yetiştirmektir. Evliya Çelebi de bu çulha bezinden Seyahatname'sinde bahsediyor. Çulha bezinden yeni ürünler üreterek, sanayileşmeyle birlikte ekonomi ve istihdam anlamında çalışmalarımız sürüyor. İnşallah bu sanatın yüzyıllarca yaşatılması için çalışıyoruz. Belediye olarak değerlerimize sahip çıkmaya devam edeceğiz."

'HER EVDE BİR USTA VARDI'

Kamçılı tezgah adı verilen, el ve ayak gücüyle çalışan dokuma tezgahında kurs veren usta öğretici Mehmet Karadaş, 51 yıldır sürdürdüğü mesleğin yok olmamasını istediğini belirtti. Karadaş, "Unutulmaya yüz tutan mesleğin yeniden canlanmasını isteyen Karadaş, “Eskiden kentte neredeyse her evde bir çulha ustası vardı. Ama zamanla meslek unutulmaya başlandı. Daha önceleri ustalarımızdan duyduğumuz kadarıyla Şanlıurfa’da sadece kayıtlı yaklaşık 600 çulha tezgahı varmış. Fakat zamanla yurt dışından gelen ürünler nedeniyle 1980’li yıllardan itibaren tezgah sayıları azalmaya başladı. Babam bu mesleği bırakmadı ve 2006 yılında ölene kadar sürdürdü. Babamın ölümünün ardından mesleği ben devam ettiriyorum. Bu atölyede çeşitli tekstil ürünleri üretiyoruz. Mesleğin gelecek nesillere aktarılması için yeni ustalar da yetiştiriyorum. Bu meslek ölmesin ve yeni ustalar yetişsin istiyoruz. Bu yüzden benden sonra burada çalışan kızım var. Ondan başka bu işi yapacak kimse yok” diye konuştu.

Mehmet Karadaş'ın kızı Merve Çiftçi de, “Ben bu mesleği babamdan öğrendim. Oldukça zor ve meşakkatli olan bu mesleğin son temsilcisiyim. Bu işi yaptığım sırada bütün stresimi ve sevincimi bu tezgahta unutuyorum. Günlük ruh halimize göre işlemelerimiz de farklı çıkıyor. Bu mesleğin coğrafi işaret belgesini alması bizleri çok mutlu etti" dedi.