SEVGÜL EROĞLU

“BU DEVRİM NEYLE İLGİLİYDİ? DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK DAHA KOLAY OLMALIYDI”

Bu hafta çok anlamlı ve de tarzıma cuk oturan bir oyun izledim. 

İyi ki gitmişim…

Feminist oyun yazarı Olympe, gözü pek suikastçı Charlotte, cesur casus Marienne ve inatçı, tuhaf bir şekilde ileri görüşlü Maria…

Gerçek hayatta yolları hiç kesişmemiş olsa da eylemleri ve fikirleriyle aynı talihin ve aynı tarihin, Fransız Devrimi’nin birer parçası olmuş dört kadın. Madam Giyotin bu dört kadını, zamansız ve mekansız bir ortamda buluşturuyor. Olympe de Gouges’un zihninde bir araya gelen karakterler, tıpkı gerçek hayatta yaptıkları gibi kendilerine verilen öyküyle yetinmeyip hikayelerinin kontrolünü ellerine alıyor.

Şiddeti ve acı komediyi yan yana getiren, seyirciyi eşitlik ve kardeşlik kavramları üzerine farklı düşünmeye sevk edecek özgün ve merak uyandırıcı bir kadın buluşması.

“Korku Krallığı zamanında kim” olabileceğimizi bulmanın bir yolu ya da bizim zamanımızda onların”kim” olduklarına dair 18. Yüzyıl Fransa’sı ile yapılan tuhaf bir konuşmanın tohumu…

O akşam Kültüral  Psrforming Arts’ta hüzün ve kahkahanın birlikteliğini yaşadım.

Sevgili arkadaşım  Betül Arım, hepsi birbirinden yetenekli oyuncularla birlikte sergiledikleri oyunda yine rolünü tüm hücrelerinde benimseyerek karşımızdaydı ama kendi, o  devrim yıllarının getirdiği şaşkınlıkla oyunun akışındaydı. Işıl ışıl bakan renkli gözlerinde sanki 14 yaşında kraliçe olmaya itilen Maria vücut bulmuştu.

Skandallar ve israfla geçen idamla son bulmuş  bir ömür onunkisi;

Marie Antoinette…

Tahta geçtiklerinde Kraliçe 19 ve Kral 20 yaşında …

Bir iddiaya göre Louis, "Yüce tanrım, bize kılavuzluk et ve bizi koru. Ülkeyi yönetmek için henüz çok genciz" demiş. 

Marie gençti tecrübesizdi ve bir yerlere savruldu. Arkadaşları özenle seçilmişti. Sıkıcı bir hayattan kurtulmak için sık sık kılık değiştirip halk arasına karışıyordu. Üstüne üstlük doğum gününde verdiği kumar partisi ve sınırsız harcamalar hoşnutsuzluğu daha da arttırıyordu. Saray halkı bundan şikâyetçiydi. Göz önünde olması aldatma dedikodularının çıkmasına sebep oldu.
En büyük dedikodu ise kayınbiraderi ile X. Charles (Kont Artois) ile aşk yaşadığı ve kralı aldattığı yönündeydi. Her ünlünün peşinde olduğu gibi medya ve  zamanın paparazzileri çok çalıştılar. Lezbiyen olduğu bile iddia edildi. Halkın gözünde kraliçenin saygınlığı gitgide azalmaya başladı.

Uzun yıllar sonra ilk çocuğu dünyaya geldi. Ve bu doğumu tüm saray izledi. Mahremiyetin dibi yani. Tüm sarayın gözü önünde kraliçe doğum yapıyor. Korkunç bir travma!

Hem utançtan hem acıdan kraliçe defalarca bayılmış. 

Tarihin akışında;

Fransa’da krallık için günden güne olaylar daha da kötü hal alıyor ve 14 Temmuz 1789'da, Paris'te kalabalık bir grup, kraliyet otoritesinin sembolü haline gelmiş olan Bastil Hapishanesi'ne yürüyor ve kontrolünü ele geçiriyor. Böylelikle Fransız İhtilali başlamış oluyor. Ancak sarayın bu olaylardan haberi bile yok. Olanları duyduğunda "Bu bir isyan mı?" diye soran kral XVI. Louis'ye dük Rochefoucauld-Liancourt şu cevabı veriyor; 

"Hayır efendim, bu bir devrim."

Sonra…

İhtilalcilerin önününe geçilemiyor  kral ve kraliçe tutuklanıyor. 

Ve skandallar kraliçesi Maria 2 Ağustos 1793 günü, sabaha karşı saat ikide gardiyanlar tarafından uyandırılıp, giyinmesi söyleniyor. Conciergerie Hapishanesi'ne transfer ediliyor. 

16 Ekim 1793 de giyotinle idamı gerçekleştiriliyor.

Ondan arda kalanlar;
Tahta çıktıklarında Fransa sıkıntılı günler yaşıyordu. Paris'te ekmek kıtlığı vardı. Bu dönemde söylenmiş olan, 

"Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!" ("Qu'ils mangent de la brioche") sözü Marie Antoinette'e, kötülemek ya da sözü popüler yapmak amacıyla, Marie Antoinette'e mâl edilmiş. Oysa kendisi ekmek kıtlığını öğrendiğinde çok üzülmüş ve daha çok çalışıp halkını refaha ulaştırmak istemiş... 

1793'te giyotinle idama götürülürken celladın ayağına basar yanlışlıkla sonra ‘Affedersiniz beyfendi, isteyerek yapmadım’

ve bu onun son sözü olmuş…

Bir de kraliçeye ait bu bilgi var ;

‘Marie Antoinette sendromu, birinin saçlarının aniden beyazlaştığı (Saçlardaki pigmentin azalması, normalden beyaza kadar gri olarak algılanan bir dizi renk üretir.) bir durumu ifade eder. Bu durumun adı, 1793'te idam edilmeden önce saçları aniden beyaza dönüşen Fransız Kraliçesi Marie Antoinette'ten gelir.’

Hep derim göz önünde yaşayan ünlü olmak çok zor. Özgürce  yaşamayı unutturan şaaşaaa… İnsanı sarhoş karşı tarafı kindar yapar. Hele hele açlık da varsa kimse kimseyi durduramaz.

Devrim  ise…büyük bedeller ödetir.

Aslında bu kadının tarihten gelen serzenişleri unutulmayacak derslerden biri; Annesine yazdığı uzun mektuplardan birinde yakaran satırlar…

"Rujumu tüm dünyanın gözü önünde sürüyorum, ellerimi tüm dünyanın gözü önünde yıkıyorum!"

Empati yapmamak olası değil…

Sezonun en ilginç, kaçırılmayacak ve etkileyici oyunlarından biri Madam Giyotin 

Tebrikler…

BETÜL ARIM 

ZELİHA  GÜRSOY 

ÇİĞDEM YILDIZ 

MERVE GÜRAN