Bursa’nın Yetiştirdiği Kültür ve Turizm Bakanlığı Çini Sanatçısı

KÜLTÜR ELÇİSİ H. ŞEHNAZ BAYKAL

YAŞAR ŞENYÜZ / İSTANBUL

Kafkas göçmeni bir aileden gelen babanın ve Balkan göçmeni annenin, uzun boylu (174 Cm) güzeller güzeli kızı Hatice Şehnaz Baykal mesleğine aşık bir kadın. Ankara Gazi Üniversitesinde Moda Tasarımı okumuş, yüksek lisansını İstanbul Film Akademisi’nde Müzik bilimi üzerine yapmış olmasına ramen memleketine olan aşkına yenik düşünce Bursa’ya dönmüş, moda tasarımı ve aile kavramını bir arada sürdüremayacağine karar verince, çocukluk yaşlarından beri çok sevdiği resim ve çini sanatına yelken açarak sanat uğruna savaşmaya başlamış. Peki sonuç ne, Bursa’da yeterli ilgiyi görüyormusun diye sorduğumuzda bize söylediği sadece 1 cümle. ‘‘Üzgünüm ama Bursa buna henüz hazır değil’’.

Köy Hizmetleri’nde memur olan babasının sözleri hala kulaklarından gitmiyor. ‘‘Sizin çeyiziniz diplomanız olacak’’ böylesine kültürlü, ileri görüşlü bir anne ve babanın kızı olarak büyüyen H. Şehnaz Baykal’a aile içerisinde ilk adı olan Hatice ile hitap ediyorlar ama dışarıda arkadaşları ve iş hayatında ki kişiler Şehnaz diye sesleniyorlar. Çift isimden hangisini daha çok seviyorsun diye sorduğumuzda konu çift ismin zorluklarına doğru kayıyor. Konuyu toprlamak için hemen soruyu yineliyorum. ‘‘Sen hangisini daha çok seviyorsun’’ benim için fark etmiyor ikisini de çok seviyorum ama sanırım Şehnaz’ı kendime daha çok yakıştırıyorum’’ diye cevaplıyor sorumuzu. Evet Şehnaz ismi ona çok yakışıyor. Hem Şen, hemde nazlı bir edası var çünkü.  

Şehnaz’da boy poz yerinde, bakışlarındaki derinlik ve endamı ile de yürekleri hoplatan bir güzelliğe sahip, hemen soruyoruz? Hiç bu boy pozla model yada manken olmayı düşünmedin mi, daha kolay şöhret ve para olan bir sektör, sen de tam mankenliğin Lale Devri’ni yaşadığı dönemde gencecik alımlı bir kızmışsınız? (Güzel ressam’dan yüksek bir kahkaha geliyor) Bizi şaşırtan bir cevap veriyor. ‘‘O da oldu mankenlk de yaptım. Ankara Gazi Üniversitesi’nde okurken arkadaşlarımın ısrarı ile bir seçmelere katıldım, hoooop bir baktım TRT ekranlarında üstümde kostümler yürüyorum’’… (Gülüşmeler) Aaaaa sahimi diye şaşkınlığımı dile getiriyorum ama ardından da diyorum ki, böyle boy poz olunca çok normal ne kadar zaman yaptın mankenliği ‘‘Okul bitene kadar yaptım’’ diye cevap veriyor. Manken olması da o kadar kolay olmamış, seçmelere dörtyüzden fazla kişi katılmış, ‘‘Biliyormusun çok ta güzel kızlar vardı onlara bakınca hiç şansım olmadığını düşünmüştüm çünkü sadece 20 tane kız seçilecekti, kesin torpili olanlar kazanır zaten çok ta güzel kızlar var diye umudumu kesmiştim ama bir baktım tekrar görüşmeye çağırdılar ve seçilen yirmi kızdan biri de ben olduğumu öğrenince çok sevinmiştim. Demek ki ben de o gördüğüm kızlardan daha güzel ve alımlıymışım ki beni de seçtiler diye düşünmüştüm, bu da bir genç kız olarak benim de çok hoçuma gitmişti’’. Peki bu seçmeleri kim düzenledi, jüride kim vardı?  ‘‘O yıllarda her hafta sonu TRT de eğlence şhovları vardı. Yine Tütav (Türk Tanıtım Vakfı) ve TRT işbirliği ile yeni bir şhov programı çekilecekmiş seçmeler o yüzden yapılmıştı TRT den ve Tütav’dan kalabalık bir jüri vardı onları hatırlamıyorum ama jürinin içinde Ayten Gökçer ile Cüneyt Gökçer’I gördüğümde ne kadar ciddi bir yere geldiğimi anladım, Hatta bir ara heyecandan düşüp bayılacağım sandım, ne güzel iyi ki de yapmışım benim için güzel bir anı oldu’’. 

Biz senin hakkında sorular çıkartmaya çalışırken hakkında çok haber okuduk, o klasik çini sanatının Bursa ve İznikle alakalı derinliklerine girmek istemiyoruz, isteyenler o bilgileri diğer yazılardan okuyabilirler zaten ama internetten o kadar araştırmamıza ramen bu bilgilere hiç rastlamadık, neden bıraktın ki mankenliği, ayrıca sen moda tasarımı okudun çini resim nereden çıktı ben gerçekten çok merak ettim? ‘‘Yaşar hocam haklısın hiç bir yerde yazmıyor bunlar, bana da kimse sormadığı için ben de anlatmak gereği duymadım. Ama siz bu işi çok iyi biliyorsunuz benden bu bilgileri söke söke aldınız‘’ (Tekrar kahkaha ile gülüşmeler) İsterseniz yazmayayım diye soruyorum? ‘‘Yok yok benim sizin mesleğinize saygım sonsuz ne konuştuysak istediğiniz herşeyi yazabilirsiniz. Neden moda tasarımı yapmadım diye soruyorsunuz ya, yaptım tabiki. Ben okulu bitirince en büyük hayalim ünlü bir modacı olmak ama ne yazık ki Bursa’ya dönmüştüm ve evlenmiştim. Ünlü bir tekstil fabrikasında moda tasarımcısı olarak çalışıyordum  fakat bu işle evlilik o kodar kolay yürümüyor. Sadece yeni yeni kumaşlar almak, dünyada ki defileleri ve yenilikleri takip etmek için bile sık sık şirket yetkilileri ve patronlarımızla yurt dışına çıkmak zorunda kalıyorduk. Malum ataerkil Türk toplumunda evli bir kadın olarak bunu rahatlıkla ne kadar yapabilirsin, ya evliliğimi bitirecektim yada işimden vaz geçecektim. Ben de ikincisini seçtim ama tabiki Şehnaz öyle evde oturacak bir kadın olmadığı için çocukluğumdan beri amatörce yaptığım aklımın ucunda olan bir iş vardı çini, hemen Küthaya’daki çok ünlü ustalardan ve hocalardan eğitim aldım ve bu hocalarım tamam sen oldun dediklerinden sonra Bursa’ya dönerek ilk atölyemi açtım. İlk işim resim ve çiniyi birleştirerek hazırladığım eserlerimi sergilemek oldu. Her şey o kadar hızlı ilerliyordu ki ünüm yudun dört bir yanına dağılmıştı ve Kültür Bakanlığı tarafından ‘Kültür Bakanlığı Çini Sanatçısı ve Kültür Elçisi ‘ünvanı ile onurlandırıldım. Bu güne kadar bu konuda yaptığım tüm çalışmalarımda resim, hat, heykel, ebru ve çini sanatını birbirleri ile sentezleyerek yeni yeni eserler ürettim. Bu ürettiğim eserler ya devlet büyüklerimiz tarafından ülkemizi ziyarete gelen yabancı devlet büyüklerine hediye edilmek üzere satın alındılar, yada çok ünlü koleksiyonerler tarafından satın alındılar. Çoğu zamanda bu eserler bana sipariş üzerine de yaptırılıyor. İşte benim için en zevkli ve en sıkıntılı süreç o süreç oluyor. Çünkü ortada bir ürün yok sadece bana deniyor ki şu tarihte ülkemizi falan devlet adamı ziyaret edecek ona hediye edilmek üzere bir eser üretirmisin. Ve uykusuz geceler başlıyor, o kişinin kültürel kimliğini, nelerden hoşlanacağını iyicene araştırıyorum, ayrıca bunu hediye edecek olan devlet büyüğümüzün de tazına ve duruşuna uygun bir eserin ne olabileceğini hayal ettikten sonra bunun ön maketini hazırlıyorum. Sunumunu yapıp onaylattıktan sonra da bu eseri tamamlıyorum. Televizyon ekranlarında eserimin benim adım ile gelen konuk devlet adamına hediye edildiğini görünce bütün yorgunluğum gidiyor’’.

Peki Hatice Şehnaz Baykal ilk olarak ne zaman aşık oldu? duryor düşünüyor ama cevap gelmediğini görünce tekrar soruyoruz, İlk defa yüeğin kaç yaşında hopladı benim 8 yaşında aynı sırada oturduğum kızla yan yana gelince konuşamazdım, çok komik ama  dizlerim titrerdi sen böyle bir duyguyu ne zaman yaşadın? Ben de ilk olarak 9 yaşında Erol diye bir çocuğa aşık oldum şimdi düşünüyorum da ne kadar komikmişiz gerçekten, daha sonra 15-16 yaşlarındayken Kadir diye bir çocuğa aşık oldum, tıpkı filmlerdeki gibi ne kadar saf bir duygular yaşamışız, şimdiki yeni nesilin bu duyguları bu şekilde yaşayamadıklarını ne yazık ki görüyorum. Bizler çok şanslı bir nesilmişiz, herşeyin en güzelini yaşadık. Şimdi ben çocuklar için düzenli Atölyeler yapıyorum inanılmaz zeki bir yeni nesille karşı karşıyayız, inanın ben onlara bir şeyler öğretirken daha fazlasını da onlar bana öğretiyorlar. Bazen bilgisayrda takıldığım bir şeyi 10 yaşındaki bir talebemden aldığım yardımla halledebildiğimi çok rahatlıkla söyleyebilirim…

Hatice Şehnaz Baykal Ankara’da Kore Büyükelçiliği Amerikan Büyükelçiliği sergi salonlarında sergiler açmış Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 58. dönem turizim Bakanı Güldal Akşit başta olmak üzere kendilerine çini sanatıyla alakalı tablolar takdim etmiş. Bunların dışında sen Petersburg’da eserleri sergilenmiş, büyük kimya ödülü almış, Aziz Sancar‘a yaptığı çini hediye edilmiş,15 Temmuz öncesi Rusya Cumhurbaşkanı özel temsilcisi Vilademir  Dugine yaptığı çini taktim edilmiş. Milletvekilleri ve devlet adamlarıyla çini ve resim sanatı ile ilgili diyolog halinde olmuştur.

  Bundan beş yıl önce  Türkiye’de ilk defa Bursa’da gerçekleşen Otomotiv Meating  Festivali’nde Avrupa’ ülkelerinden   gelen Misafirinler için Hatice Şehnaz Baykal sanat atölyesinde 500 eser 20 günde yetiştirilmiş. 

  Bunun dışında İstanbul, Ankara Eskişehir ve Bursa başta olmak üzere ülkenin bir şok yerinde 14 kişisel sergi sayısız karma sergilere katılmıştır.

 Hatice Şehnaz Baykal şimdi de Altın Fırça Ödülleri Resim yarışmasında jüri üyesi olarak seçildi. Neden bu platformda neden jüri üyesi seçildi, çünkü yıllarını çocuklara kendi sanatını öğreterek Workshoplar yaparak ve onlarla kaynaşarak geçirmiştir. Çünkü çocukların hayal dünyası seçtikleri renkler fırça ve kalem tutuşları ve hala onlarla diyalog halinde olduğu için onların hayal dünyasından esinlenerek onlardan bir şey öğrenebileceğini onların da kendisine bir şeyler katacağını düşünerek onlarla içiçe olma arzusundadır. Hatice Şehnaz Baykal ana okulundaki çocuklarından üniversite gençlerine kadar kendi sanatını aşılamak adına yıllardır çalışmalar yaptığı için Bu platformda olmanın sanatçıya büyük bir heyecan kattığını ifade ediyor.

    Bundan sonraki sanat hayatın ile ilgili aynı şekilde kültür elçiliği yapmaya devam edip sadece gittiğin şehirlerin dışında yurtdışı ve başka şehirler olmakla beraber aynı heyecan ve aynı enerjiyle devam edeceğini ifade ediyor.

   Bunlardan farklı kişisel sergilerine çini sanatla ilgili farklı  tasarımlar ekleyerek sanatseverlere göz cümbüşü yaşatmayı arzuladığını söylüyor.