HABER: GÜNEŞ GÜLLER GÜNAY

Biz kim miyiz?

Biz birbirini yeni bulmuş, gezmeyi, görmeyi seven, iki çaylak ihtiyarız. Ama ruhumuz genç.

İhtiyarız diyoruz çünkü kime gezmeyi sevdiğimizi, çadırda da kalsak, sokakta da yatsak gezmek istediğimizi söylesek bize dünya dışı yaratıklarmışız gibi bakıyorlar.

"Bu yaştan sonra mı?" diyen de çok. Yok aslında yaşımız o kadar da fazla değil, ama biz bir gün bu ismi gerçekten hakettiğimizde de hala gezmek istiyoruz. Olmaz mı?

Bakmayın böyle konuştuğumuza, bizim de kendimizde bu cesareti bulmamız öyle hemen olmadı. İki sene önce bir gün, mümkün olduğunca, şartlar ve bütçemiz elverdiğince çok gezmeye karar verdik, verdik vermesine de iki emekli zaman çok ancak bütçe o kadar çok değil.

Baktık, araştırdık çok gezenler nasıl yapıyor bu işi diye. Ohoo çok çeşitli yolları varmış ucuza gezmenin.

En ucuğu (bizim için tabi ki) sırt çantanı abartmadan dolduruyorsun uçak, otobüs, otostop şeklinde cebine göre ilerliyorsun, gittiğin yerde de gene duruma göre otel, hostel, çadır veya ücretsiz konaklama uygulamalarını kullanarak uyuyorsun.

İkinci seçenek bisikletine atlayıp gene sırt çantalı gezginlerin konaklama yöntemlerini kullanmak. 

Üçüncü yöntem karavan veya motokaravanla gezmek. Bunun için önce bir yatırım yapıyorsun, sonra evinde yaşar gibi, aynı bütçeyle yola devam ediyorsun. Yakıt parası derseniz, onu da evde harcadığınız, elektrik, su, ısınma, soğutma giderleriyle karşılarsınız. Hele bir de hayat şeklinizi tamamen karavana dönüştürecekseniz belki de kiraya ödediğiniz paradan üste bile kalır.

Biz bu yöntemleri inceledik, sırt çantası ve bisiklet için gerçekten yaşımızın fazla, sağlık durumumuz olmasa bile kondisyonumuzun eksik olduğuna karar verdik. Arabayla gezebilirdik ama konaklama da maliyet ! Çadırda kalmaya o zamanlar cesaretimiz yoktu işin gerçeği. Onun için dedik ki kullandığımız arabamızı değiştirelim, gerektiğinde arkasında yatabileceğimiz, içinde yaşayabileceğimiz küçük bir araç alalım. Karavan o an için erken alınmış fazla radikal bir karar gibi göründü bize

Ve acı gerçekle yüzleştik. Hiç bir otomobil firması Türkiye'ye van tipi araç getirmiyor. Bir dönem getirenler de artık vazgeçmişler. Biz de kendimize koltukları zahmetsizce çıkınca dümdüz duran ve bize yatma alanı sağlayan ticari ama küçük bir araç bulup arabamızı değiştirdik.

Sıra gezi planına gelmişti ama biz hep ertelemek için bir bahane buluyorduk. Şu oldu, bu oldu, yağmur yağdı, çamur oldu , aaa kış geldi derken bir seneyi geçirdik. Neden? Tıpkı çoğunuzun yaptığı gibi korkuyorduk çünkü.

Sonra bir tur şirketi vasıtasıyla Sakız adasına gittik. Çevre gezileri için ekstra tur satıyorlardı mecburen katıldık. Farkettik ki 2 kişi için yaptığımız ekstra ödeme ile araç kiralayıp, yakıtını da alıp üstüne üstlük süper bir yemek de yiyebilirdik. Çok daha fazla yer gezer, beğendiğimiz yerlerde “hadi dönüyoruuuz” diyen birileri olmadan istediğimiz kadar dolaşabilirdik. Oysa biz turla gitmiş, gereğinden fazla para harcamış, detaylı gezmek istediğimiz yerlerde aklımız kaldığı halde herkes bekliyor diye yarım bırakmış, tur planında olmayan yerleri, o kadar bile görememiştik.

Bunun üzerine bir planlama yaparak 2016 baharında Rodos adasına bu şekilde gidip bir deneyelim bakalım becerebiliyor muyuz dedik. Gidiş geliş feribot biletleri, harika minicik bir otelde 4 gece konaklama, araç kiralamayı önceden ayarlayıp, gerisini doğaçlama yaparak, Rodos’un altını üstüne getirdik. Rodos’a defalarca gittim diyenlerin adını bile duymadığı yerleri gezdik. Peki ne kadar harcama yaptık dersiniz. Kendi aracımızla İzmir'den yola çıkıp, dönerek yakıtımız da dahil bütün gezi için toplam 1500 tl harcadık. Üstelik bu maliyetin 450 civarı feribota, 350 kadarı da araç kirasına verilmişti. İşte bu !!! Düşünün araba kendinizin olsa, içinde uyuyup yemeklerinizi kendiniz yapsanız dünyanın tozunu attırırsınız ..

Evet yapabilirdik ama bir de çadır korkumuzu aşmamız lazım, sıcaklarda hep arabada yatılmaz ki. Bunun yolunu da kamp tecrübesi olan arkadaşlarımızla bir hafta tatile çıkmakta bulduk. Beş gecesi çadırda, üç gecesi arabada geçen bu tatil sonunda dünyaya açılmaya hazırdık.

Hemen yeni planlara giriştik ve 2016 Temmuzunda tam 30 gün 8500 km süren bir Karadeniz turuna çıktık. Araba ve çadırda yatıp harika zaman geçirdiğimiz bir yolculuktu. Tiflis’e kadar gittik. 

Artık yeni ve süresiz yolculukların zamanı geldi. Bunun üzerine eşim arabamızın içine kendisi özel mobilyalar(?!) yaptı, arabanın üstüne güneş enerjisi taktık ve hemen birkaç ay sonra 94 gün sürecek bir Güney Ege, Akdeniz ve Güneydoğu turuna çıktık. Hani süresizdi derseniz minik bir kaza atlattık eşim ayak bileğini çatlattı, yeni planlarla baharda tekrar çıkarız diye eve döndük.

Baktık oluyor şimdi bir karavan yaptırıyoruz, önce güzel vatanımızın heryerini karış karış gezip sonra diğer ülkelere gitme planındayız.

Buradan da maceralarımızı sizinle paylaşmayı istiyoruz. Çünkü gördük ki gezi yazısı yazan çok ama Türkiye’yi anlatan neredeyse hiç yok.

Ama dedik ya biz ÇAYLAK İHTİYARLAR’ız , bu konuda da hatalar yapabiliriz. Lütfen bizi cesaretlendirmek için övgülerinizi, yorumlarınızı hatalarımızı düzeltmemiz için eleştirilerinizi çekinmeden bize bildirin.