Hülya Kaçan: ‘İlkyaz’ benim hayallerim, geçmişim, bugünüm ve yarınım…

RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı yazar Hülya Kaçan ile yazın hayatına ve “İlkyaz” adlı kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Hülya Kaçan kimdir? 

1989 yılında Ankara’da doğdum. İlk ve ortaöğrenimimi Ankara'da tamamladım. 2012 yılında Yeditepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü derece ile bitirdim. 2016 yılında ise Anadolu Üniversitesi Tarih bölümünden mezun oldum. Yaratıcı drama liderliği, çocuk gelişimi, hızlı okuma, masal anlatıcılığı gibi birçok alanda eğitimler alarak seminerlere katılmaya devam ediyorum. Şu an özel bir kurumda Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak görev yapmaktayım. Mensur şiir, hikâye, kişisel gelişim üzerine çeşitli eser çalışmaları hazırlamayı sürdürmekteyim.

Yazın hayatınız nasıl başladı?

Okumak kadar yazmak da günümüzün önemli iletişim paydaşlarından biri durumunda. Özellikle Z kuşağı, okuduğunu anlamada ve düşüncelerini sözlü ve yazılı aktarmada zorluk çekiyor. Bunun için yaratıcı yazarlık çalışmalarımla gençlerimizi yazma aktivitelerine sevk ediyorum. En azından haftada bir yapılan bu tarz etkinlikler bile çocukların fikir dünyalarını geliştirmeye yeterli. Her gün en az yarım saatlik yapılan kitap okumaları da çocuklarımızın sosyal ve kültürel gelişimlerine katkı sağlayacaktır. Benim de yazma sürecim, okumayı sevmemden kaynaklanıyor, diyebilirim. Öğrencilik yıllarımdan başlayarak sürekli bir şeyler karalardım. Hatta o yaşlarda duygu ve düşünceleri yazılı ifade etmek daha kolay görünüyor. Zamanla öğrencilerimle metin çalışmaları yaparken ve öğretirken de onların yaş seviyelerine inmeye, onları kendilerini bulacakları öykülerle buluşturmaya ve özellikle ifade kabiliyetlerini ortaya koyacakları karakterler yaratmaya özen gösterdim. Bu düşüncelerimi hikâyelerimde derlemek, “İlkyaz” adlı kitabıma nasip oldu, diyebilirim. 

Yazarken nelerden esinleniyorsunuz?

Çocuk kitapları yazmak ayrı bir deneyim gerektiriyor, diye düşünüyorum. Hem çocukların ilgi alanlarını fark etmek hem de onların yaratıcıklarına eşlik etmek, eşsiz bir dünya sunuyor bizlere. Aslında mensur şiir yazımı ve kişisel gelişim metinleri, benim uzun yılardır yazdığım bir ilgi alanı; fakat yayımlanan ilk kitabım, “İlkyaz” oldu. Yazdığım diğer türlerin de derlenmesi ve yayımlanması, ikinci aşama olarak kalsın istedim; çünkü asıl okurumun öncelikle çocuklar, ardından yetişkinler olduğu kanısındayım. 

Geçtiğimiz eylül ayında okurlarla buluşan “İlkyaz” adlı kitabınızdan bahseder misiniz, bu kitabı neden yazdınız? 

“İlkyaz” içinde farklı konuları içeren birçok hikâyeyi barındırıyor. İlkokul ve ortaokul seviyesindeki çocuklarımızın sıkılmadan okuyacakları ve ilgilerini toparlayacakları temaları bulabilecekleri öykü kitabı aslında.

Bu kitabı yazmamdaki amaç; geleceğimiz nesli çocuklarımızın hayal dünyalarını zenginleştirmek, hikâyelerde kendilerinden bir parça bulmalarını sağlamak, duygularını anlama ve anlamlandırmada onlara yardımcı olmak. Hayatımızdaki her an ve olay, bir hikâye konusu değil midir? Onların da hayatlarında birçok hikâye unsuru var gerçekten. Bunları bulmalarında bir yazar olarak yalnızca bir aracıyız. Kitaplarımız da aynı şekilde birer vesile. 

Kitabın ismi, nereden geliyor?

İlkyaz, yaz ile kış arasındaki mevsim olarak tanımlanıyor. Günümüz tabiri ile ilkbahar. Kitabımın arka kapak yazısında da belirttiğim gibi; İlkyaz’ı sadece bir kız ismi gibi düşünebilirsin. İlkyaz; benim hayallerim, geçmişim, bugünüm ve yarınım… 

Yazarlar için eserleri evlatları gibidir. Ben de İlkyaz’ı çocuğum gibi gördüğümden bu ismi verdim. Benim için o, ne yazdı ne de kıştı. Sadece ilkimdi, İlkyaz’ımdı. 

“İlkyaz” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor? 

Hayattaki telaşlarımız, sınavlarımız, hayal kırıklıklarımız, değerlerimiz, kurallarımız, seçimlerimiz… Hepsini bu eserde bulabilirsiniz. Kısa hikâyelerin birleşmesinden oluşan bu yapıtta gençlerimizi umuda yönlendiriyoruz. Kendilerini tanımasına, meslek seçimine, ahlâkî ve sosyal gelişimlerine destek olmak, temel hedefimizdir.  

Yazarken örnek aldığınız, izinden gitmeyi hedeflediğiniz yazarlar var mı?

Eserlerini okumaktan zevk aldığım en önemli isimlerden bazıları, İngiliz yazar Edgar Allan Poe ve Franz Kafka’dır. Yetişkinler için yazdığım hikâyelerde özellikle Poe gibi yazarların etkisinde olduğumu söyleyebilirim. Çocuk yazarlarını ise mesleğim gereği çok yakından takip ediyorum. Öğrencilerime düzenli okuttuğum kitapların yazarları ile onları buluşturmak, bu sayede onları okumaya ve yazmaya yönlendirmek temel gayem. Rus yazar Anton Çehov, Virginia Woolf, Roald Dahl bunlardan bazıları. Aslında bu soruyu yönelttiğinizde her çocuğun okuması gereken kitap ve kitap yazarı aklıma geldi: Küçük Prens ve yazarı Antoine de Saint. Ne kadar düz yazı alanında yayınlanmış eserlerim olsa da şiir yazmak da ayrı bir uğraşım. Okuyucular ile şiirlerimi de en yakın zamanda buluşturmak istiyorum. 

Hazırlık aşamasında olan farklı bir eseriniz var mı?

Şu an kişisel gelişim kitabı üzerine çalışmalar yapıyorum. Aslında eserim, demlenme aşamasında. Bir eserin basım kısmına geçmeden önce dinlenmesini ve doğru zamanda okuyucusu ile buluşmasını daha uygun görüyorum. Belki ilerleyen zamanlarda çocuk eserleri ile de yazın hayatıma devam edebilirim.

Kitabınızı bir okur gözünden nasıl değerlendirirsiniz?

Sevmeyi sevmek diye bir kavram var. Bazı alışkanlıklar inanın, küçük yaşlarda ediniliyor. Biz öğretmenlere büyük görev düştüğü gibi en çok da ailelere büyük sorumluluklar yükleniyor. Eğer bir çocuk, kitap okumuyorsa etrafında bunu görmediği içindir veya bunu tam olarak alışkanlık boyutuna getirmediğindendir. Çocuk kitabı yazmamda ve çocuklara hitap etmemdeki husus da onlara sevmeyi öğretmektir. Bunu sözcüklerin dostluğu aracılığıyla yarattığım karakter ve kişilerle öykülerimde yaratmaya çalıştım. Uzun anlatım ve ağdalı bir dilden uzak durarak çocuklarımızın seveceği bir boyuta ulaştığını düşünüyorum. 

Son olarak, gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Yazmak, sadece bir eylem değildir. Masa başında yazan kişilerden hiç olmadım aslında. Kurguya ek olarak yaşanmışlıklar, izlenimler, duygular hep eserlerimin zeminini yarattı. Şimdiki gençlere ve belki yetişkinlere önerim, okumayı zorunluluk olarak görmemeleridir. Okurlarımıza, bu anlamda destek olan sizlere de teşekkürlerimi sunarım.