AYŞEGÜL BEDİR

İSTANBUL

Funda Akosman Erman, bu eserle 20 yıllık basın yayın hayatında gerçekleştirmiş olduğu söyleşileri/röportajları okuyucuya aktarıyor. Papatyanın Yaprakları, Türkiye'nin gelmiş geçmiş en önemli sanatçılarının, yaşayan efsanelerinin ve bugün aramızda olmayan, büyük izler bırakmış usta sanatçıların hikayelerinin yer aldığı herkesin keyifle okuyacağı bir eser. Kitap, her bir karakterin kendi hikâyesini aktardığı bölümlerle okuyucuyu kendine hayran bırakacak. 

Eser, sadece ünlü isimleri değil Papatyanın Yaprakları gibi her bir sayfasında alanında uzman isimlerin yapmış olduğu değerli çalışmaları da okuyucuya sunuyor. 

Yazarın kaleminden bir AYSEL GÜREL 

Filozof, zeki, kelimelerin efendisi, ozan... O bizler için bir şans...

Ben bu kadar tatlı, çok çılgın ve zeki, hassas, duygusal, sevgi dolu kadın az tanıdım. Yazdığı şarkı sözlerinden belli zaten. Rahmetliyle iyi ki tanışma fırsatına erişmişim. Bir televizyon programında tanışmıştık, öyle sıcak ve samimi ki hemen sohbete dalmıştık. Ben de onunla özelimi paylaşmıştım, hiç unutmadı her görüştüğümüzde sordu. Çok yakın, alçak gönüllü, neşeli bir kadındı rahmetli. Birgün evine davet etmişti Amerikan Hastanesine yakın evi. Yine çok güzel bir sohbetimiz ve komik anılarımız var ama onlar ben de saklı, şunu söyleyebilirim evi de kendi gibi perukları gibi rengarenkti. Hep hayat dolu bir kadındı. Seni hep çok seveceğim, o kocaman sevgi dolu yüreğin için çok teşekkürler. Işıklarda uyu...

Aysel Gürel röportajından:

- Biliyorsunuz kız veya erkek çocuklarda 6 yaşta beyin bütün kayıtları yapıyor ve karakter oluşuyor. Benim annem ve babam tahsilli insanlardı. Annem beni severken "benim kızım paşalar (zenginlere deniyordu) gidecek" derdi ve o çocuklarda beyin bunu kaydetmeye başlıyor ve çocuk 6 yaşında kapanıyor. İlk sokağa çıktığı zaman da beynine kaydedilen o zengin adamı aramaya başlıyor. Ben 2000 ciltlik bir kütüphane içinde emekledim, orada yürüdüm. Her anne gibi benim annem de genç bir kızın çeyizinde olması gereken her şeyi hazırlıyordu. 17-18 yaşına geldiğim zaman herkes kocaya gitti. Ben evde kaldım gibi korkularla 25 yaşına kadar evlenmedim. Zaten o sıralar tiyatro ve sinema hayatım başlamıştı. 1979 Kıbrıs çıkartmasında tiyatrolar stopa çekti. Oyunlarımızı bile karanlıkta oynuyorduk. O sıralar ben de müzik sektörüne geçmeye karar verdim. İlk plağım çıktığı zaman, plağımı görünce inanamadım ve bayıldım. Türkiye'de ben tekim benzerim de yok ve tekrar gelebilecek bir model de yok bunun farkına vardım. Örnek vermek gerekirse, nasıl ki Zeki Müren bir daha gelmezse bir Aysel Gürel de bir daha gelmez.