1)     Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Nuran Soysal kimdir?

Belçika’da doğdum. Üniversite eğitimimi önce Belçika’da sonra da Birleşik Krallık’ta farklı bölümlerde tamamladım. İstanbul’da yaşıyorum ve gerçekten bu şehre hayranım. Zaten sırf bu yüzden hiç bir planım olmadan, mezun olduğum gün buraya yerleştim.

Her zaman sosyal bilimlere ilgi duymuşumdur ama buna rağmen ekonomi bölümü mezunuyum. Aslında öğretmenlerim beni bu yöne itti; matematiğim iyi olduğundan dolayı, bunu değerlendirmezsem “yazık olur” diyorlardı. Ama okurken aynı zamanda psikolojiyle ve insanların davranışlarıyla da ilgileniyordum. Zaman ilerledikçe o davranışlarının nedenlerini araştırmaya başladım ve birçok sorumun da cevabını buldum. İnsanları artık daha iyi anlayabiliyorum.

Kişisel gelişim ve bilinçaltı üzerinde araştırmalar yaptım. Hatta tezimin konusu bile sporda pazarlama psikolojisiydi. Bu vesileyle, Beşiktaş kulübünün futbolcularıyla röportaj yapmıştım. Psikoloji, ekonomi ve futbol... Tüm ilgi alanlarımı bir teze sığdırmayı başarmıştım! Bu durum elbette hiç kolay olmamıştı, özellikle de konuyu öğretmenlere kabul ettirmek epeyce güç bir işti doğrusu. Sonuç olarak, tez sırasında bir konudan diğerine geçiş yaparken “bağımlılık” konusuna yoğunlaşmaya başladım. Bu birikimle birlikte, geçtiğimiz haziran ayında “Yaşama Bağımlılanmayın” adlı kitabım okuyucularla buluştu.

 

2)     Yazmaya nasıl başladınız? İlk adımınız nasıl oldu?

Her zaman hem okumayı hem de yazmayı çok sevdim. Hatta eğitimim boyunca en çok deneme yazılarını ciddiye alırdım. Onun dışında yaptığım araştırmalar hakkında yazar, arkadaşlarım ve ailemle de bu yazıları paylaşırdım. 2012 yılında, yakınlarımın da desteğiyle bir Fransız gazetesinde edebiyat yarışmasına katıldım ve bu yarışmayı kazandım. Bu olay beni, yazmaya devam etmek için oldukça motive etti. Yazarken insanlara yardım edebilmek, yazmayı benim için daha da anlamlı kıldı. Kitaplar sayesinde binlerce hayat yaşamayı, sorularıma cevap bulmayı ve bazen de ayakta kalmayı başardım. Artık insanlara faydalı olma sırası bendeydi  ve ben de bir blog açmaya karar verdim. İlk başta sadece yazılarımı paylaştığım bir platformdu. Daha sonra fazlasıyla olumlu yorum almaya başlayınca, artık daha geniş bir kitleye ulaşmak için uzun zamandır bir kenara bıraktığım kitap projemi yeniden gündeme getirdim.

 

“Bağımlılık aslında hepimize çok yakın”

 

3)     Yaşama Bağımlılanmayın adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Niçin yazıldı? Amacı neydi? Amacına ulaştı mı?

Bağımlılık çağımızın hastalığı. Etrafıma baktığımda mutsuz çiftler, yeme bozukluklarından dolayı acı çekenler ya da dijital teknolojinin esiri olmuş insanlar görüyordum. Aslına bakarsanız hepsinin ortak noktası bağımlılıktı. Genelde bağımlılık denildiğinde herkesin ilk aklına gelen alkol, sigara ya da uyuşturucu olur. Ancak günlük hayatta karşımıza çıkan birçok bağımlılık türü daha vardır; mesela temizlik takıntısı ya da bir türlü vazgeçilemeyen şans oyunları tutkusu. Son zamanlarda ise sıkça karşılaştığımız dış görünüme aşırı önem verme ve hayatı tamamen imaja odaklama saplantısını da bu listeye rahatlıkla ekleyebiliriz. Nasıl ki bazı insanlar eroin tüketiyorsa, bazıları da televizyonu, interneti, eğlenceyi, kişileri, aşkı, işi vs. tüketebiliyor. Bu kitapta uzmanlarla yapılan görüşmelerden ve konu üzerinde yapılan araştırmalardan yola çıkarak, adım adım birçok bağımlılığı içeren bir model inşa ediyorum. Bu da hastalık olarak adlandırılan bağımlılıklar ile günlük hayatımızda çoğu zaman kölesi olduğumuz diğer bağımlılıklar arasındaki bağı anlamamızı sağlıyor. Kitabım bu bağlamda, bağımlılıkla aramıza mesafe koymak için bize ipuçları veriyor. İnternet, oyun, aşk, telefon... Bağımlılık hepimize aslında çok yakın. Neden hepimiz potansiyel olarak bağımlıyız? Eğlenceli kullanımdan kötü kullanıma ve daha sonra da bağımlılığa geçişin altında yatan nedenler nedir? Bağımlılık yaratan maddelerde veya bağımlı davranışlarda ne arıyoruz? Neden hayatımızın bazı dönemlerinde daha hassasız? Eğlence cehenneme dönüştüğünde yaşamaya nasıl devam edilir? İşte kitapta bu soruları cevaplamaya çalışıyorum. Bunu bazen konunun uzmanlarıyla yapılmış görüşmelere dayanarak, bazen ünlülerle yapılmış röportajlarla, bazen gerçek hikayeler aracılığıyla ve bazen de kendi çıkarımlarımı paylaşarak yapıyorum. Bir kişinin maruz kalabileceği tüm bağımlılık türleri, bu kişinin özgürlüğünü tehlikeye atar. Kitapta bu “modern köleliğin” bir acının, bir travmanın nedeni değil de sonucu olduğunu ortaya koymaya çalışıyorum.

Amacına ulaştı mı sorusuna cevap vermek için henüz çok erken ama aldığım geri dönüşler şimdiye kadar çok olumlu.

 

4)     Yazarlık dışında neler yapıyorsunuz?

Fransız bir bankanın Türkiye’deki temsilciliğinde yatırım uzmanlığı yapıyorum. Günlük hayatımda ise zamanımı spora ayırıyorum ve sık sık seyahat ediyorum. Ayrıca, 3 dilde yazılar hazırladığım ve haftalık paylaşım yaptığım bloğuma da devam ediyorum.

 

 

“Mutluyum çok şükür”

 

5)     Şu anda hayal ettiğiniz bir hayatı mı yaşıyorsunuz? Hayattan yana mutlu musunuz?

Yıllar önce tezimi hazırlarken, Beşiktaşlı futbolcularla röportaj yapmadan önce beni, kulübün yönetim binasına, Akaretler’de bulunan BJK Plaza’ya çağırmışlardı. Zaten İstanbul’da yaşamak hayalimdi ama bu bölgeyi görünce “inşallah bir gün burada çalışırım” diye geçirmiştim içimden. Şu an İstanbul’da bu bölgede yaşıyor ve BJK Plaza’da çalışıyorum. Ve işimi o kadar çok seviyorum ki, her gün işe şükrederek gidiyorum. Bu durum eminim ki çok kişiye nasip olmamıştır. Hayal ettiğim birçok şeyi gerçekleştirdim ve gerçekleştirmeye de devam ediyorum. Mutluyum çok şükür.

 

6)     Kitabınız ile ilgili aldığınız yorumlar nasıl? Tepkilerden memnun musunuz?

   Şu ana kadar hiçbir olumsuz yorum almadım, tabii ki bu durum insanı mutlu ediyor.  

 

7)     Yeni bir kitap çalışmanız var mı? İkinci kitabınızla ne zaman buluşacağız, bir tarih verebilir misiniz?

Öyle bir planım var; fakat henüz başlamış değilim. Önce ilk kitabımı Fransa’da Fransızca olarak tekrar yayınlatmak istiyorum. Bu projemi gerçekleştirdikten sonra ikinci kitabım için çalışmalara başlayacağım.

 

“Çok sevmek değil, yanlış sevmek”

 

8)     ‘Bir insana da bağımlı olabiliriz’ dediniz. Peki birine bağımlı olmanın sebepleri nelerdir?

Duygusal bağımlı insanlar aslında düşündüğümüz gibi çok fazla sevmezler, ben “yanlış severler” diye düşünüyorum. Kendi değerlerini bilmez, kendilerini sevemezler. İlişkide tamamen karşındakini ayna olarak görür ve sonuç olarak onun görüşlerinde var olurlar. Sevilmek için elinden gelen neredeyse her şeyi yapmaya hazırdırlar. Bu aşırı vericiliğin sonucunda, zaman içerisinde ilişkide dengesizlik oluşmaya başlar. Ancak, bu durum bağımlı kişiye acı verse bile bunu içinde yaşar çünkü en büyük korkusu reddedilmek ve terk edilmektir. Karşıdakini ayna olarak görmek çok tehlikedir çünkü o kişiyi kaybettiğinizde kendinizi de göremez olursunuz. Ve unutmamalı ki, muhakkak bir gün herkes bizi terk edecek. Ya kaderden dolayı ya da böyle bir seçim yaptığı için.

Bağımlılığın özünde her zaman bir özsaygı eksikliği yatar. Bağımlı kişiler değerli olduklarına inanmazlar ve kim oldukları için değil de yaptıklarından dolayı sevilebileceklerini düşünürler. Genelde çocuklukta ya da daha yakın bir geçmişte yaşanan durumun bir sonucudur. Bunun için geçmişimizi sorgulayarak özünde yatan nedeni bulabilir ve kendi üzerimizde ister tek başımıza ya da ister bir uzmanın yardımıyla bir çalışma yapabiliriz.

Bağımlı kişi ancak kendini sevmeyi öğrenince, mutlu olmak için tüm sorunlarını çözecek mükemmel partneri ve boşluğunu dolduracak eşsiz aşkı aramaktan vazgeçebilir. Çünkü o zaman bilir ki karşısındaki kişi mutluluğuna elbette katkıda bulunabilir ama hiç bir zaman mutluluğunun sorumlusu olmayacaktır. Kendi mutluluğumuzu başkasının eline teslim edemeyiz. Bu temel kavramı anladığımızda hayatımıza dengeli insanları çeker ve mükemmel olmasa da daha mutlu ve adil bir ilişki yaşayabiliriz.

 

9)     Kitabınız Haziran ayında çıkmasına rağmen ikinci baskısına girdi. Bununla ilgili neler söyleyeceksiniz? Mutlu musunuz?

Bunu mümkün kılan, beni destekleyen herkese çok teşekkür ederim. Şanslı olduğumu düşünüyorum. Çünkü ilk kitabım ve tanıtımı reklam kampanyası ile desteklenmemesine rağmen büyük ses getirdi. Kısa zaman içerisinde de ikinci baskısına girdi. Bu hikayenin hem oyuncusu hem de seyircisi olmak inanın çok keyifli. En büyük getirisi ise bu yolculukta tanıştığımız sizin gibi güzel insanlar.

 

10) Son olarak gazetemiz okuyucularına ve kendi okurlarınıza neler söylemek istersiniz?

Bu vesileyle tüm okuyuculara teşekkürlerimi sunmak isterim. Fikirlerim ve yazılarım sizi etkilediyse, benim dünya görüşümü paylaşıyorsanız, bilin ki tüm samimiyetimle bu beni çok mutlu ediyor. Bu demektir ki güvensizliğin hakim olduğu, çoğu zaman ticarî ve yüzeysel bir zihniyetin var olduğu bu toplumda sürdürülebilir, dürüst ve gerçek ilişkilere yer var. Bu demektir ki cömertlik, paylaşım ve fedakarlık boş sözler değilmiş.

Yaşama bağlanın, her anı doya doya yaşayın, kendinizi günlük hayatınıza renk katan küçük zevklerden mahrum etmeyin ama bunu yaparken de aşırıya kaçmayın! Hiç bir zaman vazgeçmek istemeyeceğiniz özgürlüğünüzü elinizde tutabilmeniz buna bağlı. Bağımlılanmıyoruz!

 

Röportaj: Yağmur Tanyıldız
Fotoğraflar: Onur Çınar