SEVGÜL EROĞLU

BÜYÜLÜ BİR KONSERDEYDİM…

KARŞINIZDA ROMANTİK TINILARIYLA… KIANN

Uzun yıllar kariyerini Avusturya'da sürdüren ve insanın ruhuna dokunan tarzıyla çok farklı bir konuma sahip ünlü  İranlı - İtalyan contemporary piyanist ve besteci KIANN

Hani dünya 14 Şubatı sembolik olarak kutlar ya, alışılmış kutlamalarımızdır… Hani hediye alınır sanki aşk bir günlükmüş gibi…

Oysa ‘sevgi’ çiçek gibidir, zaman tanımaz, periyodik olarak sulamak gerekir.

Bu davet, o günü anlamlı hale getiren, benim en güzel hediyemdi. Romantik bir mekan ve romantik tınılar. Piyano sesi beni hep sakinleştirmiştir. Çello ise hüznün ta kendisi…

Kiann tuşlar üzerinde gezinen parmaklarıyla, o tarihi atmosferin buram buram kokan geçmişiyle yarattığı muhteşem kavuşma,  bize zaman kavramını unutturdu.

KIANN’ı ve ona eşlik eden Sırp çellist Ana Percevic…

Onlara, bize huzur veren sevgiyi zincirleyip etrafımızda dolaştıran gün için çok teşekkür ederek başlamak istiyorum.

Kiann farklı müzik türlerini bir araya getirmedeki orijinal yaklaşımı ve onları birbirine bağlamadaki yenilikçi yoluyla bir tür füzyon olarak nitelendirilebilecek kendi çağdaş enstrümantal müziğini yaratmakta.

Müziği ilk dinleyişte insanı içine çeken, herkesin rahatlıkla kendinden bir şeyler bulduğu, daha önce biliyormuş gibi hissedip, içselleştirdiği büyülü bir etkisi var. Kulağa hoş gelen ezgiler sanki doğduğunuz günden beri sizinle…

Bizimle paylaştığı bestelerinin adları bile kişiliğindeki naif rüzgarı anlatıyor;

* Spiegelbild / Aynadaki suret

* Untold Story / Anlatılmamış öykü       

* Freedom / Özgürlük

* Like No One Else / Başka kimse gibi

* Little Big Dreams / Küçük büyük rüyalar

* Pensiero / Bence

* Road To Jaffa /Jaffa’ya giden yol

* Blue Fire / Mavi ateş

* Velvet Dream / Kadife rüya

* Allegra / Neşeli

* Line Of Shadows / Gölge çizgisi

* Vienna / Viyana

* Sentimental / Duygusal

* Ballare Piano / Yavaş dans etmek

* Frasi D'amore / Aşk sözleri

Hızlı değişen dünyanın hızla tüketilen değerlerinin aksine, ‘anı sindire sindire yaşa’ mottosunu veren bir tarz Kiann’ınki. Tarihin sayfalarından çıkıp bize aşkı sunmaya gelmiş gibiydi. Ruhun bedeniyle uyumu adeta  meditasyon objesi gibi, tekrar dünyaya gelsem yine piyanist olurdum cüretiyle verdi konserini…

Hepimiz soluklarımızı tutmuş onu dinledik. Hepimiz  O’nun yolladığı seslerle havada oluşan minik kalp taneciklerini kapmaya çalışıyorduk.

O kadar ihtiyacımız varmış ki, hiç bir anı kaçırmadık.

Kim mi bu KIANN?

Kiann, dünyaca ünlü İran asıllı İtalyan vatandaşı bir piyanist müzik yapımcısı ve contemporary-modern crossover müzik bestecisidir.

Kiann insanlara dokunan, geniş kitlelere ulaşan contemporary ve sinematik müziklerin bestecisi olarak farklı bir konuma sahiptir.

Contemporary müzik projesini 2014 yılında başlatan sanatçı, özgün yaklaşımı ve türleri bir araya getirme ve birbirine bağlamanın yenilikçi yolu ile kendi çağdaş enstrümantal müziğini tanımlayarak yarattığı, bir tür füzyon olarak nitelendirilen müziği ile çok geniş kitlelere ulaştı.

Kiann 2016’ dan beri Avusturya ulusal televizyon kanalı ORF ile işbirliğini içinde olup eserleri televizyon yapımlarında ve şovlarında kullanılmaktadır. Televizyon dünyasında gösterdiği varlığın yanı sıra dışı müziği Lounge FM gibi Avrupa’nın önde gelen alternatif radyolarında sık sık yayınlanmaktadır.

Sanatçı her ne kadar televizyon ve radyoda imza attığı işlerle saygınlık kazansa da en büyük varlığı ve başarısı olarak dünyanın her yerden edindiği sadık hayranlarını göstermektedir.

Başarılı sanatçı 2019’da Bösendorfer Piyano’dan gelen teklifle markanın sanatçıları arasına katılmıştır. Bösendorfer 2021 yılı reklam yüzü olarak Kiann’ı seçmiş ve onun hayranlık uyandıran “Vienna” bestesini ve klibini kullanıldığı reklamlar Mezzo, Arte ve Medici klasik müzik Tv kanallarında yakında yayınlanacaktır.

Sanatçının diskografisinde, iki stüdyo albümünden parçalar, bir canlı kayıt albüm, piyano soloları, bir opera ve Güney Afrika ile bir cappella oluşumu “Insingizi” ile bir dünya müziği albüm projesinden şarkılar içermektedir.

Kiann tam anlamıyla kendi kendini yetiştirmiş bir müzisyendir. 1981’de Tahran’da doğdu ve yetişkinlik hayatının çoğunu Avusturya, İtalya ve İngiltere’de geçirdi. 6 yaşında kendi başına klavye çalmayı öğrenmeye başladı. Ve bu doğal yeteceğini aldığı eğitimlerle yüceltti.

Sanatçı müzikle olan ilişkisini şöyle ifade ediyor:

“Müzik beni buldu, onu aramadım ya da nasıl müzik yazabileceğimi hiç anlamaya çalışmadım. Bunun yerine parmaklarımı tuşların üzerinden gezinmesine izin verdim ve daha önce olmayan melodileri yazma yeteneğimi keşfettim. Yaratıcılık sürecim hâlâ aynı şekilde işliyor.”

Müziğin üzerindeki etkileri hakkında şöyle dile getiriyor:

“80 kuşağında yetişmiş bir çocuk olarak, bir avuç olağanüstü müzisyen tanıdım. Vangelis ve elektro-orkestrası vardı, İpek Yolu projeli Kitaro, Jean Michel Jarre’nin tuhaf fütüristtik fikirleri ve Yanni’nin nefes kesici romantik melodileri vardı. Bunlar en sevdiğim müzisyenlerdi. Ayrıca müziğe karşı doyumsuzluğum sayesinde yazılmış, varolan ve ulaşabildiğim geleneksel, klasik, pop, film ve hatta reklam müziklerini bile dinledim. O yaşlarımda bir sünger gibiydim, adeta çevreden müzik emiyordum. Sanırım tüm bunlar bugünkü müzik tarzımı ve kimliğimi belirledi.

Kiann’ın müziği otoriteler tarafından dünya müziği, new age, contemporary klasik ya da bazen piyano müziği olarak değerlendirilmekte olup, çok farklı türlerin karışımı olarak kabul görmekte.

Sanatçı eser yaratım sürecini ve eserlerinin nasıl doğduğu şöyle anlatıyor:

“Aklıma ne gelirse yazıyorum, özel bir türü hedeflemiyorum. Müzik önce melodi olarak geliyor ve melodi klasik olmaya karar verirse ben de kararını takip ederim. kendi yolunda gitmesine izin vermelisiniz, kendi seçeceğiniz bir aranjman yaparak kaderini değiştirmeye çalışmayın.”

Başarılı sanatçı Halen Viyana’da yaşıyor ve çalışıyor.

Biraz da o muhteşem bina hakkında bilgi vereyim.

Kültür Ofisi

Avusturya Kültür Ofisi’nin kuruluşu St. Georg Avusturya Lisesi öğretmenlerinin görevlerinin yanı sıra Türk kurumları ile kültürel faaliyetleri sürdürmeğe başladıkları 1955-56 yıllarına dayanmaktadır. Kahire’deki Avusturya Kültür sorumlusunun Kültür Şubesi olarak görevini sürdürmeğe başlaması üzerine 1963 yılında İstanbul’da da Avusturya Kültür Dairesi kuruldu ve 1974 yılından itibaren Avusturya Kültür Ofisi adıyla Avusturya Dış İşleri Bakanlığı’na bağlandı.

PALAİS YENİKÖY

28 Eylül 1882 tarihli ferman ile Sultan Abdülhamit II İmparator Franz Josef I’e bina ve arsası ile birlikte Yeniköy’deki araziyi Avusturya Büyükelçiliği yazılı olarak hediye etti. Arazi o zaman 4‘ü Sultan Beyazid vakfına ait 7 vakıf malından oluşmakta idi.

Ermeni banker Cezayirlioğlu Mıgırdıç ailesine ait olan bina "geç klasik stil tarzında tahminen 19. yüzyıl ortalarında" (A. Machatschek) Balyanların ikinci kalfalığını yapan Mıgırdıç Klafa (Çarkyan) tarafından inşaa edilmiştir. İç düzenlemesi hiç bir zaman tamamlanmamıştı. Osmanlı İmparatoruğu Maliye Bakanlığına devredildikten sonra 1860'lı yıllardan itibaren boş kaldı.

Avusturya o tarihlerde diğer büyük Avrupa devletlerinin aksine Josef Hammer Purgstall’in de 1799 yılında kaldığından bahsettiği Büyükdere’de kiralık bir eve sadece yazlık ikametgah olarak sahipti.

Avusturya tarafından 1894 ve 1898 yılları arasında arazinin ana binasında ve müstemilatında geniş çapta yenileme çalışmaları yapıldı ve 1893 yılında Avusturya Sefareti’nin bir hesabına göre bunun için 244.637 Gulden kıymet takdir edildi. İç düzenleme çalışmaları o zamanki imparatorluk stilinde sürdürüldü.

1918 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte Avusturya’nın İstanbul’da tek sahip olduğu mülk olarak kalan bina kabul edilen dağıtım sistemine göre 1938 yılına kadar aynı zamanda Macaristan’ın da mülkü idi.

Envanter o zamanki Büyükelçi Markgraf Pallavicini’nin emriyle İstanbul’daki geçici vekâlette işlerin yürütülmesi amacıyla 1918’den sonra kısmen satıldı. Savaş sonrası kargaşası yağmacılığa izin vermişti. 1920 yılı yaz aylarında İngiliz Yüksek Komiserliği’nin bürosu olarak kullanıldı.

1938’de Avusturya’nın Almanya tarafından ilhak edilmesi ile bina Alman mülkiyetine geçti (27.02.1941 tarihli Sarıyer tapu kaydı).

Arazi 14.06.1947 tarihi itibariyle Avusturya Federal Cumhuriyeti’nin mülkü olarak Sarıyer tapusuna kaydedildi.

Avusturya Dış İşleri Bakanlığı ile "Merhametli Hemşireler Kongregasyonu’" arasında yapılan anlaşma gereğince Türk Milli Eğitim Bakanlığı’nın da izniyle 1960 yılından 1970 yılına kadar St.George Avusturya Kız Okulu’nun yatılısı olarak binanın giriş katı ile ikinci katları kullanılmıştır.

Zamanın Dış İşleri Bakanı Dr. Alois MOCK ve Genel Sekreteri Büyükelçi Dr. Thomas KLESTIL binanın yenilenmesine ve yaşatılmasına karar verdiler.

Avusturya Dış İşleri Bakanlığı’nın emriyle A. Machatschek ve W. Schermann mimari büroları, Viyana, ve Koray Firması’nın, İstanbul, 1992-1994 yılları arasında ana binada ve yan binalarda ve kısmen çok değişik ağaç topluluğuna sahip bahçe alanında (30.000 m2) gerçekleştirdikleri geniş çapta restorasyon için 50 milyon Avusturya Şilini sarfedildi.

Avusturya Başkonsolosluğu ve Avusturya Kültür Ofisi halen bu binada faaliyetlerine devam etmektedir.

Kaynakça; Avusturya Kültür Ofisi