10. YIL MARŞI NASIL KABUL EDİLDİ?

10.Yıl Marşı’nın sözlerini kimler yazdı, nasıl yazdılar, bestecisi kim tarafından nasıl seçildi, marş nasıl bestelendi, kimler neden eleştirdi… hepsini biliyoruz. Fakat, “Bir yenisi mi bestelensin?” arayışı başlatıldığı günlerde ne oldu da, 10. Yıl Marşı bir gece ayakta alkışlanarak kabul ediliverdi?  
Bu ilginç olayın hikayesini, jüri tarafından kıyasıya eleştirilen, hatta çalıntı olduğu iddia edilen marşın bir gece ayakta alkışlanarak onaylanmasını sağlayan “operasyonu” bizzat yönetmiş olan Münir Hayri Egeli’den dinlediğim şekilde anlatacağım.


10. Yıl Marşı denildiğinde aklımıza üç isim gelir; söz yazarları olarak Behçet Kemal Çağlar ve Faruk Nafiz Çamlıbel’i bestekar olarak da Cemal Reşirt Rey’i hatırlarız. 
10 Yıl Marşı, geçtiğimiz günlerde, Bolu İl Milli Eğitim Müdürü Yusuf Cengiz’in okullarda 10. Yıl Marşı’nı yasaklamasıyla yeniden gündemimize geldi. “Efendim Cumhuriyet’in 100. yılına gelmişiz, 10 Yıl Marşı’nı okumanın ne gereği var?” mış.. 
Bu tartışmaya hiç girmiyoruz; biz bugün sizlere 10 Yıl Marşı’nın kabul edilişinin perde arkasını anlatacağız. Pek çok okurumuz bunu ilk defa okuyacaklardır; çünkü pek bilinen ve anlatılan bir olay değildir. 
Bolu İl Milli Eğitim Müdürü’nün her zaman coşkuyla söyleyip dinlediğimiz bu marşı yasaklaması vesilesiyle, 10. Yıl Marşı’nın sözlerinin yazılması ve bestelenmesine ilişkin anılar yeniden gün yüzüne çıkarıldı, ayrıntılı olarak anlatıldı. Anlatılmasına anlatıldı, ama jüri tarafından kıyasıya eleştirilen marşın bir gece ayakta alkışlanarak kabul edilmesi hikayesi yine karanlıkta kaldı.  
10.Yıl Marşı’nın sözlerini kimler yazdı, nasıl yazdılar, bestecisi kim tarafından nasıl seçildi, marş nasıl bestelendi, kimler neden eleştirdi… hepsini biliyoruz. Fakat, “Bir yenisi mi bestelensin?” arayışı başlatıldığı günlerde ne oldu da, 10. Yıl Marşı bir gece ayakta alkışlanarak kabul ediliverdi?  
Bu ilginç olayın hikayesini, jüri tarafından kıyasıya eleştirilen, hatta çalıntı olduğu iddia edilen marşın bir gece ayakta alkışlanarak onaylanmasını sağlayan operasyonu bizzat yönetmiş olan Münir Hayri Egeli’den dinlediğim şekilde anlatacağım. Bu ilginç operasyonu Münir Hayri Egeli tadında anlatmam mümkün değil; dinlemenizi isterdim..   

CUMHURİYET’İN 10. YILI COŞKUYLA KUTLANMALIYDI
1933 yılında Cumhuriyet’in kurucu kadrosu, Cumhuriyet’in 10. yılını coşkulu törenlerle kutlama hazırlığındadır. Cumhuriyet, Türk’ü Balkan coğrafyasından sökerek Anadolu’ya hapsetmek ve tarih sahnesinden silmek için çağdaş bir Haçlı Seferi düzenlemiş olan emperyalistlere karşı savaş açan ve savaşını zaferle taçlandıran bir milletin şahlanış destanıdır. 
Osmanlı’nın küllerinden varolan genç Türkiye Cumhuriyeti, özellikle ekonomi alanında yaptığı atılımlarla çağdaş devletler arasına katılma yolunda önemli başarılar elde etmişti. Yapılanlar elbette yeterli değildi, ama milleti bu şahlanışının 10. yıldönümü yurdun her köşesinde düzenlenecek törenlerle anılmalıydı. Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden yeni bir devlet oluşturarak yeniden tarih sahnesine Türkiye Cumhuriyeti olarak çıkan millet, bu başarısını coşkuyla kutlamalı, daha büyük atlımlar için moral bulmalıydı. 
Cumhuriyet’in 10. yılının bütün yurtta coşkuyla kutlanmasını sağlayabilmek amacıyla, 11 Haziran 1933 günü TBMM’de “Cumhuriyet’in 10. Yıldönümünü Kutlama Kanunu” oybirliği ile kabul edildi. Bu yasa çerçevesinde,üç gün üç gece boyunca yapılacak kutlamaları organize etmek üzere bir tertip komitesi oluşturuldu. 

CUMHURİYET’İMİZİN 10. YIL COŞKUSUNU EBEDİLEŞTİRECEK BİR MARŞIMIZ OLMALIYDI
Bu arada, bu görkemli kutlamaları tarih boyunca anımsatacak bir güzel marş oluşturma arayışları başlatıldı. 
Dönemin Atatürk ve İnönü’den sonraki en etkili kişilerinden biri olan Recep Peker’in yönlendirmesiyle, 10. Yıl Marşı’nın sözleri Behçet Kemal Çağlar ve Faruk Nafiz Çamlıbel tarafından yazıldı.  
Bu konuda pek itiraz duyulmadı. Cumhuriyet döneminin iki duygusal şairinin bu işin üstesinden geleceklerine çoğunlukla inanılmıştı. Fakat bestesini kim yapacaktı? Marş konusunda deneyimli bestekarlarımız yoktu. 
Cumhuriyet’in 10. yılındaki coşkumuzu dillendirecek, görkemli kutlamaları ebedileştirecek bir özgün marşımız mutlaka olmalıydı. Uzun aramalardan sonra, henüz 29 yaşında olan Kudüs doğumlu Cema Reşit Rey’de karar kılındı. Atatürk, “Mesuliyet senin” diyerek, marşın bestelenmesi sorumluluğunu Recep Peker’in omuzlarına yıkmıştı. 
Gün geldi, 10. Yıl Marşı Ankara’da toplanan büyük bir jüri önünde, bestecisi Cemal Reşit Rey tarafından piyano eşliğinde seslendirildi. Marş,”herkes tarafından kolayca söylensin ve akıllarda kalsın” düşüncesiyle mehter marşları ritminde bestelenmişti. 
Jüride, bu önemli marş konusunda kimseye söz hakkı tanımayan Recep Peker’e diş bileyenler de vardı. Recep Peker’e duydukları öfke nedeniyle besteci Cemal Reşit Rey’e yükleniyorlar, besteyi acımasızca eleştiriyorlardı. Mesela dönemin Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Saffet Arıkan, besteyi dinledikten sonra Cemal Reşit Rey’e, “Cumhuriyet sözcüğü söylenirken, minör tonuna geçiliyor. Minör malum, ‘küçük’ demektir. Yoksa siz Cumhuriyet’i küçük mü görmektesiniz?” demişti. 
Besteci Cemal Reşit Rey de, Bethooven, Eroica ve Napolyon marşlarından örnekler vererek kendini savunmaya çalışmıştı. Bir başka jüri üyesi de, bir kahramanlık öyküsü olan Marseillaise’in de minör tonundan olduğunu söyleyerek besteciye destek vermişti.
Marşı acımasızca eleştiren ve hatta çalıntı olduğunu iddia eden jüri üyesi Osman Şevki Uludağ ise, 10. Yıl Marşı’nın melodilerinin J.J. Rousseau’nun “Le devin du Village” (Köy Kahini) isimli operasının “Bütün saadetimi kaybettim, hizmetçimi kaybettim” bölümünden alınmış olduğunu savunmuştu. Cemal Reşit Rey, kendini savunurken,Rousseau’nun adı geçen operasından, tek bir nota bile bilmediğini söylemişti, fakat C. Reşit Rey’in müzik eğitimini Paris’te tamamladığı bilindiğinden bu savunması pek inandırıcı olamamıştı. 

CEMAL REŞİT REY’İ KİM, NASIL İKNA ETTİ?
Bu ağır eleştiriler karşısında morali bozulan Cemal Reşit Rey İstanbul’a dönmeye karar vermişti, ama Cumhuriyet’in 10 yılının kendi bestesiyle anılmasını da çok istemekteydi. İmdadına İstanbul’dan arkadaşı olan Münir Hayri Egeli yetişti. 
Münir Hayri Egeli güzel sanatların pek çok dalıyla ilgili yetenekli, yönetimde Atatürk’e kadar uzanan güçlü ilişkileri olan bir kişiydi. Çoğumuz onu, Tom Miks, Teksas, Kinova, İkimiz, Foto Roman dergilerini yayınlayan Ceylan Yayınları’nın kurucusu olarak tanırsınız. Ben de O’nu Ceylan Yayınları’ndan tanıyorum. O ve ben,İki kişilik bir kadroyla “İkimiz” ve “Fotoroman” dergilerini hazırlardık. Bu hazırlık çalışmalarında pek sevdiği kahve molalarında, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına ilişkin gün yüzü görmemiş anılar dinleme şansım olurdu. 10. Yıl Marşı’nın onaylanma hikayesini de, bu kahve molalarından birinde kendisinden dinlemiştim. Mutlaka başka yerlerde de anlatmıştır ya da yazmıştır, bilmiyorum. 10. Yıl Marşı’nın yeniden gündeme geldiği şu günlerde, jürinin büyük eleştirilerine hedef olan Cemal Reşit Rey bestesinin “10. Yıl Marşı” olarak onaylanmasının hikayesini anlatmak benim için bir görev oldu..

10. YIL MARŞI NASIL ONAYLANDI?
Ankara’nın kulislerini çokiyi bilen Münir Hayri Egeli, Cemal Reşit Rey’den marşın notasını alarak doğru Çankaya Köşkü Muhafız Alayı’na gitmiş. Alay komutanına marşın Cumhuriyet’in 10. yılına yaraşır bir marş olduğunu, Recep Peker’i çekemeyenler tarafından acımasızca eleştirildiğini söyleyerek planını anlatmış. Komutan önce, “Münir Hayri, başımıza iş açmayalım” dediyse de, bando bölüğünden birkaç müzisyenin seslendirmesiyle yumuşamış ve “operasyona” izin vermiş. 
“Operasyon” planına göre, Muhafız Alayı Bando bölüğü marşı gizlice prova ederek hazırlıklarını tamamlamış. 
Anlatılanlardan da biliyoruz; Çankaya Köşkü’nde her gece verilen davetlerde ülkenin çeşitli alanlarında otorite sayılan isimleri bir araya geliyor ve ülkenin sorunları tartışılıyordu. Ciddi sorunların tartışıldığı davetleri renklendirmek amacıyla da, saz heyeti uygun zamanlarda devreye giriyor, tartışma ortamını yumuşatıyordu. 
Bir yaz gecesi davetinde, zamanın ilerlediği bir saatte, Münir Hayri Köşk’ün balkonundan “tamam” işareti verince, aşağıda hazır bekleyen Muhafız Alayı Bando Bölüğü 10. Yıl Marşı’nı çalmaya ve söylemeye başlıyor:
”Çıktık açık alınla on yılda her savaştan/ Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan…” 
Çankaya sırtları sarsılıyor, bando bölüğünün sesi bütün Ankara’yı inletiyordu:
“Türk’üz Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi / Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri.”
Gecenin sessizliğinde coşkuyla söylenen marş, başta Atatürk olmak üzere bütün davetlilerin balkona çıkmasına neden oluyor. Marş, gerçekten kolay söylenebilen ve akılda kalabilecek bir marş. Sözleri de gurur okşayıcı. 
Muhafız Alayı’nın seslendirdiği marş büyük bir beğeni ile dinleniyor ve başta Atatürk olmak üzere coşkuyla alkışlanıyor. Bir daha çalınıyor ve bu kez hep birlikte söyleniyor. 
Jüri heyetinin eleştirileri bir daha gündeme gelmiyor. Bu güne kadar coşkuyla söyleyip dinlediğimiz Cemal Reşit Rey’in bestesi, Münir Hayri Egeli’nin ustaca düzenlediği bir “operasyonla”, 10. Yıl Marşı olarak onaylanmış oluyor. 


10. YIL MARŞI
Çıktık açık alınla on yılda her savaştan; 
On yılda on beş milyon genç yarattık her yastan.
Basta bütün dünyanın saydığı Başkumandan;
Demir ağlarla ördük Ana yurdu dört bastan. 
Türk’üz Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi,
Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri.
Bir hızla kötülüğü geriliği boğarız,
Karanlığın üstüne güneş gibi doğarız.
Türk’üz bütün baslardan üstün olan baslarız;
Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız. 
Türk’üz Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi,
Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri.
Çizerek kanımızla öz yurdun haritasını,
Dindirdik memleketin yıllar süren yasını.
Bütünledik her yönden istiklâl kavgasını.
Bütün dünya öğrendi, Türklüğü saymasını. 
Türk’üz Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi,
Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri. 
Örnektir milletlere açtığımız yeni iz;
İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kütleyiz;
Uyduk görüşte bilgiye, gidişte ülkeye biz;
Tersine dönse dünya yolumuzdan dönmeyiz.
Türk’üz Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi,
Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri.