Osmanoğulları ve Aydınların Anlatımıyla İKİNCİ ABDÜLHÂMİD

Çevresinde ‘Osmanlı hayranı ve hürmetkârı’ olarak bilinen iş adamı Mehmet Tosun, yaklaşık 25 yıldır Sultan İkinci Abdülhâmid Han ile alakalı bilgi şölenleri tertip ediyor, kitaplar yayınlıyor. Ancak geniş imkânları olan bir vakıf tarafından yapılabilecek bu faaliyetler her türlü takdirin üzerindedir. 6 Şubat 2000 Pazar günü, İstanbul’un Çemberlitaş semtindeki Fırat Kültür Merkezi’nde tertip ettiği bilgi şöleninin ihtişamı, katılanların hâfızâsından silinmemiştir.  

Üçüncü baskısı Mayıs 2018’de okuyucu ile buluşturulan 16,7 X 24 santim ölçülerinde, birinci hamur kâğıda basılı 522 sayfalık kitapta, her biri ayrı sâhalarda uzman olan mümtaz şahsiyetlerle Osmanlı Hânedânı’nın mazlûm ve mağdur mensuplarının görüşleri yer alıyor. Kitap, Genel Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Cihan Okuyucu’nun ‘Önsöz’ başlıklı yazısıyla başlıyor, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın ‘Takdim’ yazısıyla devam ediyor. 43 adet röportajdan sonra ‘Ekler’ bölümünde gazete kupürleri ve haberler ile birkaç tânesi hâriç 60 adet renkli fotoğraf yer alıyor. 

Kendileriyle röportaj yapılan isimler arasında Profesörler Abdülkadir Özcan, Ahmet Akgündüz, Ahmet Dâvutoğlu, Ahmet Yüksel Özemre, Ekmelettin İhsanoğlu, İlber Ortaylı, Kemal Karpat, Mim Kemal Öke, Sabahattin Zaim, Stanford Shaw, Toktamış Ateş; muharrir, mütefekkir, siyaset ve devlet adamları Hasan Celâl Güzel, İsmail Kahraman, Mehmet Niyazi Özdemir, Namık Kemal Zeybek, Orhan Koloğlu, Taha Akyol, Hânedan mensuplarından Bülent Osmanoğlu, Osman Ertuğrul Efendi, Nuran Osmanoğlu ve Şâdiye Osmanoğlu dikkati çekmektedir.

Sultan İkinci Abdülhâmid Han merkezde olmak üzere ele alınan belli başlı mevzular şöylece sıralanabilir: Eğitim, ‘Kızıl Sultan’ isimlendirmesi, Yahudilerle ilişkiler, Şerif Hüseyin isyanı, Filistin meselesi, İslâm Birliği politikası, İttihat ve Terakki Cemiyeti / Partisi, Sansür, İstihbarat, Nafıa, Hamidiye Alayları, 31 Mart Vak’ası, Osmanlı-Cumhuriyet bağı, Yabancı okulları, Ekonomi, Midhad Paşa, Amerika’da ve Avrupa’da Abdülhâmid Han nasıl değerlendiriliyor? Ziya Gökalp, Hicaz Demiryolu, Hareket Ordusu, Ajanlar meselesi, Sultan’ın dervişliği meselesi, Ahmed Yesevî ve Osmanlı, Türk karakteri, Ermeniler, Turgut Özal, Omanlı’nın gayri Müslimlere bakışı, 93 Harbi, Cumhuriyet’e intikal eden 72 adet âbidevî eserleri, Jön Türkler hareketi, Hânedânın sürgün yılları ve diğerleri…

Eserdeki Hasan Celal Güzel’in değerlendirmesinden kısa bir bölüm: 

İkinci Abdülhâmid’in saltanat dönemininden önce, O’nun Türk ve Osmanlı târihi içindeki yeri ve önemi hakkında genel bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Değerli Hocam Prof. Dr. Ercüment Kuran, Osmanlı padişahları içerisinde en büyüğünün Abdülhâmid Han olduğunu söylerdi. Devletin kurucusu Osman Gazi’nin, Fâtih Sultan Mehmed’in, Yavuz Sultan Selim’in, Kanunî Sultan Süleyman’ın da değerinden ve büyüklüğünden elbette şüphemiz yoktur. Lâkin bunlardan hiçbiri Osmanlı’nın en zor zamanında 33 yıl boyunca Devleti ayakta tutma başarısını gösterebilmiş değillerdir.

Türk târihi içinde de Abdülhâmid Han’ın büyüklüğü; ancak Mete Han, Attila, Alparslan gibi dâhi hakanlarla mukayese edilebilir dersek mübalağa etmiş sayılmayız.

Ancak, ne yazıktır ki, bu hükümdârın büyüklüğünün hâlâ tam olarak anlaşılabildiği söylenemez. Bir taraftan, İmparatorluğu yıkmak ve topraklarını paylaşmak isteyen düvel-i muazzamanın târihi saptıran tezviratı; bir taraftan Osmanlı’nın bölünmesini ve ayrı devlet kurmayı talep eden Gayrimüslim azınlıkların kin ve nefret dolu iftiraları; diğer taraftan da Jön Türklerin ve bunların uzantısı olan İttihatçıların aleyhdeki faaliyetleri bu büyük hakanın, bazı kendini bilmezler tarafından ‘Kızıl Sultan’ diye anılmasına sebep olmuştur. İşin asıl üzücü tarafı, hâlen bu propagandanın tesirinden kurtulamamış sözde târihçilerin mevcudiyetidir. O, hiç şüphesiz 19. asırda dünyanın en büyük devlet adamı ve diplomasi dehasıydı.

……..

Sultan Abdülhâmid, çok yönlü bir siyasî tavır sergilemiştir. Nitekim dış politikada mekâna, zamana, şartlara ve hedeflerine göre şu politikaları takip etmiştir: Denge, tarafsızlık ve bağımsızlık; ihtilaflardan ve dostluklardan yararlanma politikası; barışçı fakat yerine göre tehdit politikası. Görüldüğü gibi onun değişken bir politika tâkip ettiği anlaşılmaktadır. Gerektiğinde tâviz verebilen esnek siyâseti yanında, stratejik yerlerde fevkalâde inatçı ve ısrarcı olabilmiştir. Meselâ; Doğu Anadolu, vilâyet-i sitte, Ermeni ve Girit meselelerinde bu tavrı göstermiş ve: ‘Başımı veririm, Doğu Anadolu'yu vermem.’ diyebilmiştir. Ayrıca, 1897’de Batı himayesindeki Yunanistan’la harbi göze almış ve galip gelmiştir.

İkinci Abdülhâmid, Tanzimat dönemindeki desteğini kesen İngiltere’ye ve diğer büyük devletlere haklı bir güvensizlik penceresinden bakmış; ancak Avrupa güç dengesinde yeni yükselen Almanya’nın Osmanlı’dan toprak talebi olmadığına hükmederek ihtiyatlı bir şekilde Almanya’yı kullanmıştır. Almanlardan özellikle modern ordunun kurulması, eğitim ve ulaştırma sahalarında faydalanan Abdülhâmid Han, bu münasebeti İttihatçılar gibi bağımlılığa dönüştürmemiştir.

Sultan Abdülhâmid, son iki yüz yıllık târihimizdeki en reformist devlet adamlarından birisidir. Bu devirde yaşanan ilk reform hareketi Tanzimat’tır. Ancak Tanzimat; devletin merkezîleştirilmesi, katı bir bürokrasinin kurulması ve azınlıklara çeşitli imtiyazlar verilmesi şeklinde uygulanmıştır. İkinci modernleşme ve reform hareketi bizzat Abdülhâmid Han tarafından gerçekleştirilmiş; bu hareket neticesinde, dağılmak üzere olan bir cemiyet ve yıkılmak üzere olan bir devlet restore edilmiştir.

Abdülhâmid Han reformları; başta Anadolu olmak üzere Müslüman ve Türk tebaanın yaşadığı toprakların idarî, iktisadî ve sosyal bakımdan âdeta yeniden kazanılması hareketidir. Bugün, Türkiye’nin her yerinde ve Osmanlı coğrafyasındaki her ülkede O’nun eserlerini görebilirsiniz.

Sultan Abdülhâmid, her alanda altyapı, ziraî üretim ve iskân faaliyetlerinin yanında esas olarak şu reformları gerçekleştirmiştir:

*Askerî Reform: Alman askerî misyonlarının da katkılarıyla Osmanlı ordusu yenilenmiş; silâh, teknoloji ve savaş gücü bakımından modernleştirilmiştir.

*Eğitim Reformu: Son dönemde Türkiye’nin en büyük Eğitim Reformu, Abdülhamid Han tarafından gerçekleştirilmiştir. 1876 Anayasası ile ilköğretim mecburiyeti getirilmiş; kız ve erkek çocukların eşit şekilde tahsili hedef alınmıştır. 1876’da sadece 6 ilkokul varken, bu sayı 1906’da 9347’ye; ortaokullar (rüştiye mektepleri) 277’den 619’a; liseler (idadi mektepleri) ise 5’ten 109’a çıkarılmıştır. Ayrıca ilk üniversite (Darü’l Fünûn) O’nun devrinde açılmış; eski yüksek okullar ıslâh edilmiş ve Hukul Mektebi (1880), Orman ve Maaddin Mektebi (1881), Ziraat Mektebi (1882) Sanayi-i Nefise (Güzel Sanatlar) Mektebi (1882), Mülkiye Baytar Mektebi (1883), Sivil Mühendis Mektebi (1883), Ticaret Mektebi (1884), Çoban Mektebi (1898), Harir Mektebi (1899), Aşiret Mektebi (1902), Polis Mektebi (1907) gibi okullarla beraber 33 öğretmen okulu açılmıştır.

Eğitim için ayrı bir vergi kanunu çıkaran Abdülhamid Han, modern eğitim ve öğretimin kurucusudur.

Ulaşım, ziraat, idârî, mâlî sahalarda da cumhuriyet döneminde bile tatbikine devam edilen reformlar gerçekleştirilmiştir. 

***

Ecdadına, kökenlerine bağlılığı, şahsiyetinin ve karakterinin aslî unsuru hâline getirmiş, bu uğurda her türlü fedâkârlığı cefâkârlıkla üstlenen Mehmet Tosun kardeşimi, yaptığı büyük hizmetler dolayısıyla hayranlık ve gıpta duyguları ile tebrik ediyorum. Hazırladığı eser, bir hazinedir. Değeri zaman içerisinde daha da artacak, yeni baskıları yapılacaktır. Esere, kimilerinin ‘indeks’ veya ‘bulduru cetveli’ dedikleri, kimilerinin de ‘Dizin’ olarak adlandırdıkları bir bölümün eklenmesi, okuyucuya büyük kolaylık sağlayacaktır. Eserin dar bir çevreye dağıtılmış olması, mühim bir kayıptır. Tedârik adresinin detaylı bir şekilde kaydedilmesi gerekir. 

Bir eser, ne kadar mükemmel olursa olsun, tanıtım ve dağıtımı yapılamıyorsa,  topluma mal edilemez. Bu sebeple kıymetli eser hüviyetindeki özel yayınların, daha geniş kütlelere ulaştırılabilmesi için, büyük bir dağıtım şirketi veya tanınmış bir yayınevi ile işbirliği yapılması faydalı olacaktır. 

MEHMET TOSUN:

     1957 yılında Malatya’nın Pötürge ilçesinde doğdu. İstanbul’da kumaş ticâretiyle iştigal etmektedir. Osmanlı Hanedanına ve bilhassa Sultan İkinci Abdülhâmid Han’a büyük bir hayranlıkla bağlı bulunan Mehmet Tosun yaklaşık 25 yıldan beri bu alanda bir çok faaliyetin merkezinde bulunmuştur. Bu meyanda her vefat yıldönümünde yapılan Abdülhâmid Han’ı anma toplantıları, millî  ve milletlerarası bilgi şöleni,  açık oturumlar ve konferansların tertibi ve Hânedan mensuplarının her türlü problemleriyle alakadar olmak, başlıca meşguliyetidir.  Halen devam eden bütün bu fahrî faaliyetleri, ilgili çevrelerde büyük bir takdirle karşılanmaktadır. 

     Mehmet Tosun, evli ve dört çocuk babasıdır.

KUŞBAKIŞI:

GÜNDEMDEKİ TARTIŞMALI DÎNÎ KONULAR:

Hadis Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Dalgın, 15 X 21,5 santim ölçülerinde, 400 sayfa hacimli, 10. Baskısı Eylül 2017’de okuyucuya sunulan eserinde; namaz, zekât, oruç, kurban, abdest, tavaf, hac, başörtüsü, evlilik, boşanma, kürtaj gibi çok sorulan, günlük hayatta sıkça tartışılan konular hakkında okuyucuyu bilgilendiriyor. 

Çoraplar ve başörtüsü / sarık üzerinde meshedilmesi, Kur’ân-ı Kerîm’e dokunmak için abdestli olma şartı, cünüp olanların ve hayızlı bayanların ezberden Kur’an okuması, özel günlerindeki bayanların câmilere girmesi / namaz kılmaları / oruç tutmaları, bayanların imamlık yapması, bayanların Cuma ve bayram namazı kılmaları, namazları cem etmek, yolcuların namazları, cinsel ilişki sebebiyle oruç bozmanın kefareti, hac, kurban, zekât, erkeklerin ve bayanların gayrimüslimlerle evlenmesi ve bunlardan birinin Müslüman olması, akraba evlilikleri, bayanın eşini seçme hakkı ve nikâhta alenîlik, bayanların örtünmesi, bayanların erkeklerle tokalaşması, eşlerin boşanma hakları, erkeğin ve kadının boşanma yetkisi başlıklı konular, kitabın muhtevâsını oluşturuyor. 

Önce her bir konu ile alakalı âyet ve hadisler veriliyor, konu hakkında oluşan görüşler özetleniyor ve sonunda, yazarın görüşü açıklanıyor. 

Yazar, açıklamalarını yaparken tâkip etiği metodu, Kur’ân’a abdestsiz dokunmak meselesini örnek kabul ederek şöyle açıklıyor: 

Bir konu hakkında Kitab ve Sünnet’te sahih ve açık bir delil bulunmadığında, ibaha* ilkesi gereğince, o şeyle ilgili hükmün mübah olması esastır / temel bir ilkedir. Yani, Kur’ân’a dokunmak için abdestli olmakla ilgili naslar veya sübutu* açıkça belirtilmediği için, bu hususta ‘farzdır / haramdır’ gibi bağlayıcı bir hüküm vermek uygun olmayacaktır. Buna göre, dileyen Kur’âna abdestli olarak dokunacak, açacak okuyacak ve değişik araştırmalarında Kur’âna başvuracağında abdest alacaktır. Dileyen de, aynı işlemleri abdestsiz olarak yapabilecektir. Abdesti bulunmadığı halde, Kur’ânı tutmak, okumak isteyen kimse, bunu yapabilecek, bu hareketinden dolayı ise, kişinin bir yasağı çiğnediği için günahkâr olduğu söylenemeyecektir. Çünkü konu hakkında dinde konulmuş kesin bir hükmün bulunmaması, İslâm âlimlerince bilinmemesi sebebiyle, ortada haramlığı açık olan ve çiğnenen bir kural mevcut değildir. 

Bu noktada Müslümanların asırlardır süregelen uygulamalarının niçin gözardı edildiği şeklinde bir itiraz söz konusu olacaksa, onu şöyle cevaplamak isteriz. Kur’ân ve hadislerde açık bir hükmün bulunmadığı alandaki Müslümanların uygulaması, o konuda bir örf oluştursa da, bu uygulama hiçbir zaman riâyet edilmesi mecbûrî dînî bir hüküm olarak nitelenemez ve aksini yapanın da bir emri çiğnediği için günah işlediği söylenemez. Bu gibi konularda verilecek bağlayıcı hükmün kaynağı ya Kur’ân veya Sünnet olmalıdır. Onların sustuğu bir konudaki hüküm ise; kişinin o konuda serbest bırakıldığıdır. Kıyas yoluyla bâzı âyet ve hadisleri, Kur’âna dokunmak için abdest alınmasının gerekli olduğu yönünde yorumlayıp, Kur’âna dokunmak için abdest almayı tercih eden Müslümanlar, söz konusu hükümlerin isteği doğrultusunda hareket ettiklerine inandıkları için, bu hoş bir hareket tarzı olacaktır. Konu ile ilgili hükümlerin, delâlet veya sübût açısından kesin olmamaları sebebiyle, bunların ilim ifade etmeyeceği ve dini bir hükme kaynaklık edemeyeceği görüşünü benimseyerek, Kur’ân’la meşguliyetleri esnasında abdestli olmayı dînî bir gereklilik olarak görmeyen Müslümanların tavrı da yadırganmamalıdır. Çünkü abdestsiz olarak Kur’ân’a dokunulamayacağı şeklindeki görüş sâhiplerinin gerçeğe ne kadar isabet etme şansları varsa, diğer görüşü benimseyenlerin de, o kadar gerçeğe isabet etme şansları mevcuttur.

Son söz olarak şunları söylemeden edemeyeceğim: Gerek klasik dönem âlimleri, gerekse çağdaş âlimler, dinin alanına giren bir konu hakkında hüküm vereceklerinde, öncelikli olarak, ilgili âyet ve hadisleri tek tek incelemeleri ve sonrasında görüşlerini ortaya koymaları şeklindeki yöntemleri –görüşleri bizce yanlış olarak değerlendirilse bile- takdirle / saygıyla karşılamamız gerekirken, ilk dönem âlimlerinin kendilerince âyetlere ve hadislere dayandırdıkları görüşlerini; ‘Kur’ân’dan halkı uzaklaştırmak maksadıyla, Kur’ân’a dokunmak için abdest şartını uydurdukları, böylelikle Müslüman halkı Kur’ân’dan soğuttukları’ şeklinde değerlendirmeyi talihsiz beyanlar olarak görüyorum.

*ibaha: Yasaklanmış olan bir şeyin yasaklığını kaldırma. *sübut: sâbit, kesin.  / sübutu: Kesin olduğu 

ENSAR NEŞRİYAT: Oruçreis Mahallesi, Giyimkent Sitesi, 12. Sokak Nu: 40-42 Esenler, İstanbul. Telefon: 0.212-491 19 04 Belgegeçer: 0.212-438 42 04, e-posta: [email protected]  // www.ensarnesriyat.com.tr  

NESİLLERİN RUHU

Eser; yazarın edebiyat, sanat, medeniyet ve sosyal konular üzerine yazılmış kısa makalelerinden seçmelerle oluşturulmuştur. Mehmet Kaplan milliyetçiliği anlattığı yazılarında her fikir gibi milliyetçiliğin de üzerinde tekrar tekrar düşünülmesi, geliştirilmesi ve yenilenmesi gerektiğini ve bu sâyede basmakalıp hâlden kurtulacağını söyler. Yazar kitaba ismini veren yazısında nesillerin kendine has duyma, düşünme ve hareket etme tarzlarını irdeleyerek hükümler ortaya koyuyor. Kitap yakın mâzi ile hâl arasında bir mukayese, değerlendirme imkânı sunmaktadır.

DERGÂH YAYINLARI: Merkez: Binbirdirek Mahallesi, Klodfarer Caddesi Nu: 3/20 Altan İş Merkezi Sultanahmet – İstanbul.

Telefon: 0.212-518 95 78  Belgegeçer: 0.212-518 95 81  e-posta: [email protected] [email protected]   

Satış Yeri: Molla Fenari Sokağı Nu: 28 Yıldız Han Giriş Kat (Katlı otoparkın yanı) Cağaloğlu, Fatih – İstanbul. Telefon: 0.212- 526 99 41 Belgegeçer: 0.212-519 04 21  e-posta: [email protected] www.dergahyayinlari.com

ENVER PAŞA'NIN KURTULUŞ SAVAŞI

Enver Paşa bizde daha çok Meşrutiyet inkılâbı ve 31 Mart hareketi ile Osmanlı Devleti’ni Birinci Dünya Savaşı’na sokması, bir de Sarıkamış harekâtıyla tanınır. Ancak ömrünün Türkiye dışında geçen son dört yılı hâlâ bir muammadır. Tekin Erer, 13,5 X 21 santim ölçülerindeki 152 sayfalık eserinde Enver Paşa’nın pek az bilinen Türkistan’ın bağımsızlık savaşındaki önderliği dönemine bir roman akıcılığındaki anlatımıyla ışık tutuyor. 

KETEBE YAYINLARI:

Maltepe Mahallesi, Fetih Caddesi Nu: 6/2 Topkapı, İstanbul. Telefon: 0.212-612 29 30 e-posta: [email protected]  //  www.ketebe.com  

KISA KISA / KISA KISA…

1-SİSLİ HÂTIRALAR SAHNESİ: İsmail Güzelsoy-Resimleyen M. Kutlukhan Peker / Karakarga Yayınları. 

2- TÜRK İNSAN MÜHENDİSLİĞİ: Dr. Tahir Tamer Kumkale / Pegasus Yayınları.

3-BİLİNMEYEN BİR KADININ MEKTUBU: Stefan Zweig – Mehmet Ortaç / Aranus Yayıncılık.  

4- MİLLİYETÇİLİĞİMİZİN TEMEL FİKİRLERİ: Câhit Okurer. Dergâh Yayınları.

5- TÜRK HALK EDEBİYATINA GİRİŞ: Erman Altın / Kitabevi Yayınları - Mehmet Varış