Kredi kartı ile simit alan genç kız!

Abone Ol

Üniversitede ekonomi eğitimi almadığımdan ekonomiden anladığımı söyleyemem. Hele ekonomist hiç değilim. Yalnızca medyada yazılanlara, çarşı pazarlardaki fiyatlara bakıp karınca kararınca kendimce bir fikir edinmeye çalışıyorum.

Bir kaç gün öncesi karşılaştığım bir olay beni enikonu etkiledi.  Genç bir kız ekmek fırınından bir simit aldı ve karşılığında kredi kartını uzattı. Anlaşılan 4 TL simit parası veremeyen kız ekonomist olun veya olmayın bu yönde insana bir fikir veriyordu.

 Yanılmıyorsam yıllar öncesi rahmetli Süleyman Demirel ekmekle oynamayın, kaynamayan tencere önemlidir gibisinden bir laf etmişti. Yakınlarda bu ülkede kimse aç değil diyen de olmuştu. Belki kimse aç değildi; şu veya bu şekilde karnını doyurabiliyordu.

Ama nasıl doyuruyordu?

İşte, bütün mesele burada ortaya çıkıyor.  Benim yaşadığım tatil yöresinde  hava karardığından, üzeri temiz pak,orta yaşlı bir adamın MİGROS’un önündeki çöp konteynırını karıştırırken görmüştüm. Bir anda bakışlarımızı karşılaştığında, adamın utandığını hissettim ve hemen başka yöne bakıp oradan uzaklaştım. Üzülmüş ve yardım edememekten utanmıştım. Yardımcı olmaya çalışsam;  nasıl tepki vereceğini bilemezdim… Kızacak mıydı, yoksa utanacak mıydı?  

Enflasyon, fiyatlardaki artışlar, pahallılık, paranın alım gücünü düşürmesi insanları zorladığı bir gerçek…

Bir zamanlar üçü beşi birden alınan karpuzun dilimle satılması, patates, kabak, patlıcan gibi sebzelerin taneyle alındığını görmek insanı üzmek bir yana enikonu düşündürüyor.  Anlaşılan bu ülkede bazıları yaşam mücadelesi verirken; bazılarının da tuzu kuru olmalı…

Medyada yer alan haberlere bakıyor, bu çaresizliğe karşı onlara akıl verenleri görünce acaba insanlarla eğleniyorlar mı diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Adamın biri Sebzenizi kendiniz ekin diyerek karpuzun nasıl ekileceğini anlatmış… Anlaşılan herkesi bahçesi bağı vardır diye mi düşünüyor?

Bilemeyiz.

Bir başkası et pahalı diyorsanız, kasaptan et alacağınıza kuzu alıp kendiniz kestirip yiyin demiş…

Bir diğer de akıl vermiş;  domatesi kilo yerine tane alın… Bunların dışında daha başka akıl verenler var ki; bini bir para…

Doğalgaz zammına karşı evde atletle dolaşmayın, kombiyi kısın diye akıl verenler var. Bir başkası televizyonun ışığı bize yetiyor demiş…

Bir siyaside ekonomik krizi atlatmanın yolunu bulmuş; “günlerce soğan etmek yiyeceğiz ama güvenliğimizden taviz vermeyeceğiz. Vatandaşlarımız çok zekidir, yola çıkarken kendilerini kontrol ederler. Eğer cebinizde parası yoksa eski yolu kullanır.”demiş.

Bunları söyleyenler gerçekten söylediklerine inanıyorlar mı; yoksa insanlarla dalga mı geçiyorlar?

Bilebilmek gerçekten çok zor.

Bizim insanımız bütün zorluklara rağmen yine de bir çıkış noktası bulmakta ustadırlar.. Tekel mamullerine zam gelince rakısını, votkasını kendileri yapmaya, sarma sigara içmeye başladılar. Doktorlar yapmayın merdiven altı içkisinin  karaciğerine, gözlere zarar verir demesine de Allah bizi korur inancına sığınıyorlar!.. Küçük bahçeleri veya balkonları olanlar da sebzelerini  kendileri yetiştirmeye başlamışlar bile..  Ancak yerli tohum yerine ithal tohumu kullanmaya mecbur kalıyorlar. Gübre dersen, o da para…  Marketlerden kilo yerine taneyle sebze almaya başlayınca bu kez tasarrufu öğreniyorlar.  

Anlaşılan o da bir şey!..