İyiler bir gün kazanacak diye umudu yitirmemek, son hız iyiliğe devam etmek mutluluğumuz olsa da;

’’Kötüler mi, iyiler mi kazanır’’ sorusundan bizleri vazgeçirtemiyor.

Bir çok sorunun cevap beklemesi beynimizi düşüncelerin kemirmesi gibi bir şey.

Bir kötülüktür almış başını gidiyor. Öyle bir ağ sarmış ki karışık karmakarışık.

Kötülüğü meziyet sanıp başımıza taç etmişiz. Yani birkaçımız değil,bazılarımızda değil ne yazık ki; çoğumuz demek zorunluluğunu hissediyorum.

 

Sanki iyi düşünüp,iyi davranışlarda bulunursak yoksun, eksik, ezik, öz güvensiz, asosyal hissine kapılacak hırsıyla kötülük seçimini yapanlar çoğalmakta.

Sosyal medya ile ruhumuzun camlarını paramparça edip kırdık. Teknolojiyi hakkıyla yerinde kullanamayacak kadar kurnaz olduğumuz hissine kapılıp; entrikalı gözlemci olma ağlarına selam dedik.

Bir başkasının hayatını rahatlıkla takip edip başkasının acısında alkış tutma gibi bir duygu durumu oluşuverdi.

Eşin, dostun, arkadaşın, akrabanın yakında uzakta olmasıyla hiçbir şey değişmiyor. Yaşam biçimlerini sosyal medyadan takip edip, haklarında çok hızlı bilgi almayı başarıyoruz. 

Başkalarının acısından, kaybından, düşüşünden müthiş haz alma tadı gelişti.

Nasıl bir kötülük duygusuysa tarifini de yazamıyorum.!

Empati eksikliği, gaddar kişilik oluşturma ile nasıl bir kafa şeklidir anlamadım gitti.

Bir başkasının sıkıntılı haline tekme tokat atarcasına düşene bir iki tekme de ben atayım hazzı ile o arızalı benliklerini temize çektiklerini düşünüyorlar.

Onlar gibi düşünmeyen, düzgün insan konforunu yaşamayan, onların kirli çirkinleşmiş hayat şekillerinde olmayanların es kaza minik bir sarsıntısında “ohlar” derinden çekilip, sanki dostmuş gibi yaklaşıp, gözyaşlarıyla anlatılan sorunları dinlerken mutlu oluyorlar.

Bu zavallı kötüleri durdurabilene aşk olsun. Artık geç kalınmış; “kötülük bağımlısı” olmuşlar.

Hangi din, ırk, dilde olursanız olun vazgeçilmez derin bir ortak üzüntü vardır, ölüm!

 Bu kötüler hastalığa, ölüm kaybına bile sonsuz sevinç duyacak kadar kapkara ruha girmiş durumdalar.

Şeytanın bile ölüden vazgeçtiğini bildiğimiz bu kötüler şeytanı sollamış durumdalar.

En kahredici si ise; hastalığa, ölüme sevinç duyarken gözlerinin içi gülüyor. Ölenin bile hakkında dedikodu yapabiliyorlar.

Başkalarının en hüzünlü anına ohlar çeken, ölüme gülen, mutluluğa negatif enerjileriyle büyülü nefeslerini ışınlayan bu insanlar her gün hızla çoğalıyor.

En acısı kanser virüsü gibi “kötülük” ruhlarında sarmaşık olmuş, davranışlarına yerleşmiş. Buna ne terapi ne kemoterapi çare olamaz halde.

Merakım; bu insanların hiç mi vicdanı sızlamaz, hiç mi kendilerine “ben nasıl bir insan oluverdim?” sorusunu sorup sormamaları dır.

Ne zaman,hangi ara bu kadar kötü insanları aramızda çoğaldık diye sormak yine bana ve iyi olan sizlere düşüyor. Cevapsız kalan soruları iyilikle devam ettirmekte yine bizim görevimiz, mutluluğumuz olsun. 

Bu kadar kötülüklere, kötü insanlara rağmen iyi kalan tüm dostlara kucak dolusu sevgiler yağsın.

İyiliklerle iyi kalın…