Tarih, 11 Şubat 2021  

Pandemi öncesi her yıl seminer, söyleşi çalışmalarım için gittiğim memleketimizin cennet köşesi Antalya’daydım. Ve boşluk zamanlarımda arkadaşlarla görüşmelerimiz sohbetlerimiz eksik olmaz.  

Ve o gün Antalya Atatürk Parkında Akdeniz’in koyu sularına karşı bir kafede arkadaşımla seminer konularının aklımıza getirdiği öykülerimizi anlatıyor, sohbet ediyoruz. 

Arkadaşım iki yıl önce bir gezi turunda geçirdiği kaza anını hiç unutamamıştı! Heyecanla anlatırken sanki o anı tekrar yaşıyordu. 

"Otobüs uçuruma uçarken, 'Bitti her şey! Hayat bitti. Ölüyorum. Kurtulma ihtimalim çok az' diye düşündüm. Hemen ardından şu kararı verdim, ‘eğer ölmezsem, kurtulursam hiçbir şey için üzülmeyeceğim’ düşünceleri saniyeler içinde aklımdan akıp geçmişt…” diyerek o korkunç öyküsünü anlatırken oldukça heyecanlanıyordu.  

Geçen yıl 5 kişinin öldüğü ağır yaralıların olduğu kazayı yaralıda olsa atlatan danışanıma "Başınıza gelen kaza anında ‘ölmezsem, kurtulursam hiçbir şey için üzülmeyeceğim’ dediniz o günden sonraki hayatınızda ne değişti?" diye soruyorum. 

"Hocam o kazadan 6- 7 ay sonra bedensel yaralarım iyileşmişti. Artık hayatım normale dönmeye başladı. Ancak dediğim gibi artık ben eskisi gibi değildim. Eskiden üzüldüğüm, kaygılandığım, öfkelendiğim, hatta korktuğum olaylar karşısında artık eskisi kadar etkilenmiyorum. Çünkü etrafımda oluşturduğum sanki görünmeyen bir cam fanus beni kötü sözlerden, düşüncelerden koruyordu. 

Ve O fanustan filtrelenerek gelenler zor duyulur oluyor, anlamsızlaşıyor ve etkisini kaybediyordu. 

Eskiden takıldığım çoğu şeye artık gülüp geçmeyi öğrendim, bir de unutmayı. Bana göre her şeyi dert eden insanlar bir kere ölümle burun buruna gelecek, hayattan umudunu kesecek ve o birkaç saniye içinde yaşadıkları o anlarda düşündükleri hayatlarının en büyük kırılmasını yaratacak ve onu daha da güçlendirecek diye düşünüyorum" diyordu. 

Bu öyküsü sayesinde öğretmen danışanım bana da çok şeyler öğretmişti. Seminerimde anlattıklarımın gerçeğe dönüşmüş tablosunu seyrettim. Ve sohbetimizin sonuna doğru denizin güzelliğinin yine farkına varmaya başladık.  

Mudanya'da denizimizin sınırları görünürken, Antalya’da Akdeniz'in masmavi rengi, görünmeyen sınırları, alışkın olmadığım  çok daha güzel hisler uyandırmaktaydı. 

 Evet bu dramatik öyküden de anladığımız gibi yaşadığımız olay karşısında hangi duygu durumuna girebileceğimiz ve ne tepki vereceğimiz olaya yüklediğimiz anlama aldığımız eğitime kültüre göre değişiyordu. Yaşadığımız öykülerden etkileniyorduk!     Hakkı Güleç