Osmanlı Devleti’ni kurumsallaştıran, Edirne’yi alarak başkent yapıp Osmanlı’yı Avrupa topraklarına yönlendiren ve en önemlisi ise  Yeniçeri Ocağı’nı kurarak orduyu güçlendiren I. Murat Han’dır.  Ama ne acıdır ki; bu ilklerin sahibi olan ve savaş meydanınında şehit edilen ilk padişah olarak anılacak olan yine Murat Han olacaktır. 

Murat Han’ın ilk şehit padişah olmasının gelecek nesillerce bilinmesi kayda değer bir olaydır. Şöyle ki:

“Kosova meydanında, savaşa düşmanın top atışıyla başlandı. Murat Han’da "Gerçek yardım ancak Allah katından olur" (Al-i îmran, 126) diyerek topçularına ve okçularına işaretini verdi. Türk topçularının atışları­nın ardından okçular düşman birlikleri üzerine ok ve demir yağdırmaya başladı­lar. Buna karşı düşman birlikleri de­vamlı olarak Osmanlılar'ın sol koluna yüklenmeye başladı. Osmanlılar'ın sol cenahı git gide zayıflamaya başlamıştı. Bu hali gören Bayezit, namına yaraşır bir biçimde korkunç gürziyle geniş bir yol açarak yıldırım gibi imdada yetişti. Kurt koyuna, şahin kargaya girer gibi tekbir getirip hücuma geçti ve düşman süvarilerini dağıtmaya başladı.

Şanlı şehzadenin her bir hamlesi onlarca atlıyı yerlere serdi.

Bayezit'in inanılmaz hamlelerini gören öteki beyler de savaş atının dizginlerini o yöne çevirdiler. Lala Şahin, Evranos Bey, Subaşı İne Bey, Yahşi Bey, İsa Bey, Saruca Bey, Sir Mert Bey, Kara Mukbil, Balaban Bey, Müstecab Subaşı ve diğer komutanlar her taraftan düşman üzerine hücum ettiler. Arslanların saldırısı, yiğitlerin hamlesiyle düşman bayrakları dev­rilmeye başladı. Sekiz saat süren bu kanlı muharebenin sonunda Türk ordusunun gösterdiği kahramanlık ve savaş planının mükemmelliği sayesinde düşman kuvvetleri bozuldu. İlk olarak Bosna kuvvet­leri geri çekilmeye başladılar. Şehzade Yakup Bey kuvvetleri kaçanları şiddetle takip ederek pek çoğunu kılıçtan geçirdi­ler. Akşam olduğunda Haçlı ordularının tamamı dağılmış büyük bölümü ölü veya yaralı olarak savaş meydanında kalmıştı.

Sultan Murat zafer se­vinci dolayısıyla şükrane olarak harp sa­hasını gezerken Müslüman olduğunu söyleyip, "gizli sözüm vardır "diyerek itaatle yanına yaklaşan Miloş Obiliç adındaki yaralı bir Sırp asilzadesi tarafından zehirli hançer ile yaralandı.

Şaha yandan vurup açtı bir yara 

Kanıyla döndü her yer lâlezara

Osmanlı askerleri Hünkarı yaralayan bu Sırp asilzadesini yakalayarak parça parça ettiler. Ağır yaralanan Sultan Mu­rat, öleceğini anlayınca kaçan askerleri takip etmekte olan büyük oğlu Bayezit' i geri çağırttı. Şehzade Bayezit'i, yanında şanlı beyleri olduğu halde düşmanın ar­dından tez uçan ecel oku gibi süratle at koparmıştı. Acı haberi alır almaz gözle­rinden kanlı yaslar dökerek tabasının otağına koştu Kerem'i bol padişahın ölüm yatağında al kanlar içinde yaygın yatmakta olduğunu görünce sevgiden tit­reyen yüreği kanla boğulup gönülden ya­narak ağlamaya başladı. 

Sultan Murat ise: 

“Açtı gözünü gördü şehzadesini 

Serviye benzer ol beyzadesini 

Üzüntüyle bükülmüştü boynu onun. 

Ağlamaktan kalmamıştı sabrı onun.

Dedi benimçün neden eylersin firak.

Kimseye kalmaz burası yakın ırak. 

Dünya saltanatına umut bağlayan. 

Sonunda hüsrana uğrar inan. 

Çünkü fena buldu cihanın her işi. 

Gel üzül, mağrur olursa buna kişi. 

Ağlar isen ağla sen Müslümanlara.

Zulm ile berbad olan perişanlara. 

Ey kederli gönlümün neşe kaynağı. 

Sensin Cenâb-ı Hak'kın yerime atadığı. 

Bana hayır dualar dermeye çalış. 

Cömertlik adalet töresine alış. 

Adalet temelidir padişahlığın. 

Sunduğu güzel armağanıdır Hûda'nın.

Çok çalış ki bu armağana eresin. 

Saltanatın hakkını tamam veresin. 

Sanma saltanatı sen ki rahatdır. 

Gerçekte bil ki hep sıkıntıdır. 

Ey umut dağının meyvesi gayret et.

Alemde bulursun böylece şöhret. 

Çünkü cihan kimseye baki değil. 

İyi ad bırakmak gerekir bunu bil.”

Murat Han, bu şekilde oğluna nasihat­ler edip saltanatı kendisine bıraktıktan az sonra vefat etti. Böylece çok arzuladığı kavuşmak için dualar ettiği şehadet rüt­besine nail oldu.

Onun şehadetinden sonra düşmanın peşini bırakmayan Osmanlı orduları, Sırp Despotu Lazar ile oğlunu yakalayarak der­hal öldürdüler.

Sultan Murat'ın şehadetinden sonra cesedi. Türk usulünce tahnit edilerek Bursa da Çekirge de yaptırmış olduğu türbesine gönderilip orada defnedildi. İç organları vefat ettiği yere gömüldü ve Murat Han'ın adına bir türbe yapılarak “Meşhed-i Hüdavendigâr" adıyla Balkan Müslümanları'nın ziyaretgâhı oldu.

Murat Han’dan sonra tahta geçen bütün padişahların duası; O’nun gibi şahadet şerbeti içmek arzusu olmuş ve bu şevkle zaferden zafere koşmuşlardır!