Hani Cem Yılmaz der ya arkanı hep duvara dayayacaksın.!

İşte o günler geldi. Herkes kendini sağlama alsın.

Çünkü;

Önüm arkam sağım solum sobe!!!

Güvenin olmadığı bir yaşam şekli ne kadar huzur verebilir ki insana?

Her adımı ürkerek ve şüpheyle atmak?

Marketlerde fiyat karşılaştırmaktan- serbest piyasa maşallah- kasada hepsi aldıklarım mı –çünkü almadığımında eklemesini yaşadım- diye kontrol etmekten, kredi kartına doğru rakam girildi mi yi gözlük takıp okumaktan, faturalarda yeni faiz kalemleri eklenmiş mi diye bakmaktan, internet ödemelerimde, maaşımdan olası kesilebilen uydurma paraları ne olduğunu aramaktan, iki üç hamleli başlayıp aynı hızla biten arkadaşlık ilişkilerini ağzım açık seyretmekten, , zam bombardımanının omuzlarıma vereceği yükü düşünmekten, parayı tomar tomar dağıtanlarla aynı havayı nasıl soluyabildiğimi anlamaya çalışmaktan, 

Kısacası her harekette olası yalan dolanı tedirgin beklemekten

ÇOK SIKILDIM!

ÇOK YORULDUM!

Ekonomi öyle bir şaştı ki insanlar artık eski defterlerinde önemsemediği ufak hesapların peşine düştü. Eski işyerimden-6 ay öncesi- göya yemek siparişimi yemişim ödememişim, araba kiralamışım bir sene önce trafik cezası yeni gelmiş… arayan arayana… 

Evliliği güme gidenler birbirlerinden düğün balayı kira masraflarını istemekte. Her gün en az 2-3 oğlum yaşındaki yerli- ortadoğulu genç, görseli paralı kadın tipime sarmakta. Renklerini ayaklı saat dükkanlarının şakırtılı görüntüleriyle süsleyen Afrikalı kardeşlerimizin yufka yürekli annemin elini öpüp bana kaç yaşındasın demelerinden- yabancıların buraya kapak atma yöntemleri- bankaların… bankaların…

İşte bu

Bu var ya…

Geçen hafta yok artık yaaa dedirtti.

Geçen sene başıma gelen bir ATM vakasının ufak para cilvesi olduğunu  düşünmüştüm. Nitekim şubenin içinde de, yok on liranız yok hesapta dediler. Oysa açık ve net oradaydı. Kamera ? Görmek?

Ne mümkün, Cumhuriyet Savcılığı, Dilekçe…

VERİN!

10 tl için zaman harcanmaz fikri her vatandaşın ortak görüşü olmalı di mi? Ben de üzerine  su içtim bu vakaları yaşayanlar gibi...

Biriksin paralar!

Geçen hafta…

Su uyur düşman uyumaz!

Türkiye’nin ilk devlet bankası- geçen sene başıma gelince elediğim ikinci devlet bankasından sonra çaresizliğim- çalıştığım en güvenilir bankam.

Geçen hafta yine…

Maçka’da köşebaşı mezar taşı gibi duran ATM lerin birinden bankamatik kartımla para çektim. Sayıyorum 50 tl eksik. Tekrar ayrılmadan sayıyorum, len 50 tl yok. Elektronik seslerin ışığı altında binbir güçlükle ulaştığım müşteri temsilcisine durumu aktarıyorum sinirli bir ses tonuyla.

‘Biz de paranız yok olmaz açılır fazla para çıkarsa iade edilir’

Dedi, çok bilmiş bıyıkları terlememiş hayat cahili kız.

Öyle ya aptal yerine koymaz bu banka bizi dedim. Doğru yaparlar.

Güvenmek zorundayım.

Bir hafta sonra merkezden cevap geldi. Ancak bir hafta da gittiler açtılar ve cevap yazdılar ışık hızında.

Bankamız tarafından ATM de böyle bir para çıkmadı.

Yani?

Git su iç

Ya da

Cumhuriyet Savcılığı, Arzuhal

Astarı yüzünden pahalı olur nidaları içimde kaynıyor…

Öğrendim ki; Türkiye Bankalar Birliği Hakem Heyeti başvuruyu internetten, eklerinde bilgi faxlarıyla ve ‘get len’ dedirten isteklerle kabul ediyor. 

Zaman ve sabır rekoltesi!

Allahım ne oldu işleyişlere?

Ha şimdi diyenler vardır;

Sen de elli lira için düşünmeye değer mi?

Doğru

İşi, telefonla yüzyüze tiyatral boyutlarla 50 binlere götürenler var di mi?

Şükredeyim di mi sonuçta çaktırmadan az az veriyorum. Taksitle !