Vaktiyle hırsızın biri, bir bahçeye girer. Bahçede en güzel meyve ağacının başına çıkar, meyvelerin iyi ve olmuşlarına uzanamaz. Dalları silkeleyerek meyveleri yere dökmeye başlar. Dalların hışırtısından bahçe sahibi durumu görür, koşarak ağacının yanına gelir. Adama bağırır: – Hey be adam, ne yapıyorsun? Kimsin? Bütün meyvelerim yere serildi. Allah’tan korkmaz mısın? Bahçemdeki meyveleri mahvediyorsun. Ağaçtaki hırsız hiç oralı olmaksızın sanki kendi malıymış gibi konuşur: – Ne bağırıyorsun be adam? Tanrı’nın bağından, Tanrı’nın kulu bir meyve yerse bu suç mu dur? Nedir yani, ne demek istiyorsun ? Bahçe sahibi öfkelidir; – İn bakalım ağaçtan aşağıya, in de görüşelim! Hırsız adam iner, bahçe sahibi, hırsızın elini kolunu güzelce bağlar. Hizmetçisini çağırır emir verir; – Al şu sopayı; vur şu adama! Hizmetçi sopayı vurdukça, hırsız da bağırır çağırır ve feryat, figan eder; – Aman efendim ne olur? Yapmayın, etmeyin. Allah’tan korkun! Bahçe sahibi konuşur; – Ne bağırıp çağırıyorsun be adam ! Sopa Allah’ın sopası, vuran da Allah’ın bir kulu, Allah’ın bir buyruğunu yerine getiriyor, bunun ne günahı var?

Allah’tan korkmayandan her türlü kötülük beklenebilir, onun bir zararı dokunmasın diye böyle kimselerden korkmak gerekir. Allah’tan korkandan ise ne bize ne başkalarına zarar gelir. Ondan bir zarar gelecek diye asla korkmayız. Hırsızlık yapmaz çalmaz, çırpmaz, hak yemez, hukuk ve adalette öncüdür, örnektir. Başkalarının ırzına, namusuna göz dikmez, çünkü Allah’tan korkar.
zalimlerden ise, bize zararları dokunur diye korkacağız. Allah’tan korkanların bize zararları dokunmayacağı için onlardan korkmayız.

Toplumun bilinçaltı kodlarıyla oynanarak her çeşit şiddeti körüklüyor. Medyanın ve teknolojinin kötü amaçla kullanımı insanları suç makinesi haline getirdi. Bu nedenle önce medyayı kötülüklerden temizlemek ve iyilik programları yüklemek gerekiyor. Medya ve teknoloji bizi biz yapan değerlerimizi bozup dağıtıyor.

İnsanlık tarihi savaşlarla dop doludur aynı zamanda kötülüklerle  iyiliğin, kötülerle iyilerin savaşının tarihidir. Her çeşit kötülük şeytanın, iyilik ve güzellikse Allah'ın emri ilahisidir. Sosyal, ahlaki, vicdani, dini, milli değerleri yok etmek isteyenlerle bu değerlere sahip çıkanların savaşı şimdiye kadar sürmüş, bundan sonra da böylece devam edecektir.

Allah korkusu dünyevi korkulardan farklıdır. Kuran’da Allah korkusu, ‘haşyet’ kelimesiyle ifade edilir.  Bu kelime, ‘içi titreyerek saygı duyma’ anlamındadır. Allah’ın dünyada yarattığı imtihan ortamında, bu korku inanan insanın en önemli desteğidir. Çünkü Allah korkusu, inanan insanı her an şuurlu, şeytana ve kendi nefsinin istek ve tutkularına karşı daima hazırlıkta olmasını sağlar. Bu, diğer korkulara benzemeyen, insana acizliğini ve kulluğunu hatırlatan bir korkudur. Allah Kuran’da,  Kendisinden korkup-sakınmalarını tüm inananlara emretmiştir; “Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakının ve (sizi ) O’na (yaklaştıracak) vesile arayın; O’nun yolunda  cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.”(Maide S.35)

Dünyevi korkular insanı telaşa sürükler, şuursuzlaştırır, doğru karar almasını engeller. Oysa Allah korkusu,  Allah’ın dilemesiyle müminlere ‘doğruyu yanlıştan ayıran bir anlayış’ verir. İman eden insanlar, her konuda olduğu gibi, Allah’ın Kendisinden korkulması konusundaki emrini de yerine getirmeye çalışırlar.

Korkunun temelinde kaybetme korkusu, kaybetme korkusunun temelinde bağlılık, bağlılığın temelinde de sevgi ve alışkanlık yatar… Yani her bağlılık ya alışkanlığa ya da sevgiye bağlıdır… Alışkanlığa bağlı bağlılıklara “bağımlılık”, sevgiye dayalı alışkanlıklara ise “bağlılık” denir… Kişi fani şeylere olan bağlılığını ve bağımlılığını yıkmadığı sürece korkularını bitiremeyeceği bir gerçektir…

Allah’tan başkasından korkmayanlar zalimlerin korkusu olurlar… Zalim ise kendisinden korkandan değil Allah’tan korkandan korkarAllah’tan korkmayanların hayatları zulüm ve zillet kokar… Onun için dünyanın her yerinde silahlar Allah’tan korkanlara doğrultulmuş, onlar hedef tahtasına oturtulmuştur … Çünkü Allah korkusunun olduğu yerde zulmün, zalimin sonu gelmiş demektir…ZULÜM İLE ABAD OLUNAMAZ ÖZDEYİŞİ VE ATASÖZÜMÜZ de buradan kaynaklıdır.

Kişi can, mal, ırz, namus vs. kaybı yaşamaktan korkabilir ama korku kişiyi zillete düşürecek boyutta olmamalıdır. Korku helal ve haram çizgilerini aştığı anda zillete açılan bir kapı olur. Kişi korkacaksa haksızlık yapmaktan, adaletsiz davranmaktan hak hukuk çiğnemekten, hakka karşı dikilmekten, yetim hakkı yemekten, fakir ve fukaranın, gurabanın haklarını gasp etmekten, zalimleşmekten, İNSANLARA ZULM ETMEK ten korkmalıdır…

Rahmetli İNÖNÜ nün tarihe geçmiş bir sözü vardır ''BİR ÜLKEDEKİ DÜRÜST VE NAMUSLU İNSANLAR NAMUSSUZLAR KADAR CESUR DEĞİLSE VAY O ÜLKENİN HALİNE ''

Zalimi büyüten, mazlumu küçülten mazlumun korkusudur. Zalim, mazlumun korkusu üzerinde egemenliğini ve hükümdarlığını  kurmuştur. Zalimin zulmunü, zulmün imparatorluğunu yıkmak isteyenler içlerinde yarattıkları korku imparatorluklarını önce yok etmek zorundadırlar. Esaret zincirlerini kırıp, yok eden hep cesaret olmuştur. Esaretin olduğu yerde cesaret korkuya esir düşmüştür

Korkularımız  Mazluma, güçsüze, sahipsize umut olmasını yüce yaratandan dilerken, Korkularımız günaha karşı kalkan olsun ve bizi korusun hep birlikte KORKALIM ALLAHTAN KORKMAYANDAN ve KULDAN UTANMAYANDAN