1980’li yıllarda gazeteciliğe başladığımızda, katıldığımız programlarda gazeteci İhsan Kayseri hem giyim kuşamı hem de insanlarla kurduğu münasebetlerle öne çıkardı. Kavurucu yaz sıcaklarında dâhi takım elbise giyip her gün sinekkaydı tıraş olan, bir omzunda sandık tipi deri çantası, diğer omzunda belinden aşağı sarkan ses kayıt cihazı ve boynunda asılı iki fotoğraf makinasıyla herkesten farklı bir görüntü oluşturan,  diyaloglarıyla da bulunduğu ortamı renklendiren Kayseri herkesten ilgi ve itibar görür; Vali, Belediye Başkanı, amir, memur, subay kim varsa “İhsan Bey yahut İhsancığım” diye hitap ederdi.

Yıllar ilerledikçe, aynı gazetelerde çalışmasak da Kayseri ile aramızda güzel bir ağabey-kardeş münasebeti oluştu, mesleki birçok hatırayı birlikte yaşadık. Önce Konya Postası, ardından Hakimiyet gazetesinin henüz Yeni gazete adıyla yayınlandığı ilk dönemlerde aynı çatı altında mesai yaptık.  Fakat o yerel ya da bölgeselden ziyade yaygın basında çalışmayı yeğlerdi. Ve nihayet, hangi şehre bir mesleki seyahatimiz olmuşsa mutlaka birileri İhsan Kayseri’ye selam yollardı. Bilhassa Konyaspor maçları için İstanbul’a gittiğimizde anlı şanlı gazetecilerin “Konya’nın Kayseri’sine selam götür” dedikleri çok olmuştur.

Gazeteciliğin yoğun koşuşturmacası arasında 1981 yılında Atatürk ve Konya adlı özel bir kitap hazırladı. Emekli olduktan sonra da kendini adeta biyografik kitaplar yazmaya adadı. Türk Medeniyet Tarihinde Ahilik (2000), Doğumunun 120. Yılında Mehmet Muhlis Koner (2006), Konyalı bir Gazeteci Mehmet Gazel (2007), Konyalı Duayen Öğretmen Hüseyin Köroğlu (2007), Konuşa Konuşa M. Özgen Küçükkoner’in Hayatı ve Hatıraları (2007), Konyalı Duayen Siyasetçi Haydar Koyuncu (2007), Konyalı Arif ve Etik Bir Hoca Arif Etik (2008), Konya’nın “Gül” Babası M. Ali Apalı (2010), Asitanenin Son Dervişi Mehmet Dede (2010), Konyalı Hattat Hafız Mehmet Sakaoğlu (2011), Konyalı İlahiyatçı Ahmet Gürtaş (2014), Millî Bisikletçi Süleyman Okur Zamana Karşı Yarışı (2015), Veli Ertan (2015), Asitane’nin Son Mesnevihan’ı Sıdkı Dede (2016) adlı eserleri kütüphanelerde yetini aldı.

Kitap çalışmalarının bazılarına biz de onun talep ettiği ölçüde destek verdik. Kendini kitaplarıyla sınırlandırmayıp bir vefa hareketi başlattı ve gönül dostlarıyla birlikte Üçler, Musalla, Hacıfettah ve daha başka mezarlıklarda, hatta taşra ilçelerde medfun bulunan Konya’ya hizmet etmiş müteveffalar için anma programları düzenledi. Laf aramızda; kimi merhumların çocukları yahut torunları bile o mezarlıkların yolunu unutmuştu.

Kısmi inzivaya çekildiğimiz bir dönemde, gazetenin ücrasında kendi halimizdeyken Yüksek Mimar siyasetçi merhum Adnan Ağırbaşlı ile birlikte Hakimiyet’e çıkageldiler. Adnan ağabey Yaşlı ve Engelli Bakım Araştırma ve Uygulama Vakfı (YEBAV)’ı kurmaya niyetlenmiş, Vakıf Senedi Yazım işini de bizim yapmamızı istiyordu.  Bu vesileyle o müstesna ekip ile bu güzel hizmetin temelini attık.

Bu çalışmaları yaparken İhsan Kayseri vücudunu kemiren ağır birçok hastalığa karşı da yoğun bir direnç gösteriyordu. Mesela bir gözü hiç görmüyor, diğeri de ancak yüzde 9 oranında görme sağlıyordu. Bu da ‘dumansı bir görüntü’ demekti. Şeker sebebiyle ayakları yara olmuş, karaciğeri tedaviye cevap vermiyordu.

2016’da Mevlana Hazretlerinin de hocalarından olan Seyyid Burhaneddin Hazretleriyle ilgili bir çalışmaya başlamıştı. Kasım ayında türbenin fotoğraflarını çekmek üzere Kayseri’ye gitme teklifinde bulundu. Hayır dememiz mümkün değildi; Esat Yıldırım, Muammer Tosun ve Rıfat Sızma ile birlikte bir sabah yola koyulduk. Fakat safra İhsan Kayseri’ye rahat vermiyordu. Defalarca mola vererek Erciyes’in eteklerine vasıl olduk. Ben türbe etrafında fotoğraf çekerken Esat Bey de röleve çıkarmanın telaşındaydı. Bu sırada parkta oturan bir delikanlı yaptığımız işi sorup Esat Beyden “röleve çıkarmaya çalışıyorum” cevabını alınca, “Zahmet etmeyin, benim bir arkadaşım birkaç ay öce buranın rölevesini hazırladı. Size ondan alırız” deyiverdi. Halis niyet üzerine Allah’ın lütfuna bakın; üç yüz metre ötedeki ofisi ziyaret edip hazır çalışmayı aldık. 

**

Meram Tıp fakültesinde tedavi gördüğü bir dönemde ziyaretine gitmiştik. Geçen yıl içerisinde Covit 19’dan vefat eden dönemin S.Ü. Basın Müdürü İlker Küçüktunç da oradaydı. Başhekim, Dekan derken servis doktoru da gelince Küçüktunç “Aman bu adama iyi bakın da çabuk iyileşsin, bize çok lâzım” dedikten sonra diğer hastaların gücenmemesi için “Arkadaşlar aman yanlış anlamayın, hepiniz önemlisiniz” diye açıklama yapmaya çalışırken diğer köşedeki hasta sözünü kesti:

“Doğru diyorsun hocam, İhsan amca çok özel bir insan. Ben Çumralı olduğumu söyleyince, bana babamı dedemi, hatta köyümün seceresini saydı. Köylülerimi ben onun kadar bilemem!” Konya’nın her sokağını ezbere bilen, sadece merkez değil, taşra ilçeler ve köylere dair de pek çok bilgiyi dağarcığında taşıyan İhsan Kayseri için o gün İlker Küçüktunç “İhsan Konya’nın ayaklı kütüphanesidir” demişti.

Sağlık sorunları giderek yükselen Kayseri bir buçuk yıl kadar önce Meram Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi görmeye başladı. Buradaki tetkiklerde beyin fonksiyonlarında ciddi sorunlar tespit edilince Meram Tıp Fakültesine sevk edilmesi uygun görüldü. Bir müddet de burada tedavi gördükten sonra, Covit 19 belasının ülkemizi de tesiri altına aldığı günlerde “kısmi iyileşmiş olmakla” birlikte taburdu edildi. Aynı gün evinde ziyaret ettik. “Sen gelmeden önce Profesör Yaşar Semiz ile telefonda görüşüp bir kitap istedim. Kampüsten alırsan beni sevindirirsin” dedi. Yaşar hoca ile birkaç saat sohbet ettikten sonra yola koyulmuştuk ki, İhsan Kayseri telefon etti: “Sen sabah havaalanında Umreden dönen babanı karşılamışsın. Karantina şartlarına uyalım, kitap şimdilik sende dursun, sonra getirirsin” dedi. Sonraki zamanlarda yüz yüze görüşmemiz mümkün olmasa da sağlığı elverdikçe telefonda görüştük. Bir gün telefon edip “Sen, bana başkalarını yazmayı bırak da seni yazalım, diyordun. Artık vakti geldi, beni sen yaz” dedi. 

Neyse ki daha önce evinde uzun uzadıya söyleşi yapıp video kaydı almıştık. Keza son 15 yılda yakın çalışmamız sebebiyle bolca özel sohbet imkânımız olduğu için anlattıklarından kaydettiğimiz notlarımız vardı.  Biz kitaba dair çalışmamızı sürdürürken kıymetli dostumuz Hasan Yaşar bir görüşmemizde Konya Büyükşehir Belediyesi’nin “Bana Konya’yı Anlat” konulu Kültür projesinden bahsedip “Biz bu çalışmaya talibiz. Serinin ikinci kitabı olarak yayınlayalım” dedi. 

Baskı tamamlanıp dağıtım aşamasına geldiğimizde projenin tanıtım haberinin yapılması gerekiyordu. 21 Haziran Pazartesi günü görüştüğümüz Büyükşehir Belediyesi Basın Müdürü arkadaşımız Anıl Doğan haberi çarşamba günü servis edecekleri bilgisini verdi. Nitekim çarşamba günü öğle saatlerinde bazı internet gazetelerinde tanıtım haberleri yer aldıktan sonra saat 18.29’da telefonum çaldı, arayan Rahime Hanımdı. “İhsan Beyi kaybettik” diyerek acı haberi verdi. 

**

Eski Konya Müftülerinden merhum Hasan Tahin Emiroğlu, Alvarlı Efe Hazretlerinin talebesi ve Havzan Nuraniye Kur’an Kursunun kurucusu Abdurrahman Öksüz ve Nuri Baş gibi hocalara karşı özel bir sevgisi bulunan İhsan Kayseri “Musalla Mezarlığında Nuri Baş’a yakın bir yere defnedilmeyi” vasiyet etmişti. Fakat bu mümkün olmadı ve 25 Haziran Cuma günü saat 10.00’da Uluırmak Mezarlığında babası Yusuf Efendi’nin mezarı üzerine defnedildi. Gözünü her açtığında yazacağı kitapları sayıklayan İhsan Kayseri ardında vefaya dair önemli izler bırakarak ebedi âleme yol aldı. Allah rahmet eylesin.

**

HAKKI BALCI SEYDİŞEHİR HATIRASI’NI YAZDI 

Ebül-l Vefa İhsan Kayseri kitabımızın baskıda olduğu günlerde Seydişehirli gazeteci dostumuz Hakkı Balcı ile Çimke Yayınevinde karşılaşmıştık. Ahmet Aka ile yoğun bir çalışmanın içindeydiler. Yakın zamanda Hakkı, düzenlediği imza gününe davet etti. Yağmurlu bir ikindi vakti MÜSİAD Seydişehir Şubesinin yolunu tuttuk.  Kimler yoktu ki; Seydişehir Belediye Başkanı Mehmet Tutal, Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü ve ekip arkadaşları Mustafa Balkan, Tayyar Yıldırım, Hikmet Peker, Etibank SAS’ın emektar antrenörü gazeteci Hasan Leventoğlu, şair yazar Bahattin Paslı, Seydişehir Ağır Ceza Reisi Mehmet Kahyaoğlu, Emniyet Müdürü Cevdet Arıcı, AK Parti İlçe Başkanı Kemalettin Atalay ve CHP İlçe Başkanı Orhan Özel başta olmak üzere pek çok kültür dostu oradaydı. Seydişehir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ali Saylam’da elbette programdaydı ve ev sahibi formunda, bütün detaylarla yakından ilgilenip kusursuz bir organizasyon için çaba gösterdi. Ertesi hafta imza günleri için Antalya’ya giden Hakkı Akdeniz şehrinde de ilgi ve sevgiyle karşılandı, onlarca kültür dostuna imza verdi.

488 sayfa hacimli büyük boy kitapta Hakkı Balcı kuruluşundan bugüne ilçede görev yapan Kaymakam ve Belediye başkanlarından ilçenin verdiği şehitlere, ilçeye özgü sözler, dualar ve beddualardan türkü ve manilere, yöreye özgü yemeklerden halk oyunlarına, lakaplar ve efsanelerden sanatkâr ve kültür aktörlerine kadar derin bir Seydişehir dokümanı çıkarmış. Yürekten kutluyorum.