Kostantîniyye elbette fetholunacaktır. Onu fetheden kumandân ne güzel kumandân ve onu fetheden ordu ne güzel ordudur. 

Çağ değiştiren, dünyanın en önemli olaylarından biri olan İstanbul'un fethinin 566. yılındayız İstanbul, 29 Mayıs 1453'te Osmanlı Devleti padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildi. İstanbul’un fethinden bugüne değin tam 566 yıl geçti. O günden bugüne İstanbul daha bir İstanbul oldu, Kostantinapolis  kimliğinden arındı, duruldu ve Türk İstanbul olarak gönüllerimizde taht kurdu.

Üstelik İstanbul Türklerin nakış nakış işlemesi ile bir başka güzel oldu  inci gerdanlıkları var İstanbul'un onlar Boğaz köprüleri  ve bu köprüler 3 kıtayı birbirine bağlamakta medeniyetlerin buluşma noktası olmakta...

İstanbul, Fatih Sultan’dan daha önce 17, Müslümanlarca da 11 kez kuşatıldı. Ancak ne var ki muhkem kalelerle korunan İstanbul’u fethetmek yedinci Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet ile onun şanlı ordusuna nasip oldu;

Havanın mavisinde, denizin yeşilinde
Bir türkü, Ortaasya’dan beri duymuşuz.
Anamızın sütünden bayraklara kadar
Yüce fetihle büyümüşüz.

Fâtih Sultan Mehmet 23 Mart’ta muhteşem ordusuyla Edirne’den hareket edip 6 Nisan’da İstanbul kuşatmasını başlattı 18 Nisan’da İstanbul adaları alındı, Bizans İmparatorluğu, kuşatmada Haliç'e zincir gerdi ayrıca donanmasını takviye etti. Bizans'ın bir başka savunma aracı ise grejuva idi. Grejuva, suda sönmüyordu ve hem kara hem deniz savaşında etkin şekilde kullanılacaktı. Kuşatma esnasında sıkıntı çekilmemesi için erzak, mühimmat depoları takviye edildi; çeşitli ülkelerden gelen askerlerle muhafızların sayısı arttırıldı ve şehir surları güçlendirildi. Papalık tarafından üç kadırgayla beraber 200 asker ve mühimmat gönderildi, 30 geminin ise sefer için hazırlanmakta olduğu bildirildi. Ocak 1453'te iki gemiyle beraber Cenevizli komutan Giovanni Giustiniani komutasındaki 700 askerle yardıma geldi. İmparator Konstantin tarafından Guistiniani başkomutan olarak atandı. Muharebe Bizans zaferiyle sonuçlanırsa Giustiniani'ye Limni adası verilecekti. 22 Nisan gecesi Türk donanması karadan Haliç’e indirildi, 23 Nisan’da barış önerisiyle gelen Bizans elçisine, genç Pâdişâh şu yanıtı verdi;“Ya ben bu şehri alırım, ya da bu şehir beni alır!” 

Fatih Sultan Mehmet gece-gündüz sürekli ordusunun başında bulunuyor, İstanbul önlerinde hücum için gerekli hazırlıkları bizzat yönetiyordu. Bu arada çok değer verdiği hocası Akşemseddin fetih için açılan cihadın yönetimine ilişkin gerekli öğütlerde bulunarak müjdeler veriyordu.

Fâtih Sultan, 26 Mayıs’ı 27 Mayıs’a bağlayan günün gecesi, büyük bir savaş meclisi kurdu. Meclise komutan ve orduya moral verme bağlamında etkili bilge, evliya ve akil insanları da çağırmıştı. ve Padişah 2. Mehmet şu mesajı verdi Karadan ve denizden bu şehrin dışarıyla olan irtibatını tamamen kesmiş bulunuyoruz. İşte bütün bunlardan dolayıdır ki, şehrin elimizden kurtulmasına imkan ve ihtimal yoktur. Buna bütün kanaati vicdaniyem ile inanıyorum…

Hoca Akşemseddîn, Molla Gürani, Zağnos ve Şahabeddin paşalar, kuşatmayı sürdürüp fethi gerçekleştirmeyi istiyorlardı. Çandarlı Halîl Paşa ve onun gibi düşünen kimileri ise, Bizanslılar tarafından yapılan barış önerisini kabul etmeyi yeğliyorlardı. Sonuçta Savaş Meclisinden cihada devam kararı çıktı ve 29 Mayıs sabahı yapılan son taarruzda İstanbul düştü. Donanma ve 300.000 askerden oluşan ordunun, yeri-göğü sarsan “tekbîr” ve “tehlîl” sesleri arasında, öğleden sonra Fatih Sultan Mehmed Han, Topkapı tarafından kente girdi ve fetih noktalandı

İstanbul’un fethi Türk ve Müslümanlar için değil, bütün insanlık içinde önemliydi;

Bizans’ın çöküşüyle “Orta Çağ” kapandı, “Yeni Çağ” açıldı. Bu; bilimin, tekniğin, sanat’ın ve îmânın bir eseriydi. Fetih, Türk ve İslâm tarihinin en önemli olaylarından biri nitelendirildiğinden ona “Feth-i Mübîn” denildi.
Dünyanın en büyük kilisesi Ayasofya, cami hâline getirildi.
Fetihten sonra Tuna’nın güneyi ile Fırat-Toros hattının batısındaki alan Osmanlılara katıldı. Ayrıca Boğdan, Sırbistan, Mora, Amasra, Çandarlı Beyliği, Trabzon Rum İmparatorluğu, Akkoyunlu Beyliği, Kırım Hanlığı Osmanlılara ilhâk edildi.
Venedik’in deniz üstünlüğü sona erdi.
Hıristiyan halk, papazlar bile İstanbul’da lâtin şapkası yerine, Türk sarığı görmek istediklerini ifade ettiler.
Dünyanın her tarafından bilim adamları İstanbul’a geldi. İstanbul bir bilim, kültür ve sanat merkezi oldu.
Fatih, bütün Ortodoks Hıristiyanların başı Patrikliği ortadan kaldırabilecek güçte bulunmasına karşın bunu yapmadı.               Şehrin eski ismi KONSTANTİNOPOLİS ismi İSTANBUL oldu

Fetih ile yeni bir çağ kapanıp yeni bir çağ açılmış, köklü medeniyetimiz insanlık tarihine damgasını vurmuştur. Fetih ile sadece bir şehir değil, gönüller de fethedilmiştir. Hem milli tarihimiz hem de dünya tarihi için yeni bir dönüm noktası olan İstanbul'un Fethini gerçekleştiren Fatih Sultan Mehmet Han ve silah arkadaşlarına tüm şehitlerimize Allahtan rahmet dilerken kabirleri cennet mekanları olsun diyoruz