Yunanlı yazar Nikos Kazancakis, “Her kim ölmeden önce Ege Denizince seyahat etme şansına sahip olduysa, o insan mutludur. Başka hiçbir yerde gerçeklikten rüyaya bu kadar kolay geçilemez’’ demiş.
Bu rüyanın içine dalmak için İstanbul’u geride bırakıp Yunanistan- Selanik’in yazlık bölgesi olan “Halkidiki’’ yarımadasına gitmek üzere yola koyulduk.
Farklı coğrafyalarda gezmek, görmek, gözlem yapmak ve keşfetmek için yol boyunca dağlar, ovalar, göller,  tertemiz köylerden geçip; bölgenin kirlenmemiş denizi ve yeşille mavinin doyumsuz berrak görüntüsüyle buluştuk.
Halkidiki, üç ayaktan oluşan bir yarımada…
Birinci ayak; Kassandra Bölgesi
İkinci ayak; Sithonia Bölgesi
Üçüncü ayak; Athos Dağı (Kutsal İnanç Bölgesi)
Biz ikinci ayaktayız. (Sithonia) da, Neos  Marmarastayız…
%90’ı ormanlık ve denizle iç içe etkileyici bir doğa.
Gözlerimi kapatıyorum ve İstanbul’da çocukluk anılarıma gidiyorum. Yunanistan’ı hissetmem komşuluk ilişkilerimizin ne denli güzel olduğu ve ortak bir kültürden geçtiğimiz önem kazanıyor.
Tahrip edilmemiş bir doğa, karşımda:
Uygar insana ve insanlığa yakışır, yeşil bir tabiatla karşı karşıyayım.
Antikçağın filozofları, şairleri, felsefecileri, tragedya yazarları Yunan Uygarlığının mirasını bugünlere taşımış. Hissetmemek mümkün değil, Hala canlı!
Athena’nın toprağa sapladığı mızrağını ve zeytin ağaçlarını görüyorum.
Sadece deniz ve güneşten ibaret olmayan keşfetme ruhumuz, İnsanlık tarihine tanıklık eden “Petralona Mağarasındayız’’. Sarkıt, dikit oluşumları içinde her daim sıcaklığın 21 derecede olduğu serinlikte,  yaklaşık 15 dakika yürüyoruz.’’ Dünyanın en ilginç antropolojik kalıntıların bulunduğu alan’’ deniyor.
Müzede ise, 450.000 yıl önce yaşadığı belirlenmiş insan kafatasını müzede görebiliyoruz…
Güzellikleri keşfetmek için, nice gezilere…