Bütün bunlara rağmen, korktukları başlarına gelecek.

     Türkiye, İslâm Âlemi ve Türk Âlemi’yle kol kola girecek.

     Birlikteliğini yürütecek.

     İşte, kalpte ve duyuşta bir ve bütün olduklarını dünya âleme gösterecek.

     Çünkü şartlar bunu zorluyor. Koşullar bunu gerektiriyor.

     Zamanın ilcaatı, itici gücü bunu gerçekleştiriyor.

     İşte böyle bir ahval ve şeraitte.

     İşte böyle bir durumda İslâm İttihadı / İslâm Birliği daha büyük bir anlam kazanıyor ve kazanacak.

     Nitekim aynı ihtiyaç; ta bir asır evvelden hissedilmiş.

     İslâm Birliği siyaseti gütmek lâzım geldiği ta bir asır evvelden söylenmiş.

     Bu, İslâm Âlemi’ne en hayatî ve en ulvî bir hedef olarak gösterilmiştir.

     O günlerin lâfzî, sözel dualarını bizlerin fiilî, eylemsel, somut duaları tamamlayacak. 

     Dünya gerçek insanlığı, asıl adâleti görme fırsatını Kıyamet’ten önce bir kere daha yine İslâm Âlemi’nin eliyle görecek. 

     Bunda başı çekmek, tarihte olduğu gibi yine Türkiye’ye nasip olacaktır İnşallah.

     Cemalettin Efganî’nin dediği gibi:

     “Avrupalılara aldanmamalı. Avrupalılar müttehiden (bu konuda birlikte hareket ederek) Müslümanlığı tahriple meşguldürler. 

     Müslümanlar da birleşmeli. Uyanmalı. 

     Maarife (eğitim ve öğretime) ve sanata sarılmalı. 

     Bu Avrupalılardır ki, Türkler İstanbul’u alınca “Din gidiyor!” diye korkup maarif ve sanata sarılmışlardır.

     Bu suretle Şark’a (Doğu’ya) galebe çalmışlardır.

     Ehl-i Salip hâlâ berdevamdır.

     Asya ve Avrupa Meselesi vardır.

     Onlar bizim servetimizi almak, yurdumuzu müstemleke (sömürge) ve bizi de (modern) köle yapmak istiyorlar.

     Onlar Müslümanlara millet demezler.

     Nazarlarında hukuken bir şeyimiz yoktur. 

     Bize vahşi derler.

     Müslümanlar arasına nifak sokarlar.

     Türkiye Müslümanlığa direk olduğundan yıkmaya çalışırlar.

     Türk, Müslümanlık direği olduğundan bütün Müslümanlar ona...hizmet etmekle mükelleftirler (yükümlüdürler).”