KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NİN, “EGEMEN EŞİTLİK TEMELİNDE İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM” HEDEFİNE YÖNELDİĞİ BİR DÖNEMDE, DEVLETİN ADININ DEĞİŞTİRİLMESİ DOĞRU MUDUR?

M. KEMAL SALLI
 

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs Türk Kültür Derneği (KTKD) İstanbul Şubesi tarafından 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı'nın 47’nci yıldönümü dolayısıyla İstanbul’da Arkeoloji Müzesi bahçesinde düzenlenen törende yaptığı konuşmada, Ada’nın 1571’de Lala Mustafa Paşa tarafından fethinden başlayarak, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’na uzanan süreçte yaşananları satır başlarıyla hatırlatarak Kıbrıs Türklerinin yaşadıkları acıları anlatmışı.

​​​​​​​

Adnan Menderes’i, Fatin Rüştü Zorlu’yu, Fazıl Küçük’ü ve Raif Rauf Denktaş’ı rahmet ve saygıyla anan Cumhurbaşkanı Tatar, 15 Kasım 1983’te, Kıbrıs Türk Federe Meclisi’nde, Bağımsızlık Bildirgesi’nin büyük bir heyecan ve oybirliği ile onaylanarak dünyaya ilân edilmesiyle hayata geçirilen Kuzey Kıbrıs Türk Devleti’ni (KKTC) sonsuza dek yaşama kararlığında olduklarını söylemişti.

KIBRIS TÜRKÜ’NE VERİLEN SÖZLER TUTULMADI

2004 yılında, BM dayatması ile oylanan ve Türkiye’nin garantörlük haklarını yoketmeyi, Kıbrıs Türkü’nü Rumların insafına terketmeyi hedefleyen Annan Planı’na “oxi/hayır” diyen Rumlar, Ada’nın tamamını temsilen AB üyesi yapılmışlardı. Oylama öncesi Kıbrıs Türkü’ne verilen sözler tutulmadığı gibi, “Kıbrıs, Türkiye’nin üye olmadığı bir topluluğa katılamaz” diyen BM onaylı Londra ve Zürih anlaşmaları da, “Sınır sorunu olan bir ülke üye yapılamaz” diyen AB Anayasası’da çiğnenmişti.

 Cumhurbaşkanı Tatar Annan Planı ve sonrasında yaşanan haksızlık ve hukuksuzlukları şöyle dile getiriyordu:

"Hiçbir zaman Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türklerle adil bir paylaşım ve kalıcı bir çözüm için iyi niyetli olmadı. Çeşitli BM genel sekreterlerinin önünde müzakereler sürdürüldü. En sonunda da Annan Planı referandumunda bize,  'Evet deyin, dünyaya bağlanacaksınız' dediler. Verdikleri sözleri tutmadılar ve hukuksuzluğun en büyüğünü yaptılar. Tek taraflı olarak Güney Kıbrıs'ı AB'ye aldılar.”

AD DEĞİŞİMİ NEDEN GÜNDEME GELDİ?

 Son günlerde Kıbrıs’tan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) adının değiştirileceğine ilişki haberler geliyordu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin adının Kıbrıs Türk Devleti olarak değiştirilmesini önerenler,  KKTC’de sistem değişikliğinden söz ediyorlar ve sistem değişikliği için anayasanın değiştirilmesi gerektiğinin altını çizerek, “…oysa biz Anayasamızı bir türlü değiştiremiyoruz. Bunu yapmanın en kolay yolu devletimizin adını Kıbrıs Türk Devleti olarak değiştirmek. Bu isim bize Annan Planı’nda BM tarafından verilmişti. İKO’da da bu şekilde gözlemci üye olarak bulunuyoruz” diyorlardı.

​​​​​​​

 ‘KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’nin adını KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ olarak değiştirelim’ çabasında olanları neyi hedeflediklerini bilemeyiz; ama bu konuda hatırlatmak istediğimiz bazı tarihi gerçekler var.

Hatırlayacaksınız, “Devletin adını KIBRIS TÜR DEVLETİ yapalım” teklifinin gündeme geldiği ilk günlerde, Kıbrıs konusunda çok önemli çalışmaları olan E. Büyükelçimiz Tugay Uluçevik’in, bu ad değişikliğinin olası sonuçlarına ilişkin yazısını yayınlamıştık. E. Büyükelçi Çevik’in bu konuda bazı kaygıları ve uyarıları vardı. Bu nedenle, İstanbul Arkeoloji Müzesi bahçesinde KKTC’nin 47’ncikuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlenen törende, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a, bu konudaki tartışmalara ilişkin düşüncelerini sorduk. Cumhurbaşkanı Tatar’ın, verdiği kısa yanıttan bu konuda istekli olmadıkları anlaşılıyordu: “O konu anayasa değişikliğini gerektiriyor; derin bir konu.  Şimdilik gündemimizde değil” diyordu.

​​​​​​​

​​​​​​​

Cumhurbaşkanı Tatar’ın bu yanıtı içimizi ferahlattı. Konunun aceleye getirilmemesi gerekiyor, çünkü, “‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ adı 15 Kasım 1983 tarihli Bağımsızlık Bildirgesi ile belirlenmişti. Kıbrıs Türk Federe Meclisi Bağımsızlık Bildirgesi’ni oybirliği ile onaylamış ve dünyaya ilân etmiştir. KKTC Anayasası 5 Mayıs 1984 günü yapılan halk oylaması ile %70.18 oyla kabul edilmişti.”

E. BÜYÜKELÇİ TUGAY ULUÇEVİK’İN UYARILARI

Kıbrıs davamızın ilk günlerinden beri gelişmelerin içinde olmuş değerli diplomatlarımızdan E. Büyükelçi Tugay Uluçevik, KKTC’nin adının değiştirilmesi ve olası sonuçları konusunda şunları söylüyor:

​​​​​​​

“KKTC Yerine “Kıbrıs Türk Devleti” Neden Olmaz?

Medyada KKTC Başbakan Yardımcısı Sayın Erhan Arıklı’nın “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin” isminin değiştirileceği beyan ettiğine dair haberleri okudum. Arıklı KKTC’de sistem değişikliğinden bahsederken sistem değişikliği için anayasanın değiştirilmesi gerektiğinin altını çizmiş ve “oysa biz Anayasamızı bir türlü değiştiremiyoruz. Bunu yapmanın en kolay yolu devletimizin adını Kıbrıs Türk Devleti olarak değiştirmek. Bu isim bize Annan Planında BM tarafından verilmişti. İKO’da da bu şekilde gözlemci üye olarak bulunuyoruz” demiş.

Bağımsız ve egemen bir devlet olarak KKTC’nin içişlerine Türkiye’nin karışmaması gerektiğine meslek hayatım boyunca inanmışımdır. Bugün de inanmaya devam ediyorum. Esasen sade bir vatandaş olarak da karışmak hiç haddim değildir. Ancak Başbakan Yardımcısının açıklamasının Millî Davamız Kıbrıs uyuşmazlığının çözümü için KKTC’nin açıkladığı ve Türkiye’nin de desteklediği hedef ile ilgili veçhesi bulunduğu için, dağarcığımdaki bilgileri paylaşmak ve bazı hatırlatmalar yapmak istiyorum.

KKTC’nin kuruluş günlerini ve sürecini dosyanın başında yaşadığım için öncelikle şunu hatırlatmak istiyorum:

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” ismi 15 Kasım 1983 tarihli Bağımsızlık Bildirgesi ile belirlenmiştir. Kıbrıs Türk Federe Meclisi Bağımsızlık Bildirgesi’ni oybirliği ile onaylamış ve dünyaya ilân etmiştir. KKTC Anayasası 5 Mayıs 1984 günü yapılan halk oylaması ile %70.18 oyla kabul edilmiştir. Anayasa’nın Başlangıç bölümünde “….kendi kaderini tayin etme hak ve özgürlüğünü kullanarak, dünya ve tarih önünde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletini ilân etmiş bulunan, KIBRIS TÜRK HALKI Egemenliğin kayıtsız şartsız sahibi olarak; 15 Kasım 1983 tarihinde, büyük bir coşku ve oybirliği ile kabul edilen Bağımsızlık Bildirisini yaşama geçirmek…” ibaresi yer almıştır. 

​​​​​​​

Anayasa’nın 162. Maddesi’nde “Anayasa kuralları kısmen veya tamamen ancak Cumhuriyet Meclisinin en az on üyesinin önerisi ve üye tamsayısının üçte iki çoğunluğunun oyuyla değiştirilebilir...” hükmü yer almıştır. Bu anayasal hükümlere işaret etmekteki maksadım, bugünlerde sistem ve bu çerçevede KKTC’nin isminin değiştirilmesi için Anayasa değişikliğine başvurulması halinde KKTC Cumhuriyet Meclisi’nde üye tam sayısının üçte iki çoğunluğunun sağlamasının mümkün olup olmayacağını isabetle değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktır.

“Egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm” söylemimizin eyleme dönüştürülebilmesi için uluslararası camia önünde kararlılığımızı yansıtacak somut adımların atılmasının gerektiği bir dönemde, KKTC iç politikasında cepheleşmeye yol açacak anayasal tartışma başlatılmasının Dava açısından yararlı olmayacağını düşünüyorum. İsim değişikliğine gidilecekse bile bunun Türkiye tarafından öneriliyormuş ve/veya dayatılıyormuş görüntüsünün ortaya çıkmaması da elbette gereklidir.

​​​​​​​

İsim Değişikliğinin bir başka önemli veçhesi de vardır: KKTC Sayın Başbakan Yardımcısı bu konudaki düşüncesini açıklarken şu sözleri de dile getirmiş: “Kıbrıs Türk Devleti olarak değiştirmek. Bu isim bize Annan Planında BM tarafından verilmişti. İKO’da da bu şekilde gözlemci üye olarak bulunuyoruz.” Kıbrıs konusunun siyasî ve diplomatik boyutları çok karmaşıktır. Konu gelişmelerin seyrinin, kavramların iyi bilinmesini ve kullanılmasını gerektirmektedir.

​​​​​​​

Annan Plânı döneminde KKTC halkını yanıltmak için toplum mühendisliği ustaca kullanılmış; acımasız bir algı operasyonu cereyan etmiştir. Annan Plânı’nın orijinal metni İngilizcedir. Annan Plânı iki bağımsız ve egemen devletli bir yapı değil, Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti’nin varlığını esas alan kısa sürede aşınmaya açık iki kesimli, iki toplumlu, iki eyaletli (veya kantonlu veya vilâyetli), adı federasyon kendisi gerçek bir federasyon olmayan bir anayasal yapı öngörmekteydi.  Plân’ın Kuruluş Anlaşması’nın 2. Maddesi’nde 1. Fıkrası’nda şu açıklayıcı hüküm vardı: “The status and relationship of the United Cyprus Republic, its federal government, and its constituent states, is modeled on the status and  relationship of Switzerland, its federal government, and its cantons.” Türkçe Metin:  “Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti, Federal Hükümeti ve Kurucu Devletlerinin statüsü ve ilişkilerinde, İsviçre’nin Federal Hükümeti ve kantonları ile olan ilişkisi ve statüsü model olarak alınmıştır.”

​​​​​​​

İsviçre’de Kantonlar “bağımsız, egemen” devletler midir? Annan Plânı’nda “state” kelimesi kullanılmıştır. Yani “eyalet” (New York State gibi). Ama bu “state” kelimesi maalesef metindeki asıl anlamından saptırılarak Türkçe’ye “devlet” olarak tercüme edilmiştir.  Ayrıca, Plân’da “oluşturucu” anlamına gelen “constituent” kelimesi de Kıbrıs Türk halkında farklı algı yaratmak için “kurucu” olarak Türkçe metne geçirilmiştir. “Kurucu devlet” algısı yaratılmıştır.

​​​​​​​

Gelelim, sayın Başbakan Yardımcısı’nın “İKO’da da bu şekilde gözlemci üye olarak bulunuyoruz” ifadesine.  Doğrudur! KKTC İİT’de (eski İKO) Annan Plânı’nda KKTC’ne verilen “eyalet” statüsüyle üyedir.  Yani “Turkish Cypriot State – Kıbrıs Türk Eyaleti). Türkçe’de “state” kelimesi “aynı zamanda “devlet” anlamına da geldiği için, biz Kıbrıs Türk halkının İİT’de Devlet olarak temsil edildiğini, KKTC’nin İİT üyesi olduğunu sanıyoruz, avunuyoruz. Bu değerlendirmeyi ben yapmıyorum. İİT’in 14-16 Haziran 2004 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 31. Dönem Dışişleri Bakanları toplantısında kabul edilen. 2/31-P sayılı Kararı’nın 8. Maddesi’ni okuyarak yazıyorum:  “8. Further decides that the Turkish Muslim people of Cyprus should continue to participate in the work, activities and meetings of all OIC organs under the name envisaged by the UN Secretary- General’s settlement plan.” Türkçesi:  “Ayrıca Kıbrıs Türk Müslüman halkının, BM Genel Sekreteri'nin çözüm plânında öngörülen isim altında tüm İKÖ (İİT) organlarının çalışmalarına, faaliyetlerine ve toplantılarına katılmaya devam etmesi gerektiğine karar verir.”

Şuna, inanarak söylüyorum ki, özellikle KKTC’nin “egemen eşitlik temelinde iki devletli” çözüm hedefine yöneldiği bir dönemde KKTC’nin isminin Annan Plânı ve İİT örneğine göre değiştirilmesine tevessül edilmesinden, en fazla, Kıbrıs Rum tarafı ve onları destekleyen çevreler memnun olacaktır. ANNAN Plânı'na veya benzeri bir çözüm şekline dönüş için yol yapıldığını sanacaklar.”