ABD’de Kongre Araştırma Servisi [The Congressional Research Service (CRS)] vardır.

CRS ABD Kongresi için her yıl Kıbrıs raporları da hazırlar. Bu raporlar yıldan yıla güncellenerek sunulur.

Carol Migdalovitz imzasını taşıyan Kıbrıs konusundaki bu raporlarda (ANNAN Plânı’na dayalı çözüm teşebbüslerinin devam ettiği dönemle ilgili olarak) KKTC’de 2003 yılında yapılan Meclis seçimleri hakkında şu ifade yer almaktadır.

“...Kıbrıs Özel Koordinatörü (ABD) Thomas Weston, Aralık 2003 seçimleri öncesinde Kıbrıs Türk siyasi muhalefetine çözüm şansını artırmak amacıyla açıkça yardım etmiştir...”

Sanırım ABD’nin (ve ayrıca AB’nin) bu desteği semeresini vermiş ve KKTC’de muhalefetteki Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ilk defa olarak 2003 seçimlerinden 1’inci parti olarak çıkmıştır. CTP 50 sandalyeli Cumhuriyet Meclisi’nde 19 Milletvekili kazanmıştır.

KKTC ilân edildiği gün üzüntüden “ağladığını” açıklamış olan CTP Lideri Mehmet Ali Talât Başbakan olmuştur.

(Bu konudaki makalem Cumhuriyet Gazetesi’nin 9 Kasım 2009 Pazar günkü nüshasında yayınlanmıştır.)

Aradan iki yıl geçmiş KKTC’de 17 Nisan 2005 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini de CTP Genel Başkanı ve Başbakan Mehmet Ali Talat, ilk turda %55.6 oy oranıyla kazanmıştır. Sayın Talât, KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf R. Denktaş’ın yerine KKTC’nin İkinci Cumhurbaşkanı olmuştur.

Cumhuriyetçi Türk Partisi - CTP “Anavatan”, “Yavru Vatan”, “Millî Dava” gibi kavramları, jargonları, metaforları reddeder.

CTP’de KKTC’nin, yaşatılması, yüceltilmesi ülküsü, diplomatik ve siyasî olarak tanınması hedefi yoktur. CTP yayın organında “Türkiye’nin Kıbrıs Barış Harekâtı” yerine çoğunlukla “Türkiye’nin askerî müdahalesi” gibi nitelemeler görülür.

Tüzüğü’ndeki ifadeye göre CTP çözüm için “iki toplumlu, iki bölgeli, toplumların siyasal eşitliğine dayalı, bağımsız, toprağı bütün, AB üyesi ülke olarak militarizmin etkisinden ve üslerden arınmış...Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması ve yaşaması...” hedefini gütmektedir.

CTP ile Rumların Komünist AKEL Partisi arasında yakın siyasî ve ideolojik ilişki ve işbirliği vardır.   CTP ile AKEL Kıbrıs uyuşmazlığının çözüm şekli hakkında anlayış ve hedef birliği oluşmuştur. Aralarında “federal çözüm” Protokolü mevcuttur.

Ülkemizde ana muhalefet Partisi CHP ile KKTC’deki CTP arasında yakın ilişki mevcuttur. CHP CTP’yi “kardeş Parti” olarak benimsemiştir.

CHP ve CTP Sosyalist Enternasyonal üyesidirler. CTP’nin “yoldaş Parti” olarak gördüğü Kıbrıs Rum AKEL de Sosyalist Enternasyonal üyesidir.

Geçtiğimiz günlerde New York’ta yapılan Sosyalist Enternasyonal "Başkanlar" toplantısında konuşma yapan CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman “Kıbrıs’ta çözümün formülü siyasi eşitliğe dayalı iki bölgeli ve iki toplumlu federasyondur” demiştir.

Sosyalist Enternasyonal toplantısında AKEL Genel Sekreteri Kıbrıs Barış Harekâtımızı “işgal” olarak niteleyince CHP’nin Lideri Özgür Özel salonu terk etmiştir. Oysa CTP’nin Lideri Erhürman’ın salonda kalmayı tercih ettiği anlaşılmaktadır. Bellidir ki CTP’nin Lideri için AKEL ile “yoldaşlık” CHP ile “kardeşlikten” ağır basmıştır.

Bu bahsi, CHP’nin unutulmaz “Karaoğlan” Lideri, 5 dönem Başbakanlarımızdan ve Kıbrıs Barış Harekâtımızın kararını alan koalisyon Hükûmeti’nin Başbakanı merhum Bülent Ecevit’in DSP Genel Başkanı İstanbul Milletvekili sıfatıyla 21 Ocak 1997 tarihinde TBMM’de yaptığı konuşmadan bir bölümü buraya kaydetmek istiyorum:

“... sadece Türkiye Kıbrıs Türkleri için bir güvence değildir; aynı zamanda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de Türkiye için büyük bir güvencedir.  Kuzey Kıbrıs'ın Türkiye için ne kadar büyük bir güvence olduğunu algılayabilmek, idrak edebilmek için strateji uzmanı olmaya gerek yoktur. Bir ortaokul haritasını açıp bakan herkes Kıbrıs'ın Türkiye için stratejik açıdan ne kadar önemli bir yer tuttuğunu gözleriyle görebilir. Güney kıyılarımızın güvenliği; İskenderun, Mersin Limanlarının güvenliği; petrol boru hatlarının ve ileride yapılacak petrol ve doğalgaz boru hatlarının güvenliği bakımından, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Türk askerî varlığının sürmesi, evvela o cumhuriyetin sürmesi ve -o cumhuriyet ebediyen yaşayacaktır inşallah- o cumhuriyette de Türk askerî varlığının ebediyen kalması -her şeyden önce Türkiye'nin kendi güvenliği için- koşuldur."

Merhum Bülent Ecevit sadece Kıbrıs Barış Harekâtımızın kararını alan Hükûmet’in Başbakanı değil, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin "yaşatılması" gereğine ve “ebediyen yaşayacağına” inanmış bir Liderdi.