Yıllar, yıllar sonra bir gün konu açılmış, sormuşlar ona;

"Siz çok iyi dosttunuz, neden düşman oldunuz?"

"Neden mi, anlatayım..." demiş.

"Aslında onun bana hiç bir kötülüğü olmadı. Hatta çok ta iyiliğini gördüm.

Bir gün ona fesatlık yaptım. Onu kandırdım. Ne kadar iyi olduğunu bildiğim için, ne kadar kolay kandırılabileceğini de biliyordum.

HER İNSAN, İÇİNDEKİ İYİLİĞİ İLE KANDIRILIR.

Yaptığım ahlaksızlığı bir zaman sonra öğrendi.

Öyle ya, hiç bir suç sonsuza kadar sır olarak kalmaz.

SIRLARIN EN BÜYÜK ÖZELLİĞİ, BİR GÜN MUTLAKA GÜNYÜZÜNE ÇIKMASIDIR.

Açığa çıkmasına üzüldüm mü, asla. Aksine daha bir rahatlamıştım. Ona yaptığım ihaneti bilmemesi, yaptığım ihaneti önemsiz kılıyordu.

Gerçek bir dosttu, bunu hiç önemsemedi. 

Lafını bile etmedi. Ama ben o günden sonra ona düşman oldum."

Ne garip değil mi, sevgili dostlar... 

BAZEN İYİLİĞİNİZLE DÜŞMAN KAZANIYORSUNUZ.

Siz iyi oldukça, karşınızdaki aslında kendinin ne kadar kötü olduğunu farkediyor. Siz iyilikle yükselirken, o kötü olduğunu bilerek alçalıyor karşınızda.

Alçaldıkça kine dönüşüyor bu öfke. Hırs oluyor. Bir kere deşifre olduktan sonra artık açıkça kötülük yapmanın önünde hiç bir engel kalmıyor.

Hatta bazen ihtiyaç sahibi diye para verdiğiniz, gıda veya giyim yardımı yaptığınız, okusun diye burs verdiginiz bir kimse; bu iyiliği yaparak kendinizi yücelttiğiniz, onu aşağı gördüğünüz hissiyatına kapılabiliyor.

Siz paylaşmanın yüceliğini, düşmüşe el uzatmanın bilgeliğini yaşarken, o adaletsiz dünyanın terazisi bozuk tartısına bir kere daha isyan ediyor. Siz iç huzurunuzu sağlarken, onun huzursuzluğunu tetiklemiş oluyorsunuz.

Varlığınız, onun kendi fakirliğini farketmesine neden oluyor.

Başkalarına dağıtacak kadar sizde olup onda olmayanlardan sebep, kahpe feleğin çarkına tükürmeyi, kaderine kahretmeyi sürdürüyor zavallı bir halde.

Sizdeki varlık onda olsa, bir zınnık koklatmazdı kimseye, bundan da emin olun.

Yani anlattığımız şudur ki; siz iyilik, hayır diye düşünedurun, karşınızdaki yine düşman kesiliyor size, o da ayrı mesele...

"Neden peki?" diye sordum. Neden bu kadar kin ve düşmanlık...

"Neden mi? Bir nedeni yok aslında.

Dedim ya en iyi dostumdu. Güvendiğim tek insandı. Her gün görüştüğüm, sohbet ettiğim, benimle ekmeğini bölüşen sırdaşımdı.

Keşke yüzüme vursaydı kabahatimi. Keşke küfür etse, bağırsa, kavga etseydi benimle. Keşke "Sen bir sahtekarsın, aşağılık bir hayvansın" deseydi.

Ama görmezden geldi. Hiç önemsemedi.

Sustu...

Sanki bu aşağılık davranışı zaten benden beklemiş gibi normal karşıladı. Sanki ona fesatlık yapan ben değilmişim gibi benimle dost olmaya devam etti. Yine gözlerime sevgi dolu bakmaya devam etti. Onu kullandığımı, onu kıskandığımı, onun yerinde olmak için ne kadar hırslandığımı bildigi halde beni dost bildi.

Kedince beni affetti belki.

O kim ki, beni affedebiliyor. O kim ki, benim kinimi, hırsımı küçük görebiliyor..."

DOSTLUK, DOSTUNUN HATALARINI GÖRMEZDEN GELEBİLMEKTİR.

Eğer ki hatasız insan bulmaya kalkarsanız ve en ufak bir hatasında dostunuzu silerseniz, bilin ki çevrenizde hiç kimse kalmayacaktır.

Susmak, affetmek, hoş görmek en büyük meziyettir. İnsan olmanın erdemidir. Bazen susmak yerine hatasını tatlı bir dille söyleyip, bunun sizi üzdüğünü ama böyle bir şey için dostluğunuzu bozmayacağınızı karşınızdakine açıklamak iyi bir yöntem gibi görünebilir.

Ama bilin ki o artık deşifre olmuştur.

Ve koşulsuz affedilirliğini, dostluk adına sınırsız kredisi olduğunu bildiği için, kötülük yapmaktan bir an bile geri durmaz.

KÖTÜ, İYİYİ GÖZÜNDEN TANIR. İYİ, KÖTÜYÜ NE YAPSA TANIMAZ.

Yalancı mıyım?