KIYÂMET ALÂMETLERİ VE MEHDÎ!... (2)

Abone Ol

Kıyâmet alâmet’leri ortaya çıkış zamanı, önemi ve mahiyeti dikkate alınarak değişik tasniflere de tutulmuştur. Ortaya çıkış zamanına göre kıyâmet alâmet’leri zuhur edip, sona eren uzak(geçmiş) alâmet’lerdir. Zuhur etmekte olan ve artarak devam eden orta alâmet’ler, zuhurunun hemen akabinden kıyâmetin kopacağı yakın alâmet’ler olmak üzere üç grupta mutalaa olunur.
Zuhuru tamamlanmış uzak alâmet’ler, Resûl-i Ekrem’in âhirzaman Peygamberi olarak gönderilmesi, irtihal-i Dâr-ı Bekâ eylemesi, Kudüs’ün fethi, Haz.Ömer ve Haz.Osman’ın şehid edilmeleri, Cemel ve Sıffin vak’a’ları, Haz.Hüseyin’in şehid edilmesi, Fâtımî ve Karâmita fitneleri ve yeryüzünün ba’zı bölgelerinde meydana gelen depremler...
Orta alâmetler olarak: Ahmak ve alçakların dünyanın en mes’ud insanları olması, kötülüklerin ve fuhuşun yaygın hale gelmesi, çocukların anne ve babalarına isyan etmesi, oyun ve çalgı âletlerinin ortaya çıkması, fâsıkların cemiyetin efendisi haline gelmeleri, gasp olaylarının artması, Sıla-i Rahmin kesilmesi gibi ferdî ve içtimâî sahada bozuluşun meydana geleceğine ait, olaylar yer alır.
Zuhurunun hemen ardından kıyametin kopacağı haber verilen yakın alâmet’ler arasında da, Mehdî’nin gelişi, Deccâlin çıkışı, Haz.İsâ’nın semâ’dan inişi, Ye’cûc ve Me’cûc’ün, Dâbbetü’l-Arz’ın ortaya çıkması, güneşin batıdan doğması ve insanları toplanma yerine sevkeden bir ateşin yerden çıkışı gibi hârikul’âde zikredilir. Bu gruplandırma Berzenci tarafından yapılmış ve daha sonraki ba’zı müellifler tarafından da benimsenmiştir.
Tartışılan asıl kıyâmet alâmet’leri büyük alâmet’ler olarak kabul edilen hâriku’l-âde vak’a’lar ve kozmik değişikliklerdir. Kıyâmet’in kopuşu öncesinde gerçekleşeceğine başlıca hâriku’lâde vak’a’lar, Deccâlin ortaya çıkışı, Mehdî’nin zuhuru, Haz.İsâ’nın sema’dan inişi, Ye’cûc ve Me’cûc’ün görünüşü, Hicaz bölgesinde büyük bir ateşin çıkışı, gökten insanları bürüyen bir dumanın inmesi ve dâbbetü’l-Arz’ın yerden çıkmasından ibârettir. Bu alâmet’ler arasında, dâbbetü’l-Arz, duman (duhân), Ye’cûc ve Me’cûc Kur’ân’da zikredilmiş, Mehdî, Deccâl ve Haz.İsâ’nın gökten indirilmesi ise sadece Haz.Peygamber’e atfen rivâyet edilmiştir.
Sürekli gündemde tutulan kıyâmet alâmet’leri, Deccâl, Mehdî ve Haz.İsâ’nın semâ’dan indirilmesi mes’elesidir;
Âhirzaman Deccâl adı verilen ilginç bir adam ortaya çıkacaktır. Hâşâ, ulûhiyet niteliklerine benzer özelliklere sahip olup “ilâhlık” iddiasında bulunacak ve çok büyük bir fitne kopararak insanları hakk yoldan saptıracaktır. (Buhâri, fiten, Müslim Fiten ve Nevevî)
Deccâl’in ardından Sünnî kaynaklara göre adı Muhammed bin Abdullah, Şiî’lere göre ise Muhammed bin Hasan olan ehl-i Beyt soyundan gelen Mehdî zuhur edecek, Deccâli öldürdükten sonra İslâm Dini’ni kısa zamanda yayıp yeryüzünde hâkim kılacak ve bütün kötülükleri ortadan kaldırıp adâleti te’sis edecektir. Mehdî’nin zuhurunun ardından Haz.İsâ adil bir hakem ve idareci olarak gökten inecek, haçı kırıp domuzu öldürecek, vergiler tarh edip zenginlik sağlayacak, Mehdî’nin arkasından namaz kılıp o’na yardım edecek...
Aynı dönem’de ortaya çıkacak ve yeryüzünü fesada boğacak olan Ye’cûc ve Me’cûc onun du’ası sâyesinde Allah tarafından bir anda helâk edilecektir. Müşkil odur ki, Resûl-i Ekrem’e atfedilen rivâyet’lere dayandırılarak kıyâmet alâmet’leri arasında zikredilen ve Kur’ân-ı Kerim’de haklarında herhangi bir bilgi bulunmayan, Deccâlin çıkışı, Mehdî’nin zuhuru ve Haz.İsâ’nın gökten inişine dâir inançlar, kesin olarak âyet-i Kerime’lerle ve tevâtür derecesindeki hadislerle sâbit olmadığından, İslâm Akâidi ve İlm-i Kelâm bakımından, bu alâmet’lere inanmayanların küfrüne cevaz verilemez.
Bir başka müşkil, kesin ve kat’î olan, “Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat O, Allah’ın Resûlü ve Peygamber’lerin sonuncusudur. Allah herşeyi hakkıyla bilendir.” (Ahzab 33/40)
Kıyâmet alâmet’lerinden olarak Haz.İsâ gökten inecek ise, Peygamber olarak değil, ümmet-i Muhammed’den birisi olarak inecektir.
İmam-ı Rabbânî, Müceddid-i Elfisânî Hazret’leri, İlk Peygamber, şüphesiz ki, Adem aleyhisselâmdır, sonuncusu da, nübüvvet ve risâlet zincirinin hâtemi, sonuncusu, mührü, Muhammed aleyhisselâm Efendimizdir. Mü’min’lerin bütün Peygamber’lere ve bütün Peygamber’lerin ma’sum olduklarına (günah ile Peygamber’ler arasında bir perdenin bulunacağına, her birinin “İsmet” sıfatıyla muttasif bulunduklarına), herhangi birisinin inkâr’ının tamamının inkârı demek olduğuna, da’va’larının aynı da’va, dînî esasların aynı olduğuna, Hazret-i İsâ’nın gökten yeryüzüne ineceğine ve âhirzaman Peygamber’i, Hâtemü’l-Resûl, Muhammed salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’in şeria’tine tâbi olacağına, inanmak lâzımdır,” diyor...
İmam-ı Rabbânî, devamla Silsele-i Saâdât-ı Nakşibendiyye’nin en önemli Kutbu, Kutbu’l-Aktap, Havace Muhammed Şâh-ı Nakşibendiyye’nin halifelerinden Muhammed Parsâ, ki -kendileri bahîr bir âlim ve muhaddis’tir.- Fusûl-i Sitte adlı eserinde, İsâ aliyhesselâm, yeryüzüne indirildikten sonra, İmam-ı Âzam, Ebû Hanife (Allah ondan razı olsun), Hazret’lerinin mezhebi üzere amel edecek, Hanefî Ekolüne göre, helâli helâl, haramı haram kılar,” demiştir,” diyor. Hazret-i İsâ’nın yeryüzüne indirildiğinde, Peygamber ve Resûl olarak değil de, Ümmet-i Muhammed’den bir ferd, İmam-ı Âzam, Ebû Hanife Hazret’lerini, yâni Ümmet-i Muhammed’den en önemli bir müçtehidi taklid edecek olması, “Nüzûl-ü İsâ” mes’elesindeki ba’zı mahzurları izâle eder mahiyettedir.
Sahîhayn, (iki sahih Hadis Külliyatı) Buhârî ve Müslim’de, diğer pek çok hadis, Siyer, Melâhim kitaplarında yer alan Kıyâmet alâmet’lerinden “Mehdî’nin Zuhuruna” dâir, hadislere yer verilmemiştir. Mehdî’nin zuhuruna dair, Tirmizî ve Ebû Davud rivayetlerini nakleden râvî’lerin mu’teber olmadığı cerh ve ta’dil âlimlerince beyan edilmiştir.
Tirmizî ve Sünen-i Ebû Dâvud başta olmak üzere, pek çok hadis, Siyer, Melâhim kitaplarında neredeyse tevâtür derecesine varacak kadar çok, Mehdî hadis’lerinin Şîa tarafından körüklendiği dikkati çekmektedir.
Günümüzde, kıyâmet alâmet’leri arasında en fazla istismar edilenleri, Mehdî ve Deccâl’dir. Ba’zı hadis, siyer ve melâhîm kaynaklarında yer alan, Mehdî ve Deccâl hakkında kimi özellikler, fizikî özellikler yer aldığı için, hemen hemen herkes kendine göre bir Deccâl, kendine göre bir Mehdî ta’rifi yapmış olup, ba’zılarına Mehdî, ba’zılarına da Deccâl yakıştırmasında bulunmuşlardı.
Bu hususta belki de en ihtiyatlı yol, Sahih hadislere göre ve İslâm tasavvufunda kesin olarak kabul edilen, “Hicrî beher asır’da, Cenab-ı Hakk’ın Dini’ni tecdit edecek (yenileyecek, bid’at ve hurâfe’den temizleyecek, aslına, sünnete uygun hâle getirecek) bir müceddid gönderecektir.
“Likülli Firavn'un Mûsâ” fehvasınca, yâni, (her bir asır’da gelecek bir Firavun’a karşı, Allah bir Mûsa gönderecektir.) daha doğru bir tesbitle, her asırda bir mubtîl’e karşı bir muhîk gelecektir. Bir tarafta herşeyi bozan, ifsad eden, iptal edene karşı, düzeni yeniden sağlayan, ıslah eden deforme olmuş şeyleri reforme eden bir mehdî gelecektir.
Lügatte: Doğru yolu bulmak; yol göstermek rehberlik etmek anlamında hûdâ (hey, hidâyet kökünden türetilmiş bir sıfat olup, “hidâyete erdirilmiş, kendisine doğru yol gösterilmiş kişi” demektir. Kur’ân-ı Kerim’de “Hidâyet” kökünden türeyen fiil ve isim kalıbında pek çok kelime bulunmakla birlikte “Mehdî” kelimesi yer almamaktadır. Hidâyet kavramı, Allah’a, Peygamber’e Kur’ân’a nisbet edilmekte, ayrıca insanların hidayeti benimsemesi anlamında kullanılmaktadır.
Kıyâmet alâmet’lerinin en büyük fitnesi olan Deccâl’in vasıfları:
İbn-i Ömer (r.a.) dedi ki:
Peygamber sallâ’llahu aleyhi ve sellem insanlar arasından kalkıp, Allah’a lâyık olduğu senâyi (medhi) yaptıktan sonra, Deccal’den söz etti ve:
- Ondan (o kötü âkibetten) sizi muhakkak haberdar edeceğim. Hiçbir Peygamber yoktur ki, kavmini Deccâl’in kötü âkibetinden haberdar etmiş olmasın. Ancak ben size, onun hakkında hiçbir Peygamber’in kavmine söylemediği birşey söyleyeceğim. Deccâl, bir gözü kördür, Allah ise aslâ böyle değildir. (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî)
Enes (r.a)’den: Peygamber salla’llâhu aleyhi ve sellem
Hiçbir Peygamber yoktur ki, ümmetini bir gözü kör yalancıdan korkutmuş olmasın. Dikkat edin! O bir gözü kördür, Rabbimiz ise aslâ öyle değildir. Onun iki gözü arasında (K.F.R) yâni kâfir yazılıdır; bunun her Müslüman (görüp) okur, buyurdu.
Müslimin rivâyetinde: Deccâl, sol gözü kör. Saçı çoktur. Cennet ve cehennemi vardır; fakat gerçekte cehennemi cennet, cenneti de cehennemdir.”
Ebû Davud’dan: Mesîh Deccâl, kısa boylu, yürürken iki ayağının arası fazlaca açık, bir gözü kördür. Kör olan gözü ne fazla açık, ne de çukurumsudur. Eğer ayırt edemezseniz biliniz ki, Rabbiniz kör değildir.” (Buhârî-Müslim)