ÖNCE VATAN GAZETESİ’nin Değerli Okuyucuları!
Bu haftaki KİTABİYAT SAYFASI’nda, Türkçe üzerine yazılmış kitapları ele alıyoruz.
Türkçe bizim dil bayrağımızdır. Türkçe bizim en değerli varlığımızdır. Değerlerimiz önem sırasına göre sıralanırsa, denilebilir ki O’nun yeri, candan aziz vatanımızdan da, yüce dinimizden de önde olmak gerekir: Dilini kaybedenler, önce millî kimliklerini, sonra da vatanlarını kaybederler. Tekrar millî kimliklerine ve vatanlarına kavuşmaları mümkün olmaz. Devletler, tarih sahnesinden silinebilir. Ancak devleti meydana getiren millet, dilini unutmamışsa, millî kimliği de kaybolmamış demektir ve tekrar vatan topraklarına sâhip olabilir.
Dinimizi öğrenmek için de dilimizi bilmek mecburiyetindeyiz. İbâdet ederken, âyetleri ve bir kısım duaları Kur’an diliyle (ki o dil, kimilerinin zannettiği gibi Arapça değildir) okuyor olsak bile, din yalnızca ibâdetten ibâret değildir. İyi bir Müslüman’ın ilmihal bilgilerini de öğrenmesi gerekir. O bilgileri anlayabilmesi, benimsemesi, özümsemesi ve uygulayabilmesi için ana dilini bilmesi gerekir.
Türk olmanın en belirgin göstergesi Türkçe konuşmaktır. Türkçe konuşmak yetmez. Türkçeyi; doğru ve güzel konuşmak, ‘konuşmadaki imla’ demek olan telaffuz kaidelerini bilmemiz gerekir. Yazarken de imla ve dilbilgisi kaideleri ile diğer bilgileri…
Burada tanıtılan kitaplar, Türkçeyi güzel konuşmak ve doğru Türkçe ile yazmak isteyenlere rehber olacak değerli kaynaklardan birkaçıdır.
İyi okumalar…
PROF. DR. MUSTAFA ARGUNŞAH
1961’de Tokat’ta doğan Prof. Dr. Mustafa Argunşah ilk ve orta öğrenimini bu şehirde tamamladı. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne kaydoldu. 1982-1983 döneminde okulunu bitirdi. Aynı yıl Marmara Üniversitesi’nde yüksek lisansa başladı. Aralık 1983’te Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesinin açmış olduğu Türk Dili araştırma görevliliği imtihanını kazandı ve Ocak 1984’te bu fakültede göreve başladı. Marmara Üniversitesi’nde, merhum Prof. Dr. Mehmet Akalın’ın danışmanlığında 1986 yılında ‘Şükrî-i Bitlisî, Selimnâmesi ve Eserdeki Doğu Türkçesi Unsurları’ isimli yüksek lisans ve Muhammed b. Mahmud Şirvanî, Tuhfe-i Murâdî, (İnceleme-Metin-Dizin) isimli doktora tezini 1989 yılında tamamladı.
15 Aralık 1988’de Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne öğretim görevlisi olarak tayin edildi. Doktorasını tamamladıktan sonra aynı bölümün Türk Dili Anabilim Dalında 1989 yardımcı doçent oldu. 20 Ekim 1995’te bilim imtihanını vererek doçent unvanını aldı. 23 Mart 2001 tarihinde ise aynı bölümde profesörlük kadrosuna tayin edildi.
15 Eylül 1998-31 Temmuz 2000 tarihleri arasında yaklaşık iki yıl KKTC’de Doğu Akdeniz Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde misafir öğretim üyesi olarak çalıştı. Halen Erciyes Üniversitesindeki Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanlığı görevine devam etmektedir. Basılı kitaplarının yanında ilmî dergilerde çok sayıda makale, bildiri ve tenkit-tanıtma yazıları da bulunan Prof. Dr. Mustafa Argunşah’ın yayınlanmış eserleri:
Telif kitaplar:
Gagauz Türkleri, Dil-Tarih-Folklor ve Halk Edebiyatı: (Harun Güngör ile birlikte) Ankara, 1991.
Dünden Bugüne Gagauzlar: (Harun Güngör ile birlikte) Ankara, 1993.
Şükrî-i Bitlisî, Selim-nâme: Kayseri, 1997.
Gagauzlar: (Harun Güngör ile birlikte) İstanbul, 1998.
Muhammed bin Mahmud Şirvanî, Tuhfe-i Murâdî: (İnceleme, Metin, Dizin) Ankara, 1999.
Kirdeci Ali, Kesik Baş Kitabı: (Baskıda)
The Gagauz: (Harun Güngör ile birlikte) Londra, 2001
Yayıma hazırladığı eserler (Redaktörlük):
Milletlerarası Hoca Ahmet Yesevi Sempozyumu (26-29 Mayıs 1993) Bildirileri: (Abdulkadir Yuvalı ve Ali Aktan ile birlikte) Kayseri, 1993.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kuruluş ve Gelişmesine Hizmeti Geçen Türk Dünyası Aydınları Sempozyumu (23-26 Mayıs 1996) Bildirileri: Kayseri, 1996.
Kayseri ve Yöresi Kültür, Sanat ve Edebiyat Bilgi Şöleni (12-13 Nisan 2001) Bildiriler: (İsmail Görkem, Hülya Argunşah ve Atabey Kılıç ile birlikte) 2 cilt, Kayseri, 2001
Tercüme ettiği eser:
Kırım Tatarcasında Yapım Ekleri (İlhan Çeneli) Ankara, 1997.
DİL YARASI
Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Argunşah, Dil Yarası isimli kitabını 2006 yılında yayınladı.
Kitap, bir ilim adamının; Türkçe ve Türklük üzerine yazdığı yazıların bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Şuurlu bir Türk Milliyetçisi olan Prof. Argunşah, Türkçe sevgisinin, Türklük ruh ve şuurunu geliştirecek, pekiştirecek konularla da ilgilenmekte olduğundan; Kıbrıs, Kırım, Kerkük ve eğitim meselelerimiz konusundaki makalelerini kitaba dâhil etmiştir.
Argunşah, Türkçenin gücüne inancını şöyle açıklıyor: ‘Türkçenin beş bin yıllık tarihi, bin beş yüz yıllık yazılı kaynakları vardır. Çin içlerinden Balkanlara, hatta Batı Avrupa’ya, Amerika’ya, Kanada’ya, Avustralya’ya kadar koskocaman bir coğrafyaya yayılmış; en çok konuşuru olan beş dilden biridir. Türkçenin ayrıca ihtiyacımız olan bütün kelimeleri türetme yeteneğine sâhip sağlam bir yapısı vardır.’ Yazar kitabında sık sık Türkçenin farkında olmadığımız bu gücünü vurguluyor.
13,5 X 19,5 santim ölçülerinde 318 sayfalık kitapta Argunşah Hoca’nın katılmış olduğu ülkemizde ve milletlerarası toplantılarda sunduğu bildiriler de yer alıyor. Bu bildirilerle kitap, ilmî bir hüviyet de kazanıyor.
Dil ilmi ile meşgul olanlar, aynı zamanda edebiyatçıdırlar. Edebiyat ile tarih; yalnızca edebiyatın tarihi, tarih yazımının da edebî yönü olduğu için değil, kültürümüzün yapısının gereği olarak ülkemizde ayrılmaz bir bütün teşkil eder. Bu özelliği, Prof. Dr. Mustafa Argunşah’ın eserinde rahatlıkla görmek mümkün. Herhalde, fizikî ve/veya mânevî rahle-i tedrisinden feyz aldığı kişilerin etkisi olmalı.
Kitaptaki yazılar, okur-yazar her seviyedeki insanımıza hitap eder niteliktedir. İlmî konular işlenirken bile; ilmî sıkıcılıktan uzak, akıcı ve okuyucuyu saran, çeken bir üslup kullanılmıştır. Kitabın bütününe hâkim olan bu üslup, okunmayı kolaylaştırdığı gibi zihinlerde kalıcılığı sağlıyor.
Yazar; ‘Bizi gelecek asırlara Türkçe taşıyacak. Millet olma vasfımızı devam ettirme gücünü ve yeteneğini o verecektir. Bu yüzden annemizin ağzımızdaki ak sütü olarak gördüğümüz Türkçemiz konusunda daha hassas olmamız gerektiğini defalarca yazdım.’ Diyor.
Güzel Türkçemizi severek kullanan ve koruyan sessiz çoğunluk karşısında; dilimizi bilerek tahrip etmeye çalışan mâhutların, farkında olmaksızın yozlaştıran gafillerin çığırtkan azınlık olarak daha etkili olduklarının farkında olan Argunşah, ‘Ömrüm oldukça, bıkıp uzanmadan yazmaya devam edeceğim.’ Diyor.
Mutlaka sözünde durmuştur. Taşranın sınırlı imkânları içerisinde Türkiye’nin tamamına seslenebilmek, kurumuş toprağın suya hasreti gibi, güzel Türkçeyi özleyenlere ulaşabilmenin zorlukları herkes tarafından biliniyor. Renkli medyamız, Türkiye’yi ve Türkleri batılıların görmek istediği şekil ve muhteva ile göstermeye çabalayan kalem, mikrofon ve ekran taifesine daha çok imkân veriyor. Millî meselelerimizle ilgilenen yayınevleri kıt imkânları ile gönüllerindeki hizmet aşkını kitaba dönüştürmekte zorlanıyorlar. Bol imkânlara sâhip eyyam ağaları ise ‘ideolojik’ dedikleri fikrî eserlerden köşe bucak kaçıyorlar. Bu durumda bilgiyi ulaştırmanın, bilgiye ulaşmanın en pratik ve ucuz kaynağı internet siteleri oluyor. Onu da duyurabilmek, ihtiyaç sâhiplerini varlığından haberdar edebilmek kolay değil.
Bu olumsuzluklar, gelmiş geçmiş yönetimlerin belli ve devamlı bir kültür politikalarının olmayışının tabîi neticesidir.
* * *
Prof. Dr. Mustafa Argunşah’ın kitabı, 6 bölümden oluşuyor. Birinci bölümde Türk dili üzerine makaleler ve bildiriler yer alıyor. İkinci bölüm; ‘Türkçülük ve Türkçüler’ başlığını taşıyor. Bu bölümde; ‘Türkçü tavır’ kavramı hakkında bilgi veriliyor, Türkçülük fikriyatının oluşmasını ve gelişmesini, şuur hâlinde beyinlere ve benliklere yerleşmesini sağlayan Türkçüler tanıtılıyor. Üçüncü bölüm, Türk’ün millî bayramı Nevruz’a tahsis edilmiş. Dördüncü bölümde Eğitim ve kültür konuları işleniyor. Beşinci bölümde Türklük şuuruna sâhip insanlarımızın gönüllerindeki mutenâ köşeler olan Kerkük, Kıbrıs ve Kırım ile diğer Türk yurtları ile ilgili konular ele alınıyor. Altıncı ve son bölüm; bizi biz yapan her türlü değerlerimizi törpüleyen, aşındıran ‘Avrupa Birliği Masalı’na ayrılmış.
Masal denilip de geçilmemeli. Varlığımızı tehdit eden tehlikenin nereden hangi görünümle geldiğini bilen şuurlu gençlerimize ve Türklük ülküsünün genç nefer adayları olan gençlik öncesi dönemini yaşayan insanımıza tesir etmiyor olsa bile, olaylara mide, cep ve/veya kasa deliğinden bakan kocamanları-kodamanları kolayca kafa-kola alıveriyor. Nasıl oluyorsa, kafa-kola alınan aymazları, bir müddet sonra seçilmiş ve tâyin edilmiş yöneticiler olarak geleceğimizi belirleyen mevki ve makamlarda görmek talihsizliğine uğruyoruz.
Türkiye şüphesiz kozmopolitlerin kümelendiği büyük şehirlerden ibâret değil. Buralarda görünen, aysbergin su üzerindeki bölümüdür. Bizi şanlı mâzimize bağlayan, geleceğimizi oluşturacak dallarımızı besleyen köklerimiz Anadolu’dadır. Anadolu insanı; ezilmişliğinin, kavrulmuşluğunun sıkıntılarına rağmen diridir. Olayları yakından tâkip etmektedir, işin farkındadır. Prof. Argunşah’ın eserinden de öğrendiğimiz gibi; ilköğretim çağındaki gençlik öncesi çağların mensupları bile, millî meselelerimizle yakından ilgilenmekte ve kendi çapında çözümler üretmektedir.
Kendimizi tanımadan geleceği güvenle bakmamız mümkün değildir.
Dil Yarası isimli eserde okuyucuya, geleceğe güvenle bakmamızı sağlayacak gelişmeler ve geleceğimizi şekillendirecek projeler bir arada sunuluyor. Özellikle lise çağındaki gençlerimiz başta olmak üzere, her yaşta, her eğitim seviyesinde olan kişilerin mutlaka okuması gereken kitaptır.
Böyle bir kitabın her yıl birkaç baskı yaparak içerisinde bulunduğumuz 2012 yılında; en az 10’uncu baskıya ulaşması gerekirdi. İnşallah kısa zamanda rötar kapatılır.
TÜRK OCAKLARI KAYSERİ ŞUBESİ YAYINLARI: 0.352-225 80 10 e-posta: mustafargunsah@gmail.com
KISA KISA / KISA KISA ...
KISA KISA / KISA KISA ...
KELİMELERİN HİKÂYESİ: Muhsin Yolcu. Ağaç Yayıncılık. 0.212-518 59 59
TÜRK DİLLERİ ARAŞTIRMALARI: Talat Tekin. Simurg Yayıncılık. 0.212-297 87 75
e-posta: simurg@simurg.com.tr
NASIL YAZILIR, NASIL YAZILMAZ? Günel Altıntaş. Seçme Kitaplar Yayınevi. 0.212-512 25 75
TÜRKÇENİN DİL BİLGİSİ: Günay Karaağaç. Akçağ Yayınları. 0.312-432 17 98
e-posta: akcag@akcag.com.tr
TÜRK DİL BİLGİSİ: Muharrem Ergin. Boğaziçi Yayınları. 0.212-520 70 76
e-posta: yayin.bogazici@gmail.com
TÜRKÇENİN ZENGİNLİKLERİ VE İNCELİKLERİ: Prof. Dr. Doğan Aksan. Bilgi Yayınevi 0.312-431 81 22
e-posta: info@bilgiyayinevi.com.tr
KONUŞAMADIĞIMIZ TÜRKÇE: Hüseyin Movit. Avcıol Yayınevi. 0.212-522 40 51
İLERLEYEN TÜRKÇEM: Recai Ünal. Pandora Yayınevi. e-posta: bilgi@pandora.com.tr
TÜRK DİLİNİN SÂDELEŞMESİ VE HECE VEZNİ ÜZERİNE BİR MÜNÂKAŞA:
Prof. Dr. Abdullah Uçman’ın Doçentlik döneminde hazırladığı eserde; gerek Türkçenin sâdeleşmesi ve hece-aruz tartışmaları, gerekse Türk tenkit tarihi açısından önem taşıyan Çocuk Bahçesi’ndeki makalelerle elindeki mektupları bir araya getirerek Türkçenin önemli bir meselesi hakkında, 1800’lü yılların ikinci yarısındaki tartışmaları günümüze taşıyor.
İki bölümden oluşan 184 sayfalık kitapta Rıza Tevfik’in 1944 yılında bir ankete verdiği cevaptan, münâkaşa ile ilgili bölüme de yer veriliyor.
Eseri okuyanlar; Mehmet Emin (Yurdakul), Rıza Tevfik (Bölükbaşı), Ömer Nâci, Râif Necdet, Hüseyin Câhit (Yalçın) ve Abdurrahman Mehdî gibi bir dönemin önemli yazarların üslupları ile dil ve edebiyat görüşleri hakkında bilgi sâhibi olma imkânı bulabiliyor.
KİTABEVİ YAYINI: 0.212-512 43 28
e-posta: kitabevivaris@gmail.com
TÜRKÇEMİZ VE UYDURMACILIK:
Prof. Dr. Fâruk Kadri Timurtaş, 236 sayfalık eserinde; ‘Dil sevgisi; vatan sevgisi, ana sevgisi gibi sınırsızdır. Her türlü fedakârlığı gerektirecek kadar engindir. Bundan dolayıdır ki Yahya Kemal Beyatlı şu mısra’ı söylemiştir: ‘Bu dil ağzımda annemin sütüdür.’ Diyor ve devam ediyor:
‘Helal süt emenler vatanı da, dili de her şeyden üstün tutarlar. Sütü bozuk olanlar ancak dili bozmaya kalkışırlar. Bugün dilimiz, yazık ki, bozulmaktadır. Aşırı özelleştirme ve devrim nöbetine tutulanlar dil ormanında ağaç bırakmamak üzere baltalarını rastgele sallıyorlar. Bu katliamdan dili mutlaka kurtarmak gerekir.’
Dil âlimi Timurtaş, yapılan hatâları ve çözüm yollarını vukufiyetle ortaya koyuyor. Sunduğu çözümler arasında, ‘Dil Akademisi kurulması’ gibi, fayda sağlayacak bir teklif dikkat çekiyor. Eserin yazıldığı 1977 yılından günümüze 35 yıl geçmiş olmasına rağmen Dil Akademisi kurulmamıştır. Bu sebeple Türkçemizin durumu; hayatta olanların içini, ebedî âleme intikal edenlerin de ruhunu sızlatmaktadır.
BOĞAZİÇİ YAYINLARI: 0.212-520 70 76
e-posta: yayin.bogazici@gmail.com
OSMANLI’NIN DİLİ:
Tarihin kaydettiği cihan devletlerinin en muhteşemi ve sonuncusu olan Osmanlı Devleti, 50’ye yakın ülkede çok sayıda halkı nasıl bir araya toplamış onlara nasıl Osmanlılık kimliği kazandırmış ve kabul ettirmiş? Farklı dilleri konuşan bu halklarla nasıl iletişim kurmuş? Osmanlı idaresi altındaki Balkanlarda Türkçenin rolü ne idi?
Osmanlıca nedir, nasıl gelişmiştir? Bu dil Türkçe, Arapça ve Farsçanın karışımından oluşmuş yapay bir dil miydi? Osmanlı münevveri kendi dilini nasıl görüyor ve adlandırıyordu? Prof. Dr. Hayati Develi, eserinde bu soruların cevabını veriyor.
Osmanlı Devleti ile tarihindeki en yaygın asırlarını yaşayan Türkçenin, dil arkeolojisi yöntemleri de kullanılarak yapılan araştırmalara göre on bir yıllık bir geçmişi var. Yazılı tarihi ise Orkun Kitâbeleri ile başlıyor. Kitâbeler Türkçedir. Osmanlı Devleti, daha kurulurken Bizans’ın halefi idi. Aynı zamanda Emevî, Abbasî, Selçuklular ve Moğolların mirası üzerine kurulmuştu. Daha kuruluş safhasında çok milletli, çok dilli ve çok kültürlü bir devlet konumunda idi. Osmanlıca, bu şartların sonucudur.
KESİT YAYINLARI: 0.212-511 68 28
e-posta: kesit@kesityayinlari.com
SÖZÜM TÜRKÇE ÜSTÜNE:
Prof. Dr. Mustafa Argunşah, kitabında; Yirmi birinci yüzyılın ortalarında veya sonlarında ana dilimiz Türkçenin durumunun ne olacağını araştırıyor. Son derece iyimser bir sonuca varıyor. Sebebini de şöyle açıklıyor: ‘Aşağı yukarı beş bin yıldır konuştuğumuz ve bin beş yüz yıldır yazı dili olarak kullandığımız Türkçemiz güçlüdür. Dilimizde kirlenme varsa da kesinlikle dilimizi yok edecek boyutlarda değildir. Türkçenin meselelerini yüz elli yıldır tartışıyoruz. İnsanlarımız artık uyanmış, bilinçlenmiştir. İnsanlarımız doğruları öğrenmeye, yanlışlarını düzeltmeye hazırdır.’
KESİT YAYINEVİ: 0.212-511 68 28
e-posta: kesit@kesityayinlari.com
TÜRKÇENİN SIRLARI:
Nihat Sâmi Banarlı’nın makalelerini okuyanlar, satırlar ve hatta kelimeler arasında kılıç şakırtılarını duyar gibi olurlar. Rahmetli Banarlı, Türkçemizi bilerek veya cehâlet sebebiyle yanlış konuşanlara ve yazanlara, kılıç gibi kullandığı kalemiyle savaş açan müthiş bir silahşordu. İlk baskısının yapıldığı 1972 yılından 2012 yılına kadar 32 baskı yapan bu kitabı, denilebilir ki alanında tektir.
Türkçenin Sırları, yalnızca Türkçe meraklılarının değil, adını edebiyat tarihine silinmeyecek şekilde yazdırabilen nice şairlerin ve yazarların da zevkle okudukları ve yararlandıklarını iftiharla belirttikleri bir şaheserdir. Türkçe üzerine böylesine mahâretle biçimlenmiş yazıların toplamı, dil bilimi gibi mantıklı fakat ağır bir konu, sağladığı fayda kadar, okuyana; zevk, huzur ve gurur veriyor.
Bir defa okunup bir kenara bırakılacak cinsten bir kitap değil. Sözlük gibi, imla kılavuzu gibi, daime el altında bulundurulması gereken, tekrar tekrar okumasına rağmen, bir müddet sonra kendini özleten, âdetâ bağımlılık yapan bir hazine. Okudukça kıymeti artıyor.
KUBBEALTI NEŞRİYATI: 0.212- 516 23 56
e-posta: bilgi@kubbealti.org.tr
SÖZÜN DOĞRUSU 1 VE 2
Şair, yazar ve mütefekkir Yavuz Bülent Bâkiler’in bâzı öğretmenler tarafından yardımcı ders kitabı olarak tavsiye edilen bu kitabı, bir televizyon kanalında ve bu kanala bağlı radyoda aynı isimle yaptığı programdaki konuşmalarının bant çözümüdür.
Dilimizin güzel konuşulması ve yazılması konusunda, gerçek anlamda bir rehberdir. Yazarına ‘fahri doktor’ unvanı, pek çok armağanlar kazandırmıştır. 10 yıl içerisinde 16 baskı yapan eserin sağladığı en büyük hizmet de okuyanlara, güzel Türkçemizi daha düzgün konuşma alışkanlığını kazandırmış olmasıdır.
TÜRK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARI: 0.212-526 16 15
e-posta: tedev@turkedebiyati.com.tr