114 SÛREDE KUR’ÂN ÇOCUKLARA NE DİYOR?

Hazırlamış olduğu ‘Kur’ân Bana Ne Diyor?’ isimli eseri 22 baskı yapan İlâhiyatçı Veli Tâhir Erdoğan, son derece isâbetli ve faydalı bir projeyi gerçekleştirmiş bulunuyor. 

Ülkemiz insanlarının önemli bir bölümü, namazda okuduğu veya çeşitli vesilelerle dinlediği sûrelerde ne denildiğini bilmiyor. Bilenlerin hepsinin, bildiklerini çocuklarına öğretmeye yeterli olduğu, olsa bile zaman ayırabildiği söylenemez. Bu hakikatleri çok iyi bilen Erdoğan Hoca, doğrudan hedef kütleye hitap eden müstesna ve muhteşem bir eser hazırlamış:  ‘114 Sûrede Kar’ân Çocuklara Ne Diyor?’

Müellif, eseri hakkında şu bilgileri veriyor: 

Bu kitap, çocuklarımızın; 

• Kur'ân ile tanışmaları, Kur'ân'ı anlayarak okumaları, Kur'ân'ın temel konuları üzerinden bir Kur'ân kültürüne sâhip olmaları,

•İslâm dini ile emir dili üzerinden değil; sevgi, bilgi, ikna ve hikmet dilleri üzerinden tanışmaları, taklidi imanda kalmayıp, tahkîki iman dersleri almaları,

•Din binasını ezber üzerine değil, anlam üzerine inşa etmeleri; dinin temel konularını düşünerek anlamaları, severek, isteyerek ve içlerine sindirerek yaşamaları,

•Kur'ân'ı geçmişte kalan bir kitap değil, geleceği inşa eden bir kitap gibi okumaları, 

•Kur'an'ın en güzel şahsî gelişim kitabı olduğunu bilmeleri; O’nun rehberliğinde, Peygamber Efendimizin (sav) örnekliğinde değerler eğitimi almaları, güzel bir kişilik ve karakter sâhibi olmaları için,

•10 yaş üstü çocukların kendilerinin okuyabileceği, 10 yaş altı çocukların da ebeveyn rehberliğinde anlayabileceği bir şekilde, sâde ve anlaşılabilir bir dille hazırlanmıştır.

16,5 X 24,5 santim ölçülerinde, sert kapak içerisinde mat kuşe kâğıda tamamen renkli ve resimli olarak basılı çok sevimli eserde ele alınan konulardan bâzıları: *Kur’ânı anlayarak okumak nasıl olmalı. *‘Din’ kelimesinin mânâsını bilmenin önemi, *İmanın şartları. *İslâm’ın şartları, *Şükür ve duâ ahlâkı. *İsraf etmeme ve tutumlu olma ahlâkı. *Öfke kontrolü. *Geleceğe hazırlanmak. *Görgü kuralları. *Doğruyu yanlıştan ayırma becerisi. *Anne-babanın değerini bilme ve saygı ahlâkı. *Şükretmek. *Yardımlaşma. *Güzel âhlâk sâhibi ve güvenilir olmak. *Doğruluk ve dürüstlük. *Zorluklarla mücâdele. Ve daha pekçok konu… 

Eser, bir çocuk kitabı olduğu için, kolay anlatmak ve kolay anlaşılmak prensiplerine uygun olarak hazırlanmıştır. Bunun için daha önce hiç denenmemiş bir kurgu uygulanmıştır. Kurgunun merkezine okul konuluyor. Okuldaki öğretmenlerle üniversite öğretim üyeleri, bu kurguda danışma kurulu olarak yer alıyor. Onların danışmanlığında 114 sûre, 114 öğrenci tarafından anlatılıyor. Kurguda, teknolojiye de önemli bir yer veriliyor. 

Projenin maksat ve hedefleri şöyle açıklanıyor: *Kur’ân’ı yüzünden okuyan çocukları, anlayarak okumaya teşvik etmek. *‘Kur’ân yetişkinlere hitap eden bir kitaptır. Çocukların O’nu anlaması zordur’ algısını değiştirmek. *‘Kur’ân sâdece dînî ilimlerden bahseder’ algısını değiştirmek. *Ezber üzerine kurulu bir din anlayışının yerine, okuyarak anlama, düşünerek kavrama, benimseyerek yaşama anlayışını geliştirmek. 

Projede tâkip edilen yöntem, ‘Sürahi-Bardak Yöntemi’ olarak isimlendiriliyor ve şöyle açıklanıyor: 

Matematik ilmi sürâhi olsun. O ilmi öğrenmek isteyen öğrenciler de bardak olsun. Bize ilkokul birinci sınıfta matematik ilmi, 1’den 20’e sayacak kadar verildi. Dört işlemden sâdece toplama ve çıkarmayı öğrendik. 2. Sınıfa geldiğimizde bize 100’e kadar sayma öğretildi. Bunun yanında çarpmayı ve bölmeyi de öğrendik Yaşımız büyüdükçe bize verilen bilgi arttı. Bu yönteme, ‘sürâhi-bardak yöntemi’ deniyor. Bu projede, 114 sûredeki mesajlar sürâhi oldu, bizler o sürahinin karşısında bardak olduk. Bize sürahinin tamamı değil, bardağımızın aldığı kadarı verildi. Ayrıca sûrelerde verilen bütün âyet meallerinde, bütün açıklamalar âyetin özüne uygun olarak, bizim anlayacağımız şekilde yapıldı. 

Bu açıklamadan sonra bir sûrenin  açıklanmasını ibâdetlerde ve günlük hayatta en çok okunan ‘Asr Sûresi’ ile yapalım: 

Sûrenin adı olan ‘Asr’, belli bir zaman dilimini anlatmak için kullanılan kelimedir. ‘Asır’ ve ‘yüz yıl’ olarak da kullanılıyor. 

Birinci âyet: (Kur'an'ın indiği, Peygamberin yaşadığı) Asır şâhit olsun:

Bu âyeti anlamak için şöyle bir soru soralım. Yeryüzünde şimdiye kadar yaşayan insanlar içinde en değerli insan kim? Yeryüzünde şimdiye kadar gönderilen ilâhî kitaplar içinde en değerlisi hangisi? Bütün Müslümanlar bu sorulara şu cevabı verir: ‘En değerli insan Hz. Muhammed'dir. (sav). En değerli kitap Kur'ân-ı Kerim'dir.’

Şimdi, bu değerli iki şeyi, çok kıymetli bir hediyeye benzetelim ve soralım: Sevgili Allah'ımız bu hediyeyi, ilk olarak hangi asırdaki insanlara verdi. Cevap: 6. asırda Mekke yaşayan insanlara. Peki, o insanlar ne yaptı? İkiye ayrıldı. Verilen hediyenin kıymetini bilenler ve bilmeyenler. Bilmeyenler çoktu, bilenler çok azdı. Hediyenin değerini bilmeyenler, bilmemekle kalmadılar ve bilenlere ‘Siz yanlış yapıyorsunuz’ dediler. Bununla da kalmadılar, bilenleri vazgeçirmek için her türlü yolu denediler. Gelin bu açıklamadan sonra 2. âyeti okuyalım. 

İkinci âyet: (En değerli hediyelerin kıymetini bilmeyen) İnsan gerçekten zarardadır.

Dünyanın en değerli hediyelerinin kıymetini bilmeyenler zarar ettiler. Peki, kimler kazandılar?

Üçüncü âyet, kimlerin kazandığını anlatıyor: *İman edenler kazandı. *İmanlarına yakışan güzel işler yapanlar kazandı. *Haksızlığın çok yapıldığı bir asırda, insanlara hakkı, hukuku doğruluğu dürüstlüğü tavsiye edenler kazandı. *Yine bu zor zamanda, doğru yoldan dönmeyenlere sabretmeleri gerektiğini tavsiye edenler kazandılar.

Bu ayetler 6. asırda indi. Biz şimdi 21. asırdayız. Arkadaşlar bu asır da bize şâhit. Bizim Kur'ân'a öğrenci olduğumuza şâhit. Kur'an'ı anlamak ve anlatmak için gayret ettiğimize şâhit. Bu derslerde insanlara hakkı (hakîkati) nasıl tavsiye edeceğimizi öğrendik. Bu derslere hazırlanırken zorlandık ama sabrettik. Birbirimize sabrı tavsiye ettik.

Bu ders ve bundan önceki bütün derslerde ‘Kur'an'ın ve Peygamber Efendimizin kıymetini öğrendik. Bunun için Sevgili Allahh’ımıza ne kadar şükretsek azdır.

Asr Sûresi Bize Ne Diyor?

Sizi tebrik ederim. Siz Kur'an'ın ve o Kur'an ile sizi tanıştıran Peygamberin kıymetini bildiniz. Kıymetli zamanınızı Kur'an ı anlamak için ayırdınız. Bu gayretinizin devâmını dilerim.

BİLGEOĞUZ YAYINLARI: Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul.

Telefon: 0.212-527 33 65 

Belgegeçer: 0.212-527 33 64 

e-posta: [email protected]  www.bilgeoguz.com.tr 

VELİ TÂHİR ERDOĞAN:

1965’de Kırşehir’de doğdu. İlâhiyat Fakültesi’nden sonra uzun yıllar yurt dışında eğitim konularında proje danışmanlığı yaptı. Bu görevine yurt içinde ve yurt dışında devam ediyor. 

Veli Tahir Erdoğan, kitabın yazarının müstear adıdır. Yazar, hayatı boyunca isim ve unvanı ile değil, çalışmalarıyla anılmak istemiştir. Bu sebeple isminin açıklanmasına izin vermemiştir.

Çalışması ve eseri hakkında şu bilgileri veriyor: 

Çalışmalarım tekil şahıs olan fakir tarafından hazırlandı. Ancak meydana gelen ürünler, yalnızca benim değil. Benim üzerimde emeği olan birçok kitap ve insan var. Bu durumda benim ortaya, koyduğum bir eser, ne kadar özgün ve orijinal olursa olsun benim olmuyor. Üzerimde emeği olan insanlarla birlikte düşünüldüğünde ‘bizim’ oluyor. 

O yüzden teşekkürün de, bize değil, bize bu nimetle şereflenme ve değerlenme imkânı veren Rabbimize yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Öncelikle böyle bir çalışma yapmayı bana lütfeden Rabbime sonsuz hamd olsun. Bıraktığı Sünnet ve Hadis mirasıyla Kur'ân'ı en doğru şekilde anlamada bize rehberlik yapan Efendimiz, Hz. Muhammed Mustafa'ya sonsuz salât u selam olsun.

Çalışmalarımın her safhasında maddî-manevî desteğini esirgemeyen büyüklerime, tashih ve dizgi aşamasında destek veren yakın çalışma arkadaşlarıma, ayrıca bu ve benzeri bütün çalışmalarımda evimde her türlü maddî-manevî çalışma ortamının hazırlanmasında bana yardımcı olan değerli eşime teşekkür etmek istiyorum.

Bu çalışma boyunca, birçok kitap, meal ve tefsirden, onları hazırlayan hocalarımızdan vicahi, şifahî ve gıyabî olarak istifade ettim. Hocalarımızın ellerinden öpüyor, onlara da teşekkürlerimi sunuyorum.

Bugünlere gelmem, faydalı hizmetler yapabilmem için ellerinden gelen her türlü fedâkârlığı fazlasıyla yapan, anne-babama da teşekkür ediyor, onların da ellerinden öpüyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. 

GÜLZÂR-I HAKÎKAT / Hakîkatın Gül Bahçesi

Dağıstan asıllı bir Müslüman Türk olan ve Türkiye’ye göç edip Tokat’ta yerleşen bir âilenin ferdi Fazlullah Rahimî’nin hayatı hakkında bilgi yoktur. Ancak, güvenilir kaynaklarda O’nun Osmanlı’nın son döneminde yaşadığı, bir Mevlânâ bendesi, Mesnevî ve uzmanı mutasavvıf olduğu belirtiliyor. Kendisi baştan ayağa Allah, Rasûlullah ve Ehl-i Beyt sevgisiyle donanmıştır. Günümüze intikal eden iki eseri vardır: Gülzâr-ı Hakîkat ve Kerbelâ Vak’ası’nı anlattığı Gülzar-ı Hasaneyn. 

Eserlerindeki ifâdelerinden Ehl-i Sünnet mensubu olduğu anlaşılıyor. 

Eserin mukaddimesinde Rahîmî eserini kaleme alış sebebini şöyle açıklıyor: ‘Mesnevî-i Şerif’in beyitlerini kendi kendime şevkle okurken anladım ki; Mesnevî-i Şerif'ten yalnız münevver olanlar anlayıp istifâde edebiliyorlar. Halktan insanlar istifâde edemiyor. Halbuki oradaki bilgiler herkese faydalıdır. Dolayısıyla herkesin anlayacağı dille de yazılması gerekir.’ 

Mukaddimenin bir başka kısmında şöyle diyor: ‘Maksat hikâye dinlemek veya okumak değildir. Hikâye, ‘kıssa’ olarak da anılır. Kıssa okumaktan maksat, hisse çıkarmaktır. Hisse çıkarmak, ders almak ve tecrübe edinmek için de hikâyenin görünüşüne yapışılmamalı, derinliğine inmeye çalışılmalıdır.’ 

Eser 3 bölümden oluşuyor: Her bölümün girişinde Mesnevî-i Şerif’ten seçilmiş hikâyelerin özetleri yer alıyor. 

Birinci bölümde 42 adet hikâye bulunuyor. Her hikâyeden sonra ‘Kıssadan Hisse’ başlığı altında, hikâyeden alınacak ders, edinilecek tecrübe, kısa cümlelerle özetleniyor.  

İkinci bölümde girişte özetleri verilen 48 hikâye bulunuyor. Bu bölüm Hz. Ali (kav) hikâyeleriyle dikkat çekiyor. Cemel Vak’ası, Sıffın Vak’ası, Hâriciler Olayı, Hâricîlerle Savaş, târih kitaplarındaki şekliyle sayfalarda yer alıyor. Devamında Hz. Ali’ye Naatlar (üstün vasıflarını belirtedek anlatan metin) önemli bir hacim teşkil ediyor. Sonraki bölümler ise Hz. Hüseyin ve Kerbelâ Vak’ası ile 12 imam hakkındaki bilgilerle tamamlanıp Mesnevî-i Şerif Hikâyelerine yer veriliyor. 

Üçüncü Bölüm, ‘Sultanü’l Ulemâ’ başlığı altında Hz. Mevlânâ’nın babası Muhammed Bahâeddin Hezretlerinin doğumundan, ebedîlik yurduna göçmesine kadar olan hayatı ile başlıyor, Hakîkatin Gül Bahçesi’nden hikâyelerle devam ediyor. Hikâyelerde Gazneli Sultan Mahmud, Hz. Yusuf, Hz. Muhammed, Allah’ın emir ve yasaklarına tam olarak riâyet eden sâlih kimselerden İbn-i Âmir’le ilgili bilgiler ve hikâyeler, nazar, hikâye ve masallar, Gazi İyaz’ın hikâyesi alâka ile okunuyor, alınacak dersleri anlatan bölümlerden faydalanılıyor. 

Diğer hikâyelerden bâzılarının başlıkları: ‘Güzel bir câriye sebebiyle Mısır pâdişahı ile Musul Şahı’nın savaşı’, ‘Köle Ferec’in mâcerâsı’, ‘Bilal-i Habeşî Hazretlerinin önceki halleri’, ‘Yusuf ile Züleyhâ’, ‘Edhem Oğlu İbrâhim Hazretleri’, ‘Abbâsî halifelerinden Hârun Reşid’in kardeşi Behlül Dânâ Hazretleri’, ‘Bir Müslüman, bir Yahudi ve bir Hıristiyan yoldaş olmuşlar, köyde kendilerine verilen helvayı ne şartlarla taksim etmişler?’

Bir hikâyenin hayrete düşürücü başlığı var: ‘Bir pâdişah, yakın bir dostuna şiddetle öfkeleniyor. Kılıcını çekip o arkadaşını öldüreceği esnâda, pâdişahın çok sevdiği veziri, şefaat edip o şahsı öldürülmekten kurtarıyor. İşin garibi şu ki: ölümden kurtarılan o arkadaş, vezirin şefaat etmesinden dolayı vezirden inciniyor, şefaatçi vezire âdetâ güceniyor.’  

Fazlullah Rahimî; ‘Pâdişahtan murat, hakîki pâdişah olan Allah, vezir ise peygamber’ diyerek hikâyeyi açıklıyor… (s: 706)

Eser, kime ait olduğu belirtilmeyen bir beyitle son buluyor:

Taş yürekli olsa adam eğer / Mesnevî’den yumuşar iman eder.’

Hazret-i Mevlânâ’nın Bendelerinden Hüseyin Top tarafından yayına hazırlanan 14 X 21 santim ölçülerinde, sert kapaklı cilt içerisinde 784 sayfalık eser, Haziran 2021’de yayınlandı. 

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş. İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul

Telefon: 0.212- 251 03 50

Belgegeçer: 0.212-251 00 12

e-Posta: [email protected]  www.otuken.com.tr  

KUBBEALTI AKADEMİ MECMÛASI

İlk sayısı Ocak 1972’de yayınlanan Kubbealtı Akademi Mecmûası, 49 yıl 5 ay içerisinde 200 sayı yayınlandıktan sonra, Haziran 2021’de, ardında büyük bir boşluk bırakarak okuyucusuna vedâ etti. 

Dergiler, -günümüzde ‘yazar’ olarak anılan- muharrir, müellif ve şâir gibi kalem erbabının fidanlığıdır. Osmanlı döneminden başlamak üzere, son 15-20 yıla kadar isim ve şöhret sâhibi olmuş kalem erbabının ilk yazı denemeleri dergilerde yayınlanmıştır. Dergiler aynı zamanda kültürümüzün da kaleleridir. Bir mecmûanın kapanması bir kalenin düşmesi demektir. Bâzı aileler için dergi, ailenin bir ferdi gibidir. Kapanması, aileden bir ferdin vefatı gibi üzüntü kaynağı olur. 

Kubbealtı Mecmûası’nın yayın dünyâsından çekilmesinin geçici bir zaman dilimiyle sınırlı kalması temennimiz, Vakfın diğer kültür faaliyetlerinin devam edecek olması ise tesellimizdir. 

Vedâ yazısında, üzülerek alınan kararın gerekçesi olarak yazı tedârikindeki zorluklar ve abone sayısındaki azalma gösteriliyor. Ümit edilir ki bu iki noksanlık da kısa süre içerisinde giderilir. 

Mecmûanın son sayısının muhtevası, Türk millî kültürüne hizmet etmeyi hayatının gayesi olarak kabul edenleri harekete geçirecek mükemmeliyettedir. Hiç değilse bu son sayıya rağbet gösterilmesi ile alınan kararın gözden geçirilmesi ihtimali belirmiş olur. İhtimali hakîkate çevirmek her münevverin, farz-ı ayn kabilinden vazifesi olmalı. 

Son sayıdaki muharrirler ve makalelerinin başlıkları:

*Sâmiha Ayverdi: Turgut Alsırt'a Mektup. *Nihad Sami Banarlı: Beyannâme. *Ekrem Hakkı Ayverdi: İstanbul'un Fethi Etkinlikleri. *Beşir Ayvazoğlu: Karga ile Tilki. *Selim İleri: Reşat Nuri'yle Başlamak. *Hicran Göze: Hoca Ken'an Rifâî'yi Tanımak ve Anlamak. *Ethem Ruhi Fığlalı: Kuruluşunun 50. Yılında Kubbealtı Akademisi'nin Düşündürdükleri. *Mehmet Demirci: Celâl Hoca ve Ken'an Rifâî. *Fahrettin Olguner: Son Yüzyılların Düşünce Akımları Karşısında Sâmiha Ayverdi’nin Duruşu. *Abdullah Uçman: ‘Dârülfünun'da Kadın’ Üzerine Bir Anket. *Cemil Altınbilek: Birlikteyiz. *Özcan Ergiydiren: Dostluk. *İbrahim Numan: Kuşlar ve İstanbul. *Uğur Derman: Bursalı Rızâ Efendi. *A. Yağmur Tunalı: Türklüğün Yüksek Medeniyet Ufkunda Türkçe. *Zeynep Uluant: Cepheden Mektup Var. *Metin Eriş: Vakıf Medeniyetimiz ve Vakıf İnsanlar. *Şebnem Eryavuz: Ekrem Hakkı Ayverdi Koleksiyonu ve Ona Işık Tutan Hâtırâlar. *Mehmet Güntekin: Birkaç Beyit. *Ayşe Göktürk Tunceroğlu: Dünyânın Sosyalliği Üzerine. *Mîlâd Salmânî: Hâfız ve Yoldaşlık. *Zeki Önsöz: İstiklâl Marşı'mızın 100. Yılı. *Gazi Bilgin,: Uğur Derman Bağdat'ta.

KUBBEALTI İKTİSÂDÎ İŞLETMESİ Peykhâne Sokağı Nu: 3 Çemberlitaş, Fatih – İstanbul.

Telefon: 0.212-516 23 56

Belgegeçer: 0.212-638 02 72 

e-posta: [email protected]  www.kubbealti.org.tr  

MUHTIRADAN DARBEYE –Türkiye’de Siyâsetin Açıklamalı Kronolojisi (1971-1982)

Kültür ve Turizm eski bakanlarından Ertuğrul Günay, Altan Tuna ile birlikte yazdığı 416 sayfalık kitapta Türkiye’nin 1971-1982 arasındaki 10 yılına ışık tutuyor.  12 Mart 1971 muhtırasından 12 Eylül askerî darbesine kadar geçen dönem, çalkantılı yıllardır. Demokrasi ambalajlanıp mahzene kaldırılmış, ülkenin yönetimi 5 kişilik ekibe teslim edilmişti.  Ekibin onayladığı anayasa, Türkiye’yi 1961’in de gerisine götürdü. Koalisyonlar, post modern darbelerle Türkiye hayli güç ve itibar kaybetti. 

LİTERATÜR YAYINLARI: İstiklal Caddesi Nu: 55 Mim Han Kat: 4 Beyoğlu – İstanbul.

Telefon. 0.212-292 41 20

Belgegeçer: 0.212-292 41 22

e-posta: [email protected]  www.literatur.com.tr  

KISA KISA… KISA KISA…

1-TOPEKA OKULU (Roman): Ben Larner – Hakan Toker /  Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık.

2-GECE YARISINDAN SONRA BİR SAAT: Herman Hesse – Kâmuran Şipal  / Modern Klasikler Yayınevi.

3-DELİ TARLA (Hikâyeler): Şermin Yaşar / Doğan Kitap.

4-SANKİ HER ŞEY DAHA DÜN GİBİ: Hilmi Yavuz / Everest Yayınları. 

5-BALIKÇI VE OĞLU: Zülfü Livaneli / İnkılap Kitabevi.