İKİ MUSTAFA’MIZ

Yunus Emre uzmanı, Arapça, Farsça ve İngilizce kitap mütercimi, İmam-ı Gazali ve Abdülkadir Geylânî’nin eserlerini asıllarından Türkçeye çeviren Yaman Arıkan, İki Mustafamız isimli son eserinde Hz. Muhammed Mustafa (sav) Efendimizin Müslümanlığa ve bütün insanlara; Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk milletine yaptığı hizmetleri, çok farklı bir şekilde âdetâ bilgileri zihinlere perçinlercesine anlatıyor. 

Eserinde Kur’ân-ı Kerîm’den müjdeler, Peygamber Efendimiz’den rûha ferahlık veren hadisler, öğütler var:

-Muhakkak ki Allah, îmân edip iyi işler yapanları içinden ırmaklar akan cennetlere koyar. Onlar orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler. Orada giyecekleri ise ipektir. (Hac, 23)

-Gerçekten müminler kurtuluşa ermişlerdir. (Müminûn, 23)

Peygamber Efendimizden:

-Bir Müslüman’ın hayırlı bir sözü öğrenip başkalarına da öğretmesi ve onunla amel etmesi, o sözün gereğini bizzat kendisinin yapması gibidir ve bir senelik ibâdetten hayırlıdır. 

-Kim ki helâlinden rızkını kazanmak ve geçimini sağlamak için çalışıp yorularak, yorgun sbir halde akşam yatağına girerse, Allh’ın affına râil olur.

İlim ön plânda tutuluyor. Yusuf Has Hâcib Kutadgu Bilig isimli eserinde ‘ilim güzel koku gibidir. Onu ne kadar gizleseniz de kokusunun yayılmasını önleyemezsiniz!’ diyor. İlim, milletleri köle olmaktan kurtaran, efendiliğe yükselten güçtür. 

Tavsiyelere riâyet edenlerin ebedî âlemdeki hayatları da saadetle doludur:

Biz, insana, ana babasına iyilik etmesini tavsiye etdik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütden kesilmesi otuz ay sürer. Nihâyet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki:

-Rabbım! Bana ve ana babama verdiğin nîmete şükretmemi ve râzî olacağın iyi işler yapmamı te'min et. Benim için de neslim için de iyiliği devam etdir. Ben Sana döndüm. Ve elbette ki ben Müslümanlardanım.

İşte, yapdıklarının iyisini kabul edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu, kendilerine verilen doğru bir sözdür (Ahkaf Sûresi, âyet: 15-16).

-‘Rabbımız Allah'dır’ deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yokdur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar cennetlikdirler.  Dünyâ hayâtında işledikleri iyi şeylere karşılık orada ebedî-dâimî kalacaklardır (Ahkaf Sûresi, âyet: 13-14).

Allah’a ve peygamberlerine îmân edenler, işte onlar, Rableri yanında sözü-özü doğru olanlar ve şehidlik mertebesine erenlerdir. Onların mükâfatları ve nûrları vardır. (Hadiîd Sûresi, âyet: 19)

Yaman Arıkan devam ediyor: Cenâb-ı Allah, insanı yeryüzüne halife olarak tâyin ettikten sonra kabilelere peygamberler gönderiyor. Son peygamber, bütün insanlığa gönderilen Hz. Muhammed Mustafa (sav) Efendimizdir. 

Sayın Arıkan; Hâlik-i Zülcelâl Hazretlerinin emirlerine, iki cihan serveri Peygamberimizin tavsiyelerine rağmen ülkemizde din adına yapılan yanlış işleri de anlatıyor. Erbâbı, kimden, kimlerden bahsedildiğini anlayacaktır. 

İkinci Mustafa’mız Olmasaydı…’ başlıklı bölüm 303. sayfadan başlıyor. Giriş bölümünde bâzı kişi ve kuruluşların Atatürk aleyhinde kanaat oluşturmak için gıybet yaptığı, aleyhtar toplamak için çaba harcadıkları anlatılıyor. Eserin müellifi Arıkan; maksadının ‘Atatürk’ü savunmak değil yalnızca saf, temiz ve mâsum insanlarımızın bu olumsuz, lüzumsuz ve zararlı çabalara destek vermemesini, karşı çıkılmasını temin etmektir.’ diyor. Parantez içerisinde Atatürk’ün savunmaya ihtiyacı olmadığını belirtmeyi de ihmal etmiyor. Uyarılarını Kur’â-ı Kerîm’den âyetler ve Hadis-i Şeriflerle destekliyor: 

Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın!’ (Hucurat 12)

Hadisler:

-Ölülerinizi hayırla yâd ediniz!

-Ölmüş gitmiş tanınmış kişiler aleyhinde konuşmayınız. Sizin onlar aleyhinde söz söylemeniz onlara zarar vermez. Fakat geride sevenleri vardır. Bu sebeple, onlar aleyhinde söz sarfetmekle gerideki toplum arasında fitne-fesada ve nifak çıkmasına sebep olursunuz.! 

Müellif, eserinin sonraki bölümlerinde ‘Atatürk olmasaydı ne olacaktı?’ Diye soruyor ve 18 adet cevap veriyor. (s: 308-309) Ayrıca Haçlı Seferleri’nde ve 1915’ten 1922’ye kadar devam eden Anadolu’nun işgal gönlerinde Yunanistan, Fransız, İtalyan, İngiliz askerlerinin yaptıkları vahşeti ve Rusya destekli Ermeni çetelerinin tecâvüzleri ve yakma-yıkma olaylarını 13 maddede açıklıyor.  

Yaman Arıkan; yalnızca şikâyet edenlerin, moral bozmaktan başka bir işe yaramadıklarını bilmiş olmanın şuuru ile dile getirdiği şikâyetlerle alâkalı çâre ve çözümleri 352. sayfadan 360. Sayfaya kadar olan bölümde anlatmaya devam ediyor.  

İki Rüyâ’ başlıklı alâka çekici hâdiseler 361-366. sayfalarda merakla okunuyor. 

Ne yapdı, neler bırakdı’ başlıklı bölüm 367-386. sayfalarda. 

387-480. sayfalar arasında yer alan ‘İkinci Mustafa’mız Diyor ki’ başlıklı bölümden seçilen iki paragraf:

Türkiye dışında kalmış Türkler, ilkin kültür meseleleriyle ilgilenmelidirler. Nitekim biz, Türklük da'vâsını böyle bir müsbet ölçüde ele almış bulunuyoruz. Büyük Türk Târihinde, Türk Dili'nin kaynaklarına, zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesindeki Yâkut Türklerinin dil ve kültürlerini bile ihmâl etmiyoruz.

***

Dîn, lüzûmlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devâmına imkân yokdur. Yalnız şurası var ki, dîn, Allah ile kul arasındaki bağlılıkdır. Softa sınıfının dîn simsarlığına müsâade edilmemelidir. Dînden mâddî menfaat te'min edenler iğrenç kimselerdir. İşte biz bu vazıyete muhâlifiz ve buna müsâade etmiyoruz. Bu gibi din ticâreti yapan insanlar, saf ve ma'sum halkımızı aldatmışlardır. Bizim ve sizlerin asıl mücâdele edeceğimiz ve etdiğimiz bu kimselerdir.

İkinci Mustafa’mızın vefatı’ 481-487, ‘Son Sözümüz’ başlıklı bölüm ise 489-497. sayfalarda. Bu bölümde Atatürk aleyhtârı faaliyetler takbih ediliyor ve yazar Cumhuriyet sevdâlılarına çağrıda bulunuyor:

‘İkinci Mustafa’mız Mustafa Kemal’in askerleri!

Sizler devletimizin, ülkemizin ve millî değerlerimizin aslî sâhiplerisiniz. Bir mânâda Türk vatanının, Türk milleti’nin ve Türk millî değerlerinin muhafızlarısınız. O halde; hassasiyetle, titizlikle kıskançlıkla değerlerinize sâhip çıkınız. Aksi halde, değerleriniz kurda kuşa yem olur.’ 

13,5 X 21 santim ölçülerinde 528 sayfalık eser, Kasım 2020’de yayınlandı. 

UYANIŞ YAYINEVİ Ticârethâne Sokağı Nu: 41 Tevfik Kuşoğlu İş Hanı Oda: 14 Sultanahmet, İstanbul.  

Telefon: 0.212-527 39 49

e-posta: [email protected].tr  //  www.uyanis.com.tr    

YAMAN ARIKAN

1937 yılında Manisa’ya bağlı Salihli İlçesi’nin Gökeyüp Köyü’nde doğdu. İlkokulu doğduğu köyde bitirdikten sonra, öğretmeninin harâretli ısrârları üzerine babası onu şehre gönderip okutmak istedi. Ancak, mâlî imkânları elvermediği için buna muvaffak olamadı. Küçük Yaman, babasının keçi sürüsünü gütmek üzere çobanlığa başladı. Ne var ki, Gökeyüp'ün yeşil ve serin dağları ona âdetâ zindan geliyordu. 

Bir şekilde kaçıp, şehirde tahsilini devam ettirmek için plânlar düşünmeğe başladı. Bu maksatla tasarladığı bir plân gereğince, Salihli’nin pazarı olan bir Çarşamba günü, gütmekte olduğu keçi sürüsünü dağda bırakarak şehre geldi. Pazar için şehre gelmiş bulunan köylülerinden, 6 kişiden 10'ar liradan 60 lira borç para alarak İstanbul'un yolunu tuttu. Orada; yokluklar, zorluklar ve sıkıntılar içinde, ortaokulu Beyoğlu Ortaokulu'nda, liseyi de ülkemizin seçkin liselerinden olan Kabataş Erkek Lisesi'nde okudu. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne girdi ve Filoloji Bölümünü bitirdi.

1967-1987 yılları arasında çeşitli gazete ve dergilerde yazarlık yaptı. Bu arada telif-tercüme, yirminin üzerinde esere imzâ attı. En kapsamlı çalışmasını ise BİZİM YÛNUS üzerine yaptı. Hâlen ülke meseleleri hakkında çeşitli projeler üzerinde çalışmaları devam ettirmektedir. 

Yaman Arıkan evli ve dört çocuk babasıdır. Arapça, Farsça ve İngilizce bilir.

Telif Eserleri:

Telifler: *İslâm Ahlâk ve Fazîleti ,*Gençlere Dînî Bilgiler. *Türklük Gurûr ve Şuûru.*Aklın Sesi veya Sağlıklı Çözüm. *Yayınlanmayan Mülâkaat veya Bâb-ı Âlî'den Hâtıralar. *Unutamadıklarım. *İki Millî Mürşîd. *Azrâil'e Meydan Okuyan İki Türk. *Millî Varlık ve Bekaamızın İki Temel Direği. *Ne Çabuk Unuttunuz. *Yûnus Emre ve Deyişleri (7 cild)  

Tercümeler:

*Hak Yolcusunun Düstûrları (Ahmed Er Rufâî). *Gavs-ı Âzam Seyyid Abdülkadir Geylânî'nin Sohbetleri (Abdülkadir Geylânî). *Gafletten Kurtuluş - 2 Cild (Ebülleys Semerkandî).*Müzekkin Nüfus  (Eşrefoğlu Rûmî'den sâdeleşdirme).*İlâhî Nizâm (Gazâlî). *İlâhî Ahlâk (Gazâlî). *Kırk Esas (Gazâlî). *Âbidler Yolu (Gazâlî). *Ârifler Yolu (Gazâlî). *Ey Oğul (Gazâlî). *Ledün Risâlesi (Gazâlî). *Nûr Kandili (Gazâlî). *Va'z Risâlesi (Gazâlî). *Mukaddes Merdivenler (Gazâlî). *Kıstâs-ı Müstakîm (Gazâlî). *Kavâidü'l-Akaid (Gazâlî)

KUŞBAKIŞI

Peyâmi Safâ’nın Server Bedî Külliyatından Bir Romanı:

KORKUYORUM

Server Bedi imzası, Peyâmi Safâ’nın daha çok maişet kaygısı ile yazdığı eserlerin ikinci bir kimliğidir. Server Bedî, Peyâmi Safâ’nın müstearıdır ama bâzen bu imzanın Peyâmi Safâ isminin önüne geçtiği bile olmuştur. Peyâmi Safâ’nın Server Bedî müstearıyla yazdığı romanlar adet itibarıyla Peyami Safa adıyla yazdığı romanlardan daha fazladır. Bazıları maişet kaygısıyla, popüler roman tarzında yazılmış bu romanların yanında, edebî değeri yüksek olan Cumbadan Rumbaya, Selma ve Gölgesi gibi eserlerde de bu imzayı tercih ettiği görülür.

Korkuyorum, Cumhuriyet gazetesinde 6 Birinciteşrin 1937 ile 25 Birincikanun 1937 târihleri arasında tefrika edilmiştir. Bir korku, vehim, kuruntu üzerine kurulan roman, eserin kahramanı Zehra’nın ‘Korkuyorum’ demesiyle başlar. Karakter oluşturmada çok başarılı olan Peyâmi Safâ, olayları, romanın bir diğer kahramanı olan Fâzıl’ın gözünden anlatır. Zehra, Sivrihisar’ın bir köyünden çıkmış, besleme olarak birkaç ev dolaştıktan sonra tüccar olan Fazıl’m evine hizmetçi olarak gelmiştir. Fâzıl’ın eşi Şâziye, Zehra’yı kızı gibi sever. Romanda Zehra üzerinden neredeyse bir Külkedisi masalı yaşanır. Peyâmi Safâ; köylü, câhil, bakımsız bir kızın adım adım bir hanımefendiye dönüşümünü çok başarılı bir şekilde anlatır. Evin hanımı Şâziye’nin ölümü ve Fâzıl’a vasiyetinde Zehra’yı bırakmamasını söylemesi olayların gelişiminde belirleyici rol oynar. 

Bir zaman sonra Zehra’yı Fâzıl’ın eşi, evin hanımı olarak görürüz. Zehra artık tam anlamıyla Batılı bir kadın olmuş, tenis oynayan, roman okuyan, kuaföre, dâvetlere giden bir karaktere dönüşmüştür. Mutlu mesut yaşarlarken Zehra köyüne gitmek ister. Köyden dönüşte Zehra, eşinden bahçeli bir ev satın alınmasını ister. Kızıltoprak’ta bahçeli bir ev alınır. Bu sıralarda Zehra’nın korkusu artar. Bir sabah Zehra’yı bahçedeki kuyunun başında intihara meyilli bir hâlde bulurlar. Çağrılan doktor yurt dışı gezisinin iyi gelebileceğini söyler. 

Romanın ikinci kahramanlarından biri olan evin hizmetçisi Rukiye, etrafta dedikoduların dolaştığını, Zehra’nın kocasını aldattığını Fâzıl’a söyler. Bu arada evden çıkan ve iki gün sonra eve dönen Zehra’nın etrafındaki kuşkular Fâzıl nazarında artmaya başlar. Böylece roman, polisiye havasında ilerler. Romana sonradan dâhil olacak ve evin bahçıvanı olarak kendine rol bulacak Ömer, romanın kilit isimlerinden biri olacaktır. Korku, sır, bilinmeyenler Ömer’in Zehra’yla olan beklenmedik ve sürpriz bağlantısı ile çözülecektir.

Korkuyorum da özellikle Fâzıl’ın olaylar karşısındaki muhasebelerindeki iç konuşmaları, Peyâmi Safâ’nın öteden beri ilgisinin olduğu tıp ilminin bâzı inceliklerini kullanması, özellikle Zehra karakterinde görülen ve korkan bir insanın psikolojisini veren kısımlar, olayın bir esrar üzerine kurulup romana polisiye bir hava verilmesi ve romanın son sayfalarına kadar büyük bir merakla okuyucu tarafından okunmasını sağlayan kurgu çok başarılıdır.

Şaban Özdemir’in notlandırarak yayına hazırladığı roman 12 X 19,5 santim ölçülerinde 303 sayfa olarak Kasım 2020’de yayımlandı. (Eserinden Söz’ünden özetlenerek iktibas edilmiştir.)

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş. İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul

Telefon: 0.212- 251 03 50

Belgegeçer: 0.212-251 00 12

e-Posta: [email protected]  www.otuken.com.tr  

TÜRKÇÜLÜK YAZILARI

1994-2000 yılları arasında Türk Dil Kurumu’nun başkanlığını yapan Türk Dili ve Edebiyatı Profesörü Ahmet Bican Ercilasun, Türk dünyası ve kültürü sevdalısı, Türk milliyetçiliği fikriyatının önderlerindendir. Kültür hayatımıza kazandırdığı her biri yekdiğerinden değerli 20’den fazla eserin müellifidir. Hizmetlerini bu eserlerle sınırlandırmamış, dergilerde, internet sitelerinde ve özellikle Yeni Çağ gazetesindeki makaleleriyle, kendisi gibi şuurlu Türk milliyetçilerinin yetişmesine üst seviyede hizmet etmiştir. 

Prof. Dr. Ercilasun’un ‘Türkçülük Yazıları’ adı ile yayınlanan 13,5 X 21 santim ölçülerindeki 255 sayfalık eserinde her biri bugün yazılmış gibi tâzeliğini koruyan, Herbiri zevk ve heyecanla okunan ufuk açıcı 117 adet seçme makalesi bulunuyor. 

Makalelerden bâzılarının başlıkları: *Türkçülük. *Türküm; Bu Ad Her Unvandan Üstündür. *Vatan Sevgisi. *Milliyetçilik Temel İlkedir Vazgeçilemez. *Türk Olmak. *Ülkücülük ve Milliyetçilik, *Türk Adı, *Millî Şuur, *Öremli Olan Türkçülüktür. *Türk Dünyası ve Türkiye. *Turan. *Atatürk ve Milliyetçilik. *Ülkü ve Gerçeklik. *Türk Kime Derler? *Türk Birliği. *Türkçüler Turancıdır. *Türk Milliyetçileri Neyi İhmal Etti? *Türklük, Cumhuriyet ve Atatürk Unutturulamaz! *Bütünlüğü Korumak Her Türk’ün Görevidir. *Türk Milliyetçileri ve Düşmanlar.

Prof Ercilasun, lise öğrencisi olduğu 1960 yılından beri Türkçülük ülküsünün içindedir. Uçmağa varan her Türk milliyetçisi için vefat yıldönümlerinde onları tanıtan ve hizmetlerini anlatan yazılar yazmak suretiyle kadirşinaslığını ispat etmiştir.  

BİLGE KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK DAĞITIM SANAYİ VE TİCARET LTD ŞTİ: Nuruosmaniye Caddesi Nu: 3 Kardeşler Han Kat: 1 Cağaloğlu 34110 İstanbul.

Telefon: 0.212- 520 72 53

Belgegeçer: 0.212-511 47 74

e-Posta: [email protected]  //  www.bilgeyayincilik.com  

Bir Fikir Adamının Romanı: ZİYA GÖKALP

Eser, objektif ve ilmî değerlendirmelerin yanı sıra, yazarı Mehmet Emin Erişirgil’in şahsî gözlemlerini de ihtiva ediyor. Prof. Dr. Aykut Kazancıgil ve Prof. Dr. Cem Alpar’ın yayına hazırladığı bu eser Ziya Gökalp hakkında yazılmış en önemli kitaplardan biridir.

Kitaptan alâka çekici bir paragraf:

Dilde yeni cereyan açmak kâfi değildi; her alanda ‘yeni bir hayat’ lâzımdı. Sultan İkinci Abdülhâmid Han zamanında ve meşrutiyetin ilk yıllarında ‘yeni hayat’ sözünün sihirli bir mânâsı vardı. Aydınların gözünde bu söz, başlı başına bir ufuk açıyordu. Sultan Abdülhâmid Han döneminin bilgili geçinen gençlerine göre Yeni Hayat, Türkiye dışında yaşamaktan ibârettir. Çünkü Türkiye’de yeni bir hayat doğamazdı. Fakat onların beklemedikleri bir zamanda Meşrutiyet ilan edilince bu defa Yeni Hayat’ın doğduğunu zannettiler. Fakat bu ümit çok sürmedi. Yıllarca susturulan basın, serbest oluverince eli kalem tutanlar çıldırmışa döndüler, Meşrutiyet ilân edildiği zaman, Devlet-i âliyye’ye nasıl minnet ve şükranlarını arz edeceklerini bilemediler. iki ay geçmeden İttihat ve Terakki’nin önde gelenlerine sövüp saymaya başladılar. Gayri Müslim azınlıklar da ortalığın karışıklığından faydalanarak gizli emellerinin gerçekleşmesi için harekete geçti. İşin garibi şuydu ki, Sultan Hâmid’in sürgüne gönderdiği insanlar umdukları işlere getirilemeyince ‘Siyâsî Haksızlığa Uğrayanlar’ diye bir cemiyet kurdular. Kendilerini sürgünden kurtaran Cemiyetin ileri gelenlerine atıp tutmakta elebaşlığı yapmakla övünüyorlardı.

NOBEL AKADEMİK YAYINCILIK EĞİTİM DANIŞMANLIK TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ: Mithatpaşa Caddesi Nu: 74/4 Kızılay Ankara. Telefon: 0.312-418 20 10

Belgegeçer: 0.312-418 30 20

e-posta: [email protected]   www.nobelyayin.com

KISA KISA… KISA KISA…

1-KRONİK HASTALIK: İlyas Ceylan / Akıl Fikir Yayınları.

2-BİR HÜZNÜN MESNEVİSİ: İlhâmi Çiçek / Ketebe Yayınevi.

3-DÜNDAR TAŞER’İN BÜYÜK TÜRKİYESİ: Ziya Nur Aksun / İrfan Yayıncılık. 

4-OLAĞAÜSTÜ BİR GECE: Stefan Zweig-Dursun Alkış / Tuurkuaz Yayınevi.

5-SİMYACININ PEŞİNDE: Adnan Demirkol / Nar Çocuk Yayınları.