BABANZÂDE İSMAİL HAKKI BEY’İN TANİN YAZILARI                                     

İKİNCİ CİLT                                   

Hüseyin Özdemir’in yayına hazırladığı eserin birinci cildi, 876. sayfada tamamlanmıştı. İkinci cilt 877 sayfa numarası ile başlıyor, 1879 sayfada bitiyor. 1840-1843. sayfalarda 1. ve 2. Meşrutiyet Dönemi Kronolojisi, 1844-1858. sayfalarda Lügatçe, 1859-1879. sayfalarda Dizin bölümleri bulunmaktadır. 

Eserin yazarı Babanzâde İsmâil Hakkı Bey, daha sonra İttihad ve Terakki Partisi adını alan İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin önde gelen mütefekkirlerinden biridir. Aynı zamanda akademisyendir, siyâsetçidir, Dâhiliye ve Hâriciye Nazırı olarak görev yapmış olması sebebiyle devlet adamıdır. 

Hüseyin Özdemir, Arap harfleriyle gazete sayfalarına hapsedilmiş yazıları Lâtin harflerine çevirip, kitap hâlinde yayınlanmasını sağlamakla şüphesiz takdire şayan bir hizmeti gerçekleştirmiştir. Ancak eseri bu şekliyle okuyup anlayabileceklerin sayısı çok azdır. Her ne kadar her iki cildin sonunda, eserde geçen, günümüzde kullanım dışında kalmış kelime ve terimlerin karşılıkları Lügatçe sayfalarında verilmiş ise de, oradan faydalanmak bâzı okuyuculara zahmetli gelebilir. 

Tercüme ise eseri yeniden yazmak demek olacağından aslının tesiri ister istemez azalacaktır. Her tercüme metinde, aslına nazaran hem kayıplar hem de kazançlar vardır. Tercüme ancak, aslından bağımsız olması şartıyla edebî bir hüviyete bürünebilir. Bu ise ancak roman, hikâye ve masal metinlerinde mümkün olabilir. İlmî eserlerde yanıltıcı olur, hattâ fâhiş hatâlara kapı açar. 

Tercüme edilen metin edebî bir metin ise, asıl metinden ne kadar uzak olursa olsun, tercüme eden muâheze edilemez. 

Bu sayfaya mevzu olan; ilmî bir eser ve yabancı dille yazılmış bir metin değilse de, ilmî olmaktan çok da uzak değildir. Ayrıca kullanılan dil, günümüz Türkçesine Fransızca, İngilizce kadar uzak değilse de arada hayli fark vardır.  Türkçede, bir asra yaklaşan bir zamândır, kavramlar için kelime türetmekten ziyâde, bir takım ideolojik sebeplerle, asırlardır Türkçemizin malı olmuş İslâm Medeniyeti kaynaklı kelimeleri dilden tasfiye gayreti içinde, devamlı olarak ve planlı bir şekilde onların yerine yeni kelimeler ortaya atılmakta ve bunlar resmî dayatmalarla yaygınlaştırılmaktadır. Üstelik bunların büyük bir kısmı uydurma kelimelerdir. Çünkü türetme veyâ yapım kaidelerine aykırıdırlar.

1879 sayfalık kitapta yer alan Babanzâde İsmâil Hakkı Bey’in mükemmel Türkçesinde bir tâne bile ‘-sel, -sal’ takılı kelime yoktur. Günümüzde ise -kimileri için- bu takıları kullanmadan 10 sayfa yazı yazmak bile imkân dışında kalabilmektedir. Denilebilir ki Türkçemiz fetret devrini yaşamaktadır.

Bütün bu vakıaları göz önünde bulunduran Hüseyin Özdemir eseri tercüme etmeye kalkışmamıştır. Muhtemelen de eserin yüksek hacmini daha fazla artırmamak için kullanımdan düşen kelimelerin Türkçe karşılıklarını parantez içerisinde vermek yerine lügatçe şeklinde vermeyi tercih etmiştir. 

***

Kitaptaki ilk makalenin yazılışından günümüze 112 yıl geçmiş olmasına rağmen Türkiye’nin karşı karşıya getirildiği iç ve dış problemlerde fazlaca bir değişiklik olmamıştır. Târihimizi dikkatle ve teemmül ederek okuma imkânı bulamadığımız ve dolayısıyla ders almadığımız için aynı problemleri devr-i dâim tulumbasının çalışması gibi tekrar tekrar yaşayıp duruyoruz. Ümit edilir ki eseri okuma fırsatı bulanlar, gerekli dersleri alırlar ve devletimiz, milletimiz patinaj yapmaktan kurtulur. 

Birinci ciltte olduğu gibi ikinci ciltte yer alan makale başlıkları iç ve dış meselelerimizin aynen devam etmekte olduğunun ispatıdır. Makale metinleri ise yazarın, meselelere vukufiyetini ortaya koymaktadır. Doğru teşhis, netice alıcı tedâvi için ilk ve tek şarttır.

Eserde yer alan makalelerden bâzılarının başlığı ve muhtevâsı hakkında kısa notlar:

*Osmanlı Vapurlarına İhtiyaç: Yolcu ve eşya için yerli gemi işletmelerimizin olması gerektiği hakkındadır. *İki Vaziyet-i Mütezâde: (Birbirine zıt iki durum) Türkiye’nin hiçbir vakit Trablusgarp’tan vazgeçemeyeceğine dâir. ‘Türkiye, şâyet Trablusgarp’ı vermemekte son derece kararlı olmaz ise, akıbeti ne olur? Herkes, ‘Türkiye’den toprak almak çok kolaydır’ düşüncesine kapılmaz mı? *Balkan İttihadı: Şart olduğu kanaatindedir. *İnsâniyet İçin Müdâhale: Zarûrî bir haldir. *İlhak Komedyası: İtalya kralının ‘Trablusgarp ve Bingazi mutlaka İtalya’nın olacaktır’ sözüne cevap veriyor. *Rusya-İran: Çoktanberi birbiriyle hoş geçinemeyen İran ile Rusya’nın araları büsbütün bozuldu. Değerli olmayanbir mesele için Rusya, İran  hükümetine ültimatom gönderdi. *Tunus’taki Vak’a Münâsebetiyle: Tunus halkının İtalya aleyhinde protesto hareketine girişmiş olması tahlil ediliyor. *Devlet-i Osmaniye ve İngiltere: İngiltere’nin Hindistan’dan çekilmesi ve neticeleri… *İran ve Rusya: Rusya’nın İran’a ikinci ültimatomu ve İran’ın işgali hakkında. *Fas’tan Sonra İran: İran’a şu halinde Osmnlı Devletin’den başkası yardım edemez. Ancak Osmanlı şu günlerde iç meselelerini halletmekle meşguldür. *İran Gailesi: İran ile Rusya arasındaki gerginliğin artmakta olduğu haberi veriliyor. *Meclis-i Mebûsân’ın Hâli: İttihat ve Terakki Partisi ile Hürriyet ve İ’tilaf Partisi arasında, uzlaşma için açılan müzâkereden netice alınamamış olması tenkit ediliyor. *Obstrüksüyon: Kelimenin Türkçede karşılığının olmadığı fakat tatbikatının yapıldığı belirtiliyor. *Meşrutiyet Kavaidi: Meşrutiyet kaidelerine ihtiyaç olduğu belirtilmesine rağmen, herkes kendine uygun bulduğu kaideleri tatbik ediyor. *Mısır’ın Tarafsızlığı ve Muhârebe: Osmanlı Devleti söz konusu olunca, Mısır ve tarafsızlık kelimeleri bir birine zıttır. *Türkiye, Fransa ve Sulh: İsmail Hakkı Bey, Fransız Le Temps Gazetesi’nin Trablusgarp meselesi ile alakalı heyecanlarına cevap veriyor. *Meclis-i Mebûsân ve Meşrûtiyet: Meşrûtiyet zembereği olan Meclis-i Mebûsân’ın tam mânâsıyla feshedilmediğini, faaliyetine harp sebebiyle ara verildiği hususunda vatandaşlarımız bilgilendiriliyor. *Bulgar Bombaları: Bulgar ihtilalcileri anarşist hareketleri dolayısıyla suçlanıyor. *İttifak Üçgeni’nin Yenilenmesi. Almanya, İtalya ve Fransa arasındaki ittifaktan söz ediliyor. *İtalya’nın Tasarıları (Niyetleri): İtalya’nın Trablusgarb’ı ilhak etme düşüncesi, ‘niyet’ olarak tavsif ediliyor. *Osmanlılaştırmak: İttihat ve Terakkî’nin Osmanlılaştırmak projesi hakkında. *Osmanlıların Siyâset Terbiyesi: Beyrut’un İtalyanlar tarafından bombalanması üzerine Osmanlı ricâlinin davranışı övülüyor. *Girit Müslümanları: Girit Müslümanlarının mâruz kaldığı zulümler… *Kıbrıs’ta Katliam: Rumların Kıbrıs Türklerine saldırısı takbih ediliyor. *Asker ve Siyâset: Askerin siyâsetten uzak kalması gerektiği hakkında. *Mahmud Şevket Paşa: Paşanın ordudan ayrılıp kabinede görev almasının yanlışlığı hakkında. *Buhrandan Buhrana: Osmanlı Devleti’nin hal-i pür melâli… *Siyâset: siyâsetin savaşı önleyemediğinden şikâyet ediliyor. *Hilâl ve Kartal: Câvid Paşa’nın başarıları hakkında. *İşkodra’nın Sukûtu: Yanya, Edirne ve İskodra’nın elimizden çıkışının elemi… *İtalya ve Yunanistan: Bu iki devletin Türkiye aleyhine birleştikleri hakkında. *İtalya ve Adalar:  12 Ada ile alâkalı ihtimaller… *Ecnebi Kontrolü:  Yabancı ülkelerin isteği ile yapılan ıslahat hareketlerinin zararlı neticeleri hakkında. *Said Halim Paşa Kabinesi: Sadrazam Mahmud Şevket Paşa’nın katlinden sonra… *İşler Yine Karışıyor: Siyâsetin sukût ettiği, Harbin kapıya dayandığı hakkında. *İlan-ı Harbsiz Bir Harb: Savaş kapıda fazla beklemedi. *Bulgaristan’la Doğrudan Doğruya Görüşmek: Edirne’den çıkmayacağız. *Yavuz Hırsız: Bulgaristan’dan bahsediliyor. *İlân-ı İstiklâl: Serhad şehrimiz Edirne’den ‘Çıkmayacağız’ dedik, çıkmadık.

***

Babanzâde İsmâil Hakkı Bey’in üslûbu ve tahlil kabiliyeti hakkında fikir edinmek isteyenler için eserden tadımlık bir bölüm: 

Hiçbir devlet hiçbir hakkını zâyi' etmek istemez. Meğerki cebr veya irzâ olunur. Burada ise ne cebr vardır ne de irzâ. Binâenaleyh Devlet-i Osmâniyye'nin Avusturya'ya karşı dostluğu mahfûz olmakla beraber kendisinden Ada'yı tahliye etmesini talep edebilir. Devlet-i Osmâniyye Avrupa'da birkaç asırlık bir hâkimiyet te'sis etti. Adakale bu hâkimiyet-i kadîme ve târihiyesinin son yâdigârı idi. Üzerinde temevvüc edecek hilâl-i Osmânî bir zamanlar Osmanlıların da o kıt'aları istilâ etmiş, orada hükümetler te'sis eylemiş, hükûmdârlar azl ve nasb etmiş, el-hâsıl bütün bu hıttâya nüfûz eylemiş olduğunu ebediyen ihtâr edebilecek bir sahife-i târih, bir nişâne-i mefharettir. Ada'nın ehemmiyet-i zâtiyesi yok; fakat cidden nâkâbil-i takdir bir kıymet-i izâfıye ve maneviyesi vardır: Bizim adeta Erdel, Macaristan ve Romanya'daki fütûhâtımızı ihtâr edici canlı bir müzedir. Adakale olmasa vaktiyle Balkanlarda, Karpatlarda, Tuna boylarında akvâm-ı muhteviyeyi taht-ı inkıyâda almış olduğumuz bile belki günün birinde gelip inkâr edilecek. İşte Avusturya ve Macaristan Hükümeti bu küçük adadan bu büyük manayı ıstihrâc ederek kendisi için bî-lüzum böyle bir teşebbüse girişmemeliydi.

Murahhaslarımızın Londra'daki vezâifınden birini de bu Adakale Meselesi teşkil etmelidir. Avusturya bunu bizden bir cemîle makamında isteyemez. Böyle bir cemîle, böyle bir hediyeye müstehak olmak için ya evvelce ciddi bir hizmet mesbûk veya hiç olmazsa şu muhât olduğumuz devre-i mehâlikte şifâ-bahş olabilecek fiilî ve tahrirî bir muâvenet mev'ûd olmalıdır. Düşünmelidir ki bu meselede düşmanımız olan müttefikler bile muâhede-i sulhiyenin hîn-i in'ikâdında bize muâvin olabileceklerdir. Onlar bile Ada'nın Avusturya'ya geçmesindense sahib-i kadîmi olan Devlet-i Osmâniyye'de kalması taraftarı olacaklardır. Onlar da Osmanlların vaktiyle o civardan geçtiğini kendilerine bir ders-i teşvik ve terğib olmak üzere yâd ettirebilecek böyle bir âbide-i târihiyeye muhtaçtırlar.

İşte Avusturya ile samimi hasbihâlimiz. Aynı hüsn-i niyeti de karşımızda görürsek meseleyi iyi bir neticeye îsâl mümkün olacağına kaniiz. (s: 1707) 

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş.  İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul

Telefon: 0.212- 251 03 50  Belgegeçer: 0.212-251 00 12

e-Posta: [email protected]  www.otuken.com.tr  

DERKENAR

Birinci ve İkinci Meşrutiyet Dönemi Kronolojisinden Önemli hâdiseler:

23.12.1876: Birinci Meşrutiyet ilan edildi.

19.03.1877: Meclis-i Umûmî açıldı.

13.02.1878: Meclis-i Mebûsân’a son verildi.

20.05.1878: Çırağan Vak’ası yaşandı.

21.09.1902: Bulgar isyanı çıktı.

10.06.1908: Rusya ile İngiltere arasında Reval Mülâkatı gerçekleşti.   

07.07 1908: Kolağası Niyazi Bey, Resne’de dağa çıktı.

23.07.1908: İkinci Meşrutiyet ilân edildi.

06.08 1908: Selânik’te İttihad ve Terakki Gazetesi yayınlanmaya başladı.

06.10.1908:Bulgaristan, Bosna Girit kaybedildi.

17.12.1908: Meclis’i Umûmî yeniden açıldı.

13.04.1909: 31 Mart İsyanı çıktı.

24.04.1909: Hareket Ordusu 31 Mart İsyanı’nı bastırdı

27.04.1909: Sultan İkinci Abdülhâmid Han tahttan indirildi, Selânik’e sürgüne gönderildi.

27.04.1909: Beşinci Mehmet Reşat sultan oldu.

18.01.1912: Meclis-i Mebûsân feshedildi. Mart 1912’de Meclis-i Mebûsân için seçim yapıldı.

18.04.1912: Meclis-i Mebûsân açıldı.

06.05.1912: Arnavutluk’ta isyan başladı. 

04.08.1912 Meclis-i Mebûsân yeniden feshedildi.

08.10.1912: Birinci Balkan Savaşı Başladı.

28.11.1912: Arnavutluk bağımsızlığını ilân etti.

23.01.1913: İttihatçılar tarafından Bâb-ı Âli Baskını yapıldı. 

11.06.1913: Sadrazam Mahmud Şevket Paşa öldürüldü. 

23.06.1913: İkinci Balkan Savaşı başladı.  

14.05.1914: Meclis-i Mebûsân yeniden açıldı.

11.11.1914: Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na katıldı.

04.02.1917: Talat Paşa sadrazam oldu.

14.10.1918: Ahmed İzzet Paşa sadrazam oldu.

30.10.1918: Mondros Ateşkes Anlaşması imzalandı.

21.12.1918: Meclis-i Mebûsân yeniden feshedildi.

12.01.1920: Meclis-i Mebûsân yeniden açıldı.

11.04.1920: Meclis-i Mebûsân yeniden feshedildi. 

BABANZÂDE İSMÂİL HAKKI BEY:  

1876 yılında Kuzey Irak'ta Süleymaniye şehrinde dünyaya geldi. Şehrin kurucusu Baban Âşireti’ne mensuptur. Baban Aşireti, 1100’lü yıllardan sonra tanınmıştır. Selçuklu İmparatorluğu’na isyan başlatan Yahudi asıllı David Alroy ailesine dayanır. Alroy, Sabetay Sevi’den 5, Theodor Herlz’den 10 asır önce yaşayan bir Siyonist idi. Siyonistler, Hz. Süleyman’ın Siyon tepesinde inşa ettirdiği tapınağı yeniden inşa ettirmek idealine mensup kişilere verilmiş isimdir. Alroy, Musevî’dir, İsrail târihinin ve İsrail Devleti’nin en önemli isimlerinden biridir. Mensuplarına dışarıda Müslüman Kürt, kendi içlerinde ve gizlice Musevî olarak yaşamalarını emretmiştir. Aile bir müddet sessizliğe büründükten sonra 1700’lü yılların ortalarında Müslüman Kürt kimliği ile bulundukları bölgede önemli bir güç olarak kendilerine yer edindiler.  

Babanzâdeler, 1806-1808, yılları arasında, 1812’de ve 1848’de Osmanlı Devleti’ne isyan başlattılar. Aşiret reisi Abdurrahman Paşa, Sultan İkinci Abdülhâmid Han döneminde Dâhiliye ve Harbiye Nâzırı olarak vazife gördü. Ailenin bütün mensupları üst sevide tahsil görmüştür, çoğu âlim sıfatına hak kazanmıştır.   

İsmâil Hakkı Bey bu aşirete mensup olan, Çeşitli valilik görevlerinde bulunan, Mikyasu’l Ahlâk / Ahlâk Ölçüleri, Kuvvay-ı Mâneviyye / Mânevî Güçler ve İslâm’da Hilâvet’ isimli eserlerin müellifi Mustafa Zihni Paşa'nın oğludur.  Müderris / Profesör, mütercim, felsefeci, Temrinat, Hikmet Dersleri, Mantık Dersleri, İslâm Ahlâkı, Kavmiyetçilik / Irkçılık ve Kırk Hadis isimli eserlerin müfellifi Ahmet Nâim Babanzâde’nin (1872-1934) kardeşidir. Ahmet Nâim Bey, hakkında çok yazılan ve çok konuşulan bir isimdir. Halvetî Tarîkatı’na mensup olmakla birlikte, dönemin Şeyhülislâm’ı Musa Kâzım Efendi gibi 33. derecede Mason olduğu iddia edilir. İslâm’a olan tam bağlılığı sebebiyle ve İslâmiyet için birinci derecede tehlikeli olduğunu düşündüğünden Türkçülük cereyanlarına muhaliftir.    

İsmâil Hakkı Bey, Mekteb-i Sultanîden Abdülhamid Han’a muhalifliği sebebiyle kovulunca Hukuk Mektebine devam ederek buradan diploma aldı. 1908 seçimlerinde İttihad ve Terakkinin Partisi’nden Bağdat mebusu seçilerek Meclis-i Mebusân üyesi oldu. İbrahim Hakkı Paşa Kabinesinde kısa bir süre Maarif Vekilliği de yapan İsmail Hakkı Bey, bir sonraki dönem Divaniye mebusu oldu. Siyâsette ılımlı görüşlere sâhipti. Eğitim ve ordunun siyâsetten uzak kalması gerektiğine inanıyordu.  Mülkiye ve Mühendis mekteplerinde öğretmenlik de yapan İsmail Hakkı Bey, 26 Aralık 1913 târihinde ders sırasında geçirdiği beyin kanaması sebebiyle vefat etti.

HÜSEYİN ÖZDEMİR: 

1974'te İstanbul’un Kâğıthane ilçesinde doğdu. Aslen Kars’ın Selim ilçesine bağlı Çıplaklı köyündendir.  İlk ve orta tahsilini İstanbul'da tamamladıktan sonra 1997'de Marmara Üniversitesi Târih Öğretmenliği Bölümü’nden mezun oldu. 1998 yılında Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde Afyon-İhsaniye ilçesine bağlı Döğer kasabasında başladığı öğretmenlik görevini, 2002 yılından itibâren İstanbul'un muhtelif okullarında 18 yıl boyunca devam ettirdi. 2015 yılında Marmara Üniversitesi Orta Doğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü Ortadoğu Siyâsî Târihi ve İlişkileri Anabilim Dalında, Babanzade İsmail Hakkı Bey’in Meşrûtiyet Düşüncesi adlı yüksek lisans tezi ile mezun oldu. 

Evlidir, yazarlık ve musahhihlik ile çalışma hayatını devam ettirmektedir.  

Yayımlanmış eserleri: Gölgeye Son Hitap: İver Yayınları, İstanbul 2010. Demokrasi Târihimizde İttihad ve Terakkili Yıllar - Babanzâde İsmail Hakkı Bey’in Penceresinden: Ötüken Neşriyat, İstanbul 2016. Mitolojiden Târihe Seçme Hikâyeler: Ötüken, İstanbul 2018. Ali Reşad - İsmail Hakkı, Bismarck Hususî ve Siyâsî Hayatı: (Yayına Hazırlayan olarak) Ötüken, İstanbul 2018. Çift Başlı Kartalın Hikâyesi-Selçuklular 1: (Uğurhan Karaarslan ile birlikte) Historia Yayıncılık, İstanbul 2018.