DÎVÂNU LUGATİ’T-TÜRK

Kaşgarlı Mahmud tarafından Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu göstermek maksadıyla yazılan ilk Türk dili sözlüğüdür.

Kaşgarlı Mahmud eserini, 25 Ocak 1072 târihinde yazmaya başlamış ve birkaç defa gözden geçirip yeni ilâveler yaptıktan sonra 12 Şubat 1074 târihinde tamamlamıştır. Eserini, 1077 yılında Bağdat'ta Halife Muktedî-Biemrillâh’a takdim etmiştir. 

Türk dilinin ilk sözlüğü olan Dîvânü Lugati’t-Türk, çeşitli Türk boylarından derlenmiş bir ağızlar sözlüğü özelliğine de sâhiptir. Bununla birlikte eser yalnızca bir sözlük olmayıp Türkçenin 11. yüzyıldaki dil özelliklerini belirten, ses ve yapı bilgisine ışık tutan bir gramer kitabıdır. Ayrıca kişi, boy ve yer adları kaynağı ve Türk târihine, coğrafyasına, mitolojisine, folklor ve halk edebiyatına dair zengin bilgiler ihtiva eden, aynı zamanda döneminin tıb ilmi ve tedâvi usulleri hakkında bilgi veren ansiklopedik bir eser niteliği de taşımaktadır.

Kaşgarlı Mahmud eserini yazarken o devrin Türk illerini bir bir dolaşmış ve doğrudan doğruya kendi derlediği dil malzemesine dayanmıştır. Bu bakımdan eserde çeşitli Türk boylarının ağızları üzerinde bizzat müşâhedeye dayanan tesbitler ve karşılaştırmalar yer almaktadır. Yazar 11. yüzyılda Asya Türk kavimlerini boylarına göre tasnif ettikten sonra bunları konuştukları dil ve ağız farkları yönünden ele almış, Türk boylarının birbirine olan yakınlıkları ve temasları üzerinde de durmuştur. 

Ağızların edebî kabiliyetleri göz önünde bulundurulduğunda eserde başlıca iki ağız üzerinde önemle durulduğu görülür. Bunlardan biri, ‘Türk şivelerinin en ince ve zarif olanı’ diye nitelendirilen Hâkaniye Türkçesidir. Diğeri ise ‘Türk şivelerinin en kolayı’ olarak vsıflandırılan ve daha sonra geniş bir edebiyat meydana getiren Oğuz Türkçesidir. 

Eserde Oğuzların bütün boyları ve damgaları ayrı ayrı zikredilmiş ve sözlükte Hâkaniye Türkçesinden sonra en çok Oğuz Türkçesi'ne ait kelimeler yer almıştır. 

Dîvânu Lugati't-Türk’te madde başı olarak alınan kelimelerin sayısı yaklaşık 9000 civarındadır.  

Kaşgarlı, daha ziyâde halk arasında kullanılan Türkçe kelimeleri derlemiş, Müslüman olmayan bazı Türk boylarının dillerinden derleme yapmamıştır. Her kelimenin hangi ağza ait olduğu belirtilmemekle birlikte bunların bir kısmı zikredilmiştir. Buna göre eserde Oğuz ağzına ait 185, Kıpçak ağzına ait 45, Çiğil ağzına ait 39. Argu ağzına ait 36, Yağma ağzına ait 23, Kençek ağzına ait 13, Tuhsı 7, Suvar 4, Hotan 2, Yabaku (Nazman) 2 ve Kay ağzına ait 2 kelime kaydedilmiştir. Türk adıyla anılan kelimelerin sayısı ise 12’dir.

Eserde madde başı olan kelimelerin açıklamaları yapılırken mânalarının daha iyi anlaşılmasını sağlamak maksadıyla deyimlerden, atasözlerinden ve şiirlerden örnekler verilmiş ve bunların Arapça tercümeleri de yapılmıştır. Ayrıca bazı âyet ve hadislerden deliller getirilmiştir. Sözlüğün çeşitli yerlerinde dağınık halde bulunan atasözlerinin toplam sayısı yaklaşık 290 kadardır. Bunlar bazı araştırmalara konu edilerek makale veya kitap hâlinde topluca neşredilmiştir. 

Türk halk şiirinin günümüze kadar gelen en eski örnekleri olarak kabul edilen şiirler ise dörtlük veya beyit şeklindedir. Genellikle yedili veya sekizli hece vezniyle kaleme alınan ve koşma tarzında kafiyelenen dörtlüklerin çoğu savaşla ilgili olup bunun yanında tabiatı konu alan, av eğlencelerini anlatan şiirler de vardır. Eserdeki şiirlerin kimlere ait olduğu hakkında herhangi bir kayda rastlanmamakla birlikte Çuçu adlı bir Türk şairinden söz edilmektedir. Kendisine âit şiirler de bulunduğu ifâde edilmektedir.

Dîvânu Lugati't-Türk, Türk toplum hayatının her sahasına ait çeşitli bilgileri ihtiva etmektedir. Bu bakımdan eser içinde yer alan âdetler, akrabalık, evlenme, atçılık ve binicilik, aygıtlar, bağcılık ve bahçıvanlık, beslenme, mutfak, yemekler, bitki, coğrafya, dil bilgisi (fiil yapısı, fiilden fiil yapma ekleri), Oğuzca sözler, ses taklidi kelimeler, inanç kültürü (itikadlar, şamanizm), tabiat, dokuma ve bezeme, eğlence, millî oyunlar, müzik, şiir ve dans, ev eşyası, giyim kuşam, gök bilimi, hayvan adları, hakan, kadın, savaş (savaş tekniği ve silâhlar), spor ve oyunlar (ayak topu, çevgân, yumruk oyunu), tabâbet, tarım, toplum hayatı, Türk evi, ulaşım ve taşıtlar gibi konular yönünden de incelenip değerlendirilmiştir.

Kaşgarlı Mahmud'un eserinde yer alan haritanın ilk Türk dünyası haritası olması bakımından büyük değeri vardır. Haritada Türklerin oturduğu yerlerle bunların münasebette bulunduğu milletlere de yer verilmiştir. Dağlar kırmızı, denizler yeşil, ırmaklar mavi, kumluk alanları sarı renklerle tespit edilmiştir. Haritanın esas merkezini Balasagun şehri teşkil etmiş, diğer şehirler ve belli başlı yerler bu şehre göre düzenlenmiştir. 

Eser ilk defa Kilisli Rifat Bilge tarafından incelenerek Arap harfleriyle, İstanbul’da 1914-1916 yıllarında üç cilt hâlinde yayımlanmıştır. Bu ilk yayımdan sonra eser ve müellifi üzerinde yurt içinde ve batı ilim dünyasında birçok araştırma ve inceleme yapılmıştır. Yurt içinde başta M. Fuad Köprülü, Zeki Velidi (Togan), Necib Âsım (Yazıksız), Kilisli Rifat Bilge, Besim Atalay, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun ve Ahmet Caferoğlu olmak üzere birçok ilim adamı Kaşgarlı Mahmud ve eseri üzerinde çalışmıştır. Batıda ise Alman, Rus, Macar ve Fransız bilginler Dîvânu Lugati't-Türk’e dair çeşitli yayınlar yapmışlardır. 

Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’un hazırladığı Kâşgarlı Mahmud DÎVÂNU LUGATİ’T-TÜRK Giriş-Metin-Çeviri-Notlar-Dizin isimli eser, 20 X 26,5 santim ölçülerinde, 995 sayfa olarak 2018 yılında yayımlanmıştır.  

TÜRK DİL KURUMU YAYINLARI:  Remzi Oğuz Arık Mahallesi, Atatürk Bulvarı Nu: 217 Çankaya, Ankara. Telefon: 0.312-457 52 00 Belgegeçer: 0.312-468 07 83  Genel ağ: http://tdk.org.tr  

KAŞGARLI MAHMUD:

11. yüzyılda yaşamış, Türk dilinin ilk sözlüğü müellifi ve en eski Türk dili araştırmacısıdır.

Doğum yerinin Barsgan olduğu bilinmekle birlikte, doğum târihi kayıtlara intikal etmemiştir.  

Kitabının Abbasî halifesine sunuş kısmında kendisini Türk kavminin soyca en köklü kişisi olduğu kayıtlıdır. Öte yandan bir münasebet düşürerek ailesinin ülkede ‘emirler’ diye tanındığını söylemekte ve soy ağacının Mâverâünnehir ve Buhara fâtihi Nasr İlig Han (Arslan llig Nasr b. Ali) adındaki zâta dayandığı anlaşılmaktadır. O’nun, Karahanlı hükümdar soyundan geldiğine dâir bilgiler de inandırıcıdır. Annesi geniş ve derin kültürlü bir kadındır. Okula Opal'de başlayıp gençlik yıllarında Kaşgar'da yüksek sınıftan aile çocuklarının devam ettiği Medrese-i Hamîiryye ve Medrese-i Sâciyye'de okudu. Medrese yıllarında zamanının klasik ilimleri yanında Arapça ve Farsça öğrenmiştir. 1057'de babası ve aile fertlerinin saraydaki suikasta kurban gitmelerinin ardından başka ülkelerde geçen uzun gezgincilik yılları sonunda geldiği Bağdat’ta eserini tamamlayarak Halife Muktedî-Biemrillâh'a sunmuştur. 1080’de kendi ülkesine dönüp Opal'de kurduğu Medrese-i Mahmûdiyye'de müderrislik yaptıktan sonra 1090 yılında doksan yedi yaşında iken burada vefat etmiştir. Başka bir rivayete göre ise eserini halifeye sunduktan birkaç yıl sonra 89 yaşında iken Kaşgar'a dönmüş, med¬resesinde sekiz yıl müderrislik yapmış ve doksan yedi yaşında vefat ederek med¬resesinin yanında yapılmış olan türbeye gömülmüştür. 

Kaşgarlı Mahmud'un mezarının keşfi mahallî basından başlayarak haber ajansları vasıtasıyla dünyaya duyurulduğunda ilim âlemi tarafından heyecanla karşılanmış ve Türkiye basınında da gecikmeden akis bulmuştur

Bugün Türk dünyasının Doğu Türkistan, Kırgız, Türkmen ve Kazak kollarının aralarında paylaşamadıkları, her birince kendilerine mal edilmek istenen Kaşgarlı Mahmud'un Orta Asya Türklüğü'nün hangi soyundan olduğu çok farklı görüşlerin karşılaştığı tartışmalı bir konudur. Onun konuştuğu ve eserine de akseden ana dilinin doğup büyüdüğü Barsgan ve Isık Göl yöresinde yerleşik Tuhsı (Türkeş) ve Yağma Türkleri'nin Türkçesi olduğu, soy mensubiyetinin de buraya ait bulunduğu en inandırıcı görüş durumundadır. 

Hz. Muhammed’e (sav) ait olduğu idia edilen sözlere dayanarak Türklüğü yüceltme gayreti içinde olan Kaşgarlı Mahmud, Türklerin dünya düzenini sağlamaktaki târihî misyonunu belirterek, el-Câhiz’in ‘Türklerin Faziletleri’ isimli eserine bir yenisini eklerken  İslâm dünyasına Türklük adına bazı mesajlarla birlikte Türk dilini öğrenme yolunda bir çağrıyı iletir. Türk dilinin dillerin en zengin ve en mazbutu bilinen Arapça ile at başı yürür bir seviye ve kabiliyette bulunduğu şeklinde o zamana kadar hiçbir dilci ve lügat müellifinin telaffuz edemediği bir dâvâyı dile getirir.

Kaşgarlı Mahmud'u kendi çağı ve onun ötesinden bu yana günümüz için de önemli bir şahsiyet kılan en mühim taraf, kendisine kadar hiç ele alınmamış ana dilinin söz servetini ve onu yöneten kurallarını meydana çıkarmasıdır. Bu hizmeti gerçekleştirme ihtiyacını çok öncelerden hissetmiş ve bu uğurda içine girdiği büyük çalışmanın yanı sıra Türkçenin üstünlüğüne ve İslâm âlemi için üniversalliğine inancını cesaretle ortaya koymuştur. 

Eseri, Kaşgarlı Mahmud'a Türkoloji târihinde müstesna bir yer açmıştır. Türkoloji'de ufuk genişletici bir rol üstlenen Dîvân'ı onu günümüzde daha da artan bir değer ve itibarın sâhibi kılmaktadır. 

Prof. Dr. AHMET BİCAN ERCİLASUN:

8 Şubat 1943 târihinde İzmir’de dünyaya geldi. Büyük babasının vefatı sebebiyle ailesiyle birlikte bir müddet Kıbrıs’ta kaldıktan sonra 1951 yılında İzmir’e döndüler. İlk ve ortaokul ile İmam Hatip Lisesi’ni İzmir’de okudu.  Fark imtihanı vererek 1963 yılında klasik lise diploması aldı. 

Aynı yıl, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü’nde yüksek tahsile başladı. 1967 yılında Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’de açılan asistanlık imtihanını kazandı.  

1967-1971 yılları arasında, bir yandan Atatürk Üniversitesi’nde öğrencilere Türkiye Türkçesi, Osmanlı Türkçesi, Orhun Türkçesi dersleri verirken; Kars ve ilçelerinde derlemeler yaptı.

1971 yılında Dr. ünvanını aldı, aynı yıl, Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdarî Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne öğretim görevlisi olarak tâyin edildi.

Haziran 1976- Ağustos 1977 döneminde Amerika Birleşik Devletleri’nde Washington Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak bulundu.

Doktora sonrasında çalışmalarını daha ziyâde Türk lehçeleri, eski Türk dili ve Türkiye Türkçesi’nin problemleri üzerinde çalıştı. 1979 yılında Doçent unvanını aldı.

1980 yılında Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü aslî üyeliğine seçilen Doç. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, 1983 yılında (ek görevle) Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü Başkanlığına tâyin edildi. Bu görevi 1985 yılına kadar devam etti. 1983 yılında Yüksek Öğretim Kurulu tarafından Türk Dil Kurumu Aslî Üyeliği’ne seçildi.

1984 yılında “Dilde Birlik” adlı eseriyle, Türkiye Millî Kültür Vakfı’nın ‘Fikir Dalı Armağanı’na lâyık görüldü.

1986 yılında Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’ne Profesör olarak tâyin edildi. Bu fakültenin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kurdu. 1986-1991 yılları arasında Gazi Üniversitesi Basın-Yayın Yüksek Okulu’nda müdürlüğü yaptı.

1991 yılında, dönemin Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek’in isteği üzerine Türk Cumhuriyetleri’nden gelen bilim heyetine başkanlık edip, Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü’nü hazırladı. 1992 yılında Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü’nü kurdu ve bölüm başkanı oldu. 1993 yılında Yüksek Öğretim Kurulu’nda Türk Dünyası Müşâviri olarak görev yaptı.

03.11.1993 târihinde vekâleten; 24.04.1994 târihinde ise, Üçlü Kararname ile asaleten Türk Dil Kurumu Başkanı olarak tâyin edildi. 06.11.2000 târihinde Türk Dil Kurumu başkanlığından kendi isteğiyle ayrıldı. 20.01.2001 – 20.01.2002 târihleri arasında Türkiye-Kırgızistan Manas Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptı; fakültenin dekanlığını ve Türkoloji Bölümü’nün başkanlığını üstlendi. Hâlen Gazi Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyesidir. 

Türk Cumhuriyetleri’ni, ata dede Türk yurtlarını araştırma, inceleme, belgeleme ve görüntüleme maksadıyla defalarca dolaştı, Türk dünyasının problemleri üzerinde çalıştı,  şiir, deneme, hikâye, roman yazdı. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı ve Azerbaycan Kültür Derneği üyesidir.

Kitap hâlinde yayınlanmış eserleri:

Arpaçay Köylerinden Derlemeler, Bugünkü Türk Alfabeleri, Kars İli Ağızları-Ses Bilgisi, Kutadgu Bilig Grameri-Fiil, Dilde Birlik, Uygur Halk Masalları (Şekür Turan’la), Türk Dili ve Kompozisyon Bilgileri (Ortak), Moğolistan ve Çin Günlüğü, Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, Türk Dünyası Üzerine İncelemeler, Türk’ün Kayıp Kitabı, Atsız, Türkçülüğün Mistik Önderi, Atsız’ın Hikâyeleri (Yayına hazırlayan)

Millî ve milletlerarası sempozyumlarda pek çok tebliğ sundu. 

Prof. Dr. ZİYAT AKKOYUNLU: 

1946 yılında Irak’ın Türk şehri Kerkük’te dünyaya geldi. 

Yüksek tahsilini Ankara Üniversitesi Dil-Târih ve Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. Yüksek Lisans ve doktora eğitimini de burada tamamladı. Aynı üniversitenin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Türk Halk Bilimi Anabilim Dalında öğretim üyeliği ve anabilim dalı başkanlığı görevini yürüttü. 1985’de Doçent, 1992’de Profesör oldu. Denizli Pamukkale Üniversitesinde dekan yardımcılığı yaptı. Ankara’da Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yaptı. 

Dîvânu Lugâti’t-Türk, Irak Türk edebiyatı ve Kerkük folkloru üzerine çalışmalarıyla tanınmıştır. Kolay Osmanlıca ve benzeri konularda eserleri vardır.

12 Mart 2003 târihinde Ankara’da vefat etti. 14 Mart 2003 Perşembe günü düzenlenen cenâze merasiminin ardından Karşıyaka Mezarlığına defnedildi.

DÎVÂNU LUGATİ’T-TÜRK HAKKINDA BİRKAÇ CÜMLE: 

Eserin tam adı Kitâbu Dîvâni Lugâti't-Türk'tür; ‘Türk lehçelerini toplayan kitap’ demektir. Kısaca Dîvânu Lugâti't-Türk (DLT) olarak bilinir.

DLT, Karahanlı döneminin iki büyük eserinden biridir. 1069 yılında Yusuf Has Hâcib tarafından yazılmış olan Kutadgu Bilig, 6600 küsur beyitlik özgün bir siyâsetnâmedir. 1074 veya 1077 yılında yazımı tamamlanan DLT ise özgün ve zengin bir sözlüktür. Karahanlı dönemine ait başka eser ve belgeler de vardır. 11. yüzyıla ait olduğu tahmin edilen satır altı Kur'an tercümeleri de dönemin dilini açık olarak yansıtan önemli eserlerdir. 12. yüzyılda Edib Ahmed bin Yükneki'nin yazdığı Atebetü'l-Hakayık diğerlerine göre daha küçük dinî- ahlâkî bir eserdir. Karahanlılar döneminden kalma Uygur ve Arap harfli hukuk belgeleri de vardır. İşte DLT, bu külliyatın en önemli eserlerinden biridir. Barındırdığı zengin söz ve gramer malzemesi dolayısıyla DLT, sadece Karahanlı dönemi için değil, târihî ve yaşayan bütün Türk lehçeleri için en önemli kaynaktır.

DLT’nin bugüne ulaşmış olan tek nüshası, İstanbul Fâtih'teki Millet Yazma Eser Kütüphânesinde, Arapça eserler bölümünde (A. E. Arabî) 4189 numarada bulunmaktadır.

DLT her şeyden önce bir sözlüktür. Ancak gerek eserde yer alan söz varlığının tematik çeşitliliği, gerek birçok kelime için karşılık vermekten öte yapılan açıklamalar, gerek girişte ve bazı bölüm sonlarında verilen bilgiler eseri âdeta bir Türkiyat ansiklopedisi hâline getirmiştir. Bu sebeple DLT hakkında tam bir fikir sâhibi olabilmek için muhtevasıyla ilgili özellikleri maddeler hâlinde belirtmek yararlı olacaktır.

1-DLT, 9000 civarında Türkçe kelimenin Arapça karşılıklarını veren bir sözlüktür.

2-DLT, çeşitli bölümlerin veya kelime listelerinin sonunda yapılan gramer açıklamaları, özellikle y. 279-304. sayfalar arasında verilen bilgiler dolayısıyla 11. yüzyıl ölçünlü Türkçesinin küçük bir grameridir.

3-DLT, 11. yüzyıldaki Türk boylarının ağızları hakkında bilgiler veren diyalektolojik bir çalışmadır.

4-DLT, 11. yüzyıldaki Türk boy ve alt boyları hakkında bilgiler veren etnolojik bir eserdir.

5-DLT, 11. yüzyıl Türk coğrafyasına ait birçok şehir, kasaba, köy, akarsu, göl, dağ adlarını içine alan, bunların birçoğunu bir haritada gösteren ve bazıları hakkında kısa bilgiler veren bir coğrafya eseridir.

6-DLT, yer adları yanında, kişi adlarına da yer veren onomastik bir çalışmadır.

7.DLT, Türklere ait bazı efsâneleri, çeşitli âdet ve inanışları içine alan; tarım, hayvancılık, avcılık, çeşitli zanaat ve mesleklerle; giyim-kuşam, süslenme, eşya ve âletler, silahlar ve at takımları, çeşitli yiyecek içecek ve yemeklerle ilgili bilgiler veren; eğlence, oyun ve çalgı aletleri hakkında bilgilenmemizi sağlayan bir halk bilimi eseridir.

8-DLT, çeşitli hastalıklar, tedâvi şekilleri ve ilaçlar hakkında bilgi veren bir halk hekimliği kitabıdır.

9-DLT, 300'e yakın atasözü ile, 11. yüzyıla ait bir atalar sözü külliyatıdır.

10-DLT, çeşitli kelimelere örnek olarak verilmiş, tamamı 764 mısra tutan dörtlük ve beyitleriyle 11. yüzyıla ait bir şiir antolojisidir.

 Ahmet Bican Ercilasun-Ziyat Akoyunlu: Dîvânu Lugati’t-Türk. s: xvii, xviii, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2018