KUTADGU BİLİG’İN AZERBAYCANDA TANITILMASINDA VE AVRUPA METOTLARI İLE ARAŞTIRILMASINDA EMİN ABİD’İN ROLÜ

Dr. ALI ŞÂMİL HÜSEYİNOĞLU

Özet

Türklerin İslâmiyet’i kabul etmesinden sonra yazılmış ilk eserlerden biri olan Kutadgu Bilig ne yazık ki, Azerbaycan aydınlarının dikkatini geç çekmiştir. İstanbul Darülfünu’nu bitirmiş olan Emin Abid 1927 yılında tamamladığı ‘Azerbaycan Türklerinin Edebiyatı Târihi’ isimli eserinde ve ondan bir kaç yıl sonra yayınlatdığı ‘Hece Vezninin Târihi’, ‘Türklerin Edebiyatında Mâni Nevileri ve Azerbaycan Bayatılarının Hususiyeti’ başlıklı makalelerinde 11 yüzyılda yaşamış Yusuf Has Hacib (Balasangunlu Yusuf) ve O’nun eseri Kutadgu Bilig hakkında Azerbaycan okurlarına bilgi vermiştir. 

Emin Abid Uygur alfabesi ve Uygur Türkçesiyle mesnevi tarzında yazılan eser, edebî değerinin yanı sıra oradakı hece vezinli şiirden de geniş söz açmıştır. Araştırıcı hece vezninin en geniş yayılmış forması olan on birliğin formalaşması zamanını açıklamaya çalışır ve Türklerin Batıya yürüşlerini, Arap ve Fars edebiyatını öğrenmeleri ve ondan etkilenmelerini göz önüne getirerek şöyle yazıyor: ‘Türk edebiyyatı yalnız konu itibâriyle değil, umumî tekniği itibariyle de ayrı ve yabancı olan yeni bir edebiyat karşısında bulundu. Hece vezni gerek halkın mühtelif sınıfları ve gerek de aşiret aristokrasisi edebiyyatında yegâne vezniyken Arapların aruzu üzerinde yeni bir şiir âbidesi yükselmeye başladı.’ Buna nümune olarak Yusuf Has Hâcib’in 1069-1970 yıllarında yazdığı 6500 beytli ‘Kutadgu Bilig’ isimli eserini gösterir. 

Giriş 

 Türk yazılı edebiyatının en eski ve muhteşem eseri, Yusuf Has Hâcib’in Kudatgu Bilig isimli eseridir. Araştırmacılar onu çoğu zaman ‘dünya edebiyatında beşerî ilişkilerin esasını belirleyen eser’ olarak nitelendirirler.

2004 yılında Azerbaycanlı yazar Râmiz Asker, Yusuf  Has Hâcib’in Kutadgu Bilig isimli eseri hakkında: 

‘Bu kitap, insan oğluna saadeti bulmanın, kutlu ve mutlu olmanın yollarını gösteren, ona en ulvî, en üstün meziyyet ve keyfiyyetler, erdem ve faziletler aşılayan, mükemmel insan tipini inşa eden, insanı mânevî olgunluğa eriştiren, ona ilm ve bilgi öğreten, değerli akıl ve tavsiyelerde bulunan, ibretli öğütler, tecürbeli nasihatlar veren çok faydalı didaktik eserdir. İnsan ve cemiyet problemini araştıran, mutluluğu ancak millî devlet çerçevesinde arayan, insan, cemiyet ve devlet münâsebetlerini tanzim etme esaslarını ortaya koyan, dünya edebiyatı târihinde siyâsetname türünde kaleme alınmış ilk çalışmadır.’ 

Diyor. 

Prof. Dr. Râmiz Asker’in dediklerinin hepsini kabul etsek de Kudatgu Bilig’in ‘sâhasında ilk eser’ olduğunu kabul edemeyiz. Çünkü toplumun tefekkürü yüksek seviyede gelişmeden, şiir zevki şekillenmeden, dili cilalanmadan böylesine muhteşem bir eser çıkarmak mümkün değildir. Kudatgu Bilig Türkçe’de daha önesinden böylesine güzel eserlerin yazıldığını göstermektedir. Maalesef ki, onlar günümüze ulaşmamıştır. Bu yüzden de Kudatgu Bilig için ancak, ‘günümüze kadar gelmiş en muhteşem eser’ diyebiliriz. Araştırmalar devam ederse ve istenilen neticelere ulaşılırsa, önceki muhteşem eserler hakkında da bilgimiz olacaktır. Kaldı ki Orhun Kitâbeleri’nin de Kutadgu Bilig’den once hazırlanmış olduğunu hatırlamamız gerekir. 

Bunlara rağmen bilinmeli ki bu gerçekler, Kutadgu Bilig’in ihtişamına gölge düşüremez.  

Orta çağ’da Türkçe bilenler Kudatgu Bilig’den çok faydalanmışlardır. Kitabın Avrupa metotları ile öğrenilmesinin târihi ise yakın dönemimize aittir. Bu işe ilk başlayan Fransız Şarkiyatcı Pierre Amedee Jaubert (Jober)’dir. O, 1925 yılında Jornal Asiati’nin 6. Sayında yayınlanan makalesinde Kudatgu Bilig hakkında geniş bilgi vermiştir.

Azerbaycan’da Kudatgu Bilig bibliyografyasını hazırlayarak yayımlatan Prof. Dr. Râmiz Asker dünyada 20 dilde yazılmış 1540 kaynağın listesini verir. Onların arasında Azerbaycanlı araştırmacıların 32 kitap ve makalesi var ki, bunun da 16’sı Râmiz Asker’e ait. Maalesef ki, bu listede Emin Abid’in kitabının ve makalesinin adı geçmiyor.

Emin Abid’in 1930 yılında ‘Azerbaycan’ı Öğrenme Yolu’ isimli derginin 4-5 (9-10) sayılarında ‘Halk Edebiyatı ve İnce Sanatı’ genel başlığı altında ‘Türklerin edebiyatında mâni çeşitleri ve Azerbaycan bayatılarının hüsusiyetleri’ başlığı ile  uzun bir makalesi yayımlanmıştır. Derginin 9-42. Sayfalarında yer alan bu makale o dönem için çok cesâretli ve ilmî açıdan da çok değerli çalışmadır. Araştırmacı, edebiyatçılarımıza ve halkbilimcilerimize yeni istikametler göstermektedir. Aslında Emin Abid asıl hedefi Kudatgu Bilig”i araştırmak değildir. Maksadı hece vezninin târihini araştırarken Kudatgu Bilig’den de örnekler verir. Diyor ki: ‘O vakitler Türkler arasında mâni adının hece vezniyle yazılmış kıtalara da verilip verilmediğini bu belgeden çıkarmak mümkün değil. Buna bakılacak olursa, Aruz vezniyle dörtlükler hâlinde yazılmış mâni sayılmalı. Eğer bu ikinci şekli kabul edecek olsak bile, yine mâninin eski durumunu açıklamak için belge değerini kaybetmez.’

Emin Abid, Kudatgu Bilig’in adını belirtirken makalesinin dipnotunda şu bilgiyi veriyor: ‘Kudatgu Bilig hicrî 462 yılında Balasagun nüfusundan Yusuf Hacib adlı bir şâir tarafından Türkçe yazılmış bir eserdir.’ 

Aslında bu Azerbaycan basınında Yusuf Hacib’i tanıtmak açısından atılmış ilk adımlardandır.

1969 yılında Kazakistan’ın Almaatı şehri yakınlarında yapılan arkeolojik kazı sırasında bir kurganda bulunan ve ‘Altın Elbiseli Adam’ heykeli ile birlikte görülen eşya üzerindeki bir kaç kelimeden, Orhun-Yenisey-Turfan bölgesindeki çok sayıda mezar üzerindeki yazılardan sonra günümüze kadar gelmiş ve 11. Yüzyılda yazılmış Dîvânu Lugati’t-Türk ve Kudatgu Bilig en muhteşem eserlerdir. Bu eserler hem de kendilerine kadar yazılmış eser metinleri için de kilit olma vasfını taşır. Bu yüzden de Emin Abid 1927 yılında tamamladığı muhteşem eseri ‘Azerbaycan Türklerinin Edebiyatı Târihi’ isimli kitabının birinci cildinde bu muhteşem eserlerden faydalanmıştır. Araştırmacı yazar: Orhun Âbidelerindeki yazılar, vezinli nesir olduğu gibi Rus araştırmacı yazarlarından F. Korşın, yaptığı araştırmalar sayesinde bunların içinde vezinli menzumeler olduğu da anlaşılmışdır. Ondan naklen buraya iki nümune alıyoruz ki, yedi heceli vezinlerdir: 

Bilge kağan bitigin 

Yolluğ tikin bitidim

 Bunce bargağ bad badzın 

Özi Kağan atısı 

Yolluğ tikin men ay 

Artgı tört gün turun 

Bitidim, badztım. 

Emin Abid ‘vezinli nesir’ darken, şiir şeklini anlatmak ister. Hece vezni hakkında araştrıma yapmış olan E. Abid; ‘... hece vezni meydana çıkarken evvelce onun kısa ahengler doğuran vezinleri vücude gelmişdir. Bu vezinler üç ile yedi arasındadır. İlk defa kısa veznlerin vücude gelmesi pek tabîi idi. Çünkü çok basit bir derecede olan dil, birdenbire güc ve mürekkeb parçalı (duraklı) vezinleri yaratamazdı. 

Hece vezninin teşkilinden sonra tâkip ettiği gelişme hattı üzerinde vücude gelen vezinlere nisbetle en çok yayılan şekli yedi heceli olur. Bu vezin asrlarca eski dastanlarla yaşadı, gelişti ve iki türlü şekil aldı: birisi duraksız yedi heceli, ötekisi iki duraklı yedi heceli idi ki, bunun ilk parçası dört, ikinci parçası üç hecedan ibâretti. 

Yedi heceliler çok kullanılmakla beraber, altı hecelı vezinlere de karışık olarak işlemişdir. Meselâ, yedi heceli vezinlerde yazılan destan dörtlüklerinin dördüncü mısraı altı hecelı olur; yahud aksine olarak altı heceli vezinle yazılan dörtlüklerin dördüncü mısraı yedili olur. Meselâ, Dîvânu Lugati’t Türk’te yer alan eski Türk dastanlarından bir kıtasını buraya alıyoruz; altı hece ile dizilen bu kıtanın dördüncü mısrası yedilidir: 

Eğdi gızıl bayrag 

Toğdı gara tebrag 

Yetişü gelib uğrag 

Toguşub anın keçitmez. 

(Açıldı gızıl bayrag, doğdu (yucaldı) gara toprag, 

Yetişüb geldi uğrag, onunla toguşmağe başladıg) 

En eski destanlardan bize intikal eden nümuneler Dîvânu Lügati’t-Türk’te yer alan destan parçalarıdır. 

Kudatgu Bilig’in yazıldığı Kaşkar bölgesinde değil, Türklerin yaşadıkları her yerde edebiyatın etkisinden behsederken Emin Abid; ‘Bizim elde ettigimiz neticeye göre bayatı tâbiri gibi öleng, cır, türkü, eşule adları da mânâca şarkı demek olduğundan bunlar da diğer Türklerdeki mâninin bestesine verilmiş ad gibi sayılmalıdır. Bundan dokuz yüz sene evvele aid Kudatgu Bilik, mâni adıyla dörtlemelerden bahsetmesini de düşünecek olursak ve burada Türklerin târih sahnesine çıktığı topraklarda Kudatgu Bilig’in yayıldığı sâhalar olduğunu hatırlarsak, o vakit mûsıkî yüzünden muhtelif adlar alan bu şekildeki -güfte itibariyle- umumî ve müşterek adını mâni olarak kabul etmek icab eder. Zaman geçtikce bâzı Türk topluluklarında mâni adı unutulmuş, yerine mûsıkî adı kullanılmıştır.’ Diyor. 

19-20. yüzyıllarda araştırmacıların ekseriyeti hece veznindeki şiir türlerine aruzun güçlü etkisinden bahsederler. Emin Abid ise bu fikre katılmaz. Kaynaklara dayanarak şöyle yazar: “Mâni-bayatının geçmişini aydınlatmak için bu belgenin büyük bir kıymeti vardır. Kudatgu Bilik’ın yazarı Yusuf Has Hâcib, mesnevi tarzında yazdığı eserinde, ‘bu sözü dinle, mânidir’ dedikten sonra mâniyi, mesnevi şeklinde değil, dörtlük şeklinde yazıyor. Sonra tekrar mesneviye başlıyor. Bu demektir ki daha Kudatuu Bilik zamanında Türkler arasında mâni adında nazım şekli olmuşdur ve bu mâniler de yalnız tek kıta hâlinde tanzim edilmişdir.” Bilgisini veriyor.

Bu düşünce o dönem için çok cesâretli bir fikir beyânı idi. Bu düşünceye göre yazarın ‘pantürkist’ olarak suçlanmasına, tâkip ve baskılara mâruzkalma tehlikesine yol açardı.  

Araştırmacı yazar yalnız mâni türünden bahsetmekle birlikte onun eski Türk şiirinin bir şekli olduğunu yazmakla yetinmez; eserlerinde koşma - âşık şiir şekline de geniş yer verir. 

Koşmayı anlatırken ilk kaynakça olarak Dîvânu Lugati’t-Türk ve Kudatgu Bilig’e dayanarak şöyle yazmıştır: ‘Bu numuneler gibi Dîvânu Lugati’t-Türk’te görülen dörtlük şeklindeki menzumelerin, o vakitler husûsi bir adla hatırlanıp hakkında mâlûmat bulunmadı. Bu gibi tek başına görülen dörtlüklerin başka manzûme parçası olduğuna dâir ayrıca açıklamalara tesâdüf edilmedi. Dîvânu Lugati’t-Türk’de koşma mânâsına gelen koşuk tâbirine tesâdüf edilir ki, bu da şiir, kaside, recez mânasında gösterilir. Bu hüsusda yalnız Kutadgu Bilik’de küçük bir kayıt var: ‘Yazılış târihi itibâriyle Dîvânu Lugati't-Türk’le hemen hemen aynı zaman diliminde yazılan Kutadgu Bilig feodal İslâm cemiyetinin icâbı olan aruz vezniyle mesnevî şeklinde yazılmıştır.’

Emin Abid Yusuf Has Hacib’in Kudatgu Bilig isimli eserinden söz açarken yalnız kendi fikir ve düşüncelerini söylemekle kalmıyor. Meşhur araştırmacı yazarların da yazılarından istifâde ediyor, onlardan misaller veriyor: Son zamanlar profesör Samoyloviç Kudatgu Bilig’de tesâdüf edilen aruzlu dörtlüklere, daha o zamanlar mâni adı verildiğine dikkatleri çekiyor  ve misal için bu parçayı yazıyor: 

Bu sözga baka görse meni bu söz 

Eşit işga tutgil eya könglü töz 

Er anda eri ol kamuğ nigga erk 

Bolub kılğu yerde özin tutsa berk 

Taki erda yekrak eran ol trur 

Min arzu bolub bu özin tid sa terk. 

Açıklaması: Bu söze bakıb görsün bu söz mânidir. İşit ve işe tatbik et ey düz könüllü. Er onda erdir ki, özünü hamı yahşılığın üstünde hâkim bulub mevkeyinde özünü berk duta. Bir de erler içinde en yahşı er odur ki, bir arzusu olduğu halda özünü uzak duta. 

Orhon-Yenisey yazılarını, Dîvânu Lugati’t-Türk ve Kudatgu Bilig’i araştırmaya hayatını adayan n Emin Abid’in vardığı kanaat şöyledir: ‘Türk edebiyatı târihi boyunca zamanımıza doğru geldikce halk edebiyatı ile aristokrasi edebiyatı arasında dâima karşılıklı etkileşim olduğunu görürüz. Bu tesir sâyesinde mâni kelimesinin zaman ilerledikçe bâzı değişikliklere uğradığı söylemek mümkündür. Evvelce, mâni adı aruz vezninde yazılmış dörtlüklere verilerek ondan da hece vezninde yazılmış dörtlüklere geçmiş olması ihtimali bulunduğu gibi gibi, bunun aksi de akla gelmekdedir. Her halde bu hususda kat’i olarak bir fikir söylemeye elimizdeki belgeler müsâit olmamakla beraber mâni kelmesinin Türkce olmayışı bu tabirin de aruzla beraber Türk edebiyatına dâhil olduğu fikrini hasıl etmekdedir. Mâni adının ilk defa aruzla yazılmış dörtlüklere verildiğini kabul etmek lâzım gelir. 

Sonuç:

1930’lu yıllarda, Stalin ile birlikte başlayan özel ve baskıcı yönetim döneminde, Emin Abid’i ve klassik edebiyatımızı, folklorumuzu araştıranların hapsedilmesi ve kurşuna dizilmesi ilim hayatına ağır darbeler vurmuştur. Uzun yıllar araştırmacılar bu konuları öğrenmekten zikretmekten çekindiler. 1970 yılından sonra ise konu yeniden dikkat çekmeye başlasa da ciddî araştırmalar yapılamadı. 1976 yılında ASE (Azerbaycan Sovet Ensiklopediyasinin) birinci cildinde ‘Balasaguni Yusif Hass Hacib’ başlıklı makale yayınlandı. Bu resmî dâirelerin nezdinde Yusuf Has Hâcib’in  üzerindeki yasağın yumuşadığını haber vermektedir. Dersliklerde, dil târihini anlatan makale ve kitaplarda da Kudatgu Bilig hakkında bilgiler verilmeye başlanmıştır. 

O Yıllarda Azerbaycan’da ‘Kâbusnâme’, ‘Kelile ve Dimne’ ile benzeri eserler Azerbaycan Türkçesine çevrilse de Türk dilli eserler hakkında korkarak yazılmaktadır. Sovyetler Birliği dağıldıktan ve Azerbaycan bağımsızlığına kavuştuktan sonra Kâmil Veliyev (Nerimanoğlu) ve Râmiz Asker Kudatgu Bilig’in filolojik tercümesini yayınladılar.  

Onlardan bir kaç sene sonra1998 yılında Halil Rıza Ulutürk eserin poetik tercümesini yayınladı.  Böylece Yusuf Has Hâcib’in muhteşem eseri yeniden gündeme geldi. Tekrar yayınları ortaya çıktı. Ayrı-ayrı araştırmacılar, eserler ve yazarları hakkında makaleler yazmış, radyo televizyon programları, filmler çektiler. Onların işerisinde Râmiz Asker özellikle ön plandadır. Çünki kısa zaman içinde bu muhteşem eser ve yazarı hakkında yirmiye yakın makale yazarak  Azerbaycan’da, Türkiye’de, Kazakistan’da yayımlattı. İlmî toplantılarda çok değerli bildiriler sundu.

Böylece Azerbaycan’da Emin Abid ile açılan küçük başlangıç, Râmiz Asker tarafından genişletildi. Yusuf Has Hacib okullarda geniş şekilde tanıtıldı.

*Dr. Ali Şâmil Hüseyinoğlu: Azerbaycan Millî İlimler Akademisi (AMEA) Folklor Enstitüsü Dış İlişkiler Bölümü Müdürü.

Dr. ALİ ŞÂMİL:                                                                                                          

     1948 yılında Göyçé İlçesi’nin İnékdağ (şimdiki Ermenistan Cumhuriyetine bağlı Vardenis rayonunun Teretuk) köyünde doğdu. 

     1973’de Bakü’de Azerbaycan Devlet Üniversitesi’nin Gazetecilik Fakültesi’nden mezun oldu. 1973-1993’de Nahçıvan Özerk Cumhuriyetindeki ‘Şark Kapısı’, 1990-1993’de Azerbaycan Halk Cephesi’nin ‘Azadlık’ gazetelerinde çalıştı. 1993-2004’de Azerbaycan Millî Ansiklopedisi’nde ‘Türk halklarının Meşhur İnsanları’ Ansiklopedi gurubunun başkanlığını, 1996-2007 yıllarında Azerbaycan Millî İlimler Akademisi Folklor Enstitüsünde ‘Türk Halklarının Folkloru’ bölümünde ilmî araştırmalar yaptı. 2007 yıldan bu yana, Azerbaycan Millî İlimler Akademisi Folklor Enstitüsü Milletlerarası İlişkiler Bölümü Başkanı olarak görev yapmaktadır. 

     Ali Şâmil’in yayınlanmış 10 kitabı,  150’ye yakın ilmî incelemesi, 500’den çok makalesi vardır. 10 ülkede düzenlenen 35 Milletlerarası Sempozyuma, 16 Millî Sempozyuma katılmış, bildiri sunmuştur. 

     Kitaplarından bâzıları:

    1- Kuzey Kıbrıs: (2001), Azerbaycan Millî Ansiklopedisi Neşriyatı, Bakü. 2- Burulğandan Çıkmak Mümkün müdür?: (2001), Azerbaycan Millî Ansiklopedisi Neşriyatı, Bakü. 3- Dastanlaşmış Ömürler: (2000), Seda Neşriyat, Bakü. 4- Âşık İsgender Ağbabalı: (2006), Seda Neşriyat, Bakü. 5- Uyğur, Gagauz, Küzey Kafkas Türklerinin Edebiyatı Tarihi: (2008) Seda Neşriyat, Bakü.

Burulğan: girdap, su çevrintisi, hortum, rüzgâr çevrintisi, anafor. 

Ali Şâmil hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler aşağıda adresi verilen internet sitesine başvurabilirler:

http://ali-shamil.tr.gg/Ana-s%26%23601%3Bhif%26%23601%3B.htm