İDİL BULGARLARI VE İSLÂMİYET

İslâmiyet’i toplu olarak kabul eden ilk Türklerin Karahanlılar olduğu yaygın bir kanaattir. Hakîkatte ise başlangıcı gerçekleştirme şerefi İdil Boylarında yaşayan Bulgar Türklerine aittir. Bu bilgiye, Ord. Prof. Dr. Zeki Velidî Togan’ın (Rus Çarlığı yönetimindeki Başkurdistan’ın Sterlitamak şehri, 1890 – İstanbul, 1970), ilim dünyasına duyurduğu İbn Fazlan risâlesi ile ulaşıyoruz. 

Bâzı kaynaklarda ‘İbn Fadlan’ olarak anılan İbn Fazlan, Abbasi Halifesi Muktedir Billah’ın İdil Bulgarları Hükümdârı’na gönderdiği heyette bulunuyordu. Kaynaklarda belirtildiğine göre Hükümdar Almış (veya Almus Han), Müslümanlığı kabul etmiş olan halkı için Halifeden İslam’ı öğretecek din adamları ile câmi ve kale inşa edecek mimarlar istemişti. Heyet bu maksatla gönderilmişti. İbn Fazlan heyet başkanı olmadığı halde halifenin mektubu ile 4000 dinarlık maddî yardım ve hediyelerini hükümdara bizzat verip gerekli açıklamaları yapmakla vazifelendirilmişti. İlim sâhibi bir insan olduğu anlaşılan İbn Fazlan, seyahat sırasında öğrendiklerini yazdı. Yazdığı risâle, 1923 yılında, günümüzde İran sınırları içerisinde bulunan Horasan Eyâleti’nin başşehri Meşhed’de Prof. Togan tarafından bulunup ilim âlemine kazandırıldı.  Risâle, Doğu Avrupa’nın târih, kültür ve coğrafyasının araştırılmasında çok mühim bir yere sâhiptir. İdil ve Tuna nehirleri arasındaki sahâlarda bulunan 10. ve 11. yüzyıllara tarihlenen mezarların Peçenek ve Oğuz Türklerine ait olduğunu bu risâleden öğreniyoruz. 

Bulgar Türkleri Onogur boyundan inmişlerdir. Hunlar zamanında Batı Sibirya’da yaşıyorlardı. Sonra Güney-Batıya ilerleyerek İdil Nehri kıyılarına geldiler. Beşinci asırda iki gruba ayrıldılar. Bir grup İdil’in Kama havzasına yerleşti. Bunlara ‘İdil Bulgarları’ denildi. Günüzdeki Kazan Türklerinin atalarıdır. Diğer grup, Tuna Bulgarlarıdır. Günümüzdeki Bulgaristan topraklarına yerleştiler. Omurtag Han zamanında (814-831) Bulgar İmparatorluğu Avrupa’nın en kudretli devletlerinden biri idi. 

Bulgar Türkleri Balkanlarda yayıldıkça Slav kavimleri ile iç içe girdiler ve azınlık durumuna düştüler. 864 yılında Bogoris Han, Ortodoks Hıristiyanlığa intisap etti ve Hıristiyanlığı devlet dini olarak ilan etti. Onlarla birlikte putperest olan Slavlar da Hıristiyan oldu. Bulgar İmparatorluğu birkaç defa Bizans ordusunu yok etmesine rağmen 913, 917 ve 923 yıllarındaki kuşatmalarında İstanbul’u alamadılar. Başarısızlıkları, sonun başlangıcı oldu. 1018’de Bizanslılar Bulgar İmparatorluğunu târih sahnesinden sildilerse de 1185-1393 yılları arasında tekrar Ortodoks Türk Bulgar Devleti, hüküm sürdü. 1393 yılında krallık topraklarının tamamı Osmanlı Türklerinin eline geçti. 

Prof. Dr. İlyas Topsakal, 13,5 X 21 santim ölçülerinde, 190 sayfalık eserinde, Bulgarların diğer kolu olan ve kültürleriyle, dilleriyle, dinleriyle günümüze kadar varlıklarını korumuş olan İdil Bulgarlarını etnik kökenlerinden başlamak suretiyle İdil boylarına yerleşmelerini, kurdukları devletin sınırlarını, siyâsî târihi ve ilmî çalışmaları ile birlikte anlatıyor. 

Eserde Başkurt, Çuvaş Hazar Türkleriyle alakalı edebî ve mimârî eserler, bölge halkının sosyal yapısı, dînî hayatları anlatılıyor. Bu konuda daha geniş kapsamlı çalışmalar yapacak ilim adamı adaylarına, kaynaklar itibâriyle geniş bir ufuk açıyor.  

İdil Boyu Türklerinin târihi, aynı zamanda Türk-İslâm târihidir ve de çok mühimdir. Uzun süren Rus Çarlığı yıllarında ve 1917’den 1990’a kadar devam eden Sovyetler Birliği döneminde, dinsizliğin din olarak öğretildiği uçsuz bucaksız topraklarda, İslâm dinini ayakta tutan, işte bu İdil Bulgarları, bir başka ifâde ile Kazan Türkleri olmuştur. Kazanlılarla aynı kökten gelen Kırım Türklerinden Bora Gazi Giray Han (1554-1607), Şahabeddin Mercânî (1818-1899), Abdülkayyum Nâsırî (1825-1902), bir tarafı Kazan’a bağlı olan Gaspıralı İsmâil Bey (1851-1914), Alimcan Barudî (1857-1921), Abdürreşid İbrâhim (1857-1944), Rızaeddin Fahreddin (1858-1936), Fâtih Kerimî (1870-1937), Musa Carullah (1875-1949), Yusuf Akçura (1876-1935), Ayaz İshakî (1878-1954), Alimcan İdrisî (1887-1959), Mustafa Çokay (1890-1941) ve Cengiz Dağcı (1920-2011)  ile coğrafya itibâriyle biraz uzakta olmasına rağmen aynı damara mensup Zeki Velidî Togan;  ilmî çalışmalarda, kültür, edebiyat ve mûsikî ile diğer ilim, sanat ve kalem erbâbı seçkin kişiler, çeşitli vesilelerle günümüzde de saygı ile anılmaktadır.  

Prof. Topsakal’ın eserinde İbn Fazlan’ın risâlesinin Arap harfleriyle tıpkı basımı ve Türkçeye tam tercümesi dikkat çekiyor, büyük bir haz ve merakla okunuyor. 

Sonuç’ başlıklı yazıdan tadımlık bir bölüm:

İdil Bulgarlarının onuncu yüzyılın başlarında İslam'ı benimsemesi sâdece bölge açısından önemli sonuçlar doğurmadı. Aynı zamanda İslâm'ın Kafkasları aşıp Doğu Avrupa içine doğru ilerlemesini de sağladı. 1230 yılında Orta Avrupa'ya kadar alanı ele geçiren Moğolların iki nesil içinde İslamlaşmasında ve bugün Rusya'daki İslam'ın temelinde buradaki asırlık tecrübe söz sâhibidir. Yine Yesevi müritlerinin Orta ve yukarı İdil'de kurdukları dergâhlarla daha sonra Batı Sibirya'daki İslâm'ın kapılarını açtıkları artık bir hakîkattir. Ayrıca özellikle on yedinci yüzyıldan sonra Kafkasya halklarının İslamlaşmasının temelinde de orta İdil'in köklü İslâm anlayışı vardır.

Yine Türklerin İslâm anlayışının merkezinde Mâtîridî-Hanif ekolü Türkistan ve Batı Sibirya'da Orta İdil'in kuvveti medreseleri sâyesinde tutunurken Buhara Semerkant ve Kaşgar’ı lojistik olarak tamamlayarak Batı'ya akışında önemli görevler üstlenmiştir. Hâlâ Türkistan; Doğu Avrupa, Kafkaslar Anadolu ve Balkanlar alanı Orta İdil olmadan tam mânâsıyla birbirini tamamlayamaz. Bu sebeple Orta İdil ve ötesi, hem İslâm hem de Türklük için Balkanlar kadar önemli bir coğrafyadır. Ayrıca İdil boyunun halkları Müslüman Türkler içinde eğitimleriyle kendilerini hissettirmiş, İslam coğrafyasında doğan bütün fikir akımlarına öncülük etmişlerdir. 

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş. 

İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul

Telefon: 0.212- 251 03 50 

Belgegeçer: 0.212-251 00 12

e-Posta: [email protected]  www.otuken.com.tr  

Prof. Dr. İLYAS TOPSAKAL:

     1970 yılında Samsun'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini doğduğu ilde tamamladıktan sonra 1989 yılında Erciyes Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde yüksek eğitimine başladı,  1994 yılında mezun oldu. Aynı yıl Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslâm Târihi ve Sanatları Anabilim Dalı'nda yüksek lisansına başladı. 1997-2000 yılları arasında yüksek lisans tezi ile ilgili bilgi ve becerisini arttırmak ve Türk lehçeleri ile Rus dilini öğrenmek maksadıyla Rusya ve Kazakistan'da Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın burslusu olarak bulundu. 1999 yılında ‘10-12. Asırlarda İdil Bulgarları ve İslâmiyet’ adlı tezle yüksek lisans çalışmasını tamamladıktan sonra, aynı anabilim dalında doktora eğitimine başladı. Tamamına yakını kilise arşivine dayanan doktora çalışmasını 2007 yılında bitirdi. Doktora tezi ‘Rus Misyoner Kaynaklarına Göre İdil Ural Bölgesi'nde Ortodoks Misyoner Faaliyetleri ve Türkler’ adını taşımaktadır. 2008-2010 yıllarında İngiltere Reading Üniversitesi târih bölümünde post doktorasını tamamlamış, aynı zamanda ikinci yıl yüksek lisans ve doktorada seminerler vermiştir. Bu arada 2012 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde yardımcı doçentlik unvanını almış, bu fakültede Türk İslam Tarihi derslerini vermiştir. 2012 yılının Haziran ayında Genel Türk Tarihi alanında doçentlik unvanına layık görülmüştür. Yazar, 2016 yılında İstanbul Edebiyat Fakültesi Târih bölümüne tâyin edilmiştir. Hâlen bu bölümde profesör olarak çalışmakta ve Genel Türk Tarihi Ana Bilim Dalı başkanlığı görevini yürütmektedir.

     Özellikle Rus Çarlığı ve Sibirya üzerine popüler dergilerde birçok yazısı yayımlanmıştır. Ayrıca Türk Dünyası Araştırmaları Dergisinin 2003-2013 yılları arasında kesintisiz 10 yıl süreyle editörlüğünü yapmıştır.

     Evli ve İdil ile İlim Çise adında iki kızı vardır. İngilizce, Rusça, Arapça, Türk Lehçeleri; Kazan-Kırım ile Kazakistan Kırgızistan ve Özbekistan Türkçelerini bilmektedir.

KUŞBAKIŞI

SULTAN MAHMUT KAŞGARLI ARMAĞANI:

Hizmet süresini veya yaş haddini doldurması sebebiyle emekliye ayrılan öğretim üyeleri için hâtıra kitabı hazırlanması, Müslüman-Türk’e has bir kadirşinaslıktır. Emekli hocaların ömür boyu devam eden hizmetlerine cemile veya şükran nişânesi olmak üzere hazırlanan bu kitaplar, emekli olanın unutulmamasını sağlar. Aynı zamanda yeni ilim adamlarının yetişmesine vesile olur. 

Yüksek seviyeli bir ilim ve idealist bir dâvâ adamı olan Prof. Dr. Sultan Mahmut Kaşgarlı için; ‘Uygur Türklerinde Bir Bilge: Prof. Dr. S. Mahmut Kaşgarlı Armağanı’ isimli kitap, 15,8 X 23,5 santim ölçülerinde 400 sayfadır. Gelini Dr. Öğretim Üyesi Raile Abdülvahit Kaşgarlı’nın editörlüğünde hazırlanmıştır. 

Türkiye’de, Kazakistan’da, Kırgızistan’da ve Özbekistan’da bulunan aydınların katkılarıyla ortaya çıkan eserin birinci bölümü; ‘Sultan Mahmut Kaşgarlı’nın Kaleminden’ başlıklı yazı ile başlıyor. ‘Prof. Dr. Sultan Mahmut Kaşgarlı’nın Hayatı’, ‘İlmî ve Edebî Çalışmaları’ ile devam edip; ‘Kaşgarlı Albümünden Seçme Fotoğraflar’ ve ‘Kaşgarlı’nın Bâzı Kitaplarının Kapak resimleri’ ile sona eriyor.  İkinci bölümde hâtıra yazıları var. Son bölümde ise ilim adamlarının değişik konuları ele aldığı ilmî makaleler ile Doğu Türkistan Dâvâsı ile alakalı yazılar bulunuyor. 

Editör Dr. Öğr. Üyesi Raile A. Kaşgarlı imzâsı sunuş yazısından bir bölüm: 

Bilindiği üzere Prof. Dr. Sultan Mahmut Kaşgarlı hoca, dünyadan tecrit edilen Doğu Türkistan’dan, Çin’in 1980 sonrasındaki açılım ve kalkınma politikasından faydalanarak yurt dışına çıkabilmiş, doktora tahsilini Türkiye’de yapmış ve profesörlüğe kadar yükselmiş Uygur bilim insanıdır. Kaşgarlı hoca, son yıllardaki Uygur diyasporasının bilimle meşgul olmasına öncülük ederek birçok konuda ilklere imza atmıştır. Doğu Türkistan’daki Şincang Üniversitesinde, Türkiye’deki İstanbul Üniversitesinde ve Trakya Üniversitesinde öğretim görevlisi ve öğretim üyesi olarak çalıştığı elli yıllık süreçte gençlerimizi aydınlatmış, başarı öyküsüyle de genç kuşaklara umut ve özgüven aşılamıştır.

Prof. Dr. Sultan Mahmut Kaşgarlı:

Çin işgali altında bulunan Doğu Türkistan’ın Kaşgar şehrinde, 1936 yılında dünyaya geldi. 

İki yıl dînî eğitim aldıktan sonra 1945 yılında, Çin yönetiminde, yeni usûl eğitim yapan okula başladı. Yaz tâtillerinde Kur’ân kursuna devam eti. 1953 yılında imtihan kazanarak Urumçi Üniversitesi’nde okuma hakkı elde etti. 1956 yılında yüksek lisans için, mezun olduğu okula asistan olarak tâyin edildi. Burayı 1958 yılında bitirdi ve hocalık vazifesine devam etti. 

1982’de Türkiye’ye geldi. Uzman öğretim görevlisi olarak İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve edebiyatı Bölümü, Eski Türk Dili Anabilim dalında ‘doktor’ unvânına hak kazandı. 1991 yılında doçentliğe, 1996 yılında profesörlüğe yükseltildi. 2004 yılında yaş haddinden emekli oldu. İlmî çalışmalarına devam etmektedir. 

Kitap hâlinde yayınlanmış eserlerinden bâzıları:

*Yürek Sedâsı: (Doğu Türkistan 1959), *Uygur Dili Grameri: 1961), *Yazıcılık İlimleri: (1961), *Cenk Naxşisi: (1978),  *Kumul Halk Edebiyatı ve Kumul Ağızları: (1977), *Kumul Halk Koşukları: (1980), *Tolun Ay: (1982), *Arman: (İstanbul 1999), *Uygur Türkleri Kültürü ve Türk Dünyası: (2004), *Seley Çakkan Fıkraları: 2008), *Tanrıdağ Sadâları: (2008), *Doğu Türkistan Uygur Türklerinin Hürriyet ve İstiklal Mücâdelesi: (2011), Hâtıralar: (2017).

Prof. Kaşgarlı’nın çok sayıda ilmî makalesi, millî ve milletlerarası bilgi şölenlerinde sunulmuş tebliği, gazete ve dergilerde yayınlanmış yazıları, radyo ve televizyon konuşmaları ile konferansları vardır. 5 adet lisans ve yüksek lisans tezi yönetmiş, doçentlik jürisinde bulunmuştur. Çeşitli yayın organlarında yayınlanan hakkındaki makalelerin sayısı 9’dur. 

ANADOLU TÜRK KÜLTÜRÜNDE MUMYALAMA:

Târihin çok eski dönemlerinde Mısır’da başlayan insan bedeninin mumyalanması, sonraki asırlarda, dünyanın her tarafında devam ettirildi. 

Anadolu’ya geldikten sonra Türkler de mumyalama işini öğrenip tatbik ettiler. Kitapta, Kanûnî Sultan Süleyman Han dönemi öncesinde cesetlerin bir yerden başka bir yere naklederken nasıl mumyalandığı, sonrasında vazgeçildiği sebepleriyle belirtiliyor. 

Meselenin bu yönleriyle birlikte, mumyalamanın dinî hükümlerdeki yeri, Orta Asya’da kullandığı teknikler ve ilaçlar, mumyalama mahalleri ve merak edilen diğer hususlar, bütün detayları ile anlatılıyor. 

Zehra Gençel Efe’nin hazırladığı kitap, 176 sayfadır. 

ÇİZGİ KİTABEVİ:

Sahib-i Ata Mahallesi, Mimar Muzaffer Caddesi Nu: 41, Helvacıoğlu Apartmanı Dâire: 1 Meram, Konya.

Telefon: 0.332-353 62 65 

Belgegeçer: 0.332-353 10 22

e-posta: [email protected] www.cizgikitabevi.com 

ARABA SEVDÂSI (Orijinal Metin):

Recaizade Mahmut Ekrem’in tek romanı olan Araba Sevdası, Türk romanının realizme geçiş döneminde yazılan mühim bir eserdir. 14 X 20 santim ölçülerinde, 320 sayfalık roman, taklitçilikten başka bir şey olmayan hatâlı batılılaşma çabalarını biraz da mübalağalı bir şekilde anlatıyor. 

Nazlı büyütülmüş, üstünkörü bir öğrenim görmüş Bihruz Bey, bir vezir oğludur. Babası ölünce Bihruz’la cahil ve saf annesine büyük bir miras kalır. Yirmi dört yaşlarındaki Bihruz Bey, hazır paranın bitmeyeceğini sanarak, kendini gezmelere, eğlencelere kaptırır. Alafranga giyinmek, yerli yersiz Fransızca konuşmak, lüks faytonunda tur atmak başlıca meraklarıdır. Bir gün İstanbul’un o zamanki gezinti yerlerinde Çamlıca bahçesinde genç, güzel bir kadın görür. Hayalinde onu kibar bir aile kızı olarak tasarlar. Bir daha da göremediği Periveş adındaki bu kızın sevdasıyla hastadır adeta. Serveti tükenedursun, dalkavuk ve yalancı arkadaşı Keşfi Bey, Bihruz’a Periveş’in öldüğü haberini verir. Âşık Bihruz şimdi Periveş’in hiç değilse mezarını bulmak sevdasına düşmüştür, İstanbul’un bir başka eğlence yeri Şehzadebaşı’nda bir ramazan akşamı gezinirken Periveş’e çok benzeyen bir kadınla karşılaşır, onu Periveş’in ablası zanneder; kadından kardeşinin mezarının yerini sorar. Bihruz Bey’in ahmaklığını anlayan Periveş, ona, aradığı kadının kendisi olduğunu söyler. Hayalinde yücelttiği sevgilisinin bir sokak yosması olduğunu, Bihruz Bey, iş işten geçtikten sonra anlayabilmiştir.  

Türk romancılığının önemli kilometre taşlarından biri olan Araba Sevdası, kendisinden sonra yazılmış romanlara da, ele aldığı tema bakımından kaynaklık etmiştir.

AKÇAĞ BASIM YAYIM PAZARLAMA ANONİM ŞİRKETİ: 

Tuna Caddesi Nu: 8/1 Kızılay-Ankara.

Telefon: 0.312-432 17 98

Belgegeçer: 0.312-432 28 52

www.akcag.com.tr 

e-posta: [email protected]

KISA KISA / KISA KISA…

 1- İSTANBUL DEPREMLERİ: Orhan Sâkin / Kitabevi Yayınları - Mehmet Varış

2- SURİYE TARİHİ: Ömer İshakoğlu / Kabalcı Yayınevi.

3- TOROSYAN’IN ACAYİP HİKÂYESİ: Y. Hakan Erdem / Doğan Kitap.

4-ESKİ TÜRK YAZITLARI: Prof. Dr. Hüseyin Namık Orkun / Türk Dil Kurumu Yayınları.

5- MOR MÜREKKEP: Nazan Bekiroğlu / Timaş Yayınları. 

DERKENAR:

Necip Fazıl Kısakürek bir beytinde diyor ki:

Ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim…

Ya bunlar Türkçe değil yahut ben Türk değilim'.

Necip Fâzıl Türk şiirinin en büyük şâirlerinden biri. Ve Necip Fâzıl Türk ırkının dehâları arasında! Ama onun yerdiği ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim gibi kelimeler, Türklüğümüze ve Türkçemize rağmen artık her gün binlerce defa kullanılan ‘tilcikler' arasında.’